ANKARA - Kobanê Davası’nda söz alan HDP eski Eş Genel Başkanı FigenYüksekdağ, “Siyasi iktidar boğazına kadar bataklığa battı” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 20’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 18’inci duruşma periyodu, 8’inci oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görüldü. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri ve çok sayıda izleyici katıldı.
Sincan Kapalı Cezaevi’nde tutulan siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde tutulanlar ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
‘HER DAKİKASI HUKUKSUZLUK’
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, iktidarın siyasi darbesinin bir ayağının duruşma salonlarında devam ettiğini belirterek, “Örgüt üyeliği gerekçesiyle tutuklandım, 2015 yılında hakkımda üyelikten dava açılmıştı. Siyasi iktidar bizlere karşı bir karar aldığı için 2016 yılında tutuklandım. Bu dava siyasi darbe yapanların kurduğu kumpasın bir ürünüdür. Bunu her aşamasında görüyoruz, siyasi müdahalelerle sürecin nasıl yürütüldüğünü, hukukun ayaklar altına alındığını her celsede ayrıntıları ile anlatıyoruz. Bu davanın 7-8 Ekim olaylarıyla ilgili alakası yoktur, sizin de bu dava dosyada okunduğunuz kararlar gibi bizlerin azmettirici olarak isimlerimiz geçmiyor. Siyasi iktidar AİHM kararına karşı bunu tertiplediler. Bu siyasi darbe, hukukun ayaklar altına alınan yargılama sürecinde kamuoyu nezdinde mahkum olmuştur. Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Politik yargılama olarak üzerine kitaplar yazılacak bir dava süreci yaşıyoruz. Her dakikası hukuksuzlukla devam eden bir davadır” dedi.
‘GEREKİRSE 60 YIL DA YATARIZ’
3 Kasım ‘Susurluk Kazası’nın yıldönümüne de değinen Kışanak, “Susurluk’ta beli olmayan bir süreç yaşandı. Aradaki fark o zaman bu ülkede azda olsa şeklen hukuk devleti olma ilkeleri ayakta olduğu için Susurluk Kazası’ndan 17 gün sonra Meclis’te araştırma komisyonu kuruldu. JİTEM’in cinayetleri nasıl işlediğini, kumpasların kurulduğunu, faili meçhul cinayetlerini azda olsa görebilmiştik. Çok demokrasi aşığı AKP hükümetinin marifetiyle zaman aşımına uğratılan Kürt halkının çınarı Apê Musa’nın nasıl katledildiği o raporlarda ortaya çıkmıştı. Demokrasiye çok aşık olan bu iktidar açığa çıkan gerçeklerin üstünü örten bir iktidarla karşı karşıyayız. 15 Temmuz bahane edilerek, derin devletin kodlarıyla bir ittifak kurdu. Bu dava da o ittifakın bir ürünüdür. Yeni bir Susurluk Davası ile karşı karşıyayız. Bir gün olsun bunlar karşısında ‘ah demedik’ bu darbeyi yapanlara, ‘ah demedik demeyeceğiz’ 6 yıldır onurumuzla yatıyoruz, gerekirse 60 yılda yatarız. Onurumuz için yaşıyoruz, bizi buraya koyanlara dert olsun” ifadelerini kullandı.
‘DİRENMEYE DEVAM’
Kışanak, şöyle devam etti: “Bu darbeyi yapanlar, Diyarbakır’a giderek, Diyarbakır Cezaevi’ni kültür alanına dönüştüreceğini söyledi. Benimde ağır işkenceler yaşadığım yeri gezdiler, orda Kültür Bakanı dedi ki ‘hatalardan ders çıkarmak lazım’ ama bunlar hatalardan ders almaz. O zaman direnmeye devam. 12 Eylül faşizm ile yüzleşmek istiyorlarsa, orayı müze yapmak istiyorlarsa, önce Edirne, Kocaeli ve Kobanê davasıyla yüzleşecekler. Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanlık suçu ile toplum onu toplumsal hafızasını almıştı, kimse bunun üstüne şov yapıp, oy devşirmesinler. Bununla yüzleşmek istiyorlarsa, o zaman demokratikleşmeyi esas alsınlar. Sonra siyasi darbelerle, Diyarbakır Cezaevi ile yüzleşirler.
DİMDİK AYAKTAYIM
Bilgisayar çıktığından beri mertlik de bozuldu. Mütalaa kopyala-yapıştır yapılıyor zaten. Benim, Malatya'da ‘örgüt üyeliğine’ dair bir davam var, orada 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili bir şey var mı? Yok. O yüzden söyleyecek bir şey yok, siz hukuksuzluklarınıza devam edin bizde direnmeye. Ortada iddianame yok, bu iktidar belediyeye müfettiş gönderdi, bir şey bulamadılar, o yüzden buna ‘terörle bir şey bulun’ demişler. Savcı utanmadan iddianame yapmış bunu. Bütün bunlar, Türkiye’nin hukuk ayıbıdır. Biz mücadelemiz ve direnişimizle temizleteceğiz. Bunlara başa çıkacak, gücümüz, moralimiz var. Özgürlüğümüzü elimizden almış olabilirsiniz, yakınlarımızla vedalaşma hakkımızı elimizden alabilirsiniz ama direncimizi asla. Esaret sürecinde, 6 yakınımı kaybettim, bu vahşetle bu zulümle mücadele ederek ayakta olunur. Ben dimdik ayaktayım, mücadele edeceğim, bu kumpası kuranlara dert olsun.”
‘TÜRKİYE TARİHİNDE DERS OLARAK VERİLECEK’
HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, bu hukuksuzlukların, zorbalığın sona ermesi için mücadele ettiklerini dile getirerek, “Çok köklü bir gelenekten gelen mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu yol mahkeme salonlarından da gelip geçiyor. Geriye sizin bu zamana kadar uyguladığınız hukuksuzluklar kalacak, Kobanê davasında uygulanan zulüm kalacak. Türkiye tarihinde ders olsun diye gösterilecek. 4 Kasım darbesinde bu görüntüleri yeniden görmek istemezdik. Ama yaşadıklarımız hiç de geçmişte kalmış şeyler değil. Evlerimizin kapıları kırılarak, seçilmişlere kelepçe takılarak nasıl rehin alındıysak, bugün mahkeme salonlarında da aynı şeye maruz kaldık. SEGBİS odalarında bize bu manzarayı izletenler, 4 Kasım darbesi ile karşı karşıya bırakıyor bizi” ifadelerini kullandı.
‘KAÇIRILARAK REHİN ALINDIK’
Yüksekdağ, şöyle devam etti: “6 yıl önce bir siyasi darbe gerçekleştirdi, halkın belediyelerine kayyım atandı, o yetmedi bir kere daha kazandık, bir kere daha kayyım atandı. 6 yıl önce seçilmiş milletvekilleri, belediye meclis üyeleri, evlerimizden, görev alanlarımızdan kaçırıldık ve rehin alındık. Siyasi darbenin hesabını vermemek için siyasi iktidar elinden gelen her şeyi yaptı. Yargıyı hesap vermemek için kullandı. Yargıyı bize karşı bir silah olarak kullandı. Türkiye tarihinde bu kadar yargıyı dizayn edilmiş bir dönem yoktur. Kurumsallık dönemlerde böyle bir yargı pratiği ile karşı karşıya kalmazdınız. En katı faşizmin hakim olduğu dönemlerde, yargıyı bu kadar silaha dönüştüren bir durum yok. AKP ve MHP hükümdarlığını ilan edip kazık çaktığını sanana kadar. Halkın iradesine karşı yaptıklarının hesabını vermemek için yargıya darbe yaptılar. Her yeri darbeci zihniyetle kuşatılmış, bunu iktidarlarını taşımak için yaptılar ama kendi darbeciliklerinin konuşulmaması için yaptılar.
DARBENİN SİYASİ AYAĞI NEREDE?
15 Temmuz’da bir darbe oldu, birileri konuşuyor mu? Bu darbenin siyasi ayağını bulamadınız mı diye soruyorlar. Bu darbenin siyasi ayağı yok, okyanusun ötesinden gelmişler, komplike bir darbe teşebbüsünden bulunmuşlar. Yıllardır halka bunu yutturmaya çalışıyorlar. Bu darbeyi ele geçirdiklerini gizlemeye çalışıyorlar, bu memlekette hükümeti devirmeye teşebbüs eden bir isim yok. Bürokraside siyasette yer alan kimler var cezaevinde. Kimse yok çünkü her biri sarayın yamacında. 15 Temmuz darbesi yaşandığında, bir siyasi isim ‘bir hareketlenme var’ diyorlardı. Bu ikna olayı sadece darbecilerle ilgili değil, önceden her şey yapılmış, planlar kurulmuş. Kimisiyle beraber çalışmaya devam etmişler, suçlu ilan edilecek bir kesimi de ayırmışlar. Bu darbecinin suçluları 7 yıldır hesap vermiyor. Darbe sürecinde AKP-MHP bir anlaşma yaptı, ondan sonraki süreçte asıl darbecilerin, anayasayı ortadan kaldırmak isteyenleri hiçbiri mahkeme soruşturmadı. Konuşanın üstüne saldırdılar, cezaevine attılar.
İKTİDAR BOĞAZINA KADAR BATMIŞ
Bu suçlarını gizlemek için demokratik siyasete darbe yaptılar. Meclis’te konuşan tek parti HDP. Muhalefet dik bir duruş sergilemedi, korkmayan tek parti vardı o da HDP. Bizleri de siyasi tasfiye operasyonuyla etkisiz hale getirmenin yoluna baktılar. 7’nci yıl oldu tutukluyuz, halan tutuklu yargılanıyoruz. O ceza kararları veren mahkemeler hesap verecek bugün değilse yarın. Buradayız, yok olmadığımız gibi bunun hesabını soracağız, daha fazla büyüyeceğiz. Bu iktidar kendisini çok kudretli sanıyor, hikmetlerinden sual olunmaz sanıyorlar ama tarih karşısında ‘zırnık’ bile değiller. Aradan 6 yıl geçti, bize zulüm ettiniz, elinize ne geçti. 6 yıl boyunca cezaevinde yaşadığım iç huzuru sizin diken üstünde durmanızla değişmem. Boğazına kadar bataklığa batmış ama dik durmak zorunda bu siyasi iktidarın duruşu da budur. Güya dik duruyorlar ama boğazlarına kadar bataklığa batmışlar dik durmazlarsa batacaklar o yüzden.
MAHKEMELER SADECE BİZİMLE İLGİLENİYOR
Bunlar karşısında boyun eğilmedi, sokaklarda, meydanlarda, seçim sürecinde gösterdiğiniz direngenlikle aşılacaktır. Bugün mahkemeniz, hukuku ilgilendiren, ilgilendirmeyen şeylerden söz ediyor. Bizim savunma sürelerimizi kısıtlama amacıyla sarf edilen sözler bunlar. Bu memlekete hukuku ilgilendiren binlerce rezalet olurken, cübbelerinizi ciddiye almamızı beklemeyin. Bu ülke adalet olarak batmış. Binlerce suç ve suçlu mahkemelerden azade kendi varlığını koruyor. Çünkü mahkemeler sadece bizimle ilgileniyor. Uyarılarınızı dikkate almamızı beklemeyin, sarf ettiğiniz bu lafların mahkeme olarak saygınlığını zedelemekten başka bir işe yaramıyor. Savunma ile ilgili ilgisiz cümleleri neye göre ayırıyorsunuz. Bizim tutukluluğumuz ile ilgili olmayan tek şey bu dosyalardır. Bir buçuk milyon sayfayı aştı, içerisine dahil ettiğiniz dosyalar bizimle ilgili mi? Bunu kabul etmemizi mi bekliyorsunuz. 2 milyon sayfa bu davayla nasıl ilgiliyse, dünyanın bingbenk patlamasıyla o kadar ilgili. Siz bize sistematik olarak kötü muamele yapıyorsunuz.
SAVUNMA SÜRESİNİN KISITLANMASINI KABUL ETMİYORUZ
Neresinden bakarsak bakalım, bağ kuramayacağımız şeylerle bağ kurmamızı istiyorsunuz. Siz nasıl kurdunuz bu bağları, bunları bize de söylemiyorsunuz? Olacak şeyler mi bunlar. O kürsüye çıktığınız zaman, bu kadar gerçek dışı bakamazsınız. Arkadaşlarımız gayet gerçekçi savunma yapıyor, yoksa mekanınızda bu dosyayı nasıl istiyorlarsa, öyle bitireceksiniz. Savunma süresinin kısıtlanmaması kabul edilemez. Savunmanın, mahkemenin ve yargılamaya müdahale var, aceleniz var. Biz size bir ay savunma yapacağım diye dayatmadık, tavrımız tutumuz çok normal. Anormal davranan sizsiniz. Savuma sürecinin sağlıklı yürütülebilmesi için bizim savunma hakkına sahip olmamız lazım bunu unutmayın. Sanık olarak yargıladığınız insanlar, baskı altında kalmadan savunma hakkı varsa, bu davanın sonuçta hangi meşru kararı vereceksiniz. Karar meşru olmaz, arkadaşlarımızın savunmalarına sürekli müdahale ediyorsunuz.”
‘AZMETTİRİCİLERİ BİZDE DEĞİL YANINIZDA ARAYIN’
Avukatlara dönük saldırıların yeni olmadığını dile getiren Yüksekdağ, Kobanê Davası’nı savunan bir avukatın gözaltına alınmak istediğini kaydetti. Yüksekdağ, “Bunların her birisi HDP’ye dönük saldırıların devamıdır. Bunların her birisi 4 Kasım darbesinin kanıtıdır. Bunları da sizin ellerinizle gerçekleştiriyorlar. Avukatlarımızın güvenli çalışması noktasında karar verin. Deniz Poyraz’ı katleden cani, HDP’ye laf etti. O cani bunun nedeni de açıkladı. HDP’nin kapatma davasında yer alıyor dedi. Denizimizi katleden o cani, HDP kapatma davası iddianamesi ile cezadan muaf tutulmak istendiğini talep etti. Bunun karşısında mahkeme avukatlarımızı dışarıya çıkarttı, gaz sıktı. Bugün bu iddianameyi gören bize kurşun olarak dönüyor. Avukatlarımızın saldırıya uğraması olarak geliyor, azmettirici mi arıyorsunuz uzağa gitmeyin. Oturduğunuz yere bakın, HDP kapatma davası iddianamesi Meclis’in üçüncü partisi saldırı haline getiriliyor. Bizler bu yüzden hala saldırı altındayız, Deniz Poyraz bu yüzden katledildi. Bizlere karşı azmettirici sağlanılıyor. Bizim başımıza gelecek bir şeyde sorumlu sizlersiniz. Sizlere bu rahatlığı verenin kimler olduğunu biliyoruz, bu sorumsuzluk bize yönelik sistematik saldırı tavrı çok büyük bir sorumluluğun ortada durduğunu gösteriyor. Bizim sorumluluğumuz değil diyorsanız sorumluluğunuzu artmıştır” şeklinde konuştu.
Duruşma beyanlarla devam ediyor.