Arricale: İmralı tecridi Kürt sorununu yönetmek için araç olarak kullanılıyor 2023-04-12 09:34:35 ANKARA - ELDH avukatı Michela Arricale, Kürt sorunu ve tecridin bir bütün olduğunun altını çizerek, İmralı tecridinin Kürt sorununu yönetmek için siyasi bir araç olarak kullanıldığını belirtti.   Uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutuluyor. AKP’nin savaş kodlarına döndüğü 2015 yılından sonra mutlak hale getirilen tecrit uygulaması, haber alamama haline dönüştü. Nitekim Abdullah Öcalan’dan, kardeşi Mehmet Öcalan ile 25 Mart 2021’de yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bugüne haber alınamıyor.    Avrupa Konseyi ve bağlı Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) de tecride karşı sessizliğini sürdürüyor. İmralı tecridine karşı harekete geçen siyasetçi, aydın, yazar, hukukçu ve gazetecilerin aralarında bulunduğu 7 ülkeden 36 kişiden oluşan Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon, 24-29 Ocak tarihlerinde İstanbul, Ankara ve Amed’de siyasi partiler, barolar ve sivil toplum örgütleriyle görüştü. Delegasyon, yaptığı görüşmelerin ardından İmralı tecridine dair hazırladığı raporu açıkladı.    Tecridin uluslararası insan hakları ihlali olarak tanımlandığı raporda, bu durumun hukuki olduğu gibi siyasi bir sorun olduğuna işaret edildi. Tecrit halinin süresiz işletilemeyeceği vurgulanan raporda, tüm güçlerin buna karşı seferber olması gerektiğinin altı çizildi.    Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon’da yer alan Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları Avukatları Derneği (ELDH) avukatlarından Michela Arricale, İmralı tecridi, CPT’nin tutumu ve bundan sonra yürütecekleri çalışmalara dair değerlendirmelerde bulundu.      Michela Arricale   ÜÇ BOYUTLU TECRİT UYGULAMASI    Kürt sorunu ve tecridin bir bütün olduğunun altını çizen Arricale, İmralı tecridinin Kürt sorununu yönetmek için siyasi bir araç olarak kullanıldığını belirtti. Tecridin Abdullah Öcalan, Kürt halkı ve iktidara karşı olan muhalifler olmak üzere üç boyutlu uygulandığını dile getiren Arricale, “Öcalan üzerindeki tecrit, tamamen hukukun dışındadır. Bu tecridin hukuk ve ceza sistemiyle alakası yok, tamamen intikamdır. O’nu tecrit altında tutmakla, Kürt sorununu sessizliğe almaya çalışıyor. Toplumu tecrit altında tutarak, işlevsiz hale getirmeye çalışıyorlar. Yani toplumsal tecridi, yargı tecridini kullanarak uyguluyor. Çünkü tecridin etkileri sadece tutsakları değil, onlara yakın herkese uygulanıyor. O yüzden onların avukatlarına, doktorlarına, ailelerine ve arkadaşlarına uygulanıyor” dedi.    ABDULLAH ÖCALAN HALKTAN İZOLE EDİLİYOR   Tecrit sistemiyle Abdullah Öcalan'ın sivil toplumdan ve halktan izole edilmek istendiğini ifade eden Arricale, “Bu yüzden sadece kendi ülkesi içinde Kürt halkına ve liderine tecrit mekanizmasını kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası düzeyde de PKK'yi ve Öcalan'ı terörist ile yaftalayarak baskı uyguluyor. Bu sebeple Kürt halkının liderini tecrit etme, Kürt sorununu illegalleştirme ve Türk milletinin iradesini de dışarıda bırakarak zemin oluşturmaya çalışıyor. Dolayısıyla, tüm heyet olarak ziyaretimizde bunu çok belirgin bir şekilde gözlemledik” diye belirtti.    ‘TECRİT İŞKENCEDEN DAHA FAZLASIDIR’   İmralı tecridinin hukuki değil, siyasi bir durum olduğu tespitinde bulunan Arricale, “Bu ağır tecridin nedeni Erdoğan'ın korkuyor olmasıdır. Çünkü Erdoğan, siyasi bir lider olarak Sayın Öcalan'dan çok korkuyor. Erdoğan hem milliyetçi gruplardan çekiniyor hem de Sayın Öcalan'ın konuşmasını engelleyerek fikirlerini topluma ulaşmasına engel olmaya çalışıyor. İşin özü bu, bunun başka açıklaması yok. Çünkü Sayın Öcalan'ın durumu, her türlü uluslararası insan hakları hukukuna ve aynı zaman da tüm siyasi standartlara aykırıdır. Öcalan'ın durumu işkenceden daha fazlasıdır, çünkü yaşayıp yaşamadığı ile ilgili bile iki yıldır hiçbir haber alınamıyor. İşkenceden daha ağır bu durumu yaşayan bir insanın ancak onun fikirlerinden gerçekten çok korkuluyor olması gerekiyor ki onun yaşayıp yaşamadığı sorusunun sorulmasını gerektirecek kadar sesini engellemek için tamamen izole edilmesi gerekiyor" diye konuştu.    ‘CPT RAPORUNDA İMRALI’YI AÇIKLAMALIYDI’   Eylül 2022’de İmralı Adası’nı ziyaret eden CPT'nin Abdullah Öcalan ile ilgili kısmını raporda açıklaması gerektiğini söyleyen Arricale, “CPT sözleşmenin ikinci maddesinin ikinci fıkrasını işkenceye karşı olarak kullanması gerekiyordu. Devletin izni olmadan, CPT istediğinde yasal olarak açıklama yapabilir ve bunu Türkiye'ye rağmen açıklayabilirdi. Türk devleti karşı çıkmasaydı, zaten raporda Öcalan'dan bahsetmesi gerekip gerekmediğini tartışıyor olmayacaktık, çünkü olması gereken Öcalan'ın yaşadığı bu ağır tecridi işkenceye karşı olarak zaten açıklaması gerekiyordu. Burada görev insan hakları kurumlarına düşüyor; CPT'nin kararlılığını geliştirmek ve raporun yayınlanması sağlamak için güçlü bir mücadele gerekiyor” dedi.    CPT’NİN DAHA ÖNCE AÇIKLADIĞI RAPORLAR    CPT’nin daha önce başka ülkelerin itirazlarına rağmen raporunu açıkladığını hatırlatan Arricale, “Örneğin Hollanda'ya karşı ve birçok siyasi partilere karşı, birçok kez rapordaki bilgileri yayınlama gücünü kullandı. Eğer açıklasaydı, bu ilk kez olmayacaktı. Raporu açıklayarak daha az eleştiri alabilirdi. Bu çok eleştirel bir durum, dolayısıyla CPT'nin açıklamasının tamamını yayınlaması gerektiğini hala vurguluyoruz" çağrısında bulundu.    'HUKUK TARTIŞMASIZ ÖCALAN'DAN YANA'   Hukuki girişimlerin yanı sıra bu ağır insan hakkı ihlaline karşı Türkiye’ye baskı yapılması gerektiğini belirten Arricale, “Türk hükümeti, Sayın Öcalan'dan başlayarak tüm siyasi tutsaklara kadar herkes için insan hakları hukuk standartlarını iyileştirmesi gerekiyor. Dolayısıyla biz dernek, siyasi partiler ve enternasyonalistler olarak devletimizdeki herkesi ve kurumumuzu bir şeyler yapmaya zorlamak için bu raporu dağıtacağız. 'Zorlamak gerekiyor' diyorum, sebebi Türkiye'nin jeopolitik bağlamdaki konumu nedeniyle uluslararası ülkelerin bunu isteyerek yapmaları çok zor. Türkiye bir NATO üyesi olması ve göçmen sorununu Avrupa Birliği'ne şantaj olarak kullanması nedeniyle Batılı devletleri Erdoğan'a karşı siyasi bir rol oynamaya ikna etmek çok zor. Bu nedenle tecrit hukuki değil, siyasi bir durumdur. Çünkü hukuk tartışmasız net bir şekilde Öcalan'dan yana. Aksini kimse söyleyemez” şeklinde konuştu.   MA / Sterk Sütcü