Hukukçu Kanar: Mandela gibi Abdullah Öcalan’a eşit koşullar sağlanmalı 2025-01-10 09:03:01   İSTANBUL - Toplumun tüm kesimlerinin sürece dahil edilmesi gerektiğini belirten Hukukçu Ercan Kanar, “Yasal mevzuatta düzenleme yapılarak, Nelson Mandela gibi Abdullah Öcalan’a da eşit ve uygun koşullar sağlanmalı” dedi.     İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, üzerindeki tecrit sürüyor. 28 Aralık’ta DEM Parti İmralı heyeti ile gerçekleşen görüşmede Abdullah Öcalan, Türkiye’nin demokratik dönüşümünü hedefleyen 7 maddelik mesaj iletildi.    Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Abdullah Öcalan’ın ilk avukatlarından Ercan Kanar, İmralı’da görüşmelerin sağlıklı ilerlemesi için öncelikle tecridin kaldırılması gerektiğini belirtti. Kanar, “Mevzuatta yasal düzenleme yapılarak Nelson Mandela gibi Abdullah Öcalan’a da uygun koşullu bir ikamet sağlanması ve daha sonra da serbest bırakılması gerekir” dedi.     MANDELA KURALLARINA AYKIRI   Bahçeli’nin yaptığı açıklamalarla tecrit politikasını kabul ettiğini ve Erdoğan’ın da bu açıklamaları desteklediğini anımsatan Kanar, böylece Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin sorularına yanıt olarak böyle bir tecridin olmadığını öne süren iktidarın kendisini yalanlamış olduğunu kaydetti. Şart koşulmadan tecridin kaldırılması ve şartlı salıverilme hakkının sağlanması gerektiğini belirten Kanar, Abdullah Öcalan'a uygulanan ağır tecrit koşullarının Mandela Kurallarına aykırı olduğunun altını çizdi.  Kanar, “Mandela, hapishanede tecride karşı çok mücadele ettiği için onun adı verildi ve bu kurallara göre asla uzun süreli hücre ve tecrit uygulanamaz. Ayrıca, ailesinin evine yakın bir cezaevinde tutulması gerekir. Bunun dışında da yasal tüm yayınları okuyabilmesi gerekir. Aile ve avukat görüşü en ağır disiplin cezası olsa bile engellenemez. Bu sağlandıktan sonra ancak gerçek bir barış ve çözümden bahsedilebilir” diye belirtti.   AİHM VE AK UZUN TUTUKLULUK İÇİN NE DİYOR?   Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin (AK BK) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) uzun süreli hapis cezaları konusundaki yaklaşımlarına değinen Kanar, “Bakanlar Komitesi’ne göre 8 ila 14 yılda bir, AİHM’e göre ise 25 yılda bir cezaların gözden geçirilmesi gerekir. Zaten AİHM, ölene kadar hapis cezasının bir işkence ve insanlık dışı bir muamele olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3’üncü maddesinin ihlali anlamına geldiğini birçok kararında belirtti. Komite ise en son Eylül (2024) ayında yaptığı toplantıda, umut hakkı ile ilgili Türkiye’yi tekrar uyardı ve önümüzdeki bir yıl içinde bu konuda adım atmaması halinde sekretaryaya bir ara karar taslağı hazırlamasını istemişti” diye konuştu.    ‘TECRİT KALKMALI’   Bahçeli'nin, Abdullah Öcalan'a dair yaptığı çağrının ardından DEM Parti heyetinin Abdullah Öcalan’la görüşmesinin önemli bulduğunu ifade eden Kanar, “Yapılan görüşmeleri niyet sorgulamadan önemli bulduğumu belirtmek istiyorum. Ama şunu da belirtmek istiyorum; Devletin net bir projesi yok. Eğer bir çözüm ve barış görüşmeleri başlayacaksa öncelikle Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kalkmalı. İkinci bir koşul ise anadilde eğitim hakkının kabul edilmesi gerekiyor. Anadilde eğitimin kabul edilmediği bir uzlaşmada gerçek anlamda bir çözüm olmaz. Bir yandan Kürtlerin seçtiği belediyelere kayyım atamalarının devam etmesi ve operasyonların sürmesi iktidarın samimi olmadığını gösteriyor. İktidarın gerçek bir çözümde samimi olduğuna inanmıyorum” ifadelerini kullandı.   YASAL DÜZENLEMELER   İmralı’da devam eden tecridin Kürt sorunuyla bağlantılı olduğunu ve Kürt sorunun ise çok boyutlu bir sorun olduğunu söyleyen Kanar, “Bu sorunun gerçek anlamda masaya yatırılması için sadede DEM Parti'nin Abdullah Öcalan'la görüşme yapması yeterli değil. Aynı zamanda avukatları ve ailesinin de görüşmesi gerekiyor. Bunun için Mandela kuralları uygulanmalı. Mandela sürecinde olduğu gibi Abdullah Öcalan’ın da avukatları ve ailesiyle görüştürülmesi gerekiyor. Bu koşulların sağlanması için Abdullah Öcalan’ın ev hapsine alınması gerekiyor. Bunun ardından da ölene kadar hapis cezasının düzenleyen yasa maddesinin kaldırılması gerekiyor. Daha sonra çıkarılacak bir yasa ile başta Abdullah Öcalan olmak üzere cezaevlerinde bulunan bütün siyasi tutsakların serbest bırakılması gerekiyor” şeklinde konuştu.     ‘TÜM BAROLAR TECRİDİ GÜR SESLE DİLE GETİRMELİ’   Görüşmeler yapılsa da İmralı’daki tecridin bütün yönleriyle devam ettiğinin altını çizen Kanar, “Abdullah Öcalan'ın avukatları hala görüşemiyor. Aile de doğru dürüst görüşemiyor. Disiplin cezaları kalkmış değil, yani tecrit bitmiş sayılmaz. Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması için toplumun tüm kesimlerinin sürece dahil edilmesi gerekiyor. Özellikle baro ve hak örgütleri hukuken tecridin varlığını dile getirmelidir. Ana muhalefet partisinin de dile getirmesi gerekiyor. Tecridin hukuksuzluğunu da bütün barolar dile getirmelidir. İnsan hakları kurumları da daha gür sesle tecridi dile getirmelidir” diye konuştu.   ‘ÖCALAN ÖNCELİKLE AVUKATLARIYLA GÖRÜŞTÜRÜLMELİ’   Yapılan görüşmelerin sağlıklı biz zemine ilerleyebilmesi için Abdullah Öcalan'ın mutlaka avukatlarıyla görüştürülmesi gerektiğinin altını çizen Kanar, “Avukat görüşlerine izin verilmediği için eşitsiz bir durum söz konusu. Çünkü içerideki insanın dışarıyı iyi analiz etmesi, bilmesi ve iyi tanıması gerekir. Eşit koşulların yaratılması konusu zaten insan onuruna saygının bir gereğidir. Ve Öcalan,  avukatlarıyla fikir teatisinde bulunması gerekir. Avukatlarla durumu değerlendirmesi gerekir. Çünkü tek başına İmralı'da kalan kişi devlet tarafından yanıltılabilir. Devlet tarafından ona dışarıdaki olaylarla ilgili yanlış bilgi verilebilir. Gerçeği öğrenmesi için avukatlarıyla sık sık görüşme yapması gerekiyor” ifadelerini kullandı.    ‘DEM PARTİ BAROLAR BİRLİĞİNİ ZİYARET ETMELİ’   Abdullah Öcalan’ın “Türk-Kürt kardeşliği” vurgusuna dikkat çeken Kanar, “Öcalan’ın bu çağrısı çok olumlu. Kardeşlik ve eşitlik hukukunun oluşması için tek şart dillerin ve halkların her alanda hak eşitliğini sağlanmasıdır. Tabi bu anlamda toplumun tüm kesimlerine iş düşüyor. Barış için herkes çaba göstermelidir. Ama fiiliyatta bu işin demokratik bir çözüme kavuşması için DEM Parti önemli bir rol üstlenmiş. DEM Parti’nin sadece siyasi partileri değil, başta Türkiye Barolar Birliği olmak üzere büyük metropol baroların tümünü de ziyaret etmesi gerekir. Ayrıca DEM Parti’nin Meclis’te temsil edilmeyen partilerle de görüşmesi gerekir. Yani toplumun tüm kesimlerinin harekete geçirilmesi için bu tür girişimlerin olması gerekir” dedi.   ‘GÜNEY AFRİKA DENEYİMİ ÖRNEK ALINMALI’   İktidarın, süreci PKK’nin silah bırakması üzerinden yürütmesinin doğru olmadığını vurgulayan Kanar, “Hükümet ister kabul etsin, ister kabul etmesin; PKK de bu konunun bir tarafıdır. Hatta önemli bir tarafıdır. Bu gerçeği iktidarın kabul etmesi gerekir. Güney Afrika'da bu gerçek kabul edilmişti. Yine ayırım yapmaması gerekir. DEM Parti’yi, Selahattin Demirtaş'ı Kandil'in de dışlamaması gerekir. Asıl o zaman tüm tarafları tatmin edecek bir barışa doğru gidilebilir” diye belirtti.    ‘TÜM DEMOKRATİK KURUMLAR HAREKETE GEÇMELİ’   Kürt sorunun çözümünün kolay olmadığını ve bunun için Türkiye’deki bütün demokratik kurumların yanı sıra hak ve hukuk örgütleri ile sendikaların sorumluluk alması gerektiğini aktaran Kanar, tecridin kaldırılması için de tüm kurumların harekete geçmesi gerektiğini söyledi.     MA / Esra Solin Dal