Dünya Tabipler Birliği’nden Fincancı’nın serbest bırakılması çağrısı 2022-12-22 20:47:18   İSTANBUL- TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın yarın görülecek duruşmasına dikkat çeken Dünya Tabipler Birliği Temsilcisi Dr. Ole Johan Barke, Fincancı’nın derhal serbest bırakılmasını istedi. Türk Tabipler Birliği (TTB), Federe Kurdistan Bölgesi’nde bulunan Zap, Avaşîn ve Metîna yönelik saldırılarda ortaya çıkan kimyasal silah kullanımı görüntülerini değerlendirdiği ve bağımsız bir heyet tarafından incelenmesine dair kullandığı ifadeler nedeniyle tutuklanan Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın yarın Çağlayan’da bulunan İstanbul 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşması öncesi Cağaloğlu’nda bulunan İstanbul Tabip Odası’nda (İTO) panel düzenledi.  “Meslek örgütü özerkliği ve mesleki bağımsızlık” başlığıyla yapılan panele, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Necdet İpekyüz, Merkez Konsey üyeleri, Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası İşkence Mağdurları Rehabilitasyon Konseyi, İnsan Hakları İçin Doktorlar (PHR), Dünya Tabipler Birliği’nin yanı sıra hak ve hukuk örgütlerinin temsilcisi ve çok sayıda kişi katıldı. ERDOĞAN’A MEKTUP Panelde, Dünya Tabipler (WMA), Avrupalı Hekimler Daimi Komitesi (CPME), Avrupa Uzman Hastane Hekimleri Birliği (AEMH), Avrupa Tıp Örgütleri Konseyi (CEOM), Avrupa Pratisyen Hekimler-Aile Hekimleri Birliği (UEMO) ve Avrupa Tıp Uzmanları Birliği’nin (UEMS) de içinde yer aldığı örgütlerin Fincancı’nın serbest bırakılmasına dair 19 Aralık’ta AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya mektup yazdığı bilgisi paylaşıldı. TTB HEDEFTE Panelde ilk olarak TTB İkinci Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten söz aldı. Ökten, TTB’nin mesleki ve demokratik yaşama dair her alanda mücadele ettiğini bu nedenle iktidarın hedefinde olduğuna işaret etti. Bu saldırıların mesleki bağımsızlığı zedelediğini dile getiren Ökten, TTB’nin meslek ilklerine uygun davranmayı sürdürdüğünü ifade etti. Ökten, “TTB şimdi yine hedeftedir. Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı haksız, hukuksuz ve antidemokratik yöntemle gözaltına bile alınmayacak bir suçlamayla  şu an tutuklu olarak cezaevindedir.  Sonrasında  Merkez Konseyin görevden alınması için davaname açılmış, şimdi ise anayasal güvence altında olmasına rağmen TTB yasa değişikliği gündeme getirilmiştir” dedi. ‘TOPLUMA GÖZDAĞI VERİLİYOR’ Fincancı ve TTB’ye yönelik saldırılarla topluma gözdağı verildiğini belirten Ökten, “Türk Tabipleri Birliği ve tabip odalarının son dönem Covid-19 salgınında olduğu gibi bilimsel bilgiyi her daim, şeffaf bir şekilde toplumla paylaşması, iyi ve nitelikli sağlık hakkını savunması, hekimlerin emeğini ve sözünü meydanlara taşıyarak daha iyi çalışma koşullarını istemesi, Sağlıkta Dönüşüm Projesine, Şehir hastanelerine karşı haklı politikaları iktidarı rahatsız etmiştir.  İktidar ve tüm toplum bilmelidir ki TTB olmadan sağlık, TTB olmadan sağlık hakkı mücadelesi, TTB olmadan hekim emeği mücadelesi, TTB olmadan demokrasi, hak, hukuk, adalet  olmaz. TTB susarsa, sağlık da susar” diye kaydetti. ‘TAVİZ VERMEDEN DEVAM EDECEK’ TTB’nin söz konusu kısıtlılık, baskı, tehdit, dava,  gözaltı ve tutuklamalara rağmen mesleğin etik ilkelerinden sapmadan, meslektaşlarının sorunları, toplumun sağlık hakkı için taviz vermeden doğruları savunmaya devam ettiğini söyleyen Ökten, “Mesleki bağımsızlık ve meslek örgütü sıfatıyla bilimsel özgürlüğü ve bilimsel özerkliği savunmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı. OMUZ OMUZA Daha sonra Dünya Tabipler Birliği ve pek çok örgüt adına söz alan Dr. Ole Johan Barke, Fincancı’nın tutuklanmasını güçlü bir biçimde kınadıklarını söyledi. Fincancı’nın derhal serbest bırakılmasını isteyen Barke, ayrıca TTB’ye yönelik devam eden kapatma davasının derhal düşürülmesini istedi. Barke, hükümetin saldırılarına rağmen TTB’nin durduğu pozisyona işaret ederek, bu pozisyonu desteklediklerin de ifade etti. Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü  ve pek çok örgüt adına söz alan Erika Dailey, da TBB ile omuz omuza olduklarını söyledi. Daha sonra İsrail'de İşkenceye Karşı Toplumsal Komitesi (PCATI) adına Bettina Birmanns, İşkence Görenler için Uluslararası Rehabilitasyon Konseyi (IRCT) adına Roberto Frifrini de söz alarak, Fincancı’nın tutuklanmasının hukuk ile bağdaşmadığını ve serbest bırakılması yönünde çağrıda bulundu. VAHŞET Panelin devamında söz alan Dr. Feride Aksu Tanık, Fincancı’nın tutuklanmasına tepki gösterdi. TTB’nin de hedefe konulduğu ve bağımsızlığının zedelenmek istendiğini dile getiren Tanık, mesleki bağımsızlığa dair sunumda bulundu. Bu bağımsızlığın iktidarın, sermayenin ve militarizmin hedefinde olduğunu dile getiren Tanık, buna karşı mücadelenin gerekliği olduğunu kaydetti. TTB’nin tarih boyunca bu bağlamda mücadeleyi kurguladığını dile getiren Ökten, Nazi Almanya’sına dair de sunum yaptı. Bu sırada milyonlarca insanın işkence ile yaşamını yitirdiğini paylaşan Tanık, bu durumu vahşet olarak değerlendirerek, bununla da yeterli kalınmadığını kaydetti. ‘CEZASIZLIKLA SONUÇLANDI’ Toplanma kamplarında yaşanan işkenceye değinen Tanık, 2’nci Dünya Savaşı döneminde ABD’de Japonya’da insanlık dışı uygulamaların yaşandığını dile getirdi. Bu uygulamaların 40 yıl sonra ortaya çıktığını söyleyen Tanık, biyolojik silah üretiminin de yaşandığını dile getirdi. Tanık, savaş sonrasında cezasızlık anlaşmasının da yapıldığını ve kimsenin yargılanmadığını söyledi. Naziler döneminde suçluların Nürnber Mahkemelerinde yargılandığını da anımsatan Tanık, “Hekimlerin görevi bütün hayatı korumaktır. Mesleğinin etik durumunun korunmasına ihtiyaç vardır. Hekimlerin bağımsızlığının ve her zaman en yüksek etik standartlarda  olması gerekiyor” şeklinde konuştu. ‘KENDİNE GÖRE UYARLIYOR’ Cenevre Deklarasyonu’na işaret eden Tanık, bu deklarasyonun Türkiye’de günün gereksinimlerine göre uyarlandığını söyledi. Uluslar arası Tıp Etiği Kuralları, Helsinki Deklarasyonu, Tokyo Deklarasyonu, Lizon, Lat ve Taipei Deklarasyonuna da işaret eden Tanık, bunların etik kuralları kurguladığını ifade etti. Tanık, “TTB’nin çok onurlu bir tarihi var. Bu onur tarihi darbelerle, basıklarla ne yazık ki bağlantılı. 12 Eylül sadece bir neolibereal programın uygulanmasını hedeflenmez. Bu sırada çok sayıda kişi idam edildi. Şu anda yanı başımızda İran’da da idamlar yapılıyor. Bu vesileyle karşısında olduğumuzu belirtelim” dedi. ‘KESKİN NİŞANCILARI BEBEKLERİ ÖLDÜRDÜ’ Tanık, özyönetim direnişleri esnasında güvenlik güçlerinin yol açtığı ihlallere de işaret etti. Sağlık araçlarının askeri amaçlarla kullanıldığını belirten Tanık, TTB’nin veri topladığını ve sağlık hizmetlerine erişim ile ilgili zorluklar yaşandığını ortaya çıkardığını söyledi. Tanık, “Hatırlarsanız keskin nişancılar bebekleri,  hastaneye götüren dedelerin kucaklarında vuruldu. Diyalize gitmeye çalışanların beyaz bayrakla sokaklarda yürümeye çalıştığı, öldürülen bir kız çocuğunun bedeninin günlerce buz dolabında saklandığı ve benim akranım olan bir kadının günlerce cenazesinin yerde kaldığı bir dönemden söz ediyoruz. Bu rapor nedeniyle Dünya Tabipler Birliği’nin Moskova’daki toplantısında Türkiye’ye yönelik bir tutum belgesi yayınlandı. Bu tutum belgesinde Türkiye’ye uyarı çekildi" diye kaydetti. TTB olarak, “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” dedikleri için yargılandıklarını hatırlatan Tanık, havuz medyası tarafından hedef gösterildiklerini ve “terör” ile ilişkilendirdiklerini söyledi. NE HEDEFLENİYOR? TTB olarak sağlık hizmetinin piyasalaşmasına ve ticarileşmesine karşı olduklarını da sözlerine ekleyen Tanık, emek sömürüsüne de güçlü bir şekilde karşı olduklarını kaydetti. Bu dair mücadele etmeyi de sürdürdüklerini, doğa ve çevrenin de savunmasını yaptıklarını da anımsatan Tanık, “İşkence, insanlık dışı muamele ve hak ihlallerine karşı çıkıyoruz. Terör ile ilişkilendirmemiz bir yandan hastalar ile hekimlerle her gün yine ve yeniden inşa edilen güven ilişkisini tahrip etmeye yönelik bir saldırıdır” diye belirtti. ‘KİMYASALA KARŞIYIZ’ Tanık, daha sonra Fincancı’nın tutuklanması ardından meslektaşlarına yazdığı mektubu okudu. Tanık, “Laiklik ve düşünce özgürlüğü konusunda tavizsiz olmayı önceliğimiz olarak gördük.  Varlık sebebi olarak insanı yaşatmak ve sağlığını koruyup geliştirmek olan TTB’nin ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ haklılığından da aldığı güçle Nükleer kimyasal silahlara, mayınlara ve bireysel silahlanmaya karşı durmasından ve dünyadan her yerinden tarihin her döneminde ‘savaş halk sağlığı sorunudur’ demesinden daha doğal bir şey olamaz”  diye kaydetti. Panel, panelist ve katılımcıların konuşmaları ile son buldu.