Komplonun ilk adımı: Abdullah Öcalan’a bombalı suikast 2024-05-06 09:12:10   HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan'a dönük uluslararası komplonun ilk adımı olan bombalı suikastın üzerinden 28 yıl geçti. Öcalan, Üç Fidan'ın idam edilişinin yıl dönümüne denk getirilen saldırıda Gladio, kontra ve MİT işbirliğine işaret etmişti.    Küresel güçlerin Amerikan Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğünde Ortadoğu'ya dönük müdahalesinin ilk adımı, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik geliştirdiği komplo oldu. ABD’nin başını çektiği NATO Gladiosu ile Almanya, İsveç Başbakanı Olof Palme’nin ölümüyle ilgili PKK hakkında soruşturma başlatarak, komplo sürecinde planlarını adım adım devreye koydu. Almanya Parlamentosu, 26 Kasım 1993’te PKK'yi “suç örgütü” olarak kabul etti. Karar sonrası da "suç örgütü" olarak kabul edilen hareketin liderliğini yapan Abdullah Öcalan’ın imhasına dönük plan devreye konuldu. Komplonun ilk adımı ise, 6 Mayıs 1996'da Abdullah Öcalan’a dönük suikast oldu. Suriye’nin başkenti Şam’da bir ton patlayıcıyla Abdullah Öcalan'a suikast saldırısı düzenlendi. Komplonun ilk adımının tarihi de tesadüf değildi; Türkiye'de devrimci hareketin liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiği tarihin yıl dönümüydü. Ancak Abdullah Öcalan'a dönük suikast başarısız oldu.     EYMÜR'ÜN SALDIRIYA DAİR İTİRAFLARI    PKK Lideri Öcalan, sonrasında suikastte Gladio, MİT ve kontra güçlerin işbirliğine işaret etti. MİT eski Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür de  yıllar sonrasında T24’e verdiği demeçte MİT'in saldırıdaki rolünü itiraf etmişti. Eymür, bombalı saldırının tasfiye planının işlemesini sağladığını itiraf ederek, şunları söylemişti: "Maşallah her yerden engel aldık. Bugün cezaevinde olan Çevik Bir. O zaman istihbaratın başında. 1 ton patlayıcı aldık. Ertesi gün Cumhuriyet gazetesinde yazı çıktı, ‘MİT patlayıcıyı ne yapacak’ diye. Cumhurbaşkanından, siyasilerden izin aldık. MİT Müsteşarı bile yapamaz izin almadan. İzin almadan nasıl yapacağız? Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı okeylemişti zaten. Takdim yapmıştık. Elimizdeki bilgileri bildirmiştik. Güzel bir takdimdi. Çalışmalardan bahsettik. 'Tamam' dediler. Devam ettik. Yeşil (JİTEM üyesi Mahmut Yıldırım) vardı. Bir de asker şahıslar vardı. Oraya yolladığımız resmi görevliler vardı gizlice giren. Esasen başarısız da denilemez. Apo'yu öldüremedik ama öyle büyük bir patlama yaptık ki Suriye ürktü. O zamanki Kara Kuvvetleri Komutanı'nın bir beyanı oldu. O konuşmadan sonra Suriye'den çıkarttılar. Yani ön ayak oldu. Bir başarıdır. Korkuttu çünkü Suriye'yi. 17 metre çukur açılmış patlamanın olduğu yerde.”   'İMHA KARARI 1993’TE VERİLDİ'    Abdullah Öcalan, sonraki süreçte yaptığı değerlendirmelerde, kendisine yönelik imha kararının 1993 yılında verildiğini ve Londra’nın 1993’ten itibaren kendisine yönelik planlar üzerine çalıştığını söyledi. PKK Lideri, 13 Aralık 1999 tarihli görüşmesinde, saldırının uluslararası boyutuna işaret ederek, "Soruşturmada ‘96 bombası bizim işimiz değil’ dediler. Onun içinde Talabani de var. İlk haberi Londra’da verdi; ‘Apo infilak etti’ dedi. Türkiye’de de bir kanat vardı, Çiller de içindeydi. Mesut Yılmaz bu işin içinde değil. Hatırlıyorsunuz; Çiller utanmadan ‘Mesut Yılmaz Apo’ya haber verdi’ dedi. Dikkat ederseniz aralarındaki çelişkiler o günden itibaren derinleşti. O olayda şuna dikkat edin. Çatlı, Viranşehir Belediye Başkanı Keleş Abdioğlu ile görüşmüş. Bombayı götüren kişi bu Sino ailesinden, belediye başkanın akrabasıdır. 50 milyon dolar verilmiş. 10 milyon dolarda Suriye muhaberatı kaptı. Çiller; ‘Apo asılmalı’ derken, çok iyi biliyor ki, o olay açığa çıkarılacak, sorgu ifadelerinde de vardı” diye belirtti.    PKK Lideri Öcalan, 13 Eylül 2000 tarihli görüşmede ise, İmralı’ya getirildikten sonra yürütülen soruşturmada yetkilinin 1996 saldırısına dair ısrarla “Biz yapmadık, bu bizim işimiz değildi” dediğini aktardı. Öcalan, “Bunu niye dedi? Bu bombalamanın devlet tavrı olarak algılanmaması gerekir diye söyledi. Sonradan bunun çetelerle ilişkisi çıktı. Arkasından Viranşehir eski Belediye Başkanı, Çatlı, Bucak ve Yeşil çıktı” diye kaydetti.    'DEVLET 50 MİLYON DOLAR HARCADI'   Abdullah Öcalan, 31 Aralık 2003’te yapılan avukat görüşmesinde, Şam saldırısına dair şu bilgileri paylaştı: “Bu söyleyeceklerimi savcı ihbar olarak kabul etsin, araştırmasını yapsın. Çatlı, Bucak, eski Viranşehir Belediye Başkanı 50 milyon dolar aldılar. Suriye istihbaratı parayı aldı yedi. Onları kontrol etti. Dolmuşu kapı önünde, boş arazide patlattılar. Aynı anda haber Washington ve Londra’da yankılandı. On metrelik çukur açıldı. Ben orada kurtulmadım aslında, Çiller ‘Mesut Yılmaz ihbar etti’ dedi. Mesut Yılmaz ise ‘ben yapmadım’ dedi. Çatlı’nın, Bucak’ın bu yaptıklarını savcılık bir ihbar olarak almalıdırlar. Devlet içinde sırf bir bomba için 50 milyon dolar harcıyorlar. Gizli ödenekten karşıladılar tüm bu paraları. Selçuk Parsadan olayında bu gizli ödenek hikayesi açığa çıkmıştı. Hortumcular parayı böyle aldılar. Sadece bana 10 suikast düzenlendiğini düşünürsek, bir-iki milyar dolar yapıyor. İşte devlet böyle batırıldı” dedi.   ‘ÇİLLER VE AĞAR KONUŞMALI’   Abdullah Öcalan, 1993 döneminin boşa çıkmasının ardından maddi ve manevi acılar yaşandığını, binlerce faili meçhul cinayetin yaşandığını söyledi. Abdullah Öcalan, bu konuya dair değerlendirmelerde bulunduğu 4 Mart 2009 tarihli görüşmede ise şunları söyledi: "Bu dönem aydınlatılmadan ve failleri yargılanmadan kalıcı bir barış sağlanmayacaktır. Onun için sürekli Hakikatleri Araştırma ve Uzlaşma Komisyonu kurulmalı dedim. Namuslu, onurlu aydınlar bu komisyonun kurulması için çalışsınlar. Tüm bu döneme ait olayların bütün bilgileri toplansın. Bütün bilgileri, belgeleri toplasınlar. Bu komisyonlar gazetelerde çıkan haberleri bile toplasınlar. Hazırlık yapsınlar, bir arşiv oluştursunlar. Koşullar olgunlaştığında bunları sunarlar. Bu suçların faillerinin bir kısmı yargılanıyor. Bunları yapanların bir kısmı halen yargılanmıyor. Hakikatleri Araştırma ve Uzlaşma Komisyonu oluşturulduğunda herkes bu komisyona bildiklerini anlatmalı. Çiller bu komisyona konuşmalı. Eymür bu komisyona konuşmalı. Demirel konuşmalı, Ağar konuşmalı, Mesut Yılmaz konuşmalı.”   MA / Özgür Paksoy