S Tipi’nde tutulan Serçe: Adli tutuklulara süngerli odada işkence uygulanıyor 2024-01-20 20:02:49 ANKARA - TAYAD’ın düzenlediği panelde konuşan S Tipi Cezaevi’nde bir süre tutulan Rukiye Serçe, “Hücrede her şeyimizi kayıt altına alan bir kamera var.  Adli tutuklular kriz geçirince süngerli odalara götürülüyorlar ve orada da işkence görüyorlar” dedi.  Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) “Neden Kuyu Tipi Hapishaneler, Neden Direniş” başlıklı panel düzenledi. Panel, Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panele Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Ceren Yılmaz, TAYAD adına Doğan Karataştan, S Tipi Cezaevi’nde bir süre tutulan Rukiye Serçe ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu katıldı. Moderatörlüğünü Semiha Eyilik’in yaptığı panelde “Devrimci tutsaklar teslim alınamaz F tipi tecridini yendik hücrelerini de yeneceğiz” yazılı pankart asıldı.      ‘İNSANLARIN KALMASI MÜMKÜN DEĞİL’   Panelde konuşan Gergerlioğlu, hapishanelerin insan haklarına aykırı yerler olduğunu belirterek “İnsanlara ceza verebilirsiniz ama bu denli bir işkenceye maruz bırakamazsınız. Bu ceza evleri 3 katlı ve üçüncü kat biraz güneş görüyor, ikinci kat biraz daha az güneş görüyor ve en alt kat ise günde yarım saat güneş görüyor. Elbiseler çok zor kuruyor. Battaniye ve nevresimler ise kurumuyor. İki gün boyunca Kayseri’deydim ve orada ağırlaştırılmış müebbet hapis alanların durumu gerçekten çok ağır. Orada kalmayı psikolojik ve fizyolojik açıdan insanların kaldırması mümkün değil. Türkiye’de yüzde 90 oranında mevzuata uyulmuyor. Kayseri’de kadın tutsaklar için çok kötü durumlar mevcut kadınlar kelepçeli bir şekilde kadın doğum muayenesine götürülüyorlar. Kadın doğum muayenesinde bile kelepçe dayatması insan onuruna aykırı bir davranıştır. Muayene esnasında bile kelepçeyi açmamak çok büyük bir insan hakkı ihlali” ifadelerini kaydetti.   ‘GÜNLÜK BİR SAAT HAVALANDIRMA’   Sonrasında konuşan Avukat Yılmaz 2016 yılından sonra inşa edilen cezaevlerinin çok daha farklı olduğunu ifade etti. Yılmaz, “Birçok ilde yüksek güvenlikli cezaevleri var. Çok ciddi iddiaların olduğu S tiplerinin açıldığı da duyuruluyor. 2016 yılından beri CTE faaliyet raporu açıklamıyor. Bu raporlarda kaç tip cezaevleri olduğu kapasitelerinin ne olduğu ve kaç tutuklu olduğu gibi bilgiler yayınlanıyordu. Ama 2016’dan beri açıklanmıyor. Birçok ilde Y ve S tiplerinin açıldığı raporların içerisinde. Hapishanenin tipinin ne olduğu konusunda hapishanenin bile kafasının karışık olduğu aktarıldı. Bazı cezaevlerinde kamera sorunu çözüldü ama genelinde bu sorun devam ediyor. Hapishane modeli nedeniyle zaten içerisi güneş görmüyor. Bu cezaevlerinin havalandırmasını üç katlı bir apartmanın asansör boşluğunun en alt katında havalandırmaya çıkıyorsunuz gibi düşünün. Günlük bir saat havalandırma hakkı personel eksikliği gerekçesiyle günde sadece bir saatle sınırlı tutuluyor. Havalandırmaya çıktığınız esnada lavabo ihtiyacınız olsa havalandırma hakkınızı kaybediyorsunuz ya da yağmur kar yağsa oraya koruyucu bir şey götürülmesine izin verilmediği için yağıştan etkilenirseniz havalandırma hakkınız yine bitiyor” ifadelerini kullandı.   ‘MAHKUMLAR S TİPLERİNDE İZLENDİKLERİNİ ANLATTI’   Yılmaz, şöyle devam etti: “Mezopotamya Ajansı muhabirleri tutuklandılar ve YGC tipi hapishanelere götürdüler. Henüz haklarında bir disiplin cezası mı vardı? Henüz tehlikeli bir statüye alınacak bir şey mi vardı? Yoktu, ama oraya konuldular. Ayrıca yapılan sürgünlerin de bu cezaevlerine yapıldığını görüyoruz ve bunun hiçbir hukuksal karşılığı yok. Çünkü infaz kanununda bir tutuklunun en fazla 20 gün hücreye kalabileceği ve hangi koşullarda kalabileceği yazıyor. Ancak YGC tiplerinde tutukluların tek başına hücreye konulmasına ilişkin yasal düzenleme olmamasına rağmen buralarda hücrede tutulanlar var. S tiplerine gelecek olursak, bir işkence başvurusu üzerine Kırşehir S tipi cezaevine gitmiştik ve tutuklular, havalandırmadan izlendiklerini ve yatağı nasıl topladığından, yatarken yüzlerini tamamen kapatmamalarına kadar baskının arttırıldığını duyduk.”   ‘YAŞADIĞIMIZ HERŞEY KAYIT ALTINA ALINIYORDU’   Ardından konuşan Rukiye Serçe ise tutuklandığı ve sürgün edildiği süreçlerde yaşadıklarına değinerek “19 Aralık 2022 tarihinde tutuklandım ve 3 aya yakın Silivri Cezaevinde kaldım. 21 Mart tarihinde Manavgat S tipine iki arkadaşımızla birlikte sürgün edildik. Silivri ile hemen hemen aynı. Bizim oradaki en büyük sorunumuz, hücre içinde bulunan ve orada yaşadığımız her şeyi kayıt altına alan bir kamera. Bu kameranın sebebini sorduğumuzda ise bize hiçbir gerekçe sunmadan, ‘burası tehlikeli statüsünde’ bulunan tutukluların getirildiği bir hücre ve burada siz birbirinize ve kendinize zarar verebilirsiniz. Biz bunları kayıt altına almak zorundayız. Aslında bunu sizin iyiliğiniz için yapıyoruz bakanlığımız böyle düşünüyor’ gibi çokta gerçekçi olmayan şeyler söyleniyor. Daha sonra biz de bakanlığa ve gerekli yerlere başvurular yaptığımızda da çokta makul olmayan cevaplar verildi bize. Biz bu kameraları kabul etmediğimiz için  bir tanesini kapatma girişiminde bulunduk. Kameraya zarar vermeyecek bir şekilde bir madde ile kapattık. Kamerayı kapattığımız için işkence yaptılar. Bir anda sabahın erken saatlerinde hücrelerimize girerek bizlere yaka paça işkence yaparak hücremizden çıkardılar. Daha sonra bizlerin iyiliği için koydukları kameralar,  biz başvuru yaptığımızda ise ‘kamera kayıtlarına ulaşamadıklarını’ ‘görüntülerin işkence olmadığını’ söylediler” dedi.    'SÜNGERLİ ODADA İŞKENCE UYGULANIYOR’   Keyfi uygulamalara maruz kaldıklarını belirten Serçe, “Adlilere yönelik de çok yoğun fiziki işkence de söz konusu. Çoğu antidepresan kullanıyor ve krizler geçiriyor. Kriz geçirince de süngerli odalara götürülüyorlar ve orada da işkence görüyorlar biz onların işkence gördüğünü gelen seslerden anlayabiliyorduk. Gardiyanların çok keyfi ve istedikleri gibi at koşturdukları bir hapishane” ifadelerini kullandı.    ‘BUGÜN YGC TİPLERİ İLE TECRİT UYGULANIYOR’   TAYAD’ın açılma sürecindeki zorluklara ve cezaevlerinde yaşanan süreçlere değinen Karataştan da ”Derneğimiz şuan yasal olarak kapalı, 2015 darbe dedikleri süreçten sonra KHK ile kapatıldı ama bugün 1983’ten itibaren TAYAD mücadelesi Tayad’lı her bir ailenin olduğu yeri veya evimizi birer TAYAD olarak ele alıyoruz ve bu şekilde çalışmalarımızı yürütüyoruz. YGC tipleri ile beraber tecrit politikaları uygulanıyor. Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile beraber yapılan fare deneyleri üzerinden hapishaneleri inşa etmeye başladılar. Bir ve üç kişilik koğuşlar bu şekilde açıldı. Tutsakların lehine oralarda hiç bir şey yok. Bu sistemler NATO karargahlarında yapılıyor” ifadelerini kullandı.