Mülteciler her alanda saldırıların hedefinde 2023-06-20 09:00:27   RIHA - Mülteciler, yaşamın her alanında saldırıların hedefinde. Riha Barosu’ndan Kübra Vefa, sorunun kanunların uygulanmamasında olduğuna işaret etti.    Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1951 yılında imzalanan Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme'nin 50’inci yılında 20 Haziran Dünya Mülteci Günü ilan edildi. 20 Haziran 2001’den bu yana ise çeşitli etkinliklerle savaş mağduru ya da siyasi nedenlerle topraklarını terk etmek zorunda kalan mültecilerin durumuna dikkat çekiliyor.    BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre, Türkiye’de 3 milyon 600 bin kayıtlı Suriyeli mülteci-sığınmacının yanı sıra 320 bin diğer ülkelerden mülteci-sığınmacı bulunuyor. Türkiye’de emek piyasasına eklemlenen bu kesim, en kötü koşullarda çalışmaya maruz bırakılırken, son dönemde artan nefret ve ırkçı saldırıların da hedefinde. Saldırıya maruz kalan ve hedef gösterilen mülteciler, kimi zaman geri gönderilme ve çalışma izninin iptal edilme korkusu nedeniyle yasal haklarını talep edemiyor.    Riha Barosu Mülteci Hakları Komisyonu üyesi Kübra Vefa, 20 Haziran Dünya Mülteci Günü dolayısıyla ülkedeki mültecilerin durumuna ilişkin konuştu.    ‘PRATİKTE SORUNLAR VAR’   Mülteci, sığınmacı ve göçmen arasında yapılan kavram ayrılığına değinen Vefa, “Mülteci kavramı kanunen Avrupa’dan Türkiye’ye gelen kişilere deniliyor ancak uygulamaya baktığımızda çok fazla ayrıma gitmeyi uygun bulmuyoruz. Mülteci, sığınmacı, göçmen ayrımına gitmeden herkesin mülteci olduğunu kabul ederek, sorunları çözmeyi hedefliyoruz” dedi. Kadın ve çocuk mültecilerin maruz bırakıldıkları hak ihlallerine değinen Vefa, “Bütün mülteciler farklı sorunlarla kaşı karşıya kalıyorlar ancak mülteci kadın ve çocuklar daha fazla mağdur ediliyor. Kadın ve çocukları koruyacak kanunlar var ancak sorun bunların uygulanmamasında. Kadın ve çocuklara ne kadar ulaşabildiğimiz önemli. Çocuklar genellikle ucuz işçi olarak çalıştırılıyor. Bu hem Urfa’da hem de Türkiye’de ne yazık ki yaygın. Çocuklar ucuz iş gücü olarak görülüyor. Ailelerinin ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Bu sebeple mülteci nüfus içerisinde okul dışı çocuk oranı oldukça yüksek. Buna sadece çocuklar maruz kalmıyor ancak çocuklar özelinde daha fazla hak ihlali var. Çocuk işçiliğini önleme mekanizması Türkiye vatandaşı çocuklarda olduğu mülteci çocuklar içinde devreye sokulması gerekiyor. Ancak bu noktada problemler yaşıyoruz. Teknik olarak sorun yok ancak pratikte sorunlar var” dedi.    Şiddette maruz bırakılan kadınların 6284 Sayılı Kanun’dan yararlanmaları önünde her hangi bir engel olmadığının altını çizen Vefa, “Gerek sivil toplum kuruluşları gerek barolar olarak kadınlara bu alanları açmamız ve sunmamız gerekiyor. Kadınların maruz kaldığı cinsel, psikolojik ve fiziksel şiddet karşısında 6284 Sayılı Kanunu kullanabiliriz. Şiddet gören mülteci kadınlar, aynı şeye maruz kalan ve Türkiye vatandaşı olan bir kadın gibi yasal haklara sahip ancak bunu kadınlara anlatma konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Kadın ve çocukların çoğu sahip oldukları hakları bilmeden yaşıyor. Kadınlar hangi haklara sahip olduklarını bilmedikleri için şiddet karşısında nasıl bir yol izleyeceği noktasında bir tıkanıklık yaşıyor. Sivil toplum kuruluşları olarak bilinçlendirme toplantılarının arttırılması lazım” diye belirtti.    ‘AKRAN ZORBALIĞI FAZLA’   Özel bir proje kapsamında mültecilere sahip oldukları haklar noktasında 5 yıldır yapılan bilinçlendirme oturumlarına katıldığını dile getiren Vefa, şunları belirtti: “En çok maruz kalınan şiddet çeşitleri ve ne yapılması gerektiği üzerine oturumlar yapıyoruz. Bu oturumların arttırılması lazım. Bir hakkı kullanmak için o hakkın varlığından haberdar olmak elzemdir. Mülteciler gittikleri yerlerde en fazla ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor. Ayrımcılık neticesinde yelpaze çok geniş alanlara yayılıyor. Gittikleri yerlerde dil bariyeriyle karşı karşıya kalıyorlar. Bu bariyeri aşmak için çok çetin mücadele ediyorlar. Türkiye’ye gelen mülteciler son dönemde siyasi baskılardan dolayı çok fazla ötekileştirilmeye maruz kalıyor. Yakın dönemde hem muhalefet hem de iktidar tarafından seçim malzemesi haline getirildiler. Bunun sonucunu da acı bir şekilde yaşıyoruz. En derin sonuçlarından biride akran zorbalığı. Çok fazla dile getirilmiyor ancak bunu sahada çok fazla gözlemliyoruz. Bize gelen başvurular arasında akran zorbalığı çok yoğun.”    ‘MÜLTECİ POLİTİKASI YETERSİZ’   Seçim dönemlerinde gerek iktidar gerek ise muhalefetin mültecileri siyasete alet ettiğini vurgulayan Vefa, “Bu basının dilini de etkiliyor. Basında çıkan haberlerde sanki ‘mülteciler suça meyilli’ kişiler olarak lanse ediliyor. Her toplumda suç işleyenler var, bunu mültecilere yorumlamak oldukça yanlış. Seçim döneminde kutuplaştırma mağdurlarının başında mülteciler geldi. Mülteciler siyasete alet edilmemeli. Siyasi partilerin söylemleri basında paylaşılan haberlerin dilini etkiledi. Bir suça karışan kişinin uyruğu ön plana çıkarılarak algı oluşturuldu. Eğer suçu işleyen kişi Suriyeli ise bu başlığa çekildi ve vurgulandı. Bu haberleri okuyanlarda; sanki bütün mülteciler suça meyilli ve bu suçlar ilk defa mülteciler ile birlikte bu topraklara geldi algısı oluşuyor. Burada sosyal medyanın rolü de var. Bir video paylaşılıyor ve teyit edilmemiş şekilde paylaşılıyor. Gerçek ortaya çıksa da o video dolaşımda kalmaya devam ediyor.  Türkiye’nin mevcut mülteci politikası oldukça yetersizdir. Mülteciler, Göç Dairesi’nin kapısından geçmek için bile büyük mücadele vermek zorunda bırakılıyor. Önceliğimiz sosyal uyumu sağlamak, çocukların eğitim hakkını savunmak olmalı. Mültecilerin hukuki sorunlarını çözmeleri için desteklenmesi gerek” diye belirtti.   MA / Emrullah Acar