Temelli: İktidar da muhalefet çağrıya dikkat kesilmeli 2025-02-26 09:59:15   ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın yapması beklenen çağrıya herkesin dikkat kesilmesi gerektiğini belirten DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Meclis’te de çözüm için toplumla ve Öcalan’la birlikte çalışabilecek komisyon kurması gerekliliğinin önemine dikkat çekti.    PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın yapılan görüşmeyle birlikte Abdullah Öcalan'ın Kürt sorunun siyasi ve hukuki zeminde çözülmesine dair, taraflara çağrı yapacağına dair çeşitli çevrelerce açıklamalar yapıldı. Çağrının nasıl, ne zaman ve içeriği konusu netleşmezken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, muhalefetin de iktidarın da kulaklarını dört açıp çağrıya dikkat kesilmelerini istedi.    Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtlayan Temelli, bu sürecin tecrit uygulaması, demokratik dönüşüm ve Kürt-Türk ittifakı gibi kritik unsurlar etrafında şekilleneceğini ifade etti.    Kürt hareketinin, halkının baş müzakereci olarak gösterdiği Abdullah Öcalan'a yönelik uygulanan tecridin kaldırılmaması, sürecin ilerleyişi ve Türkiye ile bölge üzerindeki yansımaları konusunda ne düşünüyorsunuz?   26 yılık tecritten bahsediyoruz. 26 yıl boyunca da tarihe müdahale etmeye devam etti. Kürt meselesinin demokratik çözümünden tutun da tüm bölge halklarının Türkiye halklarının nasıl bir cumhuriyette yaşamaları gerektiğine kadar çözümler buldu. Kapitalist ulus devlet sorununa çözüm getirdi. Bu, küresel ölçekte bir çözüm. Bugün dünyada tartışılan bir şey dolayısıyla çok çok önemli bir dönemdeyiz dememin karşılığı budur. Fakat 26 yıllık bu tecrit aslında Türkiye'nin yaşadığı birçok sorunun kaynağını oluşturdu. Çünkü böyle bir hukuk anlayışı istisnai bir halin dayatmasıyla, Türkiye demokratik yapılardan uzaklaştı, demokratik yapıları imha etti. Hukuk devleti adına ne varsa ortadan kaldırdı. Son günlerde yaşadığımız sahneler bile bunun en belirgin kanıtı, tecrit olmasaydı başka olurdu. Bugün Sayın Öcalan çok daha önce özgürlüğüne kavuşmuş olsaydı Türkiye'de, bölgede başka bir yerde olurduk. Tecrit başlı başına sorunların kaynağında önemli bir yer teşkil ediyor. O yüzden tecrit sonlanmalı. Ne olursa olsun sonlanmalı, fakat önemli olan bu dönemde atılacak adımlar. Bu dönemde ortaya konacak siyaset bu dönemde birlikte oluşturacağımız mücadele belirleyicidir. Beklenen tarihi açıklamasıyla çok büyük bir adımın atılacağına biz inanıyoruz.   Çözüme dair tartışmalar AKP iktidarı tarafından sürekli olarak “silah bırakma” üzerine yürütülüyor. Ancak Kürt sorununun 100 yıllık gibi bir geçmişi var yani PKK’nin kuruluşundan çok önceye dayanıyor. Çözüm salt “silah bırakma” ile gelir mi?    Neden-sonuç ilişkisi… Neden ne? Neden Kürt meselesi? Silah meselesini tartışmak yerine meselenin çözümüne odaklandığınızda, zaten bu sonuç kendiliğinden ortadan kalkıyor. Yani bizim ülkemizde genellikle siyaset hep sığ tartışmaların içine sıkışıp orada kendini var etmeye çalıştığı için bugün de özellikle medya eliyle maalesef hem iktidar medyası hem de muhalefet medyası tarafından tartışma, sığ bir çerçeveye sıkıştırılarak bir müsabakaya çevriliyor. Kimse meselenin silahla çözüleceğini iddia etmiyor, ama silahlı bir mücadele ortaya çıkmışsa dönüp bunun nedenlerine bakmak gerekir. Nedenlerine odaklanalım. Arabayı atların önüne koymamak lazım. Bunun birçok nedeni olabilir. Biraz önce de söyledim, artık şunu da açıkça ifade edeyim: Savaştan beslenen, servetine servet katan, buradan bir gelecek tahayyül eden bir silah sanayi oluştu. Ortadoğu'yu bir savaş pazarı olarak görüyorlar. Bunu kestirip atmamız lazım. Yani bugün Türkiye'nin vergi rekortmeni bir silah üreticisi ise bu, aslında en büyük tehdittir.   Abdullah Öcalan'ın üzerinde ısrarla durduğu konulardan bir tanesi de Kürt-Türk İttifakı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, sağlanması bağlamında ne olur?     Sayın Öcalan dönüyor ve diyor ki, 'Kürt-Türk ittifakı mümkündür, tarihte bunun izi var. Bunu başarabiliriz.' Tam da bu noktadayız. Ya bunu biz başaracağız ya da burada artık çözüm üretilemez hale gelecek ki, ondan sonrası ciddi anlamda kaotik bir gelecektir.   1924 sonrası, özellikle Cumhuriyet'in bu Türk-Kürt İttifakı'ndan sapması sonucu o tekçi kulvara sıkışması, Türkiye'nin 100 yıl kaybetmesine neden oldu. Böyle bir ittifak başlamışken, bundan kopuş, kurucu aklın bundan uzaklaşması, aslında Türkiye'nin yüzyıllık tarihinin hep krizler tarihi, hep darbe mekânı içinde debelenmesine yol açtı. İlk darbeler, cuntalar, siyasi tutsaklıklar, sürgünler, savaş, aklınıza gelebilecek bütün krizlerin kaynağı bu yüzyılı tanımlıyor. Şimdi Sayın Öcalan dönüyor ve diyor ki, 'Kürt-Türk ittifakı mümkündür, tarihte bunun izi var. Bunu başarabiliriz.' Tam da bu noktadayız. Ya bunu biz başaracağız ya da burada artık çözüm üretilemez hale gelecek ki, ondan sonrası ciddi anlamda kaotik bir gelecektir. Türk-Kürt İttifakı aklıyla aslında bütün hakları da dahil eden, bugünün çoğulcu yapısına uygun, içinde bulunduğumuz siyasi konjonktüre uygun bir demokratik cumhuriyet önerisiyle geliniyor.   Abdullah Öcalan’ın yapacağı çağrının tarihi olacağı belirtiliyor. Bu çağrının kapsamı nasıl olacak, siz nasıl bir çağrı bekliyorsunuz?     Benim beklediğim ve demokrasiden kaçanlara inat, savaş sofrasından beslenenlere inat, savaşı Kürt halkına dayatan; kayyumuyla, silahıyla, İHA'sıyla, SİHA'sıyla dayatanlara inat barış siyasetinin yolunu açan bir çağrı olacaktır.   Her şeyden önce açıklamayı tarihe müdahale eden, tarihe yön veren tarihi bir kişilik yapacak. Dolayısıyla da tarihi bir açıklama olacak. Türkiye'de, bölgede barış ve demokrasiye dair çok önemli bir katkı bekliyorum. Bölge halklarının umutlandığı, bölge halklarının geleceğine dair güzel şeyler beklediği bir dönemdeyiz. Bu çağrı, hepimiz için iyi olana dair bir çağrı olacak. Kürt meselesi dediğimiz küresel bir meselenin demokratik zeminde çözülebileceğini, siyasetle çözülebileceğine dair bir çağrı olacaktır. Benim beklediğim ve demokrasiden kaçanlara inat, savaş sofrasından beslenenlere inat, savaşı Kürt halkına dayatan; kayyumuyla, silahıyla, İHA'sıyla, SİHA'sıyla dayatanlara inat barış siyasetinin yolunu açan bir çağrı olacaktır. Dolayısıyla biz ilk günden beri meselenin muhatabının Sayın Öcalan olduğunu söyledik. Baş müzakereci Sayın Öcalan'dır. Biz, onun yapacağı çağrının arkasındayız, gereğini yapmaya hazırız. Kendisi yıllardır aslında barış adına, bir arada yaşama adına, demokratik cumhuriyet, demokratik ulus adına bu çağrıları yaptı. Bizim siyasetin referansı bu. Dolayısıyla bu dönemin çağrısı da bugüne kadar olduğu gibi çok güçlü bir çağrı olacak. Ama bugüne kadar bu konuda adım atmayanlar bence bu çağrıyı iyi dinlemeliler. Bu çağrının gereklerine yönelik üstlerine düşen sorumluluğu mutlaka almalılar. Yani bugün Türkiye'de, muhalefetiyle iktidarıyla kulaklarını dört açıp bu çağrıya dikkat kesilmeleri gerekiyor.   Peki, çağrı sonrası devlet nasıl adımlar atmalı?   Devlet'in ne yapması gerekiyor? İktidarın ne yapması gerekiyor? Bunlar aslında çok karmaşık, çok zor sorular değil. Bugüne kadar ne yapmışsa, onları yapmaya son versin. Yapacağı en önemli şeylerden biri, hukuk devleti olma adına bugün bunun önünde engel ne varsa kaldırsın. Terörle Mücadele Kanunu'nu kaldırsın. Kayyum uygulamasına son versin, bununla ilgili yasal düzenleme yapsın. Bugün Türk Ceza Kanunu'nda, anayasaya aykırı, yani askeri darbe döneminin anayasasına bile aykırı maddeler var. Bununla ilgili düzenlemeler yapsın. Bugün çok sayıda tutsak var; bir kere, İnfaz Kanunu'nda hemen bir düzenleme yaparak buna son versin. Yani bir yola çıksın. Ülkede yaşayan insanlara güven veren, umut veren bir yol temizliğine bir an önce başlasın. Şimdi sivil anayasadan bahsediliyor; çok iyi, muhakkak Türkiye bir anayasa yapmalı. Sivil bir anayasa yapmalı, ama yapana kadar, yasalarda var olan birçok askeri darbenin izlerini, militarist izleri temizleyip yasaları da sivilleştirmesi gerekir. Bir yola çıkmak gerekir. Yargıyı tarafsız ve bağımsız bir yere taşımak, önceliklerden biri olmalı. Devlet artık Tişrîn'i bombalamaya son vermeli. Artık sınır ötesi harekâta son vermeli. İçeride ve dışarıda barış adına adım atmalı.   PKK Lideri Abdullah Öcalan, Meclis vurgusu yaparak bir komisyon kurulmasını istedi. Sizin de içinde bulunduğunuz siyasi partiler, bu taleple ilgili olarak bir komisyon kurulmasını önerdi. Komisyonun kurulmasının önemi nedir? Komisyonla süreç için ne gibi bir katkı sağlanma hedefleniyor?   Meclis bugün baktığınızda toplumun neredeyse yüzde 98'ni temsil eden bir yapıya sahip. Niteliksel olarak böyle bir görüntüsü var. Her ne kadar aritmetiği asimetrik olsa da dengesiz olsa da ama temsiliyet, kabiliyeti çok yüksek. Meclis inisiyatif aldığında, müzakere zemininde ortaklaştığında çalışmaları, etkin hale getirir. Ama önce bir müzakere anlayışıyla bütün Meclis’in yapısının ortaklaşması önemli. Bu ortaklaşma uygun bir komisyon ve bu komisyon tabii ki topluma açık kamuoyuna açık bütün öznelere bu konuda inisiyatif alacak herkese açık bir çalışma prensibiyle oluşturulması önemli. Buradaki komisyonu alışılagelmiş bir meclis komisyonu anlayışına indirgememek gerekir. Bunun ötesinde bir yerden yani gerçekten toplumla birlikte çalışabilecek bu meseleyi kalıcı bir çözüme evirebilecek bir komisyon çalışması olmalı. Sayın Öcalan bu çalışmaların neresinde olacak? Bence içinde olmalı. İçinde olması için işte tecrit kalkmalı.   CHP'nin durduğu yeri de sormak istiyoruz. CHP,  son dönemlerde bu gündemden uzak durduğu gerekçesiyle de eleştiriliyor. Siz nasıl görüyorsunuz?   Sayın Öcalan'ın açıklamaları da var: "Kimse dışarıda kalmasın, CHP'de kalmasın" diyor. Şimdi,  "Gelen gelir gelmeyen başının çaresine baksın" demeyiz biz. Israrcıyız. Sırf CHP için değil, herkes için ısrarcıyız. Herkesin bir arada olduğu, birilerine rağmen değil, bir arada bunu başarabiliriz, biz ısrarcıyız. Hem CHP konusunda hem devlet konusunda hem iktidar parti hepsiyle birlikte bütün Türkiye ile birlikte bir müzakere zemini yaratmak için çabalayacağız. Buna direnenler olacaktır.  CHP'nin kendi içinde de çalkantılar olacaktır. AKP'nin içinde de olacaktır. CHP, geride durmuyor. Şunu söyleyebilirim; tedirgin duruyor, kaygılı duruyor, iktidarın kendi lehine bir gelişmeye bu süreci evirir mi meselesiyle yaklaşıyor. Ama Kürt meselesinin demokratik çözümü konusunda geride durmuyor.   Bu süreçte halkla çeşitli buluşmalar gerçekleştirdiniz. Bu süreçte farklı kesimlerin yaklaşımı nasıl oldu ve devlete, iktidara duyulan güven hakkında neler gözlemlediniz?      Halkımız, bu partiyi oluşturan gerçek gücümüz, bu siyasetin öncüsü olan Kürt halkı Sayın Öcalan'a güveniyor. Dolayısıyla bu mücadelede bu yeni safhada da yine beraber bu mücadeleyi sürdürme konusunda kararlılığı ortaya koyacağız.   Güven meselesinde çok ciddi bir yıpranmışlık var. Hem devlete hem iktidara karşı. Son 10 yılda maruz kaldığı şiddet ve savaş koşullarından dolayı çok ciddi bir öfke de var. Bunların hepsi var. Ama halkımız, bu partiyi oluşturan gerçek gücümüz, bu siyasetin öncüsü olan Kürt halkı Sayın Öcalan'a güveniyor. Dolayısıyla bu mücadelede bu yeni safhada da yine beraber bu mücadeleyi sürdürme konusunda kararlılığı ortaya koyacağız. Dünyada hiçbir halka nasip olmamış bir bilgelikle anlıyor. Dolayısıyla da bu anlamda bir kaygısı yok, sadece tabii ki karşısındaki siyasetin neler yapacağını bildiği için de temkinlidir diyebiliriz.   MA / Mehmet Aslan