İHD Eş Genel Başkanı Küçükbalaban: Devlet yol haritasını açıklamalı 2025-04-29 10:46:47     AMED - Kürt sorununun çözümüne dair devletin yol haritasını ortaya koyması gerektiğini belirten İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, öncelikli olarak hasta tutsakların tahliyesi edilmesi gerektiğini vurguladı.    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonrası PKK çağrıya uyacağını belirterek 1 Mart tarihinde ateşkes ilan etti. PKK, kongresini ise ancak Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullarının sağlanmasıyla toplayabileceğini duyurdu. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti Adalet Bakanı Tunç ile görüşme yaparak atılması gereken adımlar noktasında bir dosya sundu. İktidar kanadıyla yapılan tüm görüşmeler olumlu geçse de bugüne kadar herhangi bir somut adım atılmış değil.    TOPLUM ADIM BEKLİYOR    İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, süreci ve insan hakları boyutuyla atılması gereken adımları değerlendirdi.  Abdullah Öcalan’ın yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nIn önemli olduğunu belirten Küçükbalaban, çağrının ardından toplumda devletin adım atması yönünde bir beklenti doğduğunu ve özellikle de acil sorunların çözülmesi noktasında adımların beklendiğine işaret etti. Küçükbalaban, ancak şu ana kadar devlet kanadından herhangi bir adım atılmadığını dile getirdi.    ‘TMK VE İNFAZ KANUNU İÇİN DÜZENLEME ŞART’   Çok boyutlu olan Kürt sorununun önemli ayaklarından birini cezaevlerinin oluşturduğunu dile getiren Küçükbalaban, özelde de Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve infaz kanunundan kaynaklı siyasi tutsakların ağır cezalarla karşı karşıya kaldıklarını dile getirdi. Son dönemde inşa edilen Y ve S tipi cezaevlerinin adeta birer işkencehaneye döndüğünü belirten Küçükbalaban, bu yapıların koşulları ve uygulamalarından kaynaklı sağlıklı insanların dahi ciddi sağlık sorunları yaşar hale geldiklerini söyledi.    İHD olarak sivil toplum örgütüyle birlikte Amed’de düzenledikleri “Hapishane Çalıştayı”nda yaşanan sorunların tartışıldığını belirten Küçükbalaban, burada hasta tutsaklara dair listeyi yürütülen tartışmalar ışığında güncellediklerini söyleyerek, “Geçtiğimiz yılın ilk 10 ayında Adalet Bakanlığı verilerine göre 709 mahpusun sağlık hakkına erişme sorunları yaşamasından kaynaklı hapishanelerde öldüğünü öğrenmiş olduk. Bu rakamın daha da yüksek olduğunu söyleyebiliriz” dedi.    ‘İLK ADIM HASTA TUTSAKLAR OLMALI’   Kürt sorununun çözümü bağlamında devletin ilk olarak hasta tutsakların tahliyesini sağlaması gerektiğini vurgulayan Küçükbalaban, “Hasta mahpuslar konusunda ivedi bir adım atılması lazım. Sağlık örgütleri ile ATK uzmanlarıyla birlikte bu çalışmayı yürüttük. Sürecin ilerlemesi için hasta mahpuslardan başlamak en doğru yoldur. Buradaki insanlar ATK gibi siyasi saiklerle karar veren kurum kararıyla cezaevlerinde tutulmaya devam ediyor. ATK’nin yapısı ya da çalışma yöntemleri değiştirilmeli ve hızlıca bu konuda adım atılmalı” ifadelerinde bulundu.    ‘UMUT HAKKI SAĞLANMALI’   “Umut hakkı” kararının uygulanmasının Türkiye’nin uluslararası hükümlülüklerinin bir parçası olduğunu dile getiren Küçükbalaban, meselenin Abdullah Öcalan’dan bağımsız olarak ele alınması gerektiğini vurgulayarak şunları dile getirdi: “Bu uluslararası hukukun Türkiye’ye yüklediği bir sorumluluk. Bildiğiniz gibi 2001 yılında yakın savaş tehlikesi dışında ölüm cezası kaldırıldı. Sonrasında 2004 yılında da tümden ölüm cezası ülke mevzuatından çıkartılmış oldu, ‘Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası’  hükmü getirdiler. Bu maddeden yargılanmış bütün insanların müddetnamesinde  ‘ölünceye kadar hapishanede kalacak’ gibi bir ibare konmuş oldu. Bu uluslararası hukukun ihlalidir. Yine Türkiye’de, dünyada, AK’de bir mahpus içeri girdiği zaman ne zaman tahliye olacağı konusunda bir umudunun olması gerekir. Şimdi AİHM Abdullah Öcalan’ın, sonrasında Boltan, Kaytan başvurusu üzerine vermiş olduğu bir karar var. Bunun bir işkence olduğunu, insanlar hapishaneye girdikleri zaman ne zaman tahliye olacaklarını bilmeleri gerektiğine ilişkin ve ömür boyu hapishanede kalmanın bir insan hakkı ihlali olduğunu ifade etti.”    Türkiye’nin 2017 ve 2022 yılında “umut hakkı” konusunda bir değerlendirmeye tabi tutulduğunu hatırlatan Küçükbalaban, yine 2024 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK) bir değerlendirme yapılarak Türkiye’ye bu konuda mevzuat değişikliği yapılması noktasında 1 yıllık bir süre verildiğini hatırlattı.    'DEVLET ADIM ATMALI'    Bunun işin hukuki, teknik boyutuyla uygulanması gereken adımlardan birinin “umut hakkı” olduğuna işaret eden Küçükbalaban, Türkiye’de 50 yılı aşkındır devam eden Kürt meselesinin çözülmek istendiğini ve bunun en önemli aktörlerinden birinin de Abdullah Öcalan olduğunu hatırlattı.    Öcalan’ın 27 Mart’ta sorunun silah yerine siyasetle çözülmesi noktasında çağrı yaptığını, PKK’nin de çağrıyı sahiplenerek ateşkes ilan ettiğini belirten Küçükbalaban,  Abdullah Öcalan’ın yürütebileceği koşulların oluşturulmasıyla silahsızlanma kongresinin toplanacağı yönünde taleplerinin olduğunu hatırlatarak, “Bu talep haklı taleptir. Ömürlerini dağda geçiren insanların ikna edilmesi gerekir. Neden silahsızlanma gerekir, neden Kürt meselesinin demokratik ve siyasal zeminde mücadelesinin verilmesinin gerektiğinin tartışılması için Abdullah Öcalan’ın koşullarının bu kongreyi yürütme konusunda sağlanması gerekir. Devletin bu konuda da hızlı adım atması gerekir” diye konuştu.    ASKERİ OPERASYONLAR SÜRÜYOR    Türkiye’nin operasyonlarının sürdüğünü belirten Küçükbalaban, “Hem STÖ’ler hem siyasi partiler hem Kürt meselesinin çözümü noktasında irade sahibi insanlar ve devletin bu konuda hassas davranması gerektiğini düşünüyoruz. ‘Umut hakkı’ ile yasal düzenleme ile birlikte Abdullah Öcalan’ın ivedi olarak kongrenin sağlanması koşullarını sağlaması ve bu süreçte de askeri operasyonların durdurulması önemli gelişme sağlayacaktır” dedi.    Çözüm noktasında devlet kanadının yol haritasını ortaya koyması gerektiğini ifade eden Küçükbalaban, bunun da sivil toplum örgütleriyle paylaşılması ve tüm siyasi partilerin dahiliyle bir komisyon kurulması gerektiğinin altını çizerek şöyle devam etti: “40 yıllık savaşın ortaya çıkarmış olduğu tahribatlar nasıl giderilecektir, bu silahsızlanma nasıl sağlanacaktır, silahlar nereye bırakılacaktır, bu işin teminatı ne olacaktır? Provokasyonlar olabilir. Bu provokasyonların önüne nasıl geçilecektir? Bu süreci kim izleyecektir, tarafsız ve bağımsız kurullar bu süreçte nasıl rol alacaktır? Bütün bunların netleştirilmesi gerekir. Bu sürecin güven verici adımlarla ilerlediğine dair birtakım emarelerin ortaya çıkması gerekir.”    ATILMASI GEREKEN ADIMLAR    Küçükbalaban, insan hakları ve hukuki olarak atılması gereken adımlara dair de şunları belirtti: “Meclis’te infaz değişikliği, hasta mahpusların tahliyesini kolaylaştıran bir takım düzenlemeler, 30 yılını doldurmuş insanların infazlarını ertelemeyen İdare ve Gözlem Kurulları’nın derhal düzeltilmesi gerekir. Çünkü bunlar olmadan siz hapishanede 30 yıl yatmış, infazını tamamlamış insanı tahliyede zorluk yaşarsanız dağda elinde silah olan insanı nasıl getireceksiniz, nasıl ‘gel topluma katıl’ diyeceksiniz. Kürt meselesi öncelikle barış meselesidir. Önce dilin barışa evrilmesi gerekir. Önce devletin barışa dair olan adımlarını toplumun güven duyacağı şekilde atması gerekir.”   MA / Müjdat Can