Sarıca: Komite’nin Türkiye’ye ara karar uyarısı yeni bir aşamaya geçildiğinin işareti 2024-09-21 09:37:41 İSTANBUL- AK BK’nin toplantısında AİHM’in kararı kapsamındaki tutumunun Türkiye’ye dair Eylül 2025’te ara karar hazırlanacağı uyarısında bulunmasının yeni bir aşamaya geçildiğinin işareti olduğunu söyleyen Av. Rezan Sarıca, “Olumlu ama İmralı gerçekliği karşısında yeterli değil” dedi.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Mart 2014 tarihinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesini kapsayan işkence ve kötü muamele yasağına aykırı buldu. Bu durumun ihlal olduğu yönünde hüküm kuran AİHM, “Öcalan 2” adıyla verdiği bu karar doğrultusunda, Türkiye’den düzenleme yapmasını istedi ve daha sonra tutsaklar Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de benzer kararlar verdi.    AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de (AK BK) ilk kez 2015 yılında “ihlal” kararını gündemine alarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ilgili “umut hakkını” doğuracak yasal düzenlemeler ve uygulama değişikliklerinin sağlanması için Türkiye’ye dair denetim süreci başlattı. Ancak denetim süreci başlatılmasına rağmen kararlar Bakanlar Komitesi'nin toplantı gündemine alınmadı. Devamındaki süreçte PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ve diğer tutsakların avukatları ile sivil toplum örgütleri de farklı tarihlerde Komite’ye konuyu “acil” gündemine alması talebiyle başvurularda bulundu. Bu başvuralar sonucu ihlal kararı dönem dönem komitenin gündemine girse de Türkiye’nin bu süreçlerde kayıtsız kalması nedeniyle herhangi bir gelişme yaşanmadı.    ARA KARAR UYARISI   Türkiye, aradan geçen 10 yıla rağmen "ihlal" kararına dair herhangi bir adım atmazken sivil toplum örgütlerinin son olarak 31 Temmuz 2024’te Komite’ye yaptığı bildirim sonrası AİHM’in Abdullah Öcalan’a dair “ihlal” kararı yeniden komitenin gündemine girdi. Bu kapsamda, 17-19 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği toplantıda "ihlal" kararını görüşen komite, kararını açıkladı. "Gurban grubu/Türkiye" adı ile açıklanan kararda, Türkiye’den gerekli önlemleri geciktirilmeden alınmasını istedi. Komite, adım atılmaması halinde Eylül 2025'teki toplantıda ara karar hazırlanacağı uyarısında bulundu.   Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Rezan Sarıca, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin dün açıkladığı kararı değerlendirdi.    EYLEM PLANLARI YETERLİ BULUNMUYOR   Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında AİHM’in “ihlal” kararına dair yapılan açıklamaların ağırlıklı olarak 2021 tarihli toplantıda alınan kararlarla benzerlikler taşıdığını belirten Sarıca, diğer bir yandan ise Türkiye’nin geçmiş tarihlerde Komite’ye sunmuş olduğu eylem planlarına dönük bir cevap niteliği de taşıdığına dikkat çekti. Sarıca, “Hem eylem planlarının kararın gereğine uygun olmadığını, hem de Türkiye’nin yanıtlarının da yerinde olamadığı anlamı da çıkıyor bu açıklamaların sonunda. Çünkü AİHM kararını yeniden hatırlatıp, neye dair olduğunu ve nasıl bir mekanizma getirilmesi gerektiği yönündeki çerçeveyi de ortaya koymuş oluyor bütün yönleriyle. Bu konuda herhangi bir ilerlemenin kaydedilmemiş olmasından kaynaklı da derin endişe duyulduğu ifade edilerek, kararın yerine getirilmesi için kimi yollar gösterilmiş. Yani diğer üye devletlerin bu tür mekanizmalara karşı nasıl gelişmeler kat ettiklerini, bu konudaki deneyimlerinden ilham almalarını ve daha fazla gecikme olmadan adım atılması konusunda güçlü bir şekilde teşvik ettiğini görüyoruz” dedi.   KAÇ KİŞİ ‘UMUT HAKKI’NDAN MUAF SORUSU   Sarıca, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diğer yönüyle yine bu tür hapis cezaları alanların ve tutuklu bulunan kişilerin sayısı konusunda bilgi vermeye bir kez daha davet ediyor. Çünkü 2021 yılındaki toplantı açılamasında da bu konuda Türkiye’yi açıklamaya davet etmişti. Bu neden önemli? Çünkü bu meselenin yapısal bir sorun olduğunu, aileler üzerinden düşündüğümüzde on binlerde kişiyi etkilediğini ve haliyle sistematik bir sorun olduğunu ve sorunun ne kadar ağır olduğunu göstermesi açısından önemli.”    ‘KOMİTENİN YENİ AŞAMAYA GEÇTİĞİNİ GÖRÜYORUZ’   Sarıca, Komite’nin açıkladığı karar doğrultusunda başka bir aşamaya geçtiğini de vurguladı. Komite’nin geçtiği bu yeni aşamayı Sarıca, şöyle açıkladı: “Bakanlar Komitesi’nin önceki süreçlerden farklı olarak yeni bir aşamaya geçtiğini görüyoruz. O da 6 Nolu ara kararda yapmış olduğu tespitlerle ilgili. Burada iki husus var. Birincisi ‘Gurban grubunun’ bir sonraki toplantıda yani Eylül 2025’te toplantı gündemlerinden biri olduğu karar altına alınmış. Daha önce böyle bir kararları yoktu ve belirsiz bir sürece bırakılıyordu. Ancak şimdiden 1 yıl sonra yapılacak toplantının gündemi olduğuna karar vermişler. Bir diğeri ise bu sorunun uzun bir süredir devam ettiği tespiti yapılıp akabinde herhangi bir ilerlemenin kaydedilmediği, ilerlemenin tamamen yetersiz olduğu vurgulanarak Eylül 2025 tarihine kadar somut bir ilerlemenin kaydedilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. Ve bu tarihe kadar her hangi bir adım atılmaması halinde de sekretaryaya bir ara karar taslağı hazırlaması için talimat verildiği görülüyor. İzleme süreci açısından teknik olarak Bakanlar Komitesi’nin yeni bir aşamaya geçtiğini söyleyebiliriz.”     ‘YETERLİ GÖRMEK MÜMKÜN DEĞİL’   Komite’nin bu adımının olumlu olduğunu ancak bir bütünen yeterli olmadığını söyleyen Sarıca, Komitenin yavaş bir süreç işlettiğini vurguladı. Sarıca, “6 Nolu ara karar her ne kadar yeni bir aşama ve yeni bir gelişme, ilk defa yapılan bir açıklama olsa da bir uyarı niteliğinde. Oysa ki hem bir uyarı niteliğinde olması, hem bir yıl sonra bunun tartışılacak olması, hem bir önceki toplantı üzerinden üç yıl geçmiş olması ve kararın üzerinden yaklaşık on buçuk yıldan fazla bir sürenin geçmiş olması nedeniyle bunu yeterli görmek mümkün değil ve komitenin de ağır aksak çalıştığının bir işareti oluyor. Örneğin Aralık 2021 tarihinde bir ara toplantı yapılmıştı ve o toplantıda Eylül 2022 tarihine kadar derhal adım atılması açıklaması yapılmıştı. Komite Eylül 2022’ye kadar da bu konuda bilgilendirme talebinde bulunmuştu Türkiye’den. Ancak o günden bugüne ne bir toplantıda gündem oldu ne de başka bir aşamaya geçildi bu toplantıya kadar. Ama bu toplantıda da bir yıl sonrasının gelişmeleriyle ilgili uyarı yapılmış oluyor. Örneğin Eylül 2022 tarihinde Türkiye yeterli bir adım atmadığı tespiti neden yapılamadı” diye belirtti.    ‘ZAMANA YAYMASI FARKLI İHLALLERE YOL AÇIYOR’   Bakanlar Komitesi’nin zamana yayan bir çalışma yöntemi izlediğini ve bu nedenle İmralı’da tecridin sürdürülmesine ön ayak olduğunu vurgulayan Sarıca, bu açıdan Komitenin işleyişine dair kimi eleştirileri olduğunu belirtti. Sarıca, “Bu mesele, bu kadar zamana yaydırılacak bir mesele değil çünkü AİHM kararıyla da çeliştiğini görüyoruz. AİHM kararı işkence olduğunu ve işkencenin 2002’den itibaren doğduğunu tespit etmişti. Her geçen gün, her geçen zaman ve her geçen yıl işkencenin şiddetinin artacağı anlamına geliyor. Yani Bakanlar Komitesi’nin AİHM’in özüne uygun atması demek daha hızlı ve daha aktif bir izleme süreci takip etmesi anlamına geliyor. Ancak böyle bir işleyişi olmadığını gördüğümüzden kaynaklı Bakanlar Komitesi’nin AİHM kararının özüyle de çeliştiğini vurgulamamız lazım. Bu şekilde zamana yayılı bir izleme sürecinin Türkiye’nin de elini rahat tuttuğunu görüyoruz. İşte son dört yıldır sayın Öcalan’dan, İmralı’dan haber alınamıyoruz. Bu başlı başına mutlak iletişimsizlik ile işkence koşullarının ve daha farklı ihlallerin doğmasına yol açan koşullar” şeklinde konuştu.    ‘İMRALI GERÇEKLİĞİ KARŞISINDA YETERLİ DEĞİL’   Sarıca, sözlerini şöyle noktaladı: “Bakanlar Komitesi’nin bu şekilde zamana yayan koşulunun daha farklı şeyleri de etkilediğini görüyoruz. Dolaylı olarak İmralı’daki tutulma koşullarını da etkiliyor. AİHM kararının özüyle çelişiyor. Bu yüzden AİHM, Bakanlar Komitesini çok daha etkili ve daha sürekli bir şekilde izleme süreci takip etmesi gerekiyor. Yani toplantı gündeminin netleşmesi açısından bir süreklilik olsa da bunun uzun aralıklarla olması sürecin etkili yürütülmediğini gösteriyor. Yani 6 Nolu ara karar, Gurban grubu izleme süreci açısından yeni bir aşama fakat İmralı gerçekliği karşısında yeterli bir aşama değil.”   MA / İbrahim Irmak