‘S tiplerinden sonra her yer İmralı’ 2023-04-30 15:36:26   ANKARA - Tecridin cezaevlerinde yaygınlaştığına dikkat çeken avukat Ömer Faruk Yazmacı, “S tiplerinden sonra her yer İmralı” dedi.   İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi “Dünden bugüne tecrit siyaseti” başlıklı sempozyumu ikinci oturumla devam etti. Oturumda konuşan İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu üyesi avukat Ömer Faruk Yazmacı, yeni cezaevlerinin “modern mekanlar” olarak açıldığına, katliamların da cezaevlerinden başladığına dikkat çekti. Devletin siyasi tutuklulara düşmanca bakması dolayısıyla işkence edildiğine işaret eden Yazmacı, “Devletin Yüksek Güvenlikli Cezaevi (YGC) açmasındaki konsept, düşman saydıklarıyla teker teker yada üçer üçer baş başa kalmak istiyor. Tecridin yolu yalnızlıktan geçiyor. 2014 yılından itibaren 200 tane hapishane açılıyor. 2021 yılından sonra YGC tipi ve S tipi hapishaneler ekleniyor. Biz tecridi de F, Y, ve S tipi hapishaneler üzerinden değerlendireceğiz. Kapasite 7 bin 900’den 29 bine çıkarılıyor. YGC’nin açılış hızındaki ihtiyaç nereden doğuyor? YGC’yi ayıran sadece yapımı değil. Personel atamaları çok farklı. Cezaevinin dışı ve içi yapay zeka dizaynına göre icra edildi. İktidar pandemide otoritesini güçlendirerek insanları YGC’ye yerleştirdi. Şu an Sincan YGC 1’de sadece iki kişi aynı anda havalandırmaya çıkabiliyor. Bu hapishanelerde mahpuslara moral ve motivasyon verecek her şey yasak. Yönetmeliği istediği gibi uygulayabiliyorlar. Kitaplar Atatürk milliyetçiliğine uygun olmadığı, vatan sevgisini yeterince aşılamadığı için verilmiyor. S tiplerinden sonra her yer İmralı. YGC’ler de İmralı” diye konuştu.   ‘DEVLETİ ANLAMADAN TECRİDİ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL’   Yazmacı’nın ardından avukat Halil İbrahim Vargün söz aldı. Vargün, yaşadığı cezaevi tecrübesinden söz ederek şunları kaydetti: “Cezaevi sadece özgürlüğün insanlardan alındığı yer değil. En büyük ceza insansızlık cezası. Cezaevlerini, hukuku, adaleti anlamak için bunun siyaset ve tarihle olan bağını kurmak gerekiyor. Devleti anlamadan cezaevlerini, tecridi anlamamız mümkün değil. Bu söylediklerimizi harekete geçiren düşman ceza hukuku algısından söz ediyoruz. Bu durumun ulus devlet ile paralel bir şekilde gittiğini görüyoruz.”   SAĞLIK HAKKI      Türk Tabipler Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu Başkanı Ali Karakoç ise, tecridin tutsaklar üzerindeki fiziksel ve psikolojik etkisine dikkat çekti. Tecridin bir işkence yöntemi olduğunu söyleyen Karakoç, “Psikolojik işkencenin en az fiziksel işkence kadar mahpuslar üzerinden büyük etkileri olduğu rapor edilmiştir. Mahpusluk sağlık hakkını tamamen ortadan kaldıran bir gerekçe değildir. Mahpusların en az toplumdaki diğer bireyler kadar sağlık hakkına erişim hakkı vardır ve bu sorumluluk kamu otoritelerinde yani devlettedir” dedi.