Aydeniz: 2022'de iktidarı göndereceğiz

img

HABER MERKEZİ - DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, 2021’de AKP iktidarının çöktüğünü belirterek, “2022, iktidarın gideceği, halkların kazanacağı, halkların özgürlüğünü elde edebileceği bir yıl olacak” dedi. 

 
Adalet, demokrasi ve özgürlük vaatleriyle iktidara gelen AKP, 19 yıl boyunca tecrit ve savaş politikalarından öteye geçemedi. AKP iktidarında İmralı Adası’nda uygulanan tecrit, ülkeye çoklu kriz olarak yansıdı. İmralı’da 2013 ile 2015 yılları arasında “çözüm” adı altında yürütülen sürecin ardından yeniden savaş kodlarına dönen AKP, bu politikasını 2021’de Federe Kürdistan Bölgesi’nin Garê bölgesine yönelik başlattığı askeri operasyonlar, Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik kimyasal silah kullanımıyla sürüyor. 
 
Sınır ötesine savaş, sınır içerisinde ise baskı, gözaltı, tutuklama, cezaevlerine ağır insan hakları ihlalleri olarak yansıyan tecrit, 2021’de mutlak bir hale getirildi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan, 25 Mart’ta yapılan kesintili telefon görüşmesinin ardından haber alınamıyor. Tecridin ülkede krizlere yol açtığı tespiti yapan Kürt siyaseti, yıl boyunca bu politikalara karşı “Özgürlük Zamanı” kampanyasıyla kentlerden köylere halkı ziyaret etti, buluşmalar ve mitingler gerçekleştirdi. Yıl boyunca "Öcalan’a özgürlük" talebini meydanlara taşıyan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), yeni yılda Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamayı hedefliyor. 
 
İktidarın sürdürdüğü baskıları ve buna karşı yürüttükleri mücadeleyi değerlendiren DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, 2022’nin iktidarın gideceği yıl olacağını söyledi. 
 
 
Yıl boyunca “Özgürlük Zamanı” kampanyası kapsamında ülkenin dört bir tarafında çalışma yürüttünüz. Kent kent, köy köy ziyaretlerde bulundunuz. Partiniz açısından nasıl bir yıl geçti?
Kendini tecrit politikasıyla besleyen tek adam rejimine karşı yaptığımız tüm çalışmalarda, 8 Mart ve 21 Mart alanlarında özel savaş politikalarına karşı Kürt halkı boyun eğmeyeceğinin mesajını verdi.
Faşizme, baskı, sindirme politikalarına, tecrit ve kayyım politikalarına halkın ciddi bir öfkesi var. DTK ve TJA ile birlikte köy köy, mahalle mahalle, il il halkla buluşmalar gerçekleştirdik. Bu kampanya kapsamında gittiğimiz her yerde, ‘bitirdik’, ‘özgürlük mücadelesinden vazgeçtiler’, ‘Kürtler kendi dillerini, kültürlerini artık yaşamaktan vazgeçtiler’ dediği rejime karşı çok büyük coşku ve heyecanla karşılandık. Her yerde halkımızın birinci gündeminin tecrit, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri olduğunu, baskı ve yok saymalara karşı Kürt halkının birlikte mücadele ederek, birlik olduğunu gördük. Aynı halk 8 Mart ve 21 Mart Newrozu meydanlarına akarak, milyonlar oldu, tek ağızdan taleplerini dile getirdi. Neydi bu talepler; Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, Kürt halkının birlik olması, saldırılara karşı asla boyun eğmeyeceği, asla mücadeleden, özgürlük tutkusundan ve Kürdistan’ın özgürlüğü Türkiye’nin demokratikleşmesiydi. Yaptığımız bütün çalışmalarda da benzer talepler ifade edildi.
 
2021 yılı boyunca ekonomik, sosyal, siyasal, toplumsal, ekolojik ve kadın açısından faşizm kendini kurumsallaştırmanın yol ve yöntemlerini denedi. Bütün zor aygıtlarıyla, yargının bağımsız olmayışıyla denedi. Bunu hukukun üstün olmayışıyla denemeye de devam ediyor. Kendini tecrit politikasıyla besleyen tek adam rejimine karşı yaptığımız tüm çalışmalarda, 8 Mart ve 21 Mart alanlarında özel savaş politikalarına karşı Kürt halkı boyun eğmeyeceğinin mesajını verdi.
 
Kampanyanızın gündemi olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit bu yıl da sürdü. 25 Mart’tan bu yana Öcalan’dan haber alınamıyor, toplumsal kaygılar artıyor. Bu durumun Kürtlere, bölgeye yansıması ne oluyor?
 
Sayın Öcalan’a yönelik tecrit 22 yıldır devam eden bir tecrit. İmralı’ya özgü yasalar çıkarıldı. İmralı’ya özgü durumlar gerçekleşti. İmralı’yı inşa eden General Hurşit’in ‘İmralı sistemini öyle bir inşa edeceğiz ki bir gün değil, her gün, her an ölecek’ söylemi, sıradan bir söylem değil. İmralı’yı bir laboratuvar gibi kullanıp, orada uyguladıkları bütün yasaları, uygulamaları bütün cezaevine ve bütün topluma yayma politikası güdüldü. 5 Nisan 2015’ten bu yana değerlendirdiğimizde, artık İmralı sistemi derinleştirilmiş mutlak bir tecrit haline geldi. Tecridin, demokratik siyasete, halklar üzerinde baskı, cezaevleri baskı olarak yansıdığını gördük. Türkiye’nin demokratikleşmesinin önü kapatılmak istendi. 2013-2015 sürecini hepimiz net yaşadık. Türkiye’nin demokratikleşmesi için yol ve yöntemleri olan, fikirleri, projeleri olan, milyonları etkileyen şahsiyet olmasının biliniyor olmasından kaynaklı Sayın Öcalan ağırlaştırılmış ve son 5 yıldır mutlaklaştırılmış tecrit altında tutuluyor.
 
25 Mart’tan bu yana Sayın Öcalan’dan haber alınamıyor. Sayın Öcalan da Kürt halkı da bunu kabul etmiyor. Ortadoğu halkları, Sayın Abdullah Öcalan’ın felsefesini, ideolojisini çözüm önerilerini kabul eden hiç kimse bunu kabul etmiyor ve her geçen gün bu kaygılar artıyor. Sayın Öcalan’ın bu rejime karşı çözüm alternatifi var. Bu rejime karşı bütün halkların birlikte yaşayabileceği perspektifi var ki 2013-2015 sürecinde Dolmabahçe’de sunulan 10 maddelik deklarasyon, tam da Türkiye’nin bütün sorunların çözümüydü. Ekolojiden kadın sorununa, demokratik siyasetten hukuk sorununa, eşit yurttaşlıktan Türkiye’nin kuvvetler ayrılığına kadar hepsine ilişkin net çözüm önerileri var. Dolayısıyla Sayın Öcalan’ın Türkiye’nin bugün içine girmiş olduğu çoklu krizlere çok net çözümleri var. Tecridin kendini dayandırdığı yer ise Kürt sorununun ısrarla çözümsüzlüğüdür.
Türkiye toplumu tecrit altındadır. Tecrit politikası derinleştikçe Türkiye’de faşizmde derinleşmektedir. Tecrit derinleştikçe, ekonomik krizde derinleşmektedir.
Bu tecridin hukuki boyutu ise bugün Türkiye’nin kendi yasalarına aykırıdır. Kendi yasalarına göre de tecrit suçtur, uluslararası bütün sözleşmelerde de tecrit suçtur. Bunun yanı sıra tecridin insani, vicdani, ahlaki boyutu da yoktur. 23 yıldır tek başına bir adada tutuluyor. Bugün Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için bütün dünyaya yayılan eylemler söz konusu. Sayın Öcalan’la görüşme değil sağlanması değil, özgürlüğü talep ediliyor. Mısır’ından Amerika’ya, Avrupa’dan Ortadoğu’ya eylemler başlatıldı. Sayın Öcalan’ın krizlerden çıkış yolu olduğuna inandıkları için eylemler yapılıyor. Bu, faşizmi kurumsallaştırmaya çalışan tek adam sisteminin işine gelmediği için, tecrit mutlaklaştırılıyor, ağırlaştırılıyor. Bu tecrit üzerinden bütün Türkiye toplumu tecrit altındadır. Tecrit politikası derinleştikçe Türkiye’de faşizmde derinleşmektedir. Tecrit derinleştikçe, ekonomik krizde derinleşmektedir.
 
Tecrit ile Kürt sorunu arasındaki diyalektiğe dikkat çektiniz. Ancak Kürt sorununun çözümsüz bırakıldığı bir yıl daha geride kaldı. Ancak siyasetin gündeminde de hiç düşmedi. Nasıl çözülür bu sorun?
 
Kürt sorunu yeni sorun değil, yüzyıllık bir sorun. Bu rejimin artık Kürt sorununun şiddet, baskı, asimilasyon politikalarıyla çözülemeyeceğini anlaması gerekiyor. Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, Kürt halkının dilini, coğrafyasını, kültürünü tanımayla çözülür. Kürt sorunu her şeyden cumhuriyetin demokratikleştirilmesiyle, demokratik cumhuriyetin inşasıyla çözülür. Bunun çözüm yeri İmralı’dır. Sayın Abdullah Öcalan bütün zor şartlara, işkence sistemine, bütün bu çözümsüzlüğe rağmen en son yaptığı görüşmesinde, ‘1 hafta verilsin, bu sorunu çözmeye hazırım’ dedi. Sayın Öcalan 99’dan bu yana yaptığı bütün görüşmelerde, Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi için ısrar etti. Dolayısıyla Kürt sorununun demokratik zeminde çözülmesinin en demokratik yolu, Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılmasından geçer. Bu sorun Dolmabahçe Mutabakatı ile çözülür. 2013 Newroz manifestosuyla çözülür. Kısaca Kürt sorunu diyalog ve müzakereyle çözülür. Bu diyalog ve müzakerenin de birinci noktası İmralı’dır.
 
Tahliye ve tedavileri engellenen hasta tutuklular yine ölüm haberleriyle gündemde geliyor. Hasta tutuklular neden tahliye edilmiyor? Ne yapmaya çalışıyor iktidar?
Bu rehine siyasetidir. Bu rehin tutma politikasının en ağır bedeli de hasta tutsaklar ödetiliyor. Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar eden bu sistemin bir boyutu da cezaevlerinde işletiliyor. Bu nedenle hasta tutsakların durumuna sessiz kalmamak gerekiyor.
Bu rehine siyasetidir. Bu rehin tutma politikasının en ağır bedeli de hasta tutsaklar ödetiliyor. Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar eden bu sistemin bir boyutu da cezaevlerinde işletiliyor. Kürdistan’ın sömürge olduğunun, Kürt halkının dilini, kültürü, varlığı üzerinde uygulanan asimilasyon politikalarının bir parçası da cezaevleridir. Rehin alarak cezaevlerinde onursuzlaştırma, kendine bağlama ve buradan sonuç almaya yöneliktir. Nasıl bütün alanlarda Kürt halkı mücadelesini yürütüyorsa, özgürlüğünden vazgeçmiyorsa, her türlü baskıya rağmen asla özgürlüğünden vazgeçmediyse, bu alanlardan biri de cezaevleridir. Cezaevleri de esir alma, onurundan ve özgürlüğünden vazgeçirmenin cezası olarak değerlendirilen alanladır. Bu nedenle bugün hasta tutuklulara dönük yapılan bu insanlık dışı muamelenin tam da nedeni esir almanın, Kürt halkını onursuzlaştırmanın bir boyutudur. Bu kimliksizleştirmeyi kabul etmeyenlere karşı ölüm siyaseti yürütülmektedir. Bugün Türkiye’de idam cezasının olmadığı söyleniyor ama cezaevlerinden son bir ayda 7 tane cenaze çıktı. İdam cezası fiili olarak işletiliyor. Bu devletin ahlaki ve vicdanı olarak ifade edilecek bir yönü kalmadı. Bu nedenle hasta tutsakların durumuna sessiz kalmamak gerekiyor.
 
2015’te savaş kodlarına geri dönen iktidarın, Nisan ayında Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik başlattığı operasyon sürüyor. Kürdistan’da savaş gerçekliği hangi boyuta ulaştı, sınır ötesinde sonuç alındı mı?
 
AKP-MHP faşist ittifakının inşa etmek istediği diktatöryal sistem var. Başkanlık sistemi dersiniz ama sonuçta bir diktatorya oluşuyor. Bunun kendini dayadığı tek politika, savaş politikasıdır. İçte de dışta da sonuna kadar savaş. Bu savaşı da ‘Vatan, millet, Sakarya’ diyerek hizaya çektiği muhalefetiyle, kurumlarıyla sürdürüyor. Şubat’ta Garê operasyonuyla başlayan savaşın asıl amacının Kürtlerin kazanımı olduğu çok net. Orada tutulan 13 askerin başka yol ve yöntemlerle alınabileceği şartlar varken, yıllardır tek bir adım atılmadı. Garê’de uygulanan buydu ama hezimetle geri döndü. Garê öncesi ve Garê sonrası. Garê’de açığa çıkan savaş politikası, Türkiye halklarına kaybettirdi. Bunu net görmek gerekiyor. 23 Nisan’da Ermeni Katliamı’nın yıl dönümünde Kürtlere yeni bir saldırı başlattı. 
 
O günden bugüne Türkiye ekonomisi ortada. Bugün kavga etmediği tek komşusu yok. Toplumsal refah, toplumsal barış, toplumsal demokrasinin öne çıktığı bir zemin kalmadı. Her geçen gün daha çok kaybeden, daha çok krizlerle boğuşan bir Türkiye gerçekliği var. İçte savaş, dışta savaş politikasının Türkiye’ye kazandırmadığı bir kez daha görüldü. Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden Türkiye halklarına ekonomik savaş açıldı. Kürt halkına saldırıyla kendini ayakta tutmaya çalışan, Kürtlerin kazanımlarına saldırıp ‘Vatan, millet, Sakarya’ edebiyatı üzerinden ömrünü uzatmaya çalışan bu ittifak, Türkiye’yi daha çok bataklığa sürüklüyor. Bu saldırılar sadece Türkiye ile sınırlı kalmıyor, bu ahlak dışı politikaları, Rojava’da da Güney Kürdistan’da da benzer şekilde uyguluyor. 
 
Bu savaş üzerinden Kürtlerin tasfiyesi planlanıyor, Kürtleri yok etmek istiyorlar. Bunu da Sayın Öcalan ile görüşmelerin sürdüğü 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu’nda hazırlanan ‘Çöktürme Planı’ kapsamında uyguluyorlar. Ancak ‘Çöktürme Planı’nı hazırlayanlar, çökme noktasına geldi. Bu nedenle Garê’de de 24 Nisan’dan bu yana devam eden saldırılarda da sonuç elde edemediler. Bir fiyaskodur. 23 Nisan’dan bu yana devam eden savaşın bir gün bilançosunu bile açıklayamayan devlet, ülkenin bütçesi hala savaşta kullanmaya devam ediyor. 
 
Sınır ötesinde kimyasal silah kullanımı öne çıkan bir diğer gelişme oldu. Birçok kesim harekete geçti ancak bölgede henüz bir inceleme yapılmadı. Uluslararası kurumlar da sessiz. “Savaş suçu” olarak değerlendirilen bu duruma karşı neler yapılmalı?
Bugün KDP, Kürdistan halkının kazanımlarına Türkiye ile olan kirli ilişkisi üzerinden ihanettedir. Bunu Sêmelka Kapısı’nda çocuklarının cenazelerini bekleyen annelere cenazelerinin verilmemesinden söylüyoruz. Aynı şeyi Türkiye’de yapıyor. 
Uluslararası bütün sözleşmelerde kimyasal kullanılması yasak. Buna rağmen uluslararası camianın, insan hakları kurumlarının sessiz kalması, kimyasal kullanımına zemin ve ortak olmaktır. Bugün Güney Kürdistan yönetiminin, başta KDP’nin bütün varlığını Türkiye iktidarına bağlaması, bu yönelimlerin önünü açmaktadır. KDP’nin içine girmiş olduğu politika Kürdistani bir politika değildir. Bu bireysel çıkarlar, Kürt halkına kaybettiren, Kürt halkının kazanımlarının bitirilmesine yönelik bir adımdır. Bunu Güney halkı da 4 parça Kürdistan halkı da çok net görüyor. Dolayısıyla buradan Türkiye’nin Güney Kürdistan’da kimyasal kullanımına dair Güney hükümetinin, KDP’nin tek bir söz söylememesi, nasıl bir tutum içerisinde, hangi tarafta olduğunun çok net göstergesidir. 
 
Çok net ifade etmek gerekiyor. Bugün KDP, Kürdistan halkının kazanımlarına Türkiye ile olan kirli ilişkisi üzerinden ihanettedir. Bunu biz tek değil, Güney halkı da söylüyor. Bunu Sêmelka Kapısı’nda çocuklarının cenazelerini bekleyen annelere cenazelerinin verilmemesinden söylüyoruz. Aynı şeyi Türkiye’de yapıyor. Aylarca cenazeyi vermiyor. Aylarca cenaze üzerinden Kürt halkını, anaları cezalandırmak istiyor. Bugün KDP’nin de yaptığı aynı şeydir. Analar cezalandırılıyor. Kapıyı kapatmak, oradan annelere saldırmak ve bu konu ile ilgili tek bir söylemde bulunmaması, KDP’nin durduğu noktayı gösterir. Bunu tüm halklarımız görüyor. KDP’nin bu tutumumun faturası bütün Kürdistan’a olur. 
 
Kadınlar hem İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması hem artan taciz ve tecavüze karşı yıl boyunca alanlardaydı. Kadınlar açısından nasıl bir yıl oldu?
 
Bir sistemin ne kadar demokratik olduğunu, kadınların durumuna, kadınlara yaklaşımından görebiliriz. Türkiye’nin içine girmiş olduğu tek adam rejimi, faşizmi kurumsallaştırılmaya çalışılıyor. Bu faşizm içinde kadınlar, gençler, halklar yoktur. Tek dil, tek bayrak, tek millet söylemi ile tekçilik vardır. Bu tekçilik üzerinden bir diktatöryelizm inşa edilmeye çalışılır. Buna karşı da kadınlar 2021’de de öncesinde de sürekli sokaklarda mücadele içerisinde oldular. Erkek devlet yargısının, erkek devlet sisteminin kadın üzerinden toplumun baskılanmasını kabul etmediklerini sokaklarda isyanlarını büyüterek gösterdi. 8 Martlarda, onun dışında İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı, eşbaşkanlık sistemine dönük saldırılara karşı kadınlar sürekli isyanda ve sokaklardaydı. Kadın bedeni üzerinden, kadının toplumda varlığı üzerinden uygulanan özel savaş yöntemlerine karşı kadınlar sokaklardaydı. 
 
Topluma bir sistemi inşa etmek isterseniz önce kadın üzerinden, kadın bedeni üzerinden inşa edilmeye çalışılır. Bu rejim de tam olarak bunu yaptı. Demokratik siyaseti baskılamak isteyen faşizm, Deniz Poyraz’ı katletti. Taciz, tecavüzü erkek eliyle, devletin güdümüyle yürütmek istedi. Musa Orhan olayı ortada. Cezasızlık politikasıyla kadın üzerinden otoriter rejimi inşa etmenin yol ve yöntemlerini oluşturmaya çalışıyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı feshedilmesinin nedeni de budur. Çünkü bu sözleşme devlete bazı yükümlülükler getiriyordu. İstanbul Sözleşmesi de eşbaşkanlık sistemi de kadınların emekleriyle, bedelleriyle elde edilmişti. Yine kayyım politikasıyla en çok yönelimin olduğu alanlar kadın alanları oldu. Çünkü kadını erkek yargı sistemine karşı savunmasız bırakmak istedi. Ancak kadınlar yıl boyunca ‘Mor çizgimizdir’ diyerek eşbaşkanlıktan vazgeçmedi. Kadının bedeni üzerinden toplumu dizayn etmeye yönelik fuhuş ve tecavüzün öne çıkarılmasına karşı kadınlar “Em xwe diparêzin” kampanyasıyla sokakta her gün şiddete karşı isyanını yürüttü. Çünkü kadına yönelik şiddet, katliamlar politiktir. 2022 yılında da kadınlar olarak asla kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğimizi, asla özsavunmamızdan ve eş başkanlık sistemimizden vazgeçmeyeceğimizi, bize karşı erkek-devlet sistemine karşı sürekli mücadeleyi her alanda sürdürmeye devam edeceğiz.  
 
Muhalefete gelecek olursak, toplum muhalefetin pasif ve sadece seçim sandığı bekleyen, meydanlardan kaçan tutumundan, çağrılarından rahatsız. İktidar başı ve sözcüleri de "sandığa" gelmiyor ve her fırsatta bunu dile getiriyorlar. Ülkenin de hali ortada; toplumsal, siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve askeri, her açıdan batık. "Bitti" denilen iktidar, nasıl gider, gönderilir?
 
2022 yılının halklar, kadınlar, Türkiye toplumu, inançlar açısından özgürlüğün ve demokrasinin inşa edileceği bir yıl olacağına inanamıyorum. 2022, iktidarın gideceği yıl olacak. 
İktidarın gitmesi birlikte mücadeleden geçer. İktidar kendini savaş politikası üzerinden var ediyor. Bu savaş politikasını da dayandırdığı yer ‘Vatan, millet, Sakarya’ edebiyatıdır. Miting alanlarında açız diyenlere kurşunun fiyatını sorarak kendini ayakta tutanların muhalefet tarafından da toplum tarafından da görülmesi gerekiyor. Bu iktidarın kendini dayandırdığı algı operasyonları, Kürt sorununun çözümsüzlüğü, güvenlikçi politikalar, yan yana gelmeyi engelliyor. Bu iktidarın Türkiye’yi bataklığa sürüklediğini çok net görmek gerekiyor. Bu sistemin ve rejimin kendini revize etmesi gerekiyor. Kendini revize etmesinin yolu da birlikte asgari paydalarda bir araya gelmektir. Bu da demokrasidir, demokratik cumhuriyetin inşasıdır. Bunu inşa etmenin bir yolu sandıktır, sandık kadar sokakta mücadeleyi büyütmektir. Dolayısıyla biz DBP olarak, asıl meselenin birlikte mücadele etmekten geçtiğini, bunun zeminini de sokaklar olduğunu biliyoruz. 
 
Tüm bu gelişmelere bakılırsa 2022'de bizleri ne bekliyor ve nasıl bir yıl olacak?
 
Bu iktidar kendini var ettikçe, 2022’de de daha çok kaosun ve krizlerin derinleşmesi kaçınılmazdır. 2021’de iktidarın baskılarına karşı direnişte oldu. Hiçbir zaman direnişten, özgürlükten vazgeçilmedi. 2022, çökme noktasına gelmiş olan sistemin ve iktidarın biteceği, halkların kazanacağı, halkların özgürlüğünü elde edebileceği bir yıl olacak. Bugün ki zemin bu krizlere karşı kabul etmeme seslerinin yükseldiği ve bir yerde toplanacağı bir yıl olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla 2022 yılının halklar, kadınlar, Türkiye toplumu, inançlar açısından özgürlüğün ve demokrasinin inşa edileceği bir yıl olacağına inanamıyorum. 2022, iktidarın gideceği yıl olacak. 
 
MA / Özgür Paksoy

Diğer başlıklar

30/12/2021
22:41 Bitlis’te askeri operasyon
21:32 Feminist kadınlar: Yoksulluğa tahammülümüz yok
19:39 Koronadan 139 kişi daha hayatını kaybetti
19:36 Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi üyeleri gözaltına alındı
19:04 Serbest bırakılan cinsel saldırı faili tutuklandı
18:36 Zirgan’a saldırı: 3 kişi yaşamını yitirdi
18:01 Kobane Davası’nda duruşma periyotları değiştirildi
17:59 Fuhuş çetesi davasında yeni kanıtlar sunuldu
17:25 Emine Şenyaşar’dan savcıya: Çocuklarımın katilini bulun
17:22 HDP’den tutuklulara yeni yıl kartı
17:14 Yanlış adrese baskın yapan polislerden şiddet
17:08 İHD: HDP’ye yönelik ayrımcı söylemlerden derhal vazgeçilmeli
17:03 Yargıtay, Y.Ö’nün failine uygulanan ‘iyi hal’ indirimini bozdu
16:49 Tutuklulara yeni yıl kartı gönderildi
16:49 Tutuklulara ağız içi arama ve kelepçeli mauayene dayatması
16:48 Polat’ı katleden failin duruşması ertelendi
16:31 Emeklilerden kriz tepkisi: Mutfakta yangın var
15:58 Adalet Nöbeti’ndeki aileler: Sonuç alıncaya kadar sürdüreceğiz
15:58 Urfa’da taksiciler eylem yaptı
15:45 Akçakale’de erkek cenazesi bulundu
15:33 Ev hapsindeki eşbaşkanlara 594 gün sonra dava açıldı
15:10 TİP’ten Şenyaşar ailesine destek ziyareti
14:46 Diyarbakır Barosu: Cezaevleri 'işkence mekânları' haline geldi
14:28 Gezer’in ölümüne tanık olan tutuklu açlık grevine başladı
14:25 DİAYDER iddianamesi kabul edildi
14:24 Katledilen sağlıkçılar anıldı
13:57 Bayındır: Önceliğimiz Öcalan üzerindeki tecridi kırmaktır
13:50 Kılıçdaroğlu MEB’e alınmadı: Hesaplaşacağız
13:39 Hande Buse Şeker'i katleden polisin duruşması ertelendi
13:33 İHD: 2021’de 144 kişi kaçırılarak tehdit edildi
13:33 DİB Aysel Tuğluk için Adalet Bakanlığı’na faks gönderdi
13:31 Kaçak yapılaşmaya izin veren kayyımlara suç duyurusu
13:13 Kılıçdaroğlu’nun ziyareti öncesi MEB'in kapısına kilit vuruldu
13:10 Avukatların katılmadığı Kobanê Davası’nda müşteki dinlendi
13:07 Buldan: Kürtler hiçbir zaman diz çökmedi
13:04 Danimarkalı milletvekili: Poyraz davasını Avrupa Konseyi’ne taşıyacağız
12:47 Eğitim Sen’den Şenyaşar ailesine ziyaret
12:47 Öcalan’ın avukatlarından yeninden görüşme başvurusu
12:05 Serdar İzol: Ölümle tehdit edildim
11:56 28 tutuklu kadın 3 gündür açlık grevinde
11:56 Afganistanlı Asadi: Kadınlar birleşirse dünyanın çirkin rengi değişir
11:35 Şenyaşar ailesi: Sessiz kalan katliama ortaktır
11:17 Bir yıllık sınır ötesi bilanço
11:09 Kasım’da cezaevlerinde 56 işkence vakası
11:06 Deniz Poyraz davasında katil kollandı!
11:04 Tutuklunun el ve ayaklarını bağlanarak çıplak arama yapıldı
10:37 Jeffrey: Türkiye destekli gruplar savaş suçu işledi
10:17 Dolar ve Euro yükselişi devam ediyor
10:08 Gardiyanlardan tutukluya: Adalet var mı ki senin hakkın olsun
09:26 Aydeniz: 2022'de iktidarı göndereceğiz
09:12 Şırnak'ta 62 köy halka yasak, koruculara serbest
09:11 Kimyasal silah hasıraltı ediliyor
09:11 ‘Cezaevlerinde artık tabutlar çıkmasın’
09:09 Öcalan’ın avukatlarından HSK’ye şikayet
09:09 İhlalleri aktaran tutukluya ölüm tehdidi
09:08 İlmek Kadın Dayanışması: Evde oturmak çözüm değil
09:07 DİB'li Dilmeç: İmralı tecridi ortak mücadeleyle kalkar
09:07 Fail belli yargılanan yok: Polis hala görevde
09:06 Ormanlı: Cezaevlerinde bağımsız kurullar oluşturulmalı
09:04 Yargıtay'dan emsal karar: SMO tutanaklarından verilen cezalar bozuldu
09:04 Toptancılar kur hareketliliğinden mal alamıyor
09:03 Tecavüz faili üniformalı yine serbest bırakıldı
09:00 Vakalar artınca Kars’ta 30 sınıf kapatıldı
09:00 AKP yargısı sopaya dönüştü
09:00 Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi harekete geçecek!
09:00 30 ARALIK 2021 GÜNDEMİ
29/12/2021
23:39 Kürtçe hutbeden tutuklanan imamların iddianamesinde her şey suç unsuru!
22:53 Pervin Buldan hakkında soruşturma
21:36 Koronadan 142 vefat, 36 bin 684 yeni vaka
20:59 Mersin'de sokak sanatçılarıyla dayanışma konseri
19:44 Amedspor Kadın Futbol Takımı kendi sahasında yenildi
19:07 Antalya'da gözaltına alınanlar serbest bırakıldı
18:40 Deniz Poyraz davası: Gerçek faillerin peşindeyiz
18:37 HDP Ankara’da nöbette
17:45 HDP Gençlik Meclisi’nin kongre sonuç bildirgesi açıklandı
17:25 Deniz Poyraz Davası ertelendi
17:21 Kadınlardan Onur Gencer’in mahkemedeki tavrına tepki
17:18 8 Mart'a katılan kadınların davası görüldü
17:11 Kayyım, Vedat Aydın Parkı’nın ismini değiştirdi
17:08 Bayındır ve Temel’den nöbet eylemine ziyaret
17:04 Katil Gencer’den askerler eşliğinde müştekilere hakaret
16:53 Poyraz Davası: Katille otele giden kişi Ankara Emniyeti'nde görevli
16:42 HDP’ye saldıran Sütçü’nün dosyası için gizlilik kararı
16:22 Barış Anneleri İnisiyatifi: Hasta tutukluları bırakın
15:35 Adalet Nöbeti 44’üncü gününde
15:31 Suriye’deki askerler katil Gencer’i aradı!
15:29 Fuhuş çetesini ifşa eden kadın: Devletle ilişki içerisindeler
15:02 HDP'ye saldırıya tepki: Ne yaparlarsa yapsınlar gidicidirler
14:39 Suriye’de yetiştirilen katil için ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı
14:18 Poyraz Davası’nda arbede çıktı: Katiller halka hesap verecek
14:02 Emekli-Sen: Ülkenin dört bir yanını eylem alanına çevireceğiz
13:41 Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği önünde oturma eylemi
13:38 TTB'den aşı dayanışması önerisi
13:17 Erbil’e ‘savcıya hakaret’ soruşturması
13:17 Şenyaşar ailesi: Adaleti birlikte getireceğiz
12:55 ÖHD ve TUAY-DER: İmralı'da inceleme yapılmalı
12:22 Deniz Poyraz davası başladı
12:10 Meriç Nehrine atılan mültecinin cenazesi Kilyos Mezarlığı’nda çıktı
11:51 Türkiye’nin baskısıyla KDP ambargo uyguluyor, Irak tel çekiyor
11:46 ‘JİTEM elemanı Aygan’ın savunması neden alınmadı?’
11:35 Poyraz'ın annesi: Kürt halkının davasıdır
11:25 HDP saldırısına tepki: Kaybedince çetelerini devreye koydular
11:14 Kadınlar: Deniz Poyraz için adalet istiyoruz
11:09 Adana'da taksi ücretlerine zam
10:57 Özkan’ın korona testi üçüncü kez pozitif çıktı
10:39 Eyyübiye Belediyesi 3 bin zeytin ağacını kesti
10:38 Açlık grevindeki tutuklular: Taleplerimiz karşılansın
10:21 Çıplak aramaya karşı çıkan tutuklu darp edildi, yemek verilmedi
10:15 'Roboski Katliamı'nda traktörler ambulansımız oldu'
10:06 Buldan: Muhalefet Kürt sorununda kararını vermeli
09:47 Deniz Poyraz Davası: Arkasındaki güçler ortaya çıkarılmalı
09:46 BAF eski başkanı ifade verecek
09:38 İzmir'de tekne battı: 2 göçmen yaşamanı yitirdi
09:16 Asrın Hukuk Bürosu’ndan tedbir talebiyle AYM’ye başvuru
09:15 Şahin Öner kararı hakimi de ikna etmedi
09:06 30 yıl sonra tahliye olan Bilge: Direnişle ayakta kalırsın
09:06 Zamlar tandır ekmeğinin tadını kaçırdı!
09:04 'Tutuklulara verilen plastik tabaklar hastalık üretir'
09:04 Gençliğin direniş yılı: Hedef Öcalan’ın özgürlüğü
09:04 ATK'den Özkan'a 'cezaevinde kalabilir' raporu: Telefona çıkabiliyor
09:01 ‘Cezaevleri üzerinden toplumu dizayn etmek istiyorlar’
09:01 TUAY-DER: İmralı'daki koşullar tüm cezaevlerine yayıldı
09:01 O bir kahramandı!
09:00 29 ARALIK 2021 GÜNDEMİ
28/12/2021
23:55 HDP’ye saldırıda bulunan şahsın kimliği belli oldu
22:58 Ankara’da gözaltında olan yurttaş avukatıyla görüştürülmüyor
20:56 Soba zehirlenmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetti
20:54 Koronadan 184 kişi daha hayatını kaybetti
20:00 Sancar: Saldırıdan en başta İçişleri Bakanı sorumludur
19:42 Ekolojist Şaman’a ‘haksız rekabet’ davası
19:36 Roboski İçin Adalet Girişimi’nden katliama ilişkin panel
19:18 Kobane Davası: HDP’ye yönelik saldırı heyeti doğrudan ilgilendiriyor
18:51 HDP eski MYK üyesi Karaman gözaltına alındı
18:20 Suriyeli işçilerin katledilmesine ilişkin çalışma grubu oluşturuldu
18:05 Tecavüz failleri beraat etti
17:50 ‘Tecridi kıralım, özgürlüğü sağlayalım’
17:45 Van’da Adalet Nöbeti 20’nci gününde
17:25 AYM'den, sendikal hak ihlal kararı
16:54 Tarım Orkam-Sen'den yetkili sendikaya tepki
16:33 Güçlükonak'ta bir kadın gözaltına alındı
16:31 Barış Anneleri hasta tutukluların serbest bırakılmasını istedi
16:17 Sancar saldırı düzenlenen ilçe binasını ziyaret edecek
16:08 HDP Bahçelievler ilçe binasına saldırı protesto edildi: Korkmuyoruz
16:01 Emrah Apartmanı davasında tahliye
15:46 HDP Gençlik Meclisi üyesi Yıldız anıldı
15:28 Güven’den Adalet Nöbeti’ne mesaj: Tutuklular için kenetlenelim
14:50 Dersim’de çıkan yangında 1 kişi yaşamını yitirdi
14:50 Ağır hasta tutuklu Ayık: Baskılar devam ederse cenazelerin çıkması an meselesi
14:40 34 kişi anılıyor: Adaletin yolu Roboski’den geçer
14:21 Antalya'da 12 kişi gözaltına alındı