Bütçe görüşmeleri: Sarayın penceresinden halk görünmez 2023-10-26 16:00:38   ANKARA - Bütçe görüşmelerinde konuşan HEDEP Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, AKP’nin büyük bir sosyal kesimi gözden çıkardığına dikkat çekerek, “Çünkü bu bütçe, bize hayat pahalılığının, enflasyonun, yoksulluğun, işsizliğin bitmeyeceğini gösteriyor” dedi.   Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2024 bütçesine dair görüşmeler devam ediyor. Söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Milletvekili ve komisyon üyesi Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, AKP’nin hazırladığı bütçede yoksulları öncelemediğini, bunun yerine zenginleri öncelediğini belirterek, tepki gösterdi.    ‘YOKSULLUK GENİŞ BİR KESİME YAYILDI’    AKP’nin bütçenin sosyal yaşam üzerindeki etkisini dikkate almadığını ve önemsemediğini dile getiren Sayyiğit, “Çok sesliliği kısmış, demokrasiyi askıya almış, hukuku bitme noktasına getirmiştir. Yoksulluk geniş bir kesime yayılmış, enflasyon ve hayat pahalılığı kontrol edilmez noktalara gelmiştir. Bugün Türkiye’de ekonomik, sosyolojik, politik krizler derinleşmiş durumdadır. Zenginler mutlu, çünkü AKP iktidarının yarattığı kriz onları büyütmeye devam ediyor. Mutsuz olan ise her geçen gün yoksullaşmaya devam eden emekçiler, emekliler, memurlar. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin getirilmesiyle beraber yoksullaşma, borçluluk, enflasyon daha da artmıştır” dedi.    BİR GRUP AZINLIK   AKP’nin bütçe ile kadınları, çocukları, halkları, emeklileri, işçileri ve memurların yanı sıra büyük bir sosyal kesimi gözden çıkardığına dikkat çeken Sayyiğit, “Çünkü bu bütçe de bize hayat pahalılığının, enflasyonun, yoksulluğun, işsizliğin bitmeyeceğini vergilerin, borçların artarak devam edeceğini göstermektedir. Çünkü AKP–MHP iktidarının bütçe yapım tekniği, sosyal amaçlardan sıyrılmış sayılardan ibarettir. Muhalefet ne söylerse söylesin, kulak ardı eden; bildiğini okuyan bir hissizlik hali bu. Bu nedenle bu bütçe, halkların değil, bir grup azınlığın gözetildiği bir bütçedir” diye konuştu.    YOKSUL SAYISI ARTIYOR   Ekonomik krizin boyut değiştirerek, büyüdüğünü aktaran Sayyiğit, rakamlarla konuşmasını sürdürdü: “2020 yılında faturasını ödeyemeyen 1 milyon 801 bin haneye yardım yapılırken, 2021 yılında bu sayı 2 milyon 719 bin haneye çıkmış, 2022 yılında ise 3 milyon 690 bin hane sosyal desteğe ihtiyaç duymuştur. Bu rakamın 2023 yılında 5 milyona çıkması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tanıtımı yapılan Türkiye Aile Destek Programı’dan Haziran 2022’de 2,5 milyon haneyi kapsarken Haziran 2023’te bu sayı 3,5 milyona ulaşmıştır.”   ‘SARAY PENCERESİNDEN HALK GÖRÜNMEZ’    Borçlar nedeniyle açılan icra dosya sayısına da değinen Sayyiğit, bu yılın ilk 8 ayı içinde açılan yeni dosya sayısının diğer yılın aynı dönemine göre yüzde 60 civarında artığı bilgisini paylaştı.  Sayyiğit, “Sayı, 8 milyon 523 bine ulaşmıştır. Totalde yaklaşık 33 milyon civarı icra dosyası olduğu basına yansımıştır. Elbette buradan birçok başlıkta nasıl bir muhtaçlık ekonomisi yaratıldığı, sadaka bütçesi hazırlanmaya çalışıldığı detaylandırılabilir. Halihazırda AKP iktidarının, halka iş ve aş sağlamak yerine nasıl sosyal yardımlarla övündüğünü biliyoruz. Sarayların pencerelerinden halkın kendisi görülemez, halk sarayların görüş açısına girmez. Bu nedenle Saray’ın hazırladığı bütçede belirtiğim tabloyu ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir niyet görülmüyor. Zaten iktidar mensupları da her fırsatta topluma sabır telkin ediyorlar. Yoksul halka sabır telkin etmek kolay, ama maliyeti yüklemek bu kadar kolay olmamalıydı. Evet, AKP bu tabloyu değiştirmek istemiyor” diye konuştu.    Çocukların kayıt dışı istihdam alanlarında çalıştırıldığına da işaret eden Sayyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Türkiye’de köylerin bos¸altılması, zorla yerinden edilme, Kürt kentlerinde son yıllarda yas¸anan kent yıkımları nedeniyle yerinden edilmeler ve devam eden Suriye iç savas¸ı nedeniyle ‘çocuk is¸çiligˆi’ yaygınlas¸mıs¸tır. Tarımın ve kırsallıgˆın tasfiye edilmesi aynı zamanda köylerden kentlere büyük bir göç yas¸atmıs¸tır. Bir yanda nüfus artıs¸ hızının yüksek olması, digˆer yanda ekonomide yapısal krizler, bütçeden egˆitime yeterince pay ayrılamaması, sosyo-ekonomik yapının kırsal-tarımsal agˆırlıgˆının halen gelis¸mis¸ ekonomilere göre oldukça yüksek olması ve küreselles¸me sonucu olus¸an uluslararası sert rekabet kos¸ulları özellikle yogˆun emek isteyen sektörlerde çocukların çalıs¸tırılmasına neden olmaktadır.”   ‘TARİKAT VE CEMAATLERE MAHKUM EDİYOR’   Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bütçeye de değinen Sayyiğit, en yüksek bütçe oranına sahip olan bakanlığın personel giderinin yüzde 73 civarında olması beklendiğine işaret etti. Sayyiğit, “Dolayısıyla eğitim emekçilerinin, öğrencilerin sorunlarını çözmüyor, eğitim kalitesini artırmıyor. Eğer bütçe gerçekten eğitime ayrılsaydı, bugün Aydın’da KYK yurdunda asansörün düşmesiyle bir üniversite öğrencimizi, Zeren Ertaş’ı kaybetmeyecektik. Üniversite öğrencisi sayısı 7 milyonu aşmasına rağmen yurt oranları aynı ölçüde artmış değil. Bu nedenle barınma sorunu öğrencilerin en çok mağdur olduğu konuların başında geliyor. Peki AKP iktidarı ne yapıyor? İktidar, öğrencileri tarikat ve cemaat yurtlarına mahkûm ediyor” diyerek, tepkisini ortaya koydu.    ‘DİLLER İÇİN BÜTÇE YOK’   Sayyiğit, anadil sorununa değinerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Gönül isterdi ki sadece Türkçe değil, Türkçe dışındaki dillerin de korunup geliştirilmesi için de bir bütçe kalemi olsaydı. Bugün anadilinde eğitim meselesi, bir topluma bakış açısını yansıtan önemli bir sınamadır. Asimilasyon, sadece baskıyla, şiddetle yapılmaz; eğer siyasi iktidar anadili için hiçbir adım atmıyorsa bu dili yok olmaya terk etmektir, doğal bir asimilasyondur. Oysaki Kürt Barometresi’nin yaptığı son araştırmada bile Kürt kimliğinin anayasada yer bulmasını savunanların oranı yüzde 64,7, Kürtlerin kendi dillerinde eğitim yapmasını isteyenler yüzde 63,7 ve Kürtçenin resmi dil olmasını önerenler yüzde 59,7 çıkıyor.   Ne var ki AKP iktidarı, nevi şahsına münhasır bir asimilasyon politikasıyla Kürtlerin varlığına ve anadiline yaklaşıyor. Kürtçe görüntüde yasaklı değil; ama hiçbir yerde yok. Anadilin tekleştirilmesi, Kürtçenin yasaklanması için geçmişten bugüne devasa bütçeler harcandı. Diğer halkların ekonomik rekabet güçleri kırılarak Türkçe konuşmak her zaman daha cazip ve karlı gösterilmeye çalışıldı. Buna karşı 2016’dan sonra 90’lı yıllarda dahi varlığını sürdüren İstanbul Kürt Enstitüsü kapatıldı. Kürtçe gazete ve dergiler kapatıldı. Halbuki bir devletin yapması gereken şey, dezavantajlı topluluklara bütçe ayırarak onlara destek olmaktır. Ama maalesef ki 2024 bütçesinde halklar olmadığı gibi diller de yok, Kurmanci de, Zazaki de yok.”