ÖHD Eş Genel Başkanı Yeter: Tecride karşı talep meşrudur, mücadele sürecek 2023-04-12 09:06:13   AMED - ÖHD’nin Eş Genel Başkanlığı’na seçilen avukat Ekin Yeter, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasına dair taleplerin yasal, haklı ve meşru olduğunu vurgulayarak, buna karşı hukuki mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.    Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Merkezi, "Tecridi kırıyor, özgürlükçü hukuku inşa ediyoruz" şiarıyla 3'üncü Olağan Genel Kongresi'ni 8 Nisan'da Amed’te gerçekleştirdi. Derneğin Eş Genel Başkanlığına Ekin Yeter ve Serhat Çakmak seçildi. Kongrede bulunan hukukçular, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridi kırma mesajı verirken, yeni seçilen Eş Genel Başkan Ekin Yeter ile kongre süreci ve gündemlerindeki konu başlıklarını konuştuk.     ‘TARİHİ BİR DÖNEMDE KONGRE YAPTIK’   Kürt hukukçuların köklü bir mücadele geleneğine sahip olduğunu dile getiren avukat Yeter, 2015 yılında Mezopotamya Hukukçular Derneği ile başlanan sürecin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kesintiye uğradığını hatırlatarak, “2019’da ise ÖHD’yi kurarak yola devam ettik. Mücadele alanı geniş çünkü her gün yeni bir hukuksuzluğun yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz. Hem Türkiye’de hem Kürdistan sahasında gerek pandemi döneminde gerek deprem döneminde gerekse ekonomik kriz döneminde bireylerin yaşam hakkı değerinin olmadığını gördük, yaşadık. Bugün de tarihi bir seçim sürecinden geçilirken tüm şubelerimizim katılımıyla kongremizi gerçekleştirdik. ÖHD tarihinin en görkemli kongresini yaptık. Bu tarihi süreçte hesap sormanın gerçekleşebileceği bir sorumluluk olarak değerlendiriyoruz” dedi.   İMRALI TECRİDİ    Kongrenin ana gündeminin tecridi kırmak olduğunu belirten Yeter, “ÖHD olarak uzun yılladır bu konuda mücadele ediyoruz. Bu kapsamda yüzlerce meslektaşımız imzasıyla Adalet Bakanlığı’na başvuru yaptık. Yüzlercesi meslektaşımız imza vererek tecrittin kaldırılması çağrısında bulunduk.  Yine Öcalan’ın umut hakkı için Avrupa Birliği Bakanlar Komitesine başvurduk. Bu konu bizden ziyade tüm insan savunucuların en temel problemi olarak ele alıyoruz.  Bu sorun çok ciddi bir sorundur. İmralı’da başlayıp tüm topluma sirayet etmiş bir tecrit tanımı gerçekleştiriyoruz. Son zamanlarda yaşadığımız durum budur” diye belirti.    'TECRİT, SAVAŞ VE YOKSULLUK DEMEK'    İmralı’da 2019 yılından bu yana en ağır tecrit halinin yaşandığına dikkati çeken Yeter, “Her hangi bir disiplin cezası ya da ulaşım problemlerinin aile, avukat görüşmesi ve mektup gönderme gibi haberleşme özgürlüğü hakkının ihlal edilmemesi gerekiyor. Hukukun siyasi konektöre göre değiştirilmesi işkenceye sebep olan bir yaklaşımdır. Tecrit kaldırılmalıdır ve bu aynı zamanda toplumsal bir taleptir. Çünkü Türkiye’de yaratılmak istenen kutuplaştırıcı dil, tekçi sistemin yaygınlaşması, Kürt halkına yönelik ötekileştirme, sömürgeleştirme, baskı, kimyasal silah ve imha politikaları savaş ve ekonomik krizin derinleştiriyor. Vatandaşların alım gücünün düşüyor ve yoksulluğa mahkum ediliyor” diye belirtti.    ‘TECRİDİN KALDIRILMASI ZORUNLULUKTUR’   Kriz ve kaostan çıkışın tecridin kaldırılmasıyla mümkün olduğunun altını çizen Yeter, “Sayın Abdullah Öcalan, görüş, değerlendirme ve önerileriyle çözüm argümanları sunuyor. Tecridin kaldırılması yasal, haklı, meşru bir taleptir. Mevcut durumdan çıkmanın ön koşulu Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıdır. Kongremizde bu mesaj net bir şekilde ortaya konuldu, mücadelemiz de sürüyor. Ulusalar arası yargı mekanizmaları ya da devletlerin oluşturduğu kendi hukuk sistemi de benzer niteliği taşıyor. Mevcut var olan yasal prosedür uygulaması halinde ortaya çıkan talep karşılanır” diye konuştu.    ‘CPT İŞKENCEYE GÖZ YUMUYOR’   Avrupa ülkelerinin gerek Türkiye’nin jeopolitik konumunu gerekse mülteciler konuları uluslararası hukukta pazarlık haline getirdiğine vurgu yapan Yeter, “Türkiye mülteci kozunu sürekli kullanmaktadır. Uluslararası mekanizmalar da bu konudan kaynaklı Türkiye’deki iç işleyişe müdahale etmiyor. CPT’nin yaklaşımı da buna örnektir. CPT daha önceki raporlarında İmralı tecrit sistemini işkence olarak değerlendirdi. Ancak gelinen son aşamada İmralı’yla ilgili herhangi bir açıklama yapmaması kendi beyanıyla çelişen bir durum. Yani işkence olarak nitelendirilen bir durum var. Şu anda işkence devam ediyor. Dolayısıyla buna göz yumuluyor. Tutumları hiçbir şekilde kabulü mümkünü olmayan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) birçok maddesine aykırılık gösteriyor” diye belirtti.    Tecridin bir izole sistemine dönüştüğünü ifade eden Yeter, şöyle devam etti: “Sayın Abdullah Öcalan fikirleriyle, düşünceleriyle Kürt halkı başta olmak üzere ezilen haklarda karşılık bulan bir kişidir. Toplumla arasına konulan yasak, faşizmin güçlenmesini sağlıyor. Siyasal iktidar bu yöntemi kendisini güçlendirmek için bir fırsat olarak görüyor.”    ‘BAKANLIĞIN VERECEK BİR CEVABI YOK’    Öcalan’la görüşmek için avukatların Adalet Bakanlığına yaptığı başvurulara cevap verilmediğini de sözlerine ekleyen Yeter, şunları söyledi: “Şu ana kadar bize bir cevap verilmemesi aslında verilecek bir cevabın olmamasından kaynaklıdır. Ulaşım ya da disiplin cezaları gibi sorunlar yazıldığında bunun bir gerçeklik olmadığını herkes biliyor. Öcalan’a verilen cezalardan avukatların dahi haberi yok. Böylelikle savunma hakkı elinden alınıyor. Kişinin adil yargılanma hakkı ve kurumların bilgi alma hakkı ihlali ediliyor. Şubelerimiz bulunduğu yerden barolar üzerinden Adalet Bakanlığı’na başvurular yaptı. Barolar da harekete geçerek Barolar Birliği ve Adalet Bakanlığı’na başvurularda bulundu. Ancak hala bu da cevap verilmiş değil. Tecridi kırmak için kurduğumuz koordinasyonla bu konuyu tartışarak hem yerelde hem de uluslararası alanda hukuki mücadelemizi devam ettireceğiz.”    MA / Mehmet Güleş