German: Ukrayna'ya silah aktaran İngiliz hükümeti mültecileri almakta isteksiz

img

ANKARA - Savaşı Durdur Koalisyonu kurucularından Lindsey German, Rusya-Ukrayna Savaşında barış politikasına ihtiyaç olduğunu belirterek, “Ukrayna'ya silah akıtan Boris Johnson hükümeti, Ukraynalı mültecileri almakta son derece isteksiz” diyerek, Avrupa’nın ikiyüzlülüğüne dikkat çekti. 

Dünyanın gözünü çevirdiği Ukrayna-Rusya Savaşı, 21’inci gününde. Bir yandan müzakereler, bir yandan Rusya’nın sivil bölgelere yönelik ağır saldırıları diğer yandan Batı’nın Ukrayna’yı silah deposuna çevirmesi dikkati çekiyor. Yüzlerle ifade edilen ölüm ve 3 milyonu aşkın insan göçü kaydedildi. Ağır insani kayıplar ve ekolojik, nükleer tehditlere rağmen devletlerin müzakereleri ağırdan aldığı savaş sürecinde, birçok ülkede halklar savaş karşıtı pozisyonlarını güçlendirdi ve derhal barış çağrısı yaptı.
 
ABD’nin 11 Eylül’de İkiz Kulelere yönelik gerçekleştirilen saldırısı sonrası Ortadoğu'ya yaptığı müdahaleler ardından kurulan Savaşı Durdur Koalisyonu'ndan (Stop the War Coalition) Lindsey German, aslında 11 Eylül sonrası sürecin bu noktaya varacağını ön gördüklerini ve yıllardır bu yüzden savaş karşıtı pozisyonda kaldıklarını söyledi. German’a göre şu anda Ukrayna'daki savaşta Putin savaş suçu işlerken NATO ise ateşe benzin döküyor. 
 
Çalışmalarını İngiltere’de yürüten German, savaşın Avrupa’daki yansımalarını, dünyadaki savaş karşıtı hareketin durumu ve ona olan ihtiyacı, Putin’in ve Batı’nın temel amaçları ile özelikle İngiliz hükümetinin savaşçı tutumunu Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. 
 
 
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin Batılı devletlerin yaklaşımı üzerinden değerlendirmek istiyorum. Savaşın başlamasında ve büyümesinde Avrupa nasıl bir rol aldı, amacı neydi?
 
 
Yani baktığımız zaman, Avrupa Birliği'nin çok daha militarize olmuş olduğunu görüyoruz. Ve bunun da yükünün işçi sınıfının omuzlarına yüklendiğini görüyoruz. Bu insanlar doğrudan savaşın bedelini ödeyecek olan insanlar ve bu bence tüm dünyayı korkutması gereken bir gerçek.
 
Avrupalı hükümetlerin, özellikle Batı Avrupalı hükümetlerin Ukrayna savaşına yaklaşımına baktığınız zaman, sanki bu sorunun 30-40 yıllık bir geçmişi yokmuş, bu sonuca hizmet etmiş kararlar alınmamış gibi görünüyor. Yapılan muhalefet net bir şekilde gösteriyor ki herkes Rusya işgaline çok karşı. Herkes Rusya'nın birliklerini geri çekmesi gerektiğini, ateşkes ilan edilmesi gerektiğini, şu anda başlamış durumda olan barış görüşmelerinin sürmesi gerektiğini ve bunun da başarılı olması gerektiğini düşünüyor. Öte yandan, yine büyük resme baktığımız zaman, NATO'nun Doğu Avrupa'ya doğru genişlemesinin de bu savaşa sebebiyet verdiğini görüyoruz. NATO, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulmuş ABD ve Batı Avrupa'nun askeri ittifakıdır. Varşova Paktı ise, bunun Doğu Avrupa'da Sovyetler Birliği çerçevesindeki eşdeğeridir. Soğuk savaş sonucunda Varşova Paktı dağıldı, ama NATO dağılmadı ve NATO Afganistan, Libya gibi ülkelere müdahalede bulunmasını sağlayan daha fazla güç elde etti. Soğuk Savaş sonrasında Avrupa'da 14 ülke daha NATO'ya katıldı. Biz bu ittifaka tarafsız bir savunma ittifakı diyemeyiz.  Bu, batının askeri müdahale gücünü arttırmak, güçlendirmek üzere kurulmuş bir ittifak ve NATO'nun tüm üye ülkelerden talebi, tüm ulusal servetlerinin en az yüzde 2'sini bu ittifaka ayırması. Bu zaten İngiltere'de hali hazırda oluyor. Yunanistan gibi askeri alanda güçlenmeye çok ciddi paralar harcayan başka ülkeler de var. Ancak bu duruma uzundur direnen Almanya örneğin, Ukrayna'daki krizin başlamasıyla, savaş bütçesini iki kat oranında arttıracağını söyledi. Yani baktığımız zaman, Avrupa Birliği'nin çok daha militarize olmuş olduğunu görüyoruz. Ve bunun da yükünün işçi sınıfının omuzlarına yüklendiğini görüyoruz. Bu insanlar doğrudan savaşın bedelini ödeyecek olan insanlar ve bu bence tüm dünyayı korkutması gereken bir gerçek. Şu anda dünyada pek çok yerde, geçim maliyetleri, gıda fiyatları yükselmekte. Bunun nedenlerinden biri Ukrayna ve Rusya'da üretilen buğdayın diğer ülkelere ulaşamaması. Bu iki ülke dünyanın buğday ihtiyacının yüzde 40'ını sağlıyor. Bunun yanı sıra elektrik gittikçe daha pahalı bir hale geliyor. Bu İngiltere'de de diğer Avrupa ülkelerinde de bu şekilde. Yani bu savaşın faturasını bizler ödüyoruz, yalnızca bu savaş da değil, bu ülkelerin tüm 'askeri müdahalelerinin' faturasını bizler ödüyoruz.
 
 Bu savaşın varoluş sebebi biraz da varlığı anlamsızlaşan NATO’nun yeniden toparlanmasına gerekçe yapılmış olabilir mi? Yani şunu söyleyebilir miyiz, artık var olması için bir gerekçesi kalmamış olan NATO bu savaş sayesinde yeniden mi toparlanıyor?
 
NATO'nun kendisini yenilemek amacıyla tasarladığı, Afganistan'daki durumun da dahil olduğu bir dizi gelişme var. Şu anda Hint-Pasifik'e müdahaleden, yani Çin ile olası bir çatışmadan bahsediyorlar. Ukrayna'da bu zaten şu anda oluyor. Şu anda bu savaşın sonucu ne olacak bilmek mümkün değil. Rusya açısından gidişat çok olumlu değil, belki de barış görüşmelerine daha fazla vurgu yapılmasının nedeni de bu. Öte yandan, dış yardım olmaksızın Ukrayna’nın bu işin içinden çıkmasının da mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu işe soyunan NATO'nun da bu şartlar altında güçlenecek olduğunu düşünmek temelsiz bir düşünce sayılmaz. Bu anlamda NATO'ya ve silahlanmaya daha fazla para harcanacak ama bu da kaçınılmaz olarak NATO'nun tarafsızlığının tüm tarihini de sorgulatacaktır. Bildiğiniz gibi Avrupa'da kimi ülkeler Doğu ve Batı arasında tarafsız olarak belirlenmiş. Bunlardan biri İrlanda. İkinci Dünya Savaşı'ndan beridir tarafsızlık politikası izlemektedir İrlanda. İsveç, Finlandiya, Avusturya da bu ülkelerdendir. Bu ülkeler şu anda bu tarafsızlığa son verip NATO'nun bir parçası olmaya zorlanıyor. Yani evet, NATO'nun bu çatışma durumundan güçlenerek çıkacağını düşünüyorum. Bunlar Afganistan ve Irak savaşlarında da gördüğümüz gibi, yalnızca bölgesel savaşlar değil. Karşı karşıya gelen güçler de birbirine eş güçlere sahip değil. Örneğin Rusya, ABD'ye ve Avrupa'ya göre çok daha küçük bir ekonomiye sahip bir emperyalist ülke. Ama yine de bir emperyalist güç ve nükleer silahlara sahip. Karşısında da NATO gibi dünyanın en büyük saldırı örgütü var. NATO üyesi pek çok ülkede de nükleer silahlar var. Örneğin ABD, İngiltere ve Fransa'da nükleer silahlar olduğunu biliyoruz. Yani bu güçler arasında çıkacak her türlü savaş tüm insanlık için çok ciddi sonuçlara neden olacaktır.
 
Batılı devletler ekonomik yaptırımlar yanı sıra Ukrayna’ya silah yığıyor. Bu durumu nasıl değerlendirmek gerekiyor? Silah yığarak Ukrayna savunuluyor mu oluyor? Bu konuda silah firmaların nasıl bir rolü var ve böyle yapılarak diyaloğun, çözümün önüne set çekilmiş olunmuyor mu? 
 
 
Bunlar yalnızca bölgesel savaşlar değil. Karşı karşıya gelen güçler de birbirine eş güçlere sahip değil. Rusya'da da karşısında NATO üyesi ülkelerde de nükleer silahlar var. Bu güçler arasında çıkacak savaş tüm insanlık için ciddi sonuçlara neden olacak.
 
Elbette ki her savaşta olduğu gibi silah şirketlerinin rolü, silah satarak korkunç miktarlarda para kazanmak olacaktır. Bu nedenle silah şirketleri savaşın bitmesini istemez ki daha çok kar etsin. Bu çok önemli ve görmezden gelinmemesi gereken bir soru. Çünkü şu anda pek çok insan, 'Haksız işgale direnen Ukrayna halkına neden silah göndermeyelim ki?' diye düşünüyor. Bu, özgürlüğü için mücadele eden bir halka belli bir miktar silah göndermekle açıklanabilecek kadar basit bir şey değil. Burada silahlandırılan Ukrayna Ordusu. Düzenli bir ordu. Şu anda NATO güçleri Ukrayna ordusuna akıl almaz miktarlarda silah ve askeri malzeme yığıyor. Dünyanın dört bir yanından sivil vatandaşlara gelip Ukrayna ordusuyla beraber savaşmaları çağrıları yapılıyor. Devletler ise bu vatandaşların geri döndüklerinde, dönebilirlerse, herhangi bir yaptırıma maruz kalmayacaklarını söylüyor. Bu bir gerilla ordusu değil. Ukrayna devletinin düzenli ordusu. Yani bu çağrılar sonucunda sivil insanlar o düzenli orduya dahil edilmiş olacaklar. Bunun sonuçlarını da değerlendirerek insanların bunun ne anlama geldiğine dönüp bir bakmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu şekilde Ukrayna halkına yardım edilmiş olmuyor. Elbette kendi politikasını mültecilerin yaşamlarından üstün tutan İngiltere Hükümeti tarafından ırkçılığa maruz kalan Ukraynalı mültecilere yardım etmemiz gerektiğine inanıyorum. Beyaz mülteciler bile ırkçılığa maruz kalıyorlar. Yapmamız gereken şey Rusya'ya geri çekilmesi için baskı yapmak. Bu anlamda sokaklara çıkarak Putin'i protesto eden Rus halkına hayranım. Ama bence Ukrayna'ya daha fazla silah göndermek ateşe benzinle yaklaşmaktır ve bunun sonu felaket olacaktır. Yani, Suriye'ye gönderilen onca silahı düşünün. 
 
Ne oldu o silahlar?
 
IŞİD'in eline geçti. Çünkü sıcak savaş durumunda, siz silahları gönderdikten sonra o silahların kimin eline geçip ne için kullanılacağını kontrol edemezsiniz. Karşı tarafın eline de geçebilirler. Bu durumda yapabileceğimiz en iyi şey, bu savaşa karşı kampanyalar yürütmek, ancak tüm emperyalist güçlerin artan askeri çatışmada büyük roller oynadığının da altını çizmek. Şu anda içinde bulunduğumuz durum 30 yıldır şu ya da bu şekilde sürüyor. Yeni bir şey değil. Ukrayna bunun son örneği.
 
Özelikle İngiltere’nin bu süreçteki “oyun kurucu” rolünü üslenmiş olduğunu söyleyebilir miyiz veya nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
 
 Ukrayna'ya silah ve para akıtan Boris Johnson hükümeti, Ukraynalı mültecileri almakta son derece isteksiz. Bu bize İngiltere Hükümeti'nin öncelikleri hakkında bilmemiz gereken her şeyi söylüyor aslında.
 
İngiltere'nin bu krizde rolü ve sorumluluğu çok büyük. Avrupa Birliği'nden ayrıldığından beri Küresel Britanya konseptine, Britanya'nın bir dünya gücü olduğuna vurgu yapıyor ancak Britanya 100 yıl öncesine, hatta 50 yıl öncesine göre git gide gücü zayıflayan bir ülke. Askeri olarak da tamamen ABD'nin icazetine bağlı durumda. Örneğin Afganistan'da ABD ve İngiltere yenildiğinde, İngiltere, ABD'nin onayı olmaksızın vatandaşlarını oradan tahliye dahi edemedi. Bununla birlikte Boris Johnson iç politika anlamında da çok ciddi sorunlarla çevrelenmiş durumda. Örneğin skandal diye ifade edebileceğimiz, Londra'da devasa konaklar satın alan Rus oligarklarla yakın ilişkileri ortaya çıktı. Ama daha önemlisi belki de İngiltere halkını çok sert bir şekilde vuran yaşam maliyeti krizi. Boris Johnson bu gerçeklerden dikkati dağıtmak istiyor ve bunun için her türlü savaş çığırtkanlığını yapmakta da bir beis görmüyor. Bu anlamda düşünürsek, bir yandan Ukrayna'ya silah ve para akıtan Boris Johnson hükümeti, Ukraynalı mültecileri almakta son derece isteksiz. Bu bize İngiltere Hükümeti'nin öncelikleri hakkında bilmemiz gereken her şeyi söylüyor aslında.
 
Yaptırımlara değinmişken Rus edebiyatı, sanatı ve müziğine yönelik yasaklar da gündeme geldi, öyle ki Rus kedilerine dönük ayrımcılığa bile tanık olduk. Putin karşıtlığı ile dünya tarihine mal olmuş isimlere yönelik saldırı arasındaki bağı nasıl değerlendiriyorsunuz?  Dünyada eşi benzeri görülmemiş bu uygulama için savaş karşıtı bir uygulama diyebilir miyiz? Dostoyevski’yi yasaklamak savaşı durdurur mu?
 
Bu yaptırımlar kesinlikle saçma. Yani yaptırımlar milyarderlere yönelik olsaydı, bu milyarderlerin paralarına, yatlarına el konuyor olsaydı, derdik ki kimin umurunda. Oturup milyarderlere üzülecek halimiz yok. Ama yaptırımlar halka yönelik. Bankacılık sistemlerini kilitliyorlar. Şirketleri kapatıp insanları işsiz bırakıyorlar. Bütün bunlar bu savaşı başlatma kararı verenlerden çok sıradan Rus halkını etkiliyor. Rus karşıtı düşünce köpürtülüyor. Örneğin hafta sonları Rusça dersleri veren bir ilkokulda bu dersler durduruldu. Bu derslerin verilmesinin sebebi büyük olasılıkla o okulda Baltık devletlerinden ya da Rusya'dan gelen ailelerin çocuklarının olmasıydı. Şu anda bu derslere izin verilmiyor. Çaykovski çalan bir orkestra bundan sonra Çaykovski bestelerini kullanmayacaklarını açıkladı. İngiltere'de çok popüler bir dans programı var. Bu programda profesyonel Rus dansçıları da var. Bu dansçılara, Putin karşıtı söylemlerde bulunmazlarsa artık bu programda istenmedikleri söylendi. 
 
  Bu sürecin sonunda ortaya çıkacak şey nedir?
 
 
 kültür yalnızca Rusya devletine ait değil, tüm dünyaya ait. Bu 19. Yüzyıldaki Napolyon istilasıyla, 20. Yüzyıldaki Hitler istilasıyla ve Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki 1917 devrimiyle ilişkili. Rusya kültürü zaten savaş ve savaş karşıtlığı üzerinden şekillenmiş bir kültür.
 
Ortaya çıkacak tek şey ırkçılıktır. Yani hali hazırda zaten ırkçılık, ama burada sıradan Rus bireylere karşı örgütlenen bir ırkçılıkla karşı karşıyayız. Putin'in böyle bir adam olması Rus halkının suçu değil. Ağızlarını açtıkları zaman diyorlar ki Putin diktatördür. Putin diktatörse Rus halkını nasıl Putin'in verdiği kararlardan sorumlu tutabiliriz? Bütünüyle Rus kültürüne baktığımız zaman dünyaya muazzam bir kültür miras bırakıldığını görüyorum. Bu kültür yalnızca Rusya devletine ait değil, tüm dünyaya ait. Bu 19. Yüzyıldaki Napolyon istilasıyla, 20. Yüzyıldaki Hitler istilasıyla ve Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki 1917 devrimiyle ilişkili. Rusya kültürü zaten savaş ve savaş karşıtlığı üzerinden şekillenmiş bir kültür. Bu kültürün yasaklanması veya sansürlenmesi son derece gerici bir adım. Şunun da altını çizmekte fayda var, bu tür yaptırımlar Irak ve Afganistan işgalinde, ABD ve İngiltere'ye hiç uygulanmadı. Kimse Amerikan filmlerini izlemeyelim, İngiliz edebiyatını yakıp yıkalım, yerle yeksan edelim demedi. İngiltere'nin kabarık suç dosyasına bakıyorum, bu tip yaptırımlar İngiltere'ye hiç uygulanmadı. Ya da Amerika'ya. Zaten baktığınız zaman bu tuhaf yaptırımları uygulayanlar da ABD, İngiltere ve Avrupa ülkeleri. Dünyanın geri kalanında bu gibi yaptırımlardan söz edilmiyor bile. Buradaki ikiyüzlülüğü herkesin görebildiğini sanıyorum. Savaş suçlarından söz ediyorsak ki Putin'in savaş suçu işlediğine inanıyorum, neden Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi zaten bu tür durumlar için kurulmuş bir organa başvurmuyoruz? Şu anda kuşatmanın Orta Çağ taktiği olduğunu söylüyorlar. ABD Felluce'yi yıllarca kuşatma altında tuttu, üstüne bir de kimyasal silah sınıfında yer alan beyaz fosfor kullandı. Kuşatma taktiği o zaman Orta Çağ taktiği değil miydi? Bunu Rusya'nın yapması yanlışsa bizim hükümetlerimize neden ses edilmedi?
 
Rusya da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında savaş karşıtı eylemlilikler görüyoruz. Rusya içinde gerçekleşen eylemlerde binlerce kişi, savaş kararını kendi kendine veren Putin tarafından gözaltına alındı, şiddet gördü, tutuklandı. Yine pek çok Avrupa ülkesinde de halklar sokaklara çıktı. Halkların gücü, bu savaşı durdurmaya yeter mi? İnsanlar bu savaşı durdurmak için ne yapmalı? 
 
Ben kesinlikle yeteceğini düşünüyorum. Bu hızlı bir süreç değil. Çünkü böyle savaş durumlarında hükümetler, vatandaşlarından kendileriyle aynı fikirde olmasını, kendilerini desteklemesini talep eder. İngiltere'de biz bunu yaşadık. Savaşı Durdur İnisiyatifi olarak, savaş karşıtı bir hareket olarak İşçi Partisi'nden doğru da olmak üzere pek çok saldırıya maruz kaldık. Özellikle 11 Eylül sürecinde. Bize hain dediler, beşinci koloniciler dediler, Putin yanlısı dediler. Şimdi savaş karşıtı tarafa bakacak olursak, göreceksiniz ki kimse kimseye savaşı kınamayın, Rus işgalini kınamayın demedi. Demediği gibi bu işgali kınayan ilk kişiler oldu. Ama yine de kara koyun ilan edildik. Şu anda okullarda ulusal gün düzenliyorlar ve çocuklara Ukrayna bayrağı renklerinde giyinmelerini söyleyip okullarda para topluyorlar. Elbette Ukrayna'da mağdur olan halk için para toplanmasına karşı değilim. Ama bu hükümet zoruyla olmamalı. İnsanların da aslında, bu savaşın çok karmaşık nedenlerden kaynaklandığını fark ettiklerinde bunu göreceğine inanıyorum. Putin Ukrayna'yı işgal etmeye bir anda karar vermedi. Bunun gerisinde koca bir tarih yatıyor. Batılı güçlerin bu tarihin örülmesinde çok ciddi katkıları ve çıkarları var. Oysa halkların, Rusya haklarının, Ukrayna halklarının veya başka halkların bu savaştan hiçbir çıkarı yok. Bu savaş aksine dünyayı daha tehlikeli ve istikrarsız hale getiriyor. Yani bu fark edildiği takdirde halkların gücünün savaşları durdurmaya yeteceğini düşünüyorum. Rusların ayağa kalkıp dünyaya 'Hepimiz Putin'le aynı görüşte değiliz' dediği gibi, her birimizin kendi ülkelerinde, kendi hükümetlerine aynı şeyi ifade etmesi gerekiyor net bir şekilde. Bu savaşın her aşamasında aktif bir biçimde rol aldılar ve kendi ülkemin hükümeti adına söylüyorum, hala savaş tamtamlarını çalmaya, daha fazla müdahaleye kapı aralamaya devam ediyorlar. 
 
Yani toparlayacak olursak, insanların önce savaşın halklara hiçbir faydası olmadığını görmesi gerekiyor. Benim halkların gücüne inancım sonsuz. Çünkü bu tarih bilgisine sahibiz. Daha önce halkların gücü pek çok savaş durdurdu. Mesela geçtiğimiz günlerde Rus bir sözcü, Kırım Savaşı'nın Sırpların kurtuluşunda hatırı sayılır bir siyasi dönüşüme neden olduğunu söyledi. 1905'teki Rusya Japonya savaşının sonucunda 1905 devrimi gerçekleşti. Birinci Dünya Savaşı sonucunda 1917 devrimi gerçekleşti. Sonucunun ne olacağını tahmin etmek her ne kadar güç olsa da, bu savaşın sonucunda da büyük siyasi çalkantılar olacağını söylemek mümkün. Tıpkı Koronavirüs krizinde, ekonomik krizde olduğu gibi, sosyalistlerin, barış aktivistlerinin söylemesi gereken şudur: "Biz bu savaştaki dahlinden dolayı kendi hükümetimizi suçluyoruz. Rusya ile ilgili bize söylediklerini kabul etmiyoruz. Dünyayı iyiler ve kötüler diye muğlak kamplara ayırmalarına izin vermeyeceğiz. Dünya ezenler ve ezilenler olarak ikiye ayrılır. Rus halkı bizim düşmanımız değil. Rus halkı ve Ukrayna halkı da birbirine düşman değil." Her iki halk da bu savaşın sarsıcı sonuçlarını yaşıyor şu anda. Bizim düşmanımız halklar değil, bizim düşmanımız bu savaşları çıkaranlar, o silahları satanlar ve bizi sömürenler.
 
Erdoğan hükümetinin Suriye’de Kürtlere yönelik politikaları ile Putin'in Ukraynalılara yaptıkları birçok çevre tarafından benzetiliyor. Buradan hareketle Batı Ukrayna'ya destek verip barışçıl bir çözüm istediğini ifade ederken, neden Kürtlere yönelik politikalarda sessiz kalıyor?
 
 
 Haklı olarak soruyorsunuz, bu muamele Ukrayna'ya yapıldığında kabul edilemez bulunurken Kürtlere yapılınca nasıl kabul edilebilir bir muamele oluyor?
 
Bu çok önemli bir soru. Kürt sorunu, Erdoğan'ın Kürtlere yaptıkları çok önemli bir sorun. Kürtler Türkiye'de çok uzun bir zamandır baskıyla ve sistematik saldırılarla karşı karşıya, Erdoğan'dan da öncesine dayanan bir sorun bu. Türkiye'nin devlet aklı her zaman Kürtleri terörist olarak etiketlemiştir ve bu etiketleme de Avrupa Birliği ve Batılı ülkeler tarafından da benimsenmiştir. Çünkü Kürtler anadilleri için, fikir özgürlükleri için, kendi kaderlerini tayin hakkı için çok uzun bir zamandır mücadele ediyor. Haklı olarak soruyorsunuz, bu muamele Ukrayna'ya yapıldığında kabul edilemez bulunurken Kürtlere yapılınca nasıl kabul edilebilir bir muamele oluyor? Elbette ki değil. Kürtler için de değil, Filistinliler için de değil, pek çok benzer baskıyı gören halk için de değil. Bunu söylediğiniz zaman diyorlar ki, "Dur şimdi, şu anda biz Ukrayna'dan bahsediyoruz, konumuz o değil. Biz Ukrayna'yı konuşmak istiyoruz." Ve evet, onlar Ukrayna'yı konuşmak istiyorlar gerçekten de. Böylece dünyanın başka hiç bir yerinde trajediler yaşanmıyormuş, insanlar milliyetçilik ve devlet baskısı gibi durumlarla mücadele etmiyormuş gibi davranabiliyorlar böylelikle. Buradaki ikiyüzlülüğü ve çifte standardı göz ardı etmek mümkün değil. Bu nedenle bu sorunları sürekli gündemde tutmamız gerekiyor. Nedenine gelirsek, Erdoğan ve Türkiye, bir NATO üyesi ülke olarak, bu savaş tacirliğinin her aşamasında var ve görünen o ki, tüm savaş suçlarını görmezden gelmek için bu gerekçe yeterli oluyor. 
 
Göçler konusunda Avrupa’nın tutumu eleştiri konusu oldu. Örneğin, Orta Doğu’da Kürtlere yönelik çok sayıda saldırılar oldu. Milyonlarca insan yerinden edildi. En son Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelere Türkiye askeri olarak girdi. Batıdan bu duruma yönelik de ses çıkmadı. Ukrayna savaşı ile birlikte Avrupa'nın mülteci politikası mı değişti? 
 
Mültecilere edilen muamele gerçekten zamanımızın en büyük politik skandallarından birisi. Kürdistan'da, Suriye'de Libya'da, Afganistan'da, Irak'ta binlerce insan yerinden edildi. Tüm bu ülkelerin ortak özellikleri nedir? Bu ülkelerin ortak özelliği insanların teninin saçının gözünün rengi değil, bu ülkelerin ortak özelliği tamamının Batılı güçlerin müdahalelerine maruz kalan ülkeler olması. Batılı ülkelerin müdahaleleriyle içinde bulunulan durumun daha da kötüleşmesi sonucunda mülteci oldu bu insanlar. Bu müdahaleler için silahlara milyonlarca pound para harcandı fakat bu mültecilere insani bir yaşam kurmaya her nasılsa bu batılı güçlerin parası ve gücü yetmedi. Bu sonuç olarak devasa bir politik kriz haline geldi. Bunda Türkiye de mülteci hapishanesi olarak çok büyük rol oynadı. Bu mülteciler Türkiye'de tutuldu ki Avrupa'ya gelmesinler. Ve bunun karşılığında da Türkiye çok ciddi bir biçimde ödüllendirildi. Dediler ki bir milyon mülteciyi alamayız. Avrupa Birliği bölgesinde nüfus 500 milyon. Gerçekten mi bir milyon insanı sığdıramıyorsunuz? Şimdi diyorlar ki Ukrayna'dan iki milyon mülteci alabiliriz. Polonya bu süreçte bir milyon kişiyi kabul etti. Daha birkaç ay önce Belarus sınırında bu rakamın çok çok daha altında rakamlarda bekleyen mültecileri reddetti ve sınıra bir ordu yığdı. Bu anlamda, Avrupa Birliği ve İngiltere'de mülteci politikasının tepeden tırnağa ırkçı olduğunu ifade edebiliriz. Kendi sözleri ile ifade etmek gerekirse, Doğu Avrupa'dan gelen mülteciler bize benziyor. Sarı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenliler. Hal böyle olunca, göz rengi, saç rengi, ten rengi bize benzemeyen mültecilerin burada kabul edilmediğinin söylenmesi son derece doğal. 
 
Şu anda Ukrayna'dan gelen mültecileri kabul ediyorlar çünkü Avrupa'nın sıradan insanlarından gelen çok ciddi bir destek var. Milyonlarca insan para ve gıda bağışında bulunuyor. Mültecilere evlerini açıyorlar. Ve bu elbette ki harika bir şey. Ama şunun altını çizmek gerekiyor. Bu her savaştan kaçan mülteci için takınılması gereken bir tavır. Bizim düşman belirlediğimiz birinin savaşından kaçanlara kapılarımızı açarken, kendi ülkemizin çıkardığı savaşlardan kaçanları sınırlarda silahlarla itekleyemeyiz. Şu anda bile, Ukrayna'dan savaştan kaçan, Ukrayna'da okumakta olan siyah ve Asyalı insanların, Nijerya'dan, Hindistan'dan gelen insanların ırkçılığa maruz kaldığını biliyoruz. Ukraynalı mülteciler, İngiltere hükümeti tarafından olmasa da dünyada diğer mültecilere kıyasla bir parça daha kabul görüyorlar. Bu savaş bittiğinde, umarım çabucak biter, bu durumun değişmeye başlayacağını düşünüyorum. 'Bunca insanı koyacak yerimiz yok' gibi söylemler savaşın bitmesiyle beraber başlayacaktır. Londra'da zenginlerin yatırım amacıyla aldığı binlerce boş ev var. Mültecileri buralara yerleştirsenize. Yalnızca Ukraynalı mültecileri de değil. Kürdistan'dan, Suriye'den, Afganistan'dan gelen mültecileri de yerleştirecek kadar yer var aslında. Ama genel olarak değerlendirecek olursak, bu politika, Batı Avrupa gibi zengin ve gelişmiş bir toplumda kabul edilemez, korkunç ırkçı bir politika. Gerçekten utanç verici.
 
Batının bugün tüm sonuçlarıyla ortaya çıkan ikili tutumu ve ırkçılık, ayrımcılık, nefret kokan kimi uygulamaları, Facebook ve Instagram gibi platformların geçici olarak nefret söylemini serbest bırakması gibi, aynı zamanda Avrupa Birliği Sözleşmesi, Uluslararası evrensel hak ve hukuk sözleşmelerine aykırı değil mi? Avrupa kendi yazdığı değerlerle çelişmiyor mu? Yazdığı ve imzaladığı kanunları çiğnemiş olmuyor mu? 
 
Bunu inanın daha bu sabah duydum ve çok şaşırdım. Elbette bu bir ihlal. Bir grup insan için nefret dili kullanmak yasaksa, nasıl bir başka grup insan için, Ruslar için nefret söylemine izin verilebilir. Bir arkadaşım anlattı, kızı okulda Rusların artık Facebook, Instagram gibi portalları kullanmasının yasaklandığı duymuş. Küçücük kız annesine şunu sormuş, "Ama bu onların suçu değil ki, hükümetleri kötü davrandı diye niye Rus çocuklar Facebook'a giremesin?" Yani bunu bir çocuk bile düşünebiliyor. Bu amasız fakatsız insanları günah keçisi ilan etmektir. Irkçılığa teşvikin de en berbat halidir.
 
Bu savaşın nasıl sonuçlanacağı henüz belirsiz. Mevcut tabloya baktığınızda dünya düzeni nasıl değişecek, etkilenecek veya bizi ne bekliyor?
 
Bu savaşın sonunda çok büyük değişiklikler yaşanacağını düşünüyorum. Sizin de dediğiniz gibi, sonucun ne olacağını tam olarak kestirmek mümkün değil. Belki savaş geçici olarak durdurulabilir, umarım kalıcı olarak durdurulabilir, belki Rusya askerlerini geri çeker. Fakat, eğer bu şekilde sonlanmazsa bir çıkmaza girilecek ya da savaş durumu tırmandırılacak. Şu an için Rusya ufak ufak ilerlemeyi seçiyor. Henüz tüm kapasiteleriyle saldırmadılar. Henüz hava saldırıları gerçekleştirilmedi. Eğer kullanırlarsa, kasabalar ve şehirler havadan bombalanmaya başlarsa, mülteci sayısı kat be kat artacak. Açlık, sefalet, göç. Ve böyle bir durumda da savaş yayılacak. Yayılma derken, örneğin şu an bağımsız olan Baltık ülkelerinde, ki Sovyetler Birliği'nin bir parçasıydı, hala Rus azınlıklar var. Dolayısıyla burada bir çatışmalı durum potansiyeli var. Savaşın yayıldığı Rusya'nın ana bölümünden ayrı olan bir Rus yerleşim bölgesi olan Kaliningrad var ki müdahil olması son derece olası. Buradan Polonya'ya ve oradan da Polonya'nın batısına ve güneyine yayılması ihtimali var. Yani ortada durdurmamız gereken son derece vahim bir durum var. Çünkü bütün bunlar gerçekleşirse herkes buna müdahil olacak. Geçenlerde konuştuğum bir İtalyan kaynağım, bizim zaten parçalara ayrılmış bir Üçüncü Dünya Savaşı'nın içinde olduğumuzu söyledi. Bu son derece doğru. Bir yanda Çin'in yükselişi, Pasifik'te gerçekleşen ittifaklar. Kendimizi bir anda bir dünya savaşının içinde bulabiliriz. İkinci Dünya Savaşı'nda 60 milyon insan ölmüştü. Üçüncüsü daha da barbarca olacak. Daha fazla ölüm yaşanacak. Tüm bunların yanı sıra bir de nükleer imha tehdidi var. Düşünmesi bile insanı dehşete düşürüyor. Yani yalnızca bu savaşa karşı olmak yetmiyor, bu savaşı çıkaran emperyalist sistemin kendisine karşı mücadele etmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. 
 
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarıyla birlikte militarizmin işgalci, cinsiyetçi yüzü de bir kez daha açığa çıktı. Cinsiyetçiliğin savaş ortamlarında bu kadar yükselmesinin nedeni nedir? 
 
Bunun basit bir cevabı var aslında. Çoğu insanın bir insanı öldürmesi için uzun bir eğitimden geçmesi gerekiyor değil mi? Pek çok insanın, neyse ki, içgüdüleri arasında bir başka insanı öldürmek yoktur. Ve bu nedenle bir orduya katılırsanız, bu herhangi bir işe gitmek gibi değildir. Kendi yapmanız gereken şeylere bağışıklık kazanmanız gerekir. Bunu sağlamak ve haklı çıkarmak içinse militarizm ve ordu konsepti maçoizm ve erkeklik ile iç içe geçirilmiştir. Oysa kadın veya erkek sivil insanlar bu çatışmalı durumlarda korku hissederler. Militarizm karşındakini insan olarak düşünmeni engeller. Eğitimleri de bu şekildedir. Ancak böyle bir insanı rahatlıkla öldürebilirsin. Düşmanı insan olarak düşünmeyerek, kafanda canavarlaştırarak. Yani bu insanların karşılarındakiler yan komşuları olsaydı bunu yapamayacaklardı. Onu bir kişi olarak düşüneceklerdi. Savaşta savaşı yönetenler insanları insan olarak düşünmeyecek şekilde seni eğitir ve kendisi de öyle düşünür. Vietnam'ı düşünelim. Sana düşman olarak işaret edilen kişi bir anda terörist oluverir. Vietnam'da özgürlük savaşçılarını destekleyen halka da terörist dediler. Öldürülmeyi, tecavüz edilmeyi, katledilmeyi hakkettiğine inandırdılar. Keza, İkinci Dünya Savaşı'nda da aynı şekilde. Cinsiyetçilik de bunun çok önemli bir parçası. Zira, savaş karşıtı kadın, savaş karşıtı erkekten çok daha yüksek sayılarda. Kadınlar bu savaşlardan en çok etkilenen kişiler, Anne olarak, birey olarak. Zaten mültecilerin cinsiyet dağılımına da baktığınız zaman, mültecilerin çoğunun kadınlardan oluştuğunu görüyorsunuz. Tarih savaşa karşı durmuş kadınlarla doludur. Cinsiyetçiliğe meydan okuyan kadınlarla doludur. Eşitliğe, dayanışmaya dayalı bir topluma ihtiyacımız var, çatışmaya değil. Rojava'da yapılan tam olarak buydu. Bunun için savaşmak zorundayız, bize baskı yapanlara direnmek zorundayız. Bu mesajı Ukrayna'ya iletmek çok önemli. İçinde yaşadığımız topluma bir alternatif var, savaşa bir alternatif var ve o alternatifi örmek için mücadele etmemiz gerekiyor.
 
LINDSEY GERMAN KİMDİR? 
 
Lindsey German İngiltere'den solcu bir politik aktivist. Savaş karşıtı Britanyalı bir örgüt olan Savaşı Durdur Koalisyonu'nun kurucu üyelerinden. Daha önce bir süre Sosyalist İşçi Partisi üyesiydi. Ve halen Sosyalist Bakış dergisi merkez komitesinde, aynı zamanda dergi editörlerinden. German daha önce Londra Belediye Başkanlığı için ilk kez sol kanattan aday oldu. 2001'de, Afganistan ve daha sonra Irak'taki savaşa karşı çıkmak için kurulan Savaşı Durdur Koalisyonu'nun kuruluşunda yer alan German, Cinsiyet, sınıf ve sosyalizm, Balkanlar, milliyetçilik ve emperyalizm, Savaşı durdur: İngiltere'nin en büyük kitle hareketinin hikayesi, Bir asırlık savaş kadınların hayatlarını nasıl değiştirdi kitaplarının da arasında olduğu pek çok kitap yazdı.
 
MA / Gözde Çağrı Özköse

Diğer başlıklar

17/03/2022
14:44 Merkez Bankası faiz kararını açıkladı
14:28 Hazro'da Newroz: İmralı kapıları açılırsa barış gelir
14:11 23 kadının gözaltına alınmasına tepki: Şiddet uygulandı
14:10 Adliye önünde tutuklulara özgürlük çağrısı
14:02 Newroz çağrıları sürüyor
13:54 Gezi Davası’na çağrı: Direniş devam ediyor
13:39 Mersin'de ev baskınları
13:20 Gazeteci Kurnaz’a hapis istemi
12:54 Ege Newroz’a hazır
12:54 Öcalan’ın avukatlarının davasında ‘tanıklar’ dosyadaki ifadeleri reddetti
12:37 Avukatlar Öcalan ile görüşmek için başvuru yaptı
12:28 Diyarbakır'daki gözaltıların gerekçesi: 25 Kasım yürüyüşü
12:05 Gazeteci Kurşun’un davasında birleştirme kararı
12:01 Şenyaşar ailesi: Vali ve savcı insanlık suçuna ortak olmasın
11:57 HABER-SEN’den PTT’ye çağrı: Hukuksuzluktan vazgeç
11:32 TEV-DEM Eşbaşkanı: KDP-Türkiye görüşmesinde komplolar yenilendi
11:26 Serhat'ın ilk Newroz ateşi Erciş'te yakıldı: Binler alana sığmadı
11:16 Kimyasal silaha dair inceleme yapan İngiliz heyeti: Erdoğan yargılanmalı
11:13 AYM, HDP’li Güzel’in başvurusunu görüşecek
10:53 TEV-DEM’den çağrı: Efrin işgaline son verin
10:28 Barış Annesi Soylu'ya 6 yıl 3 ay hapis
10:03 Uludere Newroz’una çağrı: Rengimizle alanda olalım
09:58 Musa Anter Davası’nın zaman aşımına 6 ay kaldı: Ülkede katil ordusu geziyor
09:49 Kayyım Mehmet Sincar Parkı’nın adını değiştirdi
09:44 Kürdistani partilerden Newroz çağrısı: Şimdi birlik zamanı
09:42 Uluslararası kuruluşlara çağrı: Efrînli kadınların yaşadıklarını görün
09:42 İstanbul Kürt Film Festivali 28 filmle gösterime hazır
09:27 Av. Çakas: Cezaevinde seyahat dışında hiçbir hak engellenemez
09:24 Mültecilere zorunlu göç ‘seyreltme projesiyle’ sürüyor
09:22 HDK’den Newroz’a çağrı: Direnişi büyüterek kazanma zamanı
09:14 Urfa’da Newroz ateşiyle Öcalan’ın özgürlüğünü talep edecekler
09:08 Kadından Haber: Amaç basında feminist bakış açısı yaratmak
09:07 Gübre fiyatları 3 bin TL'den 13 bin TL’ye çıktı
09:05 Newroz öncesi yöresel kıyafetlere yoğun ilgi
09:04 Onlarca kişiyi tutuklatan gizli tanıklara ulaşılamadı!
09:04 Barzani-Erdoğan görüşmesi: Topyekun bir saldırı hazırlığı yapılıyor
09:03 Her Newroz’a tanıklık etti: Barış Öcalan’la mümkün
09:02 Tarihçi Bayrak: 2022 Newrozu 2013'ü aratmayacak
09:01 Kadifekale’den Gündoğdu’ya taşınan Newroz
09:00 17 MART 2022 GÜNDEMİ
08:34 Mersin’de eski Ülkü Ocakları Başkanı tutuklandı
16/03/2022
23:20 Kızıltepeli gençlerden Newroz çağrısı
21:55 İstanbul’un ilçelerinde Newroz kutlandı
21:43 Fed faiz kararını açıkladı
21:08 Kurtulan, muhalif medyaya yönelik baskıların araştırılmasını istedi
21:02 Dersim’de Newroz kutlaması
20:53 Koronadan 118 yeni vefat tespiti
20:51 Newroz’da katledilen Ömer Aydın’ın ailesine ziyaret
20:17 ‘Newroz ateşi tecridi yakacak’
19:47 Japonya’da 7.3 büyüklüğünde deprem
19:27 Diyarbakır’ın 4 ilçesinde Newroz kutlaması
19:25 Aydın'da ilk Newroz ateşi yükseldi
18:40 Antalya ve Osmaniye Newrozlarına izin çıktı
18:25 Sağlık emekçileri anısına ‘Pandemi Kahramanları Anıtı’
17:20 Tekirdağ Cezaevi’ndeki açlık grevi sona erdi
17:06 Kadına yönelik şiddete dair düzenleme Meclis’e sunuldu
17:05 Kadınlardan gözaltılara tepki: Derhal serbest bırakın
17:05 Mersin'de sağlıkçılardan ‘Beyaz Forum’
17:04 Newroz çalışmaları dur durak bilmiyor
16:35 İzmir Newroz’una izin çıktı
16:23 AKP’li Eronat’ın DBB’ye ‘belediyemiz’ demesine tepki: Halkın iradesini çaldınız
16:18 Van’daki Adalet Nöbeti 91’inci gününde
16:12 Silopi’de Newroz ateşi yakıldı
16:03 Adalet Nöbeti’ndeki aileler: Cezaevindeki baskılar son bulsun
15:58 Mazlum Ebdi ABD ve BM yetkilileriyle bir araya geldi
15:43 ‘Katliamlara uğramamak için birlik olmalıyız’
15:34 HDP’den ‘Demokrasi Krizinin Ekonomik Maliyeti’ raporu: Asıl sorun demokrasi
15:11 AKP’li Belediye Başkanı denetimi engellemek için emniyete başvurdu
15:06 Bakanlığın tazminat istediği zırhlı araç kazasında yargılamaya devam kararı
15:05 Muhalefet milletvekilleri hakkında 9 yeni fezleke
14:54 ‘Hak temelli bir sosyal hizmet istiyoruz’
14:52 Halepçe’de katledilenler anıldı: Halepçe’yi unutmayacağız
14:41 Mersin ve Hatay’da Newroz'a izin çıktı
14:37 Kamu Denetçiliği, Özkan için yapılan başvuruyu reddetti
14:29 Temelli: Üçüncü yolun yolcuları, Newroz’da buluşalım!
14:14 Tutuklular için ATK önünde eylem
14:08 Hepsijet çalışanları kazandı: Paket ücretleri arttırıldı
14:00 Ceyhan Newroz ateşini yaktı
13:47 İsmet Demir mezarı başında anıldı
13:36 HDP basın çalışanı Dağ’ın yargılandığı dava ertelendi
13:26 Şilan Çiçek Mardin’de defnedildi
13:15 Mahkeme’den Afşin C Santrali için durdurma kararı
13:00 Şırnak Newroz ateşini yaktı
12:49 KESK: Kadın yöneticilerimiz derhal serbest bırakılsın
12:30 İHD'den 8 Mart gözlem raporu
12:29 İHD’den Halepçe açıklaması: Kürt sorunu demokratik yollarla artık çözülsün
12:14 Diyarbakır’da 4 ilçede Newroz'a izin çıktı
12:03 HDP, Kemal Kurkut'u andı
11:50 AKP’li belediye 3 ayda 91 tarım arazisini sattı
11:44 Şenyaşar ailesi: Sessiz kalanlar kaybetmeye mahkumdur
11:40 Rusya-Ukrayna Savaşında müzakereler yol aldı
11:19 HDP Gençlik Meclis üyeleri serbest bırakıldı
11:03 Kulp'taki patlama davasında sanık sayısı arttı
11:02 ‘Sağlıkta dönüşüm programının tahribatları düzeltilmeli’
11:02 Kürdistani İttifak'tan Halepçe açıklaması: Ulusal birliğin inşası zaruridir
10:30 Kılıçdaroğlu'nun 'çözüm'ü Diyarbakır'ı ikna edemedi
10:29 Ulaşım zammını protesto eden öğrenciler serbest bırakıldı
10:28 Meteoroloji'den kar ve sağanak uyarısı
10:25 Sırrı Sakık: Halklar buluşabilirse çözemeyeceğimiz şey yok
10:16 Baluken: HDP ‘ölüm ve sıtma’ arasında tercihe zorlanacak parti değil
10:00 Diyarbakır görkemli Newroz’a hazırlanıyor
09:54 Rusya’ya yaptırımın ‘bumerang’ etkisi
09:53 Van’da gündem Newroz: Mesajı halk verecek
09:51 Kimyasal atıklar tehlike saçıyor: İnceleme yapılsın, kanal kapatılsın
09:44 Halepçe Katliamı'nın üzerinden 34 yıl geçti: Yeni Halepçe'ler ulusal birlikle önlenir
09:43 5 merkezin Newroz programı belli oldu
09:38 Gelecek ve DEVA'dan tutuklu yakınlarına destek: Yanlarında olmalıyız
09:33 Doğa talanına 8 günde 3 yasal düzenleme
09:20 Diyarbakır'da gözaltı operasyonu
09:19 Alınak: Güney Kürdistan Türkiye’nin sömürgesidir
09:16 İstanbul Newrozu’na çağrı: Yenikapı’ya milyonlar olarak akalım
09:15 ‘Tecrit toplumun tüm kesimlerine sirayet etti’
09:09 Serhildana dönüşen Newroz’ların tanıkları: Aynı ruhla Yenikapı’ya
09:08 İstasyon çalışanı: Benzin kuyruğunda beklemek daha kolay geliyor!
09:05 Direniş Newrozu'nun sembolü: Bişeng Anık
09:04 German: Ukrayna'ya silah aktaran İngiliz hükümeti mültecileri almakta isteksiz
09:02 Sanatçı Tan: Newroz coşkusu umutlandırıyor
09:01 Kürtler Dehak’lara karşı Kawa oldu
09:00 16 MART 2022 GÜNDEMİ
08:29 TBB’den Halepçe Katliamı açıklaması
08:13 Öğrenciler su kesintilerini protesto etti
15/03/2022
23:49 Rusya-Ukrayna müzakerelerinin 6'ncı turu yarın yapılacak
23:01 Mardin’de ulaşıma bir zam daha geldi
22:58 Suruç’ta geceyi Newroz ateşi aydınlattı
22:15 İstanbul’da Newroz coşkusu
22:03 Rusya, Avrupa Konseyi'nden ayrılma başvurusu yaptı
21:53 Ebdi: 12 Mart Serhildanı ve 15 Mart hareketi korku duvarlarını yıktı
21:22 Kürt siyasetçi Şerafettin Kaya toprağa verildi
21:19 HDP’li Güzel hakkındaki 3’üncü fezleke iade edildi
20:52 Siirt’in köylerinde ‘HDP’ye oy çıkmayacak’ tehdidi
20:43 Yazar Can:Tutukluların verdiği mücadele ‘Zindan edebiyatı’nı doğurdu
20:34 İstanbul’da gençlerden Newroz kutlaması
20:26 Zamları protesto eden öğrencilere gözaltı
20:14 Mersin’de ilk Newroz ateşini kadınlar yaktı
19:58 Urfa’da ekmeğe zam
19:55 Ukrayna'da bir gazeteci daha hayatını kaybetti
19:38 Koronadan 115 vefat, 24 bin 614 yeni vaka tespiti
19:02 Demokratik Öğrenci Meclisi’nden Halepçe Katliamı anması
18:26 Mardin’in köylerinde Newroz ateşi yükseldi
18:10 Diyarbakır’ın ilçelerinde Newroz kutlamaları
17:57 Rusya'dan Biden'a yaptırım
17:46 Mertcan Avcı'nın tahliyesine itiraz
17:42 58 yaşındaki tutuklu sevk edildi
17:30 Saçılık'ın '72 dil bizdedir' paylaşımına soruşturma
17:16 KESK VE TUHAD-FED’den Adalet Nöbeti’ne ziyaret
16:06 Tahliye edildikten 10 gün sonra yaşamını yitirdi
15:57 Ümraniye Katliamı davasının avukatı: Fail dosyayı kapatmak istiyor
15:49 Uzman çavuştan doktora şiddet
15:48 Zap Vadisi’nde Newroz ateşi
15:47 DİSK mitinginde işçiler kefen giyip tabut taşıdı