DİYARBAKIR - SES Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, kimyasal silahların sadece insanları değil, su, toprak ve hava dahil tüm ekosistemin üzerinde ağır tahribatlar yarattığını ve bunlara karşı çıkmak gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin Irak Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 17 Nisan’dan bu yana sürdürdüğü savaşta şimdiye kadar 2 bin 467 kez kimyasal silah ve yasaklı bomba kullandığı ve bunun sonucunda da toplam 44 HPG’linin yaşamını yitirdiği açıklandı. Kimyasal silahların sadece insanların değil tüm canlı ve yaşamı etkilediğini hatırlatan KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, devletlerin mantığında insanlık, tarih, ekoloji ve topluluklara karşı yürütülen savaşlarla dolu olduğunu dile getirdi.
Şiyar Güldiken
SADDAM DA KULLANDI
İnsanlığı ve tarihi yok etme anlayışının, birçok silahın kullanımını da beraberinde getirdiğini belirten Güldiken, “Kimyasal silahların kullanımı dünyada insanlık suçudur. Geçmişten günümüze kadar dünya savaşlarına neden olmuştur. Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde kullanıldı. Kürtlerin üzerinde de denendi. Örneğin Saddam Hüseyin, Enfal ve Halepçe’de kullandı. Sonrasında da birçok kez kullanıldığına dair iddialarının olduğu ve bu iddiaların araştırılmasına yönelik taleplerin de birçok defa dile getirildiği, sonuçlarının da günümüzde halen ortaya çıkaramadığı gerçeklikler var” diye belirtti.
‘EKOSİSTEM ZARAR GÖRÜYOR’
Kimyasal silahların hava, su, toprak gibi tüm ekosistem üzerinde kalıcı sonuçlar bıraktığını vurgulayan Güldiken, uluslararası anlaşmalara aykırı olan kimyasal silahların Türkiye tarafından açığa kavuşturulmalı. Güldiken, sözlerine şöyle devam etti: “Kimyasal silahlar dünyanın neresinde kullanılırsa kullanılsın aslında aynı ya da benzer sonuçlara neden olur. Bunun önünü almak için Birleşmiş Milletler (BM) insanlığı koruma adına ve ekolojik doğayı korumak için birçok kez uluslararası sözleşmeler yapılmış ve neredeyse bütün ülkeler de bunun altına imza atmıştır. Biz bu silahları kullanmayacağız diye taahhüt etmiştir. Kimyasal silah kullanımı sadece o anla sınırlı kalmaz, aynı zamanda uzun yıllar etkisini sürdürüp, geleceği de yok etmeye yönelik sonuçlar doğurur. Bunun yakın örneklerini yine Kürt halkı yaşadı. Saddam Hüseyin, Enfal ve Halepçe’de kullandığı halen binlerce insanın yaralı olarak yaşamına devam etmek zorunda kaldığı ve oradaki ekolojinin de halen yeniden kendini var etmeye yönelik durumların olmadığı bir gerçeklikle karşı karşıyayız. O dönem ve sonrasında da kimyasal silahlara maruz kalmış bireylerin üremelerinde halen sorunların olduğu buna dair bulguların olduğunu biliyoruz. Bütün dünyanın bu kimyasal silahların kullanımını önlemesine yönelik sözleşmelerini yeniden gözden geçirmesi gerek. İnsanlık onuruna yaraşır bir şekilde sahip çıkması gerekir.”
‘İNSANLIK ONURU’
Cenevre Sözleşmesi’nin herkesi kapsayan bir sözleşme olduğunu hatırlatan Güldiken, “Bir ülkede yasaklı silahların kullanıldığına dair iddialarla karşılaştığında yapacağı ilk ve tek şey bağımsız heyetleri kimyasal silahların kullanıldığı bölgeye göndermektir. Bu uluslararası alanda bir prestij ve onur meselesidir. Kürdistan bölgelerinde kullanılan silahlar ve var olan savaş gerçeği yeni olan bir şey değildir. Kürdistan halklarının haklarının gasp edilmesi ve sınırlarının bölünmesi meselesi vardır. Bugün Kürt halkının coğrafyasına yapılan saldırı, sadece Kürt halkını kapsayan bir durum değildir. İnsanlığı, insanlık onurunu kapsayan bir meseledir” diye konuştu.
‘ÖNEMLİ OLAN KULLANIMINA ENGEL OLMAK’
Kimyasal silahlara karşı gaz maskesi gibi bazı koruyucu tedbirlerin olduğunu anımsatan Güldiken, “Kimyasal silahların birçok çeşidi var. Halepçe’de kullanılan gazın elma kokusunu andırdığı ve gözle görülen bir madde değildi. Kimyasal silahlardan korunmanın en koruyucu örneği silahların kullanımına engel olmaktır. Yoksa kullanıldıktan sonra ne yaparsan yap mutlaka bir hasar bırakır. İnsan kendini koruyan bir varlık olabilir fakat yasaklı silahların kullanımında ekolojik tahribat da yok oluyor. Koruyucu önleyici tedbirler alınmalı” dedi.