Çocukluğumun kehaneti! 2023-03-02 09:02:49   HATAY - Kulaktan kulağa "Hatay 500 yılda bir depremle yerle bir oluyor" fısıldanan kehanetin bu kez sorumluları vardı. Malzemeden çalan müteahhitler, buna izin veren rantçı belediyeler ve tüm bunları bir politika olarak sürdüren ülkeyi yönetemeyenler…   Amanos Dağları'nın yamacında daha önce Adana'ya bağlı, sonra da Hatay’ın bir ilçesi olan çocukluğumun kenti Erzin’de yıllarca dilden dile dolaşan bir “kehanet” gerçekleşmişti. Depremle birlikte ailemin iyi olduğu haberinin aldıktan sonra tarihi Mêrdin kentinden yıkılan kentlere doğru yol aldım. Dîlok merkez ile Şahinbey, İslahiye, Nurdağı ilçelerinin ardından yıkım karşısında yükselen “devlet nerede?” isyanının fotoğrafını çeke çeke birçok enkazı görüntüledim.    ÇOCUKLUĞUMA DOĞRU   Bir hafta sonra depremin vurduğu diğer kentler için yeniden yola koyulmam gerekti. Taşıt bulamayınca deprem bölgesinde tanıştığım İslahiyeli Bedirhan’ın Toros marka aracıyla bizi Defne'ye getirdi. Dayanışma çadırlarında kısa süreli bir mola vermek istesem de, enkaz, yıkım ve insan yüzlerindeki o acı uyutmadı.    Deprem, Amed’ten 1992 yılında göç etmek zorunda kaldığımız, büyüdüğüm kent Erzin’i de etkilemişti. Her ne kadar herhangi bir yapı yıkılmasa da, evlerdeki kısmi hasarlar ve artçı depremler nedeniyle ilçe halkı evlerden uzak, çadırlarda ya da tek katlı yapılarda kalmayı tercih ediyordu. Kentte bulunan ve “şifalı” olduğu kabul edilen suların debisi yükselmiş, yerleşim yerindeki obruklarda biriken suyun rengi ise değişmişti. Ülkeyi “narenciye başkenti” yapan portakal bahçeleri, kaplıcaları, Burnaz sahili, İsos Harebeleri, Amanos Dağları ve işçi, emekçi kenti Erzin'de depremden nasibini almıştı.    500’ÜNCÜ YIL KEHANETİ    Çocukluğumun geçtiği bu topraklarda bir kehanet dolaşır, dilden dile aktarılır. Depremin ilk gününde çocukluk travmalarımızı bize tekrar yaşatan birçok ana şahitlik ederken, bu travma 31 yıl yaşadığım Hatay'da daha çok depreşti.    Erzin’e pek yakın olmasa da Adana'nın Ceyhan ilçesinde, 27 Haziran 1998'de yaşanan depremin yaşattığı korku ve sonrası hafızamdan hiç silinmedi. 98 Ceyhan depremiyle Erzin'de sallanmış, evimizin duvarı çatlamış, “Nahide'nin bahçesi” olarak bilinen bahçede çoluk, çocuk hepimiz toplanmıştık.    Ceyhan depremiyle benim ilk kez duyduğum ancak bu topraklarda sık sık hatırlatılan o kehanet kulaktan kulağa yayıldı: "Hatay 500 yılda bir depremle yerle bir oluyor, bu deprem o 500'üncü yıl."    Bu kehanete çocuk yaştan itibaren Hatay'ın güzelliklerinin yitirilmesini kabul etmediğim için asla inanmak istemesem de, bu tarihi güzel kentin yerle bir olacağına dair korkuyu da hep içimde barındırdım. Ceyhan depreminde duyduğum ancak her depremle hatırladığım bu sözler bu kez gerçek olmuştu. Hatay’ın ilçeleri Armutlu, Antakya, Samadağ’daki yıkım, kenti gezmeye gelenlerin en uğrak yerlerinden biri olan Kurtuluş Caddesi üzerindeki Ortadoks Rum Kilisesi’nin artık olmayışı kehaneti de doğrular nitelikteydi.    ANTAKYA ESKİSİ GİBİ OLABİLECEK Mİ?    Hatay’da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kente gelen misafirlerimizi gezdirdiğimiz tarihi yapılar, çiçeklerle süslenen dar sokaklar, barlar sokağı, zenginler mahallesi, ahşap ve sanat işçiliğin bir arada bizi büyülediği eski Antakya evleri, Uzun Çarşı, zengin mutfağıyla ilgi çeken restorantlar, künefeciler artık yok...   Hatay’da şimdilerde ortaya çıkan yıkım, yerlere saçılmış oyuncaklar, çocuk ayakkabıları, fotoğraflar ve de cenazeler.    1998 Ceyhan depremi Hatay depreminin yanında “küçük bir sarsıntı” olarak kalsa da hem bende hem de arkadaşlarımda büyük bir travmaya neden olmuştu. Haziran ayının o ılık yelinde geceyi sokakta geçirmiş çocuklar olarak, kar, kış kıyamette sokakta kalan çocukların bu travmayı nasıl atlatacaklarını düşünmeden edemiyorum.    Neşeli çocukların koşuştuğu kentte, yüzlerde öfke ve büyük bir sessizlik var.    'KEHANETİN' SORUMLULARI    Kulaktan kulağa yayılan bir kehanetten söz edilse de, bu yıkım bir kehanetin sonucu değildi,  yıkımın asıl sorumlularının kimler olduğu açık. Malzemeden çalan müteahhitler, buna izin veren rantçı belediyeler, belediyelerle çıkar ilişkisi içinde olan iş insanları ve tüm bunları bir politika olarak sürdüren ülkeyi yönetemeyenler…   MA / Müjdat Can