Bakanlıktan ilkokul öğrencilerine ‘çalışma hakkı' dersi 2025-10-22 09:54:28   ESKİŞEHİR - İlkokul 4’üncü sınıf öğrencilerine “çalışma hakkı” dersinin verilmesine tepki gösteren Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol, MEB’in sermayenin isteklerine yönelik adımlar attığını belirtti.    İlkokul 4’üncü sınıf öğrencilerine okutulan “İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi” ders kitabının “İnsan olmak” başlıklı ünitesinin “Çocuk hakları” bölümünde çalışma hakkının “çocuk hakkı” olarak gösterildiği ortaya çıktı. Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 4’üncü sınıfta okuyan 10 yaşındaki çocuklara öğrettiği “çalışma hakkı” Türkiye’nin de tarafı olduğu Birleşmiş Milletler (BM) “Çocuk hakları Evrensel Bildirgesi”ne aykırı. Bildirgede çocukların “Sömürüye karşı korunma hakkı” çocukların en temel hakları arasında yer alıyor.     Halihazırda Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) eliyle lise çağındaki 505 bin çocuk lise eğitimi yerine atölye ve fabrikalarda çalışıyor. MEB’in zorunlu eğitim süresini kısaltma çalışmaları gündemdeki yerini korurken, 10 yaşındaki çocukların bilinçaltına "çalışma hakkı" yerleştirilmesi ilkokul çocuklarının da MESEM’lere sürükleneceğine dair endişe yaratıyor.    Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol, çocukların eğitimden koparılıp “çalışma” hayatına itilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘HANGİ PEDAGOJİK İLKELERE GÖRE YAZILDI?’    Evrensel Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde “çalışma hakkı”nın yer almadığını hatırlatan Demirkol, Türkiye’de MESEM’lerle “çocuk işçiliği”nin önünün açıldığını ve MESEM’lerin ortaokullara yönelik düzenlemelerle “çocuk işçiliği”nin daha da yaygınlaştırmak istediğini belirtti. Sermayenin ara eleman sıkıntısı çektiğine yönelik açıklamalara karşılık, MEB’in de bu istekleri karşılamaya yönelik adımlar da dikkat çeken Demirkol, “Savunmamız gereken, çocukların üstün yararı ve eğitim hakkıdır. Çünkü OECD ülkelerini incelediğimizde, zorunlu eğitimin en az 16-17 yaşına kadar devam ettiği, mesleki yönlendirmelerin bu yaştan sonra başladığı ve çocukların buna yönelik eğitim alarak meslek hayatına atıldıkları görülmektedir. Fakat ilkokul 4’üncü sınıfta çocuklara ‘böyle bir hakkınız var’ diye bir bilgilendirme yapılması gerçekten üzücüdür. Hangi pedagojik ilkelere ve hangi bilimsel gerçekliğe göre böyle bir konu yazılmıştır, bunun açıklanması gerekir” dedi.   ‘GÖÇMEN İŞÇİLERİN YERİ…’    Göçmenlere ve göçmen işçilere yönelik siyasette yaşanan tartışmaları hatırlatan Demirkol, göçmenlerin ülkelerine dönmeleri sebebiyle iş gücünde açık oluşacağına dikkat çekti. Demirkol, “Uzaklaşmaya başlayan göçmen işçilerin yerini, bizim genç hatta çocuk olarak nitelendirdiğimiz, ucuz emek ve iş gücü olarak görülen bireylerle mi doldurmaya çalışılıyor? İnsan bunun şüphesine düşüyor” diye belirtti.   YOKSULLUK   Demirkol, ailelerin derin yoksulluk yaşadığını, geçinmek için çareler aradığını ve ailelerin yoksulluktan sıyrılmanın yolu olarak çocuklarını eve ekmek getiren bireyler olarak gördüğünü ifade etti. Geçmişte üniversitelerin bir niteliği olduğunu, fakat günümüzde üniversite sayısının artmasıyla artık üniversite mezunlarının iş bulamadığını anımsatan Demirkol, “Zor, kıt kanaat geçinen aileler, çocuklarını kendi yaşadıkları şehrin dışına göndererek okumalarını sağlamakla yükümlü gibi görünüyorlar ama bunu yapamıyorlar. Yapamadıkları için de en kısa yoldan iş hayatına atılsın, eli ekmek tutsun düşüncesiyle gençlerimizin hayatları, çocuklarımızın gelecekleri çalınıyor. Bizim, çocuklara sunacağımız mutlu bir dünya, kendi ayakları üzerinde durduktan, kendi kendine yetebilen bireyler olduktan sonra, yapacakları mesleklerle ilgili düzenlemelerin yapılması ve mesleklerini seçerek iş hayatına atılmaları gerekirken, maalesef ilkokul çağından itibaren 'çalışmak bir haktır' düşüncesi bilinçaltına yerleştirilerek onlara diyoruz ki; Siz ucuz iş gücüsünüz, çalışacaksınız, eliniz ekmek tutacak. Bu tür düzenlemelerden kaçınmamız gerekiyor ve gençlerin, çocukların kendilerini bulabilecekleri, mutlu bir hayat sürecekleri bazı düzenlemeleri yapmamız gerekiyor” dedi.   ‘SİYASİ KAYGILAR GÜDÜLMEMELİ’      Demirkol, eğitim sistemindeki düzenlemelerin siyasi kaygılarla yapılmaması gerektiğini ifade ederek, "Eğitim bir haktır. Bu doğrultuda, sorgulayıcı gençlerin kendilerini yetiştirebildiği, çocukların kendilerini bulabildiği bir eğitim sistemi yaratarak; doğruyu yanlışı kendilerinin ayırt edebilecekleri bir duruma gelmelerini sağlamak zorundayız. Böyle bir sistemin oluşturulması gerekiyor. Aksi takdirde, siyasi söylemler eğitime etki etmemeli ve siyasi kaygılar güdülmemelidir. Kamusal, bilimsel ve laik bir eğitim sisteminde çocukların bu haklarını sonuna kadar kullanmaları gerekmektedir” diye belirtti.    MA / Enes Beyaz