ANKARA - AKP’nin kimyasal silah kullanımında suçüstü yakalandığını belirten HDP Milletvekili Abdullah Koç, “AKP-MHP iktidarı artık kaybetmiştir” dedi.
Türkiye'nin kimyasal silah kullanımına ilişkin yaptığı açıklamalar ile iktidarın hedef haline getirdiği Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, açılan jet soruşturmayla gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Fincancı’nın tutuklanmasının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TTB ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ni (TMMOB) de hedef alarak, yargıya talimat verdi. Ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, TTB yönetiminin değişmesini talep eden bir davaname hazırladı.
Erdoğan’ın talimatının ardından Adalet Bakanlığı da harekete geçerek, TTB ve TMMOB’un yasal statüsünün değiştirilmesiyle ilgili hazırlıklara başladı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ağrı Milletvekili ve Meclis Adalet Komisyonu üyesi Abdullah Koç, Türkiye'nin kimyasal silah kullanımına ilişkin açıklamaları nedeniyle Fincancı’nın tutuklanması ile TTB ve TMMOB'un hedef alınmasını değerlendirdi.
Abdullah Koç
BOZDAĞ’IN YARGIYA MÜDAHALESİ
Fincancı’nın yaptığı açıklamalarının Anayasa’nın 25’inci maddesi ile düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna dikkat çeken Koç, ayrıca Türkiye’nin düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin olduğunu hatırlattı. Koç, bunun yanı sıra Anayasa Mahkemesi kararlarının olduğunu, buna rağmen Adalet Bakanı Bozdağ’ın yargıya müdahale ettiğini söyledi.
HERKES İKTİDARIN HEDEFİNDE
Koç, iktidarın demokratik kitle örgütlerine ve meslek örgütlerine müdahalelerinin ilk olmadığını, TTB'nin ve TMMOB'nin yasal statüsünün hedef alınmasının iktidarın ne kadar hukuk dışına çıktığının açık göstergesi olduğunun altını çizdi. Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunun emareleri çok fazla ve artık kurumlara saldırır hale geldiler. Bunun örneklerini geçmişte çok yaşadık, yakın tarihte barolara müdahale edildi, sendikalara müdahale edildi, bu iktidarın karşısında yer alabilecek hangi kurum varsa hedefte.”
‘AMAÇLARI TOPLUMU SİNDİRMEK’
Kimyasal silah kullanımının araştırılması gereken bir konu olduğunu ancak bunun yerine emek ve meslek örgütlerinin hedef alındığını söyleyen Koç, “AKP'nin şu anda 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki sürece dönme çabası var. Bir seçim sürecine gidiliyor, AKP'nin oyları eriyor. Toplumu cendere altına almak ve iktidarın bir aparatı haline gelen yargı eliyle toplum sindirilmeye çalışılıyor. Bu yönüyle baktığınız zaman, 1 Kasım öncesi yapılan kaotik bir ortam yaratma durumudur. AKP'nin bu şiddet politikalarıyla bir seçim kazanma muradının mümkün olmadığını görüyoruz” diye konuştu.
'AKP SUÇÜSTÜ YAKALANDI’
İktidarın kimyasal silah kullanımında suçüstü yakalandığını belirten Koç, “Görüntüler var, araştırılması gerekiyor. Bu durumun uluslararası sözleşmelere göre, insan hakları beyannamesine göre araştırılması gerekiyor. Ama AKP kendi iç hukukuna uymadığı gibi, uluslararası hukuka da uymuyor. Bunu dile getiren kim varsa, AKP iktidarının hedefi haline geliyor” diye belirtti.
GAZETECİLERE YÖNELİK BASKILAR
Kimyasal silah kullanımını dile getirenlerin de bunu haberleştiren gazetecilerin de iktidarın hedefinde olduğunu kaydeden Koç, “Ellerinde aparat haline gelen bir yargı söz konusu. Bu yargının da elini güçlendiren Terörle Mücadele Kanunu (TMK) var. İnsanların hürriyetleri kısıtlanıyor. Bunun son örneği Şebnem hocanın, JINNEWS ve Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirlerinin tutuklanması oldu. Tamamen susmuş bir toplum yaratılmak isteniyor” dedi.
MUHALEFETE SESLENDİ
Muhalefete seslenen Koç, şunları söyledi: “Muhalefetin mevcut olan bir kesimi de Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin yaratmış oldukları bu metaforun içine girmiş durumda. Bunların bu tavırları da Türkiye'ye çözüm getirebilecek bir yaklaşım değildir. Bir hukuksuzluk varsa, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırı bir durum varsa ve toplum bu şekilde cendere altına alınıyorsa, buna karşı muhalefetin de ses çıkarması gerekiyor. Can yakıcılığıyla karşımızda duran Kürt sorunu var. Bu Kürt sorunundan hangi parti uzak durursa, hangi parti 'ben dokunmayayım elimi yakar' mantığıyla yaklaşıyorsa, bu Türkiye'yi daha da çıkmaza götürecektir. Dolayısıyla Türkiye'nin en büyük sorunu olan Kürt sorunu, tüm sorunların ana kaynağıdır. Buna karşı duyarsız kalan, karşı duran hangi iktidar, muhalefet partisi olursa olsun, tarihin tozlu sayfalarında yerini bulacaktır. Herkesin bu insan hak ve hürriyetlerine, bu hukuksuzluklara karşı sesini yükseltmesi gerekiyor.”