Av. Demir: Öcalan’ın görüşmeye çıkmaması CPT ve dışarıya bir mesajdır 2022-12-08 09:01:16   WAN - CPT’nin İmralı'ya dair tavrının kabul edilemez olduğunu belirten avukat Cemal Demir, “Sayın Öcalan'ın görüşmeye çıkmaması, CPT'nin tutumuna eleştiri ve dışarıya mesajdır. Bu mesajları doğru okumak lazım” dedi.    İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen mutlak tecrit sürüyor. Son olarak Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), 20-29 Eylül tarihli Türkiye ziyaretinde, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin de yer aldığını duyurdu. Öcalan'ın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu, 29 Kasım’da “CPT’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı Adasına yaptığı ziyarette Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığı duyumuna sahibiz” açıklaması yaptı. Avukat Cemal Demir, PKK Lideri Öcalan'ın 25 Nisan'da gerçekleştirdiği telefon görüşmesi ile İmralı'yı ziyaret eden CPT ile görüşme gerçekleştirmemesine ilişkin konuştu.    'CPT'NİN TAVRI KABUL EDİLEMEZ'   CPT'nin İmralı'ya yaptığı ziyarete ilişkin Demir, Öcalan’ın sıradan bir kişi olmadığını, 20 aydır kendisinden haber alınmadığını, CPT’nin kısa da olsa ziyarete dair bir bilgi paylaşımı yapması gerektiğini söyledi. Bilgi paylaşımının yapılmamasının CPT'nin bağlı olduğu kuruma ve hukuka aykırı bir tutum olduğunu kaydeden Demir, “Elbette, CPT'nin amacı işkencenin önlenmesidir. Kuruluş ve varlık nedeni budur. Dolayısıyla CPT'nin bir açıklama yapması, sözleşmeci olan Türkiye'nin İmralı'daki hukuk dışı tutumunun bir an önce sona erdirmesine ilişkin bir çalışması olabilirdi. Ama CPT bunu yapmayarak aslında kuruluş gerekçesine aykırı bir tutum sergilemiştir, meşruiyetini sorgular hale getirmiştir” dedi.    'ÖCALAN'IN GÖRÜŞMEYE ÇIKMAMASI DIŞARIYA MESAJDIR'   Öcalan’ın CPT heyeti ile görüşmeye çıkmamasını değerlendiren Demir, “Asrın Hukuk Bürosu, CPT'nin İmralı ziyaretinde Sayın Öcalan'ın CPT ile görüşmeye çıkmadığını ifade etti ama buna rağmen CPT bunun aksini ortaya koymadı. İmralı özel bir hapishane ve Sayın Öcalan mutlak tecrit altındadır. Özellikle son dönemlerde tecrit durumu daha da ağırlaştırılmıştır. Sayın Öcalan, görüşmeye çıkmamayla; 'Bu tecridin bir parçası olmayın, kabul edilmez bir durumdur’ mesajı vermiştir. Bu durum; 20 aydır hiçbir hukuki temel olmamasına rağmen, hiçbir şekilde görüşmelerin gerçekleşmemesine karşı bir protesto durumudur. CPT gibi bir kurumun Sayın Öcalan'ın koşullarını bilmemesi mümkün değildir. Bütün uluslararası platformlara taşınmış ve koşullar herkesçe bilinmektedir. Dolayısıyla, Sayın Öcalan'ın görüşmeye çıkmaması, CPT'nin tutumuna eleştiridir ve dışarıya mesajdır. Bu mesajları doğru okumak lazım” diye konuştu.     'TECRİT KIRILMALIDIR'   Tecridin mutlaka kırılması için yol ve yöntemlerin belirlenmesi gerektiğini dikkat çeken Demir, “Halk bugüne kadar Sayın Öcalan'a yönelik tecride karşı birçok farklı protestolarda bulundu. Gelinen aşama, kritik bir aşamadır. Sayın Öcalan'ın özellikle Ortadoğu, Rojava, Güney Kurdistan ve Bakur'a dönük açıklamalarının olabileceği ve bu açıklamalarının ön açıcı olabileceğine dönük durumlar söz konusu. Sayın Öcalan'ın fikirlerinin dışarı çıkması, bu süreçte hayati derecede önemli. Toplum, bu mutlak tecridin kırılması için çok daha fazla protesto ve eylem hakkını kullanmalı. Sayın Öcalan'ın Ortadoğu okumalarının ne kadar gerçekçi olduğu bugüne kadar deneyimlerle gördük. Dolayısıyla bölgeye dair fikirlerinin etkilerini toplum görmek ister. Bu nedenle, tecridin kırılması çok önemli ve topluma mal edilmeli” diye kaydetti.    'TECRİT ÖLÜMDÜR'   Tecridin hukuki, toplumsal, siyasal ve en önemlisi psikolojik boyutlarının olduğunu ifade eden Demir, “Burada en önemli boyut ise psikolojik boyuttur. Bu boyutu açığa çıkarmamız gerekir. Bu psikolojik boyutun amacı, tecridin topluma kabul ettirilmesidir, kanıksanmasıdır. Uluslararası ve ulusal hukuka aykırıdır ve suçtur. Aynı zamanda işkence, kötü muameledir. Bir kimsenin dış dünya ile temasının kesilmesi, insanlık dışı ve onur kırıcı bir davranıştır. Böyle bir infaz biçimi Türkiye'de yoktur. Türkiye'de tutsağın dış dünya ile temasını kesmeye dönük telefon, aile, avukat ve mektup hakkının ortadan kaldırılması şeklinde bir infaz ve ceza uygulaması yoktur. Bu kendi iç hukukuna bile aykırı bir durumdur. Dolayısıyla, bu işin hukuka aykırı boyutudur. Toplumsal boyutu ise, toplum üzerindeki refleksi düşürmeye dönük; bu anlamda toplumun hassas dengeleri ile oynama ya da dengeleri yontma ve alıştırmadır. Psikolojik boyutu da, tabi ki çok derindir ve teknik bir meseledir. Toplumun bunu kabul etmemesi gerekir. Yani, aslında Sayın Öcalan şahsında bütün Kürtler tecrit edilmiştir. Tecridi tek bir boyutta, basit bir kavram olarak ele almamak lazım. Tecrit bir ölümdür” ifadelerini kullandı.   ‘ÖCALAN ŞAHSINDA KÜRTLER ORAYA HAPSEDİLDİ’   Tecridin son bulması için daha çok mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Demir, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan'ın konumu, Kürt meselesinden bağımsız olarak ele alınamaz. Kürt meselesinin ta kendisidir. Kürt meselesi ülkeleri, bölgeleri, kıtaları aşmıştır. Zaten uluslararası komplonun gerçekleşme biçimi ile meselenin bir dünya meselesi olduğunu gördük. Bu anlamda güçlü bir diplomasi ve ülkeler içinde güçlü politikalar yürütülmeli ve tecrit teşhir edilmeli. İmralı sistemi başlı başına bir tecridi ifade etmektedir. Çok ilginç bir sistemin kurulduğunu insan oraya gittiğinde görebilmekte ve hissedebilmektedir. Sayın Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkının oraya hapsedildiği duygusu oluşturacak bir uygulama ve tutum ortaya konulmaktadır. İnsan bunu çok derinden hissedebilmektedir.”   MA / Cengiz Özbasar