ÖHD’li Düşünmez: Tecride ilişkin başvurular acilen sonuçlandırılmalı 2022-12-29 09:26:18   COLEMÊRG - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin bir işkence olduğunu söyleyen ÖHD Colemêrg Şubesi Eşbaşkanı Onur Düşünmez, "Tecrit işkencesi derhal sonlandırılmalı" dedi.     PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021’den bu yana haber alınamıyor. Aile ve avukatlarının yaptığı başvurular ya yanıtsız bırakılıyor ya da "disiplin cezaları" gerekçesiyle reddediliyor. Avrupa Konseyi İşkenceyi Önlenme Komitesi (CPT), 3 Ekim'de yaptığı açıklamayla 20-29 Eylül tarihleri arasında Türkiye'yi ziyaret ettiğini ve ziyaret ettiği kurumlar arasında İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin de yer aldığını duyurdu. Asrın Hukuk Bürosu ise, 29 Kasım’da "CPT’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı Adasına yaptığı ziyarette Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığı duyumuna sahibiz" açıklaması yaptı.    Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyeleri, Amed, Şirnex, İstanbul, Ankara, İzmir, Colemêrg ile birçok kentte barolara başvuruda bulanarak, görüşmelerin sağlanması için girişimlerde bulundu. Yapılan başvurular sonrası, Amed, Şırnex ve Riha barosu, İmralı’daki avukat görüş yasağına karşı Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Baroların başvurusunda, ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukat görüş hakkının sağlanması talep edildi.   SAĞLIKLI GÖRÜŞMELERBAŞLATILMALI   Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Colemêrg Şubesi Eşbaşkanı Onur Düşünmez, tecride ilişkin yaptıkları başvurular hakkında konuştu.     PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleştirilmediği için, 10 Haziran’da 775 avukatla beraber Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunduklarını hatırlatan Düşünmez, “Bilindiği üzere müvekkilimiz en son 25 Mart 2020’de ailesiyle bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişti. Müvekkilimizin telefon görüşmesi kısa sürede kesilmiş ve akıbeti hakkında kamuoyuna herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Türkiye yasalarına baktığımız da bütün hükümlülerin avukat görüşlerinin nasıl olacağı düzenlenmişken, Sayın Öcalan için böyle bir düzenlenmenin yapılmadığı ve kendisiyle hiçbir şekilde görüşme gerçekleştirmediği hepimizin malumudur. Bizler de bu konuya ilişkin avukatları olarak bir başvuru yaptık, başvurumuzdaki asıl amaç Sayın Öcalan ile sağlıklı görüşmelerin başlatılmasıdır” dedi.    CPT’NİN SUSUKUNLUĞU    Yapılan tüm başvurulara yanıt gelmeyince, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile işkenceyi önleme komisyonları ve Avrupa’daki bazı sivil toplum örgütleriyle birlikte, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) Öcalan’ın, “Hayati durumu ve hak ihlallerine” ilişkin bir başvuru yaptıklarını söyleyen Düşünmez, “CPT, bunun üzerine bir rapor hazırlayacağına dair bilgi raporu vermişti. Rapor üzerine görüşme gerçekleştirmişti ancak raporun detayları açıklanmadı.    CPT’nin en son 2013-2015 yıllarında İmralı’ya yaptığı ziyarette, Türkiye Adalet Bakanlığı’na bazı durumları normalleştirme Öcalan ve diğer hükümlülerin aileleriyle görüşme haklarının tanınması şeklinde bir rapor vermişti. Ancak son görüşmeden sonra CPT tarafından herhangi bir rapor yayınlanmadı. Bu nedenle yapılan son ziyaret sonrası bilgi verilmemesi nedeniyle kaygılarımızı daha da arttırmaya başladı” diye konuştu.    'TÜM BAROLAR BAŞVURU YAPMALI'    Avukat görüşünün bir tutuklunun en doğal hakkı olduğunu dile getiren Düşünmez, bu görüşmeyi yapabilmek için Türkiye Barolar Birliği’ne başvurduklarını söyledi.  Düşünmez, “Beklentimiz ve önerilerimiz göz önünde bulundurarak avukatların kendi müvekkilleriyle görüştürülmeme sebebinin ne olduğunu ve bununla ilgili gerekçeyi sunmaları için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapmaları gerekiyor. Ne yazık ki bu noktada Colemêrg Barosu’ndan da hala bir sonuç elde edemedik. 30 Kasım’dan bu yana yaptığımız başvuruya herhangi bir cevap verilmedi. Ancak önümüzdeki günlerde bir cevap vereceklerini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.    'KÜRTLER ÖCALAN’I ÖNDERİ OLARAK GÖRÜYOR'    Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride ilişkin bütün kamuoyunun da ortak bir söylemi olduğunu ifade eden Düşünmez, bu ortak söylemin “Tecrit bir işkencedir ve işkence hiç bir yasa ile gerekçelendirilemez” olduğunu vurguladı. Düşünmez, “Bu tecrit işkencesine derhal son verilmesi gerekmektedir. Bizler bununla ilgili her platformda girişimlerimizi yapıyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki baskının yoğun olmasının nedeni; Kürtler onu Önder olarak görmektedir. Devlet de, bunun bilinciyle hareket etmektedir. Yasaları ayaklar altına alarak ve kendi yasalarına uymayarak farklı bir işkence tarzını sürdürmektedir. Bu işkencelerin sürdürülebilir olduğunu düşünmüyoruz. Ancak iktidarlar değişse bile devlet mekanizması değişmediği için işkence sürekli devam eder. Biz derhal bu işkencenin sonlandırılmasını istiyoruz” diye vurguladı.    'İŞKENCECİ REJİME AĞIR BİR DARBE OLACAĞI İÇİN…'   Devletin, baskı ve tecrit politikalarının asıl nedeninin Abdullah Öcalan’ın sesini kısmak olduğunun altını çizen Düşünmez, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan da, Ortadoğu’nun bir bataklık olduğunu ve bu bataklığın ancak özgür- eşit yaşamla aşılabileceğini önermişti. Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu 3’üncü Yol, Türkiye’deki katı, baskıcı rejime, işkenceci rejime ağır bir darbe olacağının bilincinde oldukları için görüşme yaptırmıyorlar.  Sayın Öcalan’ın paradigmaları  Ortadoğu’nun ezilen halklarına hitap etmektedir. İran, Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrimin Öcalan’ın paradigmalarının ışığında geliştiğini görmekteyiz. Bu nedenle devlet ona özel bir baskı uygulamaktadır.  Ancak, 23 yıldır kendisini ağır işkencelere tabii tutmalarına rağmen bir sonuç alamamaktadırlar.”    Düşünmez, tecrit politikasına son verilmesi gerektiğini ifade ederek, “Bu minvalde barolara yaptığımız başvuruların acilen sonuçlandırılması, değerlendirmesi ve buna ilişkin bütün platformlarda başvurucu olması gerekmektedir. Bizim beklentimiz başvurulara derhal yanıt verilmesi ve öncelikle tecrit işkencesinin sonlandırılmasıdır”  şeklinde konuştu.