ÇHD’den Bartın raporu: Sorumluluk işçilere yüklenmeye çalışılıyor 2022-10-22 17:50:34   ANKARA - Amasra’da 41 işçinin yaşamını yitirdiği maden katliamına ilişkin sahada incelemelerde bulunan ÇHD, mühendislerin patlamayı işçilerin hatası olarak göstermeye çalıştığını ve bilgisine başvurulanların çelişkili beyanlarda bulunduklarına dikkat çekti.   Bartın'ın Amasra ilçesinde bulunan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) İşletme Müessesine bağlı madende 14 Ekim’de grizu patlamasına dair Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), patlamaya ve yargı sürecine ilişkin hazırladıkları raporu yayımladı.   ÇHD heyeti, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu ve Bartın Barosu Başkanı Ferhat Parlatır ile görüşmeler yaptığı yer alan raporda, heyetin patlamanın üçüncü günü bilgi almak üzere yeniden maden sahasına gittiği vurgulandı. Raporda, soruşturma da baş şüpheli konumunda olan müessese müdürünün polisi yönlendirmesi üzerine heyetin maden sahasından çıkarılmak istendiği belirtildi. Raporda, maden patlamasının üzerinden iki gün geçmesine rağmen şüphelilerin maden sahasında yetkili olarak bulunduklarının altı çizildi.   ÇELİŞKİLİ BİLGİLER VERİLDİ   Soruşturma savcılarının 18 Ekim’de maden sahasında olduğu belirtilen raporda avukat heyetinin 19 Ekim tarihli keşif işlemine müşteki vekil sıfatı ile katıldıkları aktarıldı. Amasra TİM’e yapılan söz konusu keşifte aktarımların ilk olarak farklı vardiyalarda görevli olduğu belirtilen iki mühendis tarafından yapıldığı bir kısım bilginin ise müessese müdürü tarafından verildiği belirtilerek, şu ifadeler yer aldı: “Madende çalışan mühendislerin patlamanın sorumluluğunu maden işçilerinin hatası olarak göstermeye çalıştıklarını; bunu yaparken de patlama öncesine dair birbiri ile çelişen ve gerçekle bağdaşması mümkün olmayan bilgiler verdiklerini gözlemledik.”   ‘BARAJLARIN ARKASINDA SENSÖR YOK’   Raporda, üç boyutlu harita üzerinde yapılan incelemelerde yönetmeliğe göre zorunlu olan maden havalandırma planının üç boyutlu simülasyonunun müessesede olmadığı ve VENTSİM isimli bilgisayar programının kurum tarafından satın alındığı fakat programa dair bir eğitim verilmediği için programın kullanılamadığı belirtildi. Raporun detaylarında şunlar yer aldı: “Hava değerlerine dair bilgi paylaşan mühendisin tartışma konusu bölgedeki hava akış hızının daha yüksek çıkmasını sağlamak amacıyla ilk verdiği bilgileri sürekli olarak değiştirme çabası içerisinde olduğunu gözlemledik. Gaz izleme odasında yapılan incelemelerde, işletmede çalışan mühendisler ve gaz izlemede görevli personel tarafından bilirkişilere ilk başta madene giriş-çıkışı kapatmak için yapılan mevcut barajların arkasında çalışan bir sensörün olmadığı bilgisi verildi.   SENSÖRLER EŞLEŞMİYOR   Gaz izleme sistemlerinin sensör verileri ile harita üzerine işaretlenen sensörlerin aynı hat üzerindeki CH4 (metan) ve CO (karbonmonoksit) sensörlerine ait kayıtların tutarsız değerler gösteriyor. Gaz izleme biriminde çalışan bir personele sistemde kayıtlı sensör adlarının yanlış eşleştirilme ihtimali soruldu ve bazı sensörlerin eşleşmediği ve farklı sensörlere ait verileri döndürdüğü görevli personel tarafından kabul edildi. Soruşturma savcısından bu hususun tutanak altına alınması talep edildi ve bu durum sersör kayıt çıktıları üzerinde tutanak altında alındı. Keşif tutanağında bu husus yer almamaktadır.   METAN 3,75 OLARAK ÖLÇÜLDÜ   Gaz izleme odasında bulunan gaz izleme ünitesindeki bilgisayar sisteminde kırmızı ile alarm veren CH4 (metan) sensörünün anlık olarak 3,75 değerini gösteriyordu. Bu bölgenin harita üzerinde işaretlenmediği tespit edilmiştir.  Kırmızı ile alarm veren sensörün hemen altında bulunan başka bir sensörün de anlık olarak oldukça yüksek değer gösterdiği tespit edildi. Bu sırada gaz izleme sorumlusu işletme personeli fenalık geçirdi ve sağlık ekiplerinin müdahalesi için gaz izleme odasından çıkmak zorunda kalındı. Rahatsızlanan personelin odadan çıkarılmasının ardından bilirkişi tarafından fark edilen anlık metan değerinin tutanak altına alınması tarafımızca talep edildi. Bu doğrultuda tekrar gaz izleme odasına geçildi ve metan sensörünün güncel değerinin bu sefer yüzde 3,29 civarında olduğu, alarm veren diğer metan sensörünün ise yüzde 5 değer gösterdiği tutanak altına alındı. Bu sırada keşif boyunca bilgisine başvurulan ve aynı işletmede çalışan bir mühendis tarafından sensörde kalibrasyon sorunu olabileceği, o bölgeden iki gün önce yapılan ölçümlerde sensörün yüzde 4 değerinde metan gösterirken seyyar ölçüm cihazı ile yapılan ölçümün yüzde 3 olduğu dile getirilmiştir. Kendisine bu karşılaştırma verisini nasıl elde ettiği sorulduğunda; bilginin kaynağının telefonuna Whatsapp uygulaması aracılığı ile gönderilen bir kroki olduğunu söylendi. Baraj arkalarından ölçüm alınmadığı iddiası karşısında kroki ve üzerindeki numune ölçüm değerlerinin delil niteliğinde olduğu ve el konulması gerektiği Soruşturma savcısı ile paylaşıldıysa da telefon hakkında bir el koyma işlemi yapılmadı.”   ‘ŞÜPHELİLER MADEN SAHASINDAN UZAKLAŞTIRILMALI’   Raporda, keşif esnasında bilgisine başvurulan mühendislerin tutarsız ve çelişkili bilgi verdikleri ve alınan kimi bilgilerin gerçek dışı olduğunun tespit edildiği kaydedildi. Müessese personelinin delilleri karartma ihtimalinin olduğuna işaret edilen raporun sonuç kısmında Soma maden katliamında karatılan deliler anımsatılarak şu ifadelere yer verildi: “Bu katliamın sorumluları henüz tespit edilmemiş, şüpheliler hakkında herhangi bir adli işlem yapılmamıştır. Madende bulunan bilgisayarlar, sensör kayıtları vb. dijital materyallere el konulması için 16 Ekim 2022 tarihinde, yani katliamdan yaklaşık iki gün sonra, Sulh Ceza Hakimliği’nden karar talep edilmiş olması, delillerin karartılması yönündeki kaygılarımızı daha da güçlendirmektedir. Katliamın üzerinden 7 gün geçmiş olmasına rağmen şüphelilerin hâlen maden sahasındaki tüm delillere erişebilmesi soruşturmanın salahiyeti ve hakikatin açığa çıkarılması açısından son derece tehlikelidir. Geçmiş dönemlerde takip ettiğimiz soruşturma süreçlerinde karşılaştığımız delillerin karartılması ve tahrif edilmesi sorunlarının yaşanmaması adına; şüphelilerin bir an önce tespit edilerek gözaltına alınmaları, haklarında gerekli tedbirlerin uygulanması, müessesede görevli tüm personelin görevden el çektirilerek ocağın başka bir ekibe teslim edilmesi ve keşif sırasında alınan bilgilerin denetlenerek kontrolünün yapılması gerekmektedir.”