Öcalan’a avukat yasağı 10’uncu yılında: İmralı’da hukukun 'h'si bile yok

img

İSTANBUL - Öcalan’ın “dipsiz bir kuyuya” benzettiği İmralı Cezaevi’ndeki hukuksuzluğun bütün ülkeye yayıldığını belirten avukat İbrahim Bilmez, “Artık Türkiye’nin bir hukuk devleti sorunu var. İmralı’da hukukun 'h'si bile yok" dedi.

Uluslararası bir organizasyonla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tecrit altında tutuluyor. Teslim edildiği günden bu yana sık sık fikirlerinin dışarıya yansıması engellenen Öcalan üzerindeki bu tecrit, özellikle 27 Temmuz 2011 tarihinde derinleştirildi. Söz konusu tarihten sonra Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesinin önü kesildi. 2011-2016 yılları arasında avukat görüşüne “gemi bozuk” ve “hava muhalefeti” gerekçeleri gösterildi. 2016’dan sonra ise Öcalan hakkında verilen 3 ve 6 aylık görüş yasakları gerekçe gösterilerek, avukat görüşleri engellendi.  
 
 
10 YILDA 5 GÖRÜŞME
 
Öcalan, 2011 yılından sonra sadece 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde avukatlarıyla görüşme gerçekleştirebildi. Bu görüşmelerin sağlanmasında, tecridin kaldırılması talebiyle binlerce tutuklunun katılımıyla başlayan açlık grevleri etkili oldu. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün 16 Mayıs 2019’da “Görüşme yasağının önünde hukuken bir engel yoktur” açıklamasına rağmen avukatların 7 Ağustos’tan bu yana İmralı Adası’na gidişi engelleniyor. Avukat yasağının yanı sıra Öcalan'ın yakınlarıyla da görüşmesine izin verilmiyor. Öcalan, kamuoyunda kendisine dair büyüyen kaygılar üzerine en son 25 Mart günü kardeşi Mehmet Öcalan’la telefonla görüştürüldü. Mehmet Öcalan, bu görüşmenin ise yarıda kesildiğini duyurdu.
 
27 Kasım 2011 tarihinde gerçekleşen görüşmeden bir önceki görüşmede yer alan avukatlardan İbrahim Bilmez, derinleştirilen tecrit, avukat yasakları, başvurular ve İmralı'daki hukuk sistemine ilişkin sorularımızı yanıtladı. 
 
Müvekkiliniz Öcalan’a 27 Temmuz 2011’de verilen avukat yasağından önce kendisiyle görüşme fırsatı buldunuz. Gerçekleştirdiğiniz o görüşmelerde, Öcalan neye vurgu yapıyordu?
 
15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen Sayın Öcalan’ın önünde iki seçenek vardı. Ya her şeyden vazgeçecek, belki de ölümü tercih edecek ya da bütün o kötü işkence koşullarına rağmen direnecek, Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yollardan çözümü için çaba sarf edecekti. O ikinci yolu seçti. Çünkü bunun sorumluluğunu omuzlarında en çok hisseden insan, bizzat müvekkilimiz Sayın Öcalan’dır. İmralı’ya gittiğimiz de bizzat bunu gözlemleyebiliyorduk. Çünkü basına yansıyan haberleri okuduğu zaman, hayatını kaybeden gerillaları, askerleri ve sivilleri gördüğü zaman ne kadar üzüldüğünü görebiliyorduk. Her fırsatı barış için çalıştı. Yargılandığı davalarda, yaptığı savunmalarda bunun içerisinde oldu. 
 
Sayın Öcalan’la yapılan herhangi bir görüşmede dahi, gündeminde hep Kürt meselesinin çözümü oldu. O zamanın konjektörüne göre neler yapılması gerektiği üzerine yoğunlaştı. Zaten müvekkilimiz Sayın Öcalan’ın yaşama sebebi budur. Bu meselenin barışçıl ve demokratik yollardan çözülmesidir. Gittiğimiz son görüşmelerde de gündemi bunlardan farklı değildi. Sayın Öcalan’ın o zaman yaptığı ateşkes çağrıları vardı. PKK bu çağrılara uyuyordu ama devletin de atması gereken adımlar vardı. Fakat devlet bir türlü bu adımları atmıyordu. Son görüşmeler, yine sürecin tıkanmaya yakın olduğu süreçlerdi. Sayın Öcalan’ın o zaman nasıl çırpındığını görüyorduk. ‘Neden devlet bir adım atmıyor? Artık adım atmaları gerekir. Ben elimden gelen her şeyi yaptım. Devletin barışa bir şans vermesi gerekir’ diyordu. Bu çağrılara rağmen 27 Temmuz’dan sonra Sayın Öcalan’la görüşemez duruma geldik. Keyfi bir şekilde avukat görüşmeleri engellenmeye başlandı.
 
27 Temmuz’dan birkaç ay sonra Asrın Hukuk Bürosu avukatlarına yönelik “KCK” adı altında bir operasyon yapıldı ve onlarca avukat tutuklandı. Müvekkilinizin buna ilişkin bir öngörüsü de vardı. Öcalan, o dönem siz avukatlara nasıl bir öngörüde bulunmuştu?  
 
 
 Sayın Öcalan, Ortadoğu’nun öngörü gücü en yüksek politik aktörüdür. Kimsenin öngöremediği şeyleri o öncesinden söyleyebiliyordu. Yaptığı uyarılar göz ardı edildiği zaman, sonuçlarını da hep beraber yaşadık ve hala da yaşıyoruz. 
 
Sayın Öcalan, belki de Ortadoğu’nun öngörü gücü en yüksek politik aktörüdür diyebiliriz. İmralı sürecinden önce de İmralı sürecinde de yaptığı siyasi analizler ilk başta şaşırtıcı bile olsa, bir süre sonra bunların gerçekleştiğine tanıklık ediyorduk. Kimsenin öngöremediği şeyleri, öncesinden söyleyebiliyordu. Yaptığı uyarılar göz ardı edildiği zaman, sonuçlarını da hep beraber yaşadık, hala da yaşıyoruz. Dediğim gibi o dönemde bir süreç vardı ve o sürecin gereklilikleri yerine getirilmiyordu. Sayın Öcalan, o süreçte uyarılarda bulunmuştu. ‘Eğer bu süreç çökerse, devletin samimi olmadığı ortaya çıkarsa, herkes bunun altında kalır. Herkes bunun bedelini öder’ diyordu. Biz avukatlar da bundan bağımsız değil ve ne yazık ki söylediği gibi de oldu. 27 Temmuz’dan sonra görüşmeler kesildi. O dönemki iktidar bloğunu oluşturan AKP ve bugün ‘terörist’ olarak nitelendirilen FETÖ bloğundaki çelişkiler nedeniyle devlet o süreci bitirdi. Avukatlara yönelik operasyonlar yapıldı ve ondan sonra bambaşka bir sürece geçildi.
 
 Avukatlara yapılan operasyonla hedeflenen neydi?
 
O dönem bir iktidar bloğu vardı. AKP ve cemaat, iktidarı birlikte paylaşmışlardı. Tıpkı bugünkü gibi AKP-MHP ve bir takım ulusalcı güçlerin iktidarı paylaştığı gibi. O dönem AKP ve cemaat içerisinde de bir iktidar kavgası başlamıştı ve bu henüz su yüzeyine çıkmamıştı. Fakat derinlerde devam eden bir çatışmaydı. Bunun çeşitli sebepleri vardı. Bize yapılan operasyon, bir sürecin parçasıydı ve iki şey amaçlanmıştı. Birincisi; AKP’nin İmralı’da yürüttüğü diyalog sürecini baltalamaktı. AKP’nin buradaki samimiyeti ayrı bir konu. Belki de siyasi amaçlarla hareket ediyordu. Fakat bir diyalog süreci vardı ve cemaat bunu baltalamaya çalışıyordu. Bize yapılan operasyonun amacı bu süreci sabote etmekti. Bir diğer sebep ise; Sayın Öcalan’ın sesini kısmaktı. Çünkü Sayın Öcalan bir tek avukatları ve ailesiyle görüşme imkanı bulabiliyordu. O da zaman zaman görüşebiliyordu. Sesinin dışarıya çıkmasının tek kapısı avukatlardı. Bu operasyonla o kapı da kapatılmış oldu.
 
Birde şunu ifade etmek gerekir. AKP ve cemaat arasında bir iktidar mücadelesinin olduğunu ifade ettik. İşte bu operasyon da bu mücadelenin argümanı olarak kullanıldı. Bu operasyonla farklı yerlere ulaşılmaya çalışılıyordu. O diyalog sürecinin aktörlerine ulaşılmak isteniyordu. Bizimle beraber onlar hedefleniyordu. Bunu şuan devam eden yargılamamızda da dile getiriyoruz. Sonraki süreci zaten hep beraber gördük. AKP ve cemaat arasındaki çelişkiler büyüdü ve 15 Temmuz 2016’da bir darbe kalkışmasıyla sonuçlandı.
 
27 Temmuz 2011’den sonra 2 Mayıs 2019 yılına kadar İmralı’nın kapıları avukatlara kapatıldı. Bu süre zarfında çeşitli heyetler İmralı’ya gidip görüşmeler gerçekleştirebildi. 8 yıl boyunca hiçbir avukat görüşmesi gerçekleşmedi. Başka heyetler gidip görüşmeler yaptı ve “Çözüm Süreci” adı altında bir süreç de işlendi. Buna rağmen avukatların gitmesi neden engellendi?
 
 
 Devlet hiçbir zaman İmralı’da birden fazla kanalın olmasına, oluşmasına izin vermedi. Avukatlar gidebildiği zaman siyasiler veya sivil toplum kuruluşları gidemedi. Siyasetçiler gittiği zaman da avukatların gitmesine izin verilmedi. 
 
Aslında amaç Sayın Öcalan’ın Kürt toplumuyla bağını koparmak. Aslında belli bir süre hiç kimse İmralı’ya gidemedi. Bununla Sayın Öcalan’ın sesinin tamamen dışarı çıkması engellenmek istendi. Fakat dediğiniz gibi belli bir süre sonra siyasiler İmralı’ya gitti. Ama buna rağmen avukatlar gidemedi. Bununla şunu anladık; devlet hiçbir zaman İmralı’da birden fazla kanalın olmasına, oluşmasına izin vermedi. Avukatlar gidebildiği zaman siyasiler veya sivil toplum kuruluşları gidemedi. Siyasetçiler gittiği zaman da o zamanda avukatların gitmesine izin verilmedi. Tutuklu olduğumuz zaman da şunu dile getirebiliyorduk; heyetlerin gidip gelmesi elbette önemliydi. Fakat bu tecridin bittiği anlamına gelmiyordu. Bu yanılgıya düşmemek gerektiğini ifade ediyorduk. Neticede ne yazık ki haklı da çıktık. Belli bir süre sonra görüşmeler sona erdirildi. Siyasilerin İmralı’ya gidiş gelişleri sona erdirildi. Ardından mutlak bir tecrit süreci başladı.
 
 27 Temmuz’dan bu yana İmralı’ya gitmek için her hafta Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunuyorsunuz. Yaptığınız başvurulara tutum ne oldu?
 
Sayın Öcalan, İmralı’ya götürüldüğü günden bu güne hiçbir zaman ne avukat ne de aile görüş haklarından düzenli bir şekilde yararlanamadı. 27 Temmuz’daki son görüşmeden sonra fiilen 2016’ya kadar her hafta devlet resmi olarak yalan söyledi. Ya ‘gemi bozuk' dediler, ya ‘hava muhalefeti’ dediler. Bunu 2011’den darbe kalkışması olan 15 Temmuz 2016 yılına kadar yaptılar. Darbe teşebbüsünü özellikle söylüyorum, çünkü o tarihte de önemli bir gelişme yaşandı. 15 Temmuz’dan bir gün sonra devlet o darbe koşulları altında hiç üşenmeden ilk iş olarak İmralı’ya ilişkin bir karar aldırdı. Yasalarda bunun alt yapısı olmamasına rağmen avukatların İmralı’ya gidişine ilişkin bir yasak kararı aldı. Hem aile hem de avukatla her türlü iletişimi getiren bir yasaktı bu. O karardan sonra her görüş başvurumuzda bu karar fakslanmaya başlandı.
 
 Kararın içeriğinde ne vardı?
 
İçeriğinde hiçbir şey yoktu. Sadece 15 Temmuz kalkışması gerekçe gösteriliyordu. ‘Bu koşullar altında avukat görüşü yasaklanmıştır’ deniliyordu. Zaten Sayın Öcalan’a ilişkin 1999’dan beri verilen hiçbir karar hukuki değil. Hiçbirinin mantıklı bir gerekçesi ya da izahatı yoktu. Bu da böyle bir karardı. Dediğim gibi bunun bir alt yapısı da yoktu. Çünkü Türk hukukunda avukatların müvekkilleriyle görüşmesini engelleyen bir madde yok. Bir süre sonra Cumhurbaşkanlığı OHAL kararnameleriyle Meclis gibi yasa çıkarmaya başladı. Yasa hükmünde kararname çıkarmaya başladı. Bunlarla ülke yönetilmeye başlandı. Bu kararnamelerden birisine de ifade ettiğimiz ilgili maddeler konuldu. Avukatların görüşmesinin yasaklanmasının önünü açan. Fakat bir kanunun yasal hale getirilmesi onun hukuki olduğu anlamına gelmiyor. Tamamen hukuka aykırı bir düzenlemeydi. Bugün geldiğimiz noktada bu yasa maddeleri hala Sayın Öcalan’a uygulanıyor.  
 
 Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018'de başlatılan ve 200 gün süren açlık grevleri sonucu Öcalan'la 2019'da 5 görüşme gerçekleştirildi. Adalet Bakanı da o süreçte görüşmelerin önünde herhangi bir engelin olmadığını belirtmişti. Ancak 5 görüşmeden sonra neden tekrar yasak getirildi?
 
 
 İmralı’da hukuk diye bir şey söz konusu değil. İmralı’da hukuk tamamen askıya alınmış durumda. CPT'nin raporlarına devletin cevabı yeni disiplin cezaları oldu. İnfaz hakimliğine yeni avukat yasak kararı aldırmak oldu.
 
O dönem gitmemize engel olarak gösterilen şey ifade ettiğim, 2016’dan beri gösterilen mahkeme kararıydı. 2018’de başlayan açlık grevleri döneminde de bu kararlar belirli periyotlarla yenileniyordu. Sonra açlık grevleri öyle bir noktaya geldi ki kamuoyundaki tepkiler de yükselince görüşmelerin önü açıldı. O görüşmelerin  önünün açılması da teknik olarak verilen yasağın kaldırılması gerekiyordu. Biz zaten mahkemenin yasaklama kararlarına düzenli olarak itiraz ediyorduk. O dönem yaptığımız itirazların biri neticesinde mahkeme kararını kaldırdı. Yani İnfaz Hakimliği’nin verdiği yasaklama kararını biz Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etmiştik. Ağır Ceza Mahkemesi de bu kararı kaldırmıştı. Adalet Bakanı’nın söylediği mesele buydu. 5 görüşme bittikten sonra da ortada herhangi bir yasak kararı olmadığı halde İmralı’ya tekrar götürülmemeye başlandık. Tamamen bir keyfiyet söz konusu. İmralı’da hukuk diye bir şey söz konusu değil. İmralı’da hukuk tamamen askıya alınmış durumda.
 
Bu bir süre devam etti. Yaptığımız başvurulara cevap verilmemeye başlandı. Özellikle Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), 2019’da yaptığı son ziyaretten sonra yayınladığı raporuyla Türkiye’ye yönelik sert eleştiriler yayınlandı. Avukat yasağı ve aile görüşünün gerçekleştirilmiyor oluşuna ilişkin eleştiriler yapılmıştı. Hükümetten de bu konuya ilişkin aylık periyotlarla kendilerine bilgi verilmesi talep edildi. İşte kaç avukat görüşmesi, kaç aile görüşmesi gerçekleşti, gerçekleşmediyse neden gerçekleşmedi bunu rapor şeklinde aylık olarak Türkiye’den istedi. Türkiye’nin buna cevabı ise, mahkemelere tekrar karar aldırmak oldu. O karardan sonra aile görüşünü yasaklamak için müvekkillerimize disiplin cezaları verildi ki CPT raporunda ‘bu disiplin cezaları inandırıcılığını kaybetmiştir’ deniliyordu. Düşünün İmralı’da bulunan 5 müvekkilimiz kendi aralarında konuştuğu için disiplin cezalarına çarptırılıyor. CPT'de ‘Bu artık bizi tatmin etmekten uzak bir gerekçedir. Siz aile görüşünü engellemek için keyfi olarak bu cezaları veriyorsunuz’ demeye getiriyordu raporda. Buna rağmen devletin cevabı yeni disiplin cezaları oldu. İnfaz hakimliğine yeni avukat yasak kararı aldırmak oldu. Tıpkı 15 Temmuz’daki gibi.
 
 Bugün herhangi bir yasak var mı?
 
Bugün geldiğimiz noktada, bize verilen avukat yasağının süresi bildiğimiz kadarıyla 23 Mart’ta bitti. Öcalan’ın yaşamına dair sosyal medyada çıkan iddialardan sonra biz her gün başvuru yapıyoruz ama yanıt verilmiyor. Bir yasak kararı var mı yok mu onu bile bilmiyoruz. Varsa bile bu bize tebliğ edilmiyor.
 
Yaşananları göz önünde bulundurduğumuzda İmralı’da nasıl bir hukuk sistemi yürütülüyor? Siz bu sistemi nasıl yorumluyorsunuz?
 
Tek kelimeyle keyfiyet diyebiliriz. İmralı’da kesinlikle hukuk işletilmiyor. Sayın Öcalan ve Kürtler söz konusu olduğunda uzun yıllardır böyle bir hukuk yoktu. Ama şuanda İmralı’daki hukuksuzluk bütün ülkeye yayılmaya başladı. Artık Türkiye’nin bir hukuk devleti sorunu var. Yani AKP’nin hukukçuları hariç hangi hukukçuya sorarsanız sorun sadece kağıt üzerinde bir hukuk olduğunu ifade ederler. Bunun temel sebebi de İmralı’daki tecrit ve bununla bağlantılı olarak Kürt sorununun çözümsüz bırakılmasıdır. İmralı’da hukukun “H” si bile yok.
 
Müvekkiliniz Öcalan bu sistemi nasıl tanımlıyor?
 
 
 Sayın Öcalan'ın orada yaşamasının tek sebebi; Kürt sorununa çözüm olabilecek yegane isimlerden birisi olmasıdır. Sayın Öcalan’ın çözüm gücü olduğu için devlet bir noktaya kadar üzerine gidiyor. Yani ölümden beter koşullarda sadece yaşamasına izin veriliyor.
 
Müvekkilimiz son derece gerçekçi bir insan. İmralı’da nelerin yapılmak istendiğini çok iyi biliyor. Devletin kendisine yaklaşımını, Kürt halkının kendisine olan bağını da çok iyi biliyor. İfade ettiğim gibi öngörüleri çok yüksek bir insan. Devlet de bunun farkında. Dolayısıyla İmralı sisteminin nasıl kurgulandığını, Kapitalist Modernite devletlerin bu sistemdeki rollerinin farkında. Tutulduğu koşulları da dipsiz bir kuyuya benzetiyor. Adeta nefes alamaz hale getirilmeye çalışıldığını söylüyor. Fakat bunlara rağmen direnme gücü var. Bahsettiğim sorumluluk bilincinden aldığı güçle, Kürt halkıyla arasındaki bağın verdiği güçle bir direniş sergiliyor. Yoksa kendisi de bir gün bile fazla yaşamasının istenmediğini biliyor. Sayın Öcalan'ın orada yaşamasının tek sebebi; Kürt sorununa çözüm olabilecek yegane isimlerden birisi olmasıdır. Gerçeklik budur. Sayın Öcalan’ın çözüm gücü olduğu için devlet bir noktaya kadar üzerine gidiyor. Yani ölümden beter koşullarda sadece yaşamasına izin veriliyor.
 
Müvekkilinizin ısrarlı bir şekilde barış talebinde bulunduğunu ve bunun için yaşadığını söylüyorsunuz. Toplumsal çöküşün bu kadar derin olduğu bir süreçte, iktidarı yönetenler neden bu barış talebine olumlu yaklaşmıyor?
 
Kısaca şu ifade edilebilir; bu devletin kuruluşundan bu yana genlerine işlemiş bir bölünme fobisi var. Yani tarihte kurulmuş bütün Türk devletleri bölündü. Osmanlı sürekli topraklarını kaybediyor ve en son elde Anadolu toprakları kalıyor. Bu paranoya yüzünden de halkların demokratik hakları verilmek istenmiyor. Aslında bu korku aşılsa, sorunlar daha kolay bir şekilde çözülebilir. Tabi bununla birlikte bir de ülkeyi yöneten mevcut siyasi iktidarların hesapları da oluyor. İktidarlarını kaybetmemek için her şeyi yapıyorlar. Oysaki bir iktidar eğer gerçekten ülkesinin yapısal sorununu çözmek istiyorsa ve bunda samimiyse gerekirse, iktidarı kaybetmeyi göze almalıdır. Ama ne yazık ki Türkiye’deki iktidarlar, bu noktaya henüz gelmedi. Samimi bir çözüm ortaya konmadı. Bugün ki hükümet de öyle yaklaşıyor. Tamamen güvenlikçi politikaları devreye koymuş durumda. İşte AKP eski ortaklarıyla arası bozulduktan sonra bugün MHP ve başka ulusalcı kesimlerle ittifak yapıyor. Dolayısıyla da iradesini onlara teslim etmiş durumda. Milliyetçi oyların hesabı yapılıyor. Onlar kaçmasın diye ona göre politikalar izleniyor.
 
Devlet-mafya-siyaset yeniden açığa çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Öcalan’ın sesi bugün dışarı çıkıyor olsaydı, yaşananlar karşısında tutumu ne olurdu?
 
Ülkenin bugün geldiği noktanın temelinde çözümsüzlük var. Bu da devleti adeta hukuktan uzaklaştırıp illegal çetelere teslim ediyor. Geçmişte de bunu görmüştük. Yani devlet ne zaman Kürt sorununa güvenlikçi politikalarla yaklaşırsa, hep böyle mafyavari çeteler türüyor. 
 
Sayın Öcalan defalarca ‘Eğer bir çözüm olmazsa, bu devleti çeteleştirir, Kürt sorunu kangrenleşir, mafyavari örgütler türer’ uyarında bulundu. Diğer konularda ifade ettiği şeylerin ortaya çıkması gibi, bu konuda ifade ettikleri de ortaya çıktı. Muhtemelen bunları görüp buna ilişkin ikazda bulunurdu. Devleti yine çözüme davet ederdi. Ülkenin bugün geldiği noktanın temelinde çözümsüzlük var. Bu da devleti adeta hukuktan uzaklaştırıp illegal çetelere teslim ediyor. Geçmişte de bunu görmüştük. Yani devlet ne zaman Kürt sorununa güvenlikçi politikalarla yaklaşırsa, hep böyle mafyavari çeteler türüyor. Bunların ekonomik rant boyutları da her zaman oldu. Bugün yaşadığımız durum da budur. Muhtemelen Sayın Öcalan, bunların çözümü için yapısal reformların yapılması gerektiğini ifade edecekti. Bu konuda çabaları da olurdu.
 
 Tam da avukat yasağının verildiği tarihe gelirken, sizin bu konuda bir talebiniz var mı?
 
Bizim talebimiz belli. Biz Sayın Öcalan’la görüşmek istiyoruz. Kendisinden haber almak, sağlık durumunu öğrenmek istiyoruz. Bütün Türkiye’deki herkesin sahip olduğu haktan Sayın Öcalan’ın da sahip olması gerektiğini düşünüyoruz. Biz avukatları olarak da görevimizi yapmak istiyoruz. Onun için de bu ağır tecridin ortadan kaldırılmasını istiyoruz.
 
MA/ Ferhat Çelik

Diğer başlıklar

28/07/2021
10:44 Bakan’ın ‘mağdur olmayacaksınız’ dediği İkizdereliler susuz kaldı
10:39 Mültecileri hedef alan Özcan hakkında soruşturma başlatıldı
09:43 Sefo Deresi'nde '33 Kurşun': Bir mezarları bile yok
09:35 Kürt illerinde aşı düşüklüğü sorusu ‘kaba ve yaralayıcı’ sayıldı
09:20 Hewraman UNESCO listesinde
09:03 Açlık grevi 244'üncü gününde
09:01 Nahit Eren: Kürt sorununun çözümü için iklim değişikliği şart
09:01 Kadınlar örgütlenme ağını genişletiyor
09:00 Gazete dağıtımcısına polis tehdidi
09:00 Depremzedelerden kitlesel eylem çağrısı
09:00 28 TEMMUZ 2021 GÜNDEMİ
08:58 Afgan komedyen Taliban tarafından öldürüldü
27/07/2021
23:29 Xakurkê'de 2 asker yaşamını yitirdi
23:14 Adıyaman'da 2 kişi gözaltına alındı
21:21 Oluç: HDP onurlu direnişin sözüdür, kapatılamaz
20:57 Muğla Barosu’ndan İkizköylülere destek
20:24 Bakırhan: Kürt meselesi çözülecekse dayanışma ile çözülecek
20:15 24 saatte 51 vefat, 19 bin 761 yeni vaka tespiti
20:00 Ankara’da bir kadını katletme girişimi
19:51 Malatya’da kadın cinayeti
19:15 HDP'den Beytüşşebap köylerine ziyaret
19:01 Edebiyat değişim projesi 'Belongings’ katılımcılarını arıyor
18:50 Duyurusu yapılan Suriyelilerin mitingi provokasyon çıktı
18:33 Arhavi'de yağışın ardından 2 mahalleyi su bastı
18:23 Mardin'de ırkçılık karşıtı açıklama
17:57 Beştaş: Tecridi de kıracağız, barışı da getireceğiz
17:44 Urfalı çiftçiler AKP önünde DEDAŞ'a tepki gösterdi
17:33 Köylüler JES toplantısına izin vermedi
17:15 Expression Interrupted'dan rapor: 2 ayda 109 gazeteci yargılandı
16:58 Deniz Poyraz için mevlit okutuldu
16:46 Öldürülen Yağmur Tayhan’ın faili yakalandı
16:23 Yüksekova'da askeri minibüsün geçişi sırasında patlama
15:59 Açlık grevindeki tutuklulara dönük tehdidi Bakan Gül'e sordu
15:44 Beyoğlu’nda silahlı kavga: 3 ölü, 1 yaralı
15:32 Batman köylerinde tecrit tepkisi
15:25 5 yıldır oğlunun cenazesini arayan anneden çağrı: Bu zulüm bitsin
15:20 Gardiyanların darp ettiği tutuklu açlık grevinde
15:18 Türkler ve Budak mezarı başında anıldı
15:03 Deniz Poyraz soruşturmasını Soylu ve Koca'ya sordu
14:09 Êzidî kadınlardan zincirlendikleri sokakta özgürlük yürüyüşü
14:03 Diyarbakır Barosu'ndan Yeni Şafak hakkında suç duyurusu
13:57 Geri adım atmayan CHP'li belediye başkanı: Fazlasını yapacağım
13:16 Çıplak aramayı reddeden tutukluya şiddet
12:41 Aydın’da çocuk cinayeti
12:23 SYKP: Birlikte yeni bir dünya inşa edeceğiz
11:42 Ferit Şenyaşar: Geç gelen adalete de razıyız
11:22 Alman hükümetinden infaz listesi açıklaması
11:16 Depremzedeler kitlesel eyleme hazırlanıyor
11:16 Diyarbakır'da düğünlerde maske zorunluluğu
11:01 Tehdit ve hakaretlere maruz kalan siyasi tutuklu için çağrı
10:46 Avukatlarıyla görüştürülmeyen Öcalan: Devlet yanlış oynuyor
10:07 ABD'nin Irak'taki savaş misyonunu sona erdiren anlaşma imzalandı
09:41 Dönüşümlü açlık grevi 243'üncü gününde
09:09 Öcalan'ın avukatlarından CPT'ye 'acil görevini yap' başvurusu
09:09 Adalet arayan babanın isyanı: Failler belli, tutuklanan yok
09:08 Tutuklu annesinden çağrı: Açlık grevine sessiz kalmayalım
09:07 HDP'li Özsoy: Kongre, Biden'ı kapatma davasında inisiyatif almaya çağıracak
09:05 6 aksaçlıya barıştırdıkları için yüzlerce yıl hapis
09:03 Nükleer karşıtı açıklamaya dava
09:03 İkizköylüler: Geleceğimizi koruyoruz
09:01 Afyon’da saldırıya uğrayan işçi: Irkçı ve planlıydı
09:01 ‘İnfaz listesinde’ adı geçen gazeteci Başlangıç: AKP için deniz bitti
09:01 'Öcalan'la diyalog kurulursa savaş bir haftada son bulur'
09:00 27 TEMMUZ 2021 GÜNDEMİ
08:35 Erkek şiddeti sonucu Fatma Keke yaşamını yitirdi
26/07/2021
23:42 MSB: Bir asker hayatını katbetti
23:34 Tunus'ta 1 ay sokağa çıkma yasağı
22:06 SES’ten Şırnaklılara aşı olma çağrısı
21:27 HDP’den vekillerinin dahil edilmediği yurt dışı gezilerinin araştırılmasına ilişkin önerge
21:01 Boğaziçi akademisyenleri rektör adayı belirleme sisteminde uzlaştı
20:31 Koronadan 63 kişi daha hayatını kaybetti
19:50 Buldan: Kürtlerin birlik zamanı geldi
18:37 Katledilen Gamze Açar soruşturması tamamlandı
17:20 KESK, TİS taleplerini iletti
17:00 Kadın sürücüye hakaret eden erkek gözaltına alındı
16:54 CHP'li Bolu Belediyesi mültecilerin su faturasına 10 kat zam yapacak
16:47 Şenyaşar ailesi keyfi gözaltına ilişkin suç duyurusunda bulundu
16:36 Buldan: Tecrit demokratik çözüm yollarını tıkıyor
16:32 Kadınlar Kato’da buluştu
16:30 ABD Irak’taki savaş misyonunu sona erdiriyor
16:17 TTB’den Kovid-19'a karşı acil çağrı
16:14 Aldar Xelil: Tarafsız heyetler Efrîn Mezarlığı’nda inceleme yapmalı
16:11 İnfazı bittikten 6 ay sonra tahliye edildi
15:52 Mızraklı'dan Diyarbakırlılara aşı çağrısı
14:48 Yargıtay’dan Kobanê protestolarına dair çarpıcı karar
14:28 İHD’den polis müdahalesine soruşturma talebi
13:44 KNK Eşbaşkanı Murad: Kürt partileri işgale karşı tutum almalı
13:23 Baraj politikası Yalıntaş Göleti’ni kuruttu
13:10 AKP İl Başkanlığı binasında intihar girişimi
12:57 Irkçılığa karşı birlikte mücadele çağrısı
12:54 GÖÇİZDER: Irkçı saldırılara karşı köklü çözümler bulunmalı
12:48 Efrîn'de çıkarılan cenazelerin akıbeti Meclis gündeminde
12:03 Diyarbakır'ın yüzde 76'sı kendini güvende hissetmiyor
11:53 Savaş şiddetlendi, binlerce Afgan göç yollarına düştü
11:41 Emine Şenyaşar: Oğlum bırakılmadan buradan kalkmayacağım
11:38 Şırnak Barosu Başkanı: Irkçı saldırılar münferit değil
11:34 Avukatlardan İmralı başvurusu
11:30 Memur-Sen zam talebini açıkladı
10:37 Besta’da korucular asırlık ağaçları kesiyor
10:12 Çınar'da 6 mahalle karantinada
09:44 Tunus Cumhurbaşkanı Said Meclis’i feshetti
09:19 Dönüşümlü açlık grevi 242'nci gününde
09:18 Gazeteci Mame: KDP yönetmekte zorlanıyor
09:03 Bir mücadele hikayesi
09:01 Öcalan’a avukat yasağı 10’uncu yılında: İmralı’da hukukun 'h'si bile yok
09:01 CHP Rize İl Başkanı: Karadeniz’i tahrip eden AKP projeleridir
09:00 El koyduğu sigaraları satan komutan göreve iade edildi
09:00 26 TEMMUZ 2021 GÜNDEMİ
25/07/2021
22:55 Dünyanın kuzeyi de ısınıyor
21:54 Anastasiadis: Kıbrıs'ı tanımayan, pasaportuna da sahip olamaz
21:10 Şehba'ya top atışları: 2'si çocuk 4 yaralı
20:29 Kaya: Herkese düşmanlık yapan bir iktidarla karşı karşıyayız
19:33 Vaka sayısı 14 bini aştı
19:19 Serêkaniyê'de paramiliter gruplar arasında çatışma
19:00 Ozan Yıldız Futbol Turnuvası başladı
18:18 Akbelen'de direniş 9'uncu gününde
17:52 Geliyê Bilûr'da orman yangını
17:18 Gölete giren biri çocuk 2 kişi boğuldu
17:09 48 barodan Yeni Şafak'ın 'tetikçi' manşetine tepki
16:47 Çiftçiler elektrik kesintilerine karşı TEİAŞ'ı bastı
16:36 Hindistan’da muson yağmurları 127 can aldı
16:36 Tabip odasından muhtarlarla aşı toplantısı
15:43 Milleyha Kuş Cenneti için çağrı
15:21 Hozan Diyar: Kürt halkı bu provokasyonlara karşı tavır almalı
13:48 Arhavi’de selin bilançosu açıklandı
12:05 Türkiye Girê Spî’de 2 kadını kaçırdı
10:55 Şenyaşar ailesi 139 gündür 'adalet' bekliyor
10:14 Türkiye'ye bağlı gruplar mezar taşlarını satıyor
09:50 Belçika sular altında!
09:05 Açlık grevi 241'inci gününe girdi
09:04 Diyarbakır'da günlük vaka sayısı 500'e ulaştı: Tek çıkış yol aşı
09:03 Yetkililere açlık grevi çağrısı: Yasaları uygulayın
09:02 İktidar ve muhalefet söylemleriyle sopa sallıyor
09:01 Urfa’da hastane arazisi konut alanına çevrildi
09:00 25 TEMMUZ 2021 GÜNDEMİ
24/07/2021
23:24 Bab'ta TSK üssüne saldırı: 2 asker yaşamını yitirdi
22:30 İskoç oyuncu Mike Mitchell hayatını kaybetti
22:17 Boğaziçili akademisyenlerden 5 isim hakkında suç duyurusu
21:34 Lozan Antlaşması 98'inci yılında protesto edildi
19:50 58 kişi hayatını kaybetti, vaka sayısı arttı
19:05 CFWIJ: Bu yıl 44 kadın gazeteci kolluğun saldırısına uğradı
18:50 Dayanışma konserinde müzik ziyafeti
18:43 Sanat eğitimi verilen Kürt ve Arap çocukların çalışmaları sergilendi
18:22 Afganistan'da sokağa çıkma yasağı
18:01 Kayıp öğretmenin cansız bedenine ulaşıldı
17:36 Hakkari'deki STÖ'lerden ırkçı saldırılara ortak yanıt
15:22 KDP'ye bağlı güçler HPG noktalarını hedef aldı
14:49 İnfaz listesinde olduğu açıklanan Tunç: Bu gidişatı durdurmamız lazım
14:45 Kanser riski bulunan tutukluya Eylül ayında randevu verildi
14:40 HDP: Özgür Basın mücadelesinin yanındayız