ANKARA - Kobanê Davası’nda iktidarın yarattığı hukuk düzeniyle karşı karşıya olduklarını belirten avukatlar, mahkeme heyetinin dosya takibini imkansız hale getirdiğini söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyeleri ve avukatlar, Kobanê Davası’na ilişkin basın toplantısı düzenledi. HDP Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıya, komisyon üyeleri ve Kobanê Davası avukatları katıldı.
'HUKUKA AYKIRILIK TARİHE NOT DÜŞTÜ'
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan, davanın 18’inci duruşmasının sona erdiğini, Bircan Yorulmaz ve Mesut Bağcık’ın tahliye edildiğini belirterek, “Müvekkillerimiz cezaevinden bırakıldıktan sonra haberdar olduk. Müvekkillerimiz bize ulaşmak için telefon ve araç arayışına girmiştir. Müvekkillerin savunmalarının alındığı gerekçesiyle tahliye kararı verildiğini öğrendik. Bu kararın tüm müvekkillerimiz için verilmesi hukuki bir gerekliliktir. Yeni bir durum değişikliği olmadığı için müvekkillerimiz bu kadar uzun tutuklama ile karşı karşıya. Bu ayrı bir hukuka aykırılık olarak tarihe not düşmüş oldu” şeklinde konuştu.
Özdoğan, “4 Kasım Siyasi Darbe”nin yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, Kobanê Davası’nın da bu sürecin devamı olduğunu söyledi. Özdoğan, AKP’nin iktidarını sürdürme ve Türkiye’de otoriter rejimi tüm araçlarıyla kurma sürecine tanıklık ettiklerini dile getirerek, bu nedenle davanın 4 Kasım siyasi darbesinden bağımsız ele alınamayacağını kaydetti.
'DAVA TOPLUMDAN KAÇIRILIYOR'
Dava avukatlarından avukat Cemile Turhallı Balsak, mahkemenin tahliye kararlarında dahi tavrını ortaya koyduğunu belirterek, “Bu dava Ocak 2021 itibariyle kovuşturmasına başlamıştı. Yargılamalar, duruşmalar ise nisan ayında başladı. Siyasetçilerin beyanları alınmaya başlanmıştır. En son duruşma periyodunda 38 celse yapıldı. Mahkeme Eylül 2021 tarihinden beridir her ay iki hafta aralıksız duruşma yapmaktadır. Neredeyse 300 oturumu aşacak şekilde bu yargılama bu aşamaya geldi. Şu an için 18 kişi tutuklu bulunuyor. Bu sabah itibariyle iki müvekkillerimiz tahliye edildi. Bu davada duruşmalar toplumdan kaçılarak ve yargılamanın aleniliğine aykırı bir şekilde Sincan Cezaevi Kampüsünde yüzlerce kolluğun olduğu bir salonda sürdürülüyor” ifadelerini kullandı.
Balsak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu dava esas olarak HDP MYK’sını attığı bir tweti sonrasında açılan bir soruşturmayla başladı. Esas olarak 2911 sayılı kanuna muhalefet ile başlayan soruşturma her nasılsa 6 yıl sonra siyasetçilerin tutuklandığı bir yargılama sürecine dönüştü. Ne oldu da 2911’den TCK 302’inci maddesine kadar TCK’da bir ağır ceza bırakılmadan iddianame tanzim edildi. 4 Kasım siyasi darbesiyle bunun çok yakından bir ilgisi var, bunun farkındayız. Soruşturma 2911’le devam ederken, Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi beklenirken, TCK 302’ye dönüştürüldü, gizlilik kararı alındı. Çok sonra çarpıtılan delillerle, bu delillerin büyük çoğunluğunu gizli tanıklar oluşturdu, en son da biliyorsunuz ki çok sayıda siyasetçi tutuklandı. İddianameyle beraber süregelen ve tutuklulukları devam eden bir kovuşturmalarla karşı karşıyayız.
KUMPAS DAVASI HER DURUŞMADA İFŞA OLUYOR
Siyasetçiler bu davayı ‘Hesap sorulmayan ve toplumdan kaçırılan bir hakikat’ olarak ifade ettiler. Bu yargı provokasyonunun sonucu olarak oluşturulan bir dava olduğunu her duruşmada ifade ettiler. Mahkeme, böyle bir dava karşısında, bu davanın esas amacının, siyasi saiklerle hareket edecek şekilde bir kovuşturma yürüyor. Kumpas davası diyoruz. Her duruşmada ifşa oluyor. Bu ifşanın da getirdiği huzursuzluk mahkemeyi de bir bütün olarak bir öfkeye bir saldırganlığa yeni yeni delil toplama arayışına itiyor. Yargılama faaliyeti yürütmüyor. Delil toplamaya çalışıyor. Soruşturma aşamasında toplanmayan delileri bir nevi bir yargılama makamı olarak dosyaya giren sayısız evraklardan görmüş oluyoruz.
AVUKAT VE SİYASETÇİLERE SALDIRI
Dolayısıyla yargılama makamının bu gizli ajandayı sürdürmekte kararlı olduğunu görüyoruz. Her defasında yeni deliller ortaya çıkardığı söyleniyor. Şapkadan tavşan çıkartılır gibi deliler çıkartılıyor ama her duruşmada bu deliler çürütüldükten sonra mahkeme heyeti keyfi davranarak milli linç öfkesiyle müvekillerimize ve biz avukatlara saldırmaktan hakaret etmekten çekinmiyor. Bütün dava boyunca müvekillerimiz ve siyasetçiler bu davanın bir kumpas davası olduğunu ısrarlı bir şekilde anlatmaya ifşa etmeye ve kamuoyuna karşı bu hakikati yüzleştirmeye çalışacak beyanlarda da bulunuyorlar. Bundan da vazgeçmiyorlar. Mahkeme heyetinin son aşamada ifade veren sorgu veren müvekillerimize yönelik olan keyfi pervasız, pişkince soruları hakikaten bu davanın gizli saikini de ifşa ediyor, ortaya koyuyor. Hatırlarsanız ilk duruşmalar başladığında sorguları yapılan müvekillerimize mahkeme heyeti tarafından bizzat mahkeme başkanı olan Bahtiyar Çolak ve sonrasında başka bir soruşturmadan dolayı ev hapsinde. Çete faaliyetlerinden dolayı yargılanıyor. Her ne kadar sonraki üye başka olarak atanmış olsa da aslında yargılamadaki tutum aynen devam ediyor.
İKTİDARIN YARATTIĞI HUKUK DÜZENİ
HDP Hukuk Komisyonu üyesi ve dava avukatlarından Sipan Cizreli, soruşturmanın başlangıcı ve kovuşturmanın her aşamasında iktidar ve yargının kendi eliyle yarattığı ve hiçbir yerde örneği olmayan bir hukuk düzeni ile karşı karşıya olduklarını belirterek, “Söz konusu yargılamanın HDP ve HDP’li siyasetçilere yönelik ısmarlama bir dava ve bir kumpas olduğunu bu duruşma periyodunda da yaşanan birçok keyfi uygulama ile görmüş olduk. Bir buçuk yılı aşkın süredir devam eden kumpas davasının dün itibariyle 39. celsesini geride bıraktık. Geçtiğimiz 38 celse olduğu gibi, bu celse de hukuken tümüyle çöküş yaşandığı bir noktadayız” dedi.
MAHKEMENİN HUKUKSUZLUKLARI
Son duruşmada yaşanan hukuksuzluklara değinen Cizreli, “Mahkeme heyetinin 26. celsenin sonunda vermiş olduğu 43 no’lu ara kararı, bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum. 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, söz konusu ara karar ile savunma yapmamış olan, yargılanan siyasetçilerin savunma süresini müdafi dahil bir gün ile sınırlandırmıştı. Bizler bu kararın dosyayı bir an önce karara çıkarma motivasyonu ve çabası ile verildiğinin farkındayız. Mahkeme heyeti, davayı hızlandırma adına tüm hukuk ilkelerini geride bırakmış durumda. Savunma hakkını aleni olarak ihlal eden bu kararda mahkeme heyetinin ne kadar ısrarcı olduğunu periyot başında savunmasına başlayan Kürt siyasetçi Aynur Aşan üzerinde kurmaya çalıştığı baskı ile bir kez daha görmüş olduk” diye belirtti.
'SİYASİ İNTİKAM İDDİANAMESİ'
Cizreli, 24 Ekim’de siyasetçi Aynur Aşan’ın savunma yaptığı duruşmaya değinerek, “Siyasi intikam saikiyle hazırlanmış olan 3530 sayfalık bir iddianame ve sadece Kürt siyasetçi kimliğinden kaynaklı 38 kez ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanan Aynur Aşan, en temel hakkı olan anadili Kürtçe ile, hazırlanan kumpas iddianamesinin temelini oluşturan siyasi emelleri çürütecek bir savunma yapmak istedi. Savunma süresinin yarısı tercüme ile geçmesine rağmen 25 Ekim Salı günü mahkeme heyeti tarafından ‘İddianame, fiil ve faile ilişkin olmayan ekoloji, hayvan alemi, ahlak gibi konulara giriyorsunuz. Suçlamalara dönük savunmanıza devam edin’ şeklindeki gayri ciddi yaklaşımlar ile Aynur Aşan’ın savunması engellenmek istendi. Savunmasına periyodun diğer günlerinde de devam etmek isteyen Aynur Aşan mahkeme heyeti tarafından sıklıkla uyarılarak baskı altına alındı. En nihayetinde de savunmasını hazırlamış olduğu şekliyle tamamlamayan Aynur Aşan, periyodun ikinci haftasının ilk günü savunmasını bitirmek zorunda kaldı. Kanunda ve hukukta savunma süresinin kısıtlanmasına yönelik bir karar veya düzenleme olmamasına rağmen mahkeme heyeti tarafından Aynur Aşan’ın savunmasını savunma hakkı kapsamı doğrultusunda rahat bir biçimde yapması engellendi. Savunma hakkı ihlal edilerek, şeklen ve usulen bir sorgu işlemi yapılmış oldu. Savunmanın ardından heyet başkanı tarafından siyasetçi Aynur Aşan’a sorgu adı altında gayri ciddi soruların yöneltilmiş olması da bu yargılamanın nasıl bir niyet ile yapıldığını bir kez daha gözler önüne sermekte” diye konuştu.
'TANIK' POLİSLE TASLAK HAZIRLADI
Önce gizli, daha sonra açık olarak dosyada yer alan Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun beyanlarına dikkat çeken Cizreli, şunları söyledi: “Merdan Rüştü Ovalıoğlu kolluk ifadesi için de şunları söylemişti: İfademi alan polisle birlikte bir taslak hazırladık, sonra bu taslak üzerinde düzeltmeler yaptık. Kollukta üzerine saatler çalışılarak, redakte edilerek hazırlanan beyanların, mahkeme huzurunda verilen beyanlar ile birbirini hiçbir şekilde tutmadığını görmüş olduk. Mahkeme heyetinin tabiri caiz ise çok güvendiği tanığa ilişkin çelişkilerin ortaya konmasının ardından her sıkıştığında olduğu gibi heyet başkanın saldırgan tavırları ile karşı karşıya kaldık. Aynur Aşan müdafi olarak söz kurmak isteyen meslektaşımız Cemile Turhallı Balsak’a ceza yargılamasında vekalet ilişkisi zorunlu olmamasına rağmen vekaleti olup olmadığı soruldu. Ardından ‘bugün birinin müdafisisiniz yarın başka bir sanığın, sürekli değişiyor kimin avukatı olduğunuz’ gibi söylemler ile karşılaştık. Aynur Aşan’a ise ‘Cemile Turhalı Balsak sizin avukatınız mı?’ diye sordu. Daha önce defalarca birçok meslektaşımız tarafından her yargılanan siyasetçi müdafi olarak söz kurulmasına rağmen bu sefer heyet başkanın böylesi agresif bir tavır takınmasının tek sebebi dosyada delil olarak nitelendirebilecekleri tek tanık ifadesinin çürütülmüş ve yaratılan atmosferi ortadan kaldırmaya çalışmak de olması. Buna rağmen dün sona eren periyoda ilişkin ara kararlara baktığımızda tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun beyanlarının hala tutuk deva gerekçesi yapılıyor olması akıl almaz bir durum.”
MAHKEME HEYETİNİN TALİMATIYLA ENGELLEME
Duruşmanın son oturumunda İzmir Barosu Genel Kurulu’nda yapmış olduğu konuşma nedeniyle hedef gösterilerek gözaltına alınan ve Kobani Davası’nda yargılanan siyasetçilerinin müdafiliğini yapan Aryen Turan’ın serbest bırakılması talebiyle yapılmak istenen açıklamanın “mahkeme heyetinin talimatı” gerekçesiyle engellendiğini aktaran Cizreli, “Meslektaşımız ile dayanışmak için açıklama metnini duruşma esnasında söz alarak tutanaklara geçmek istedik. Nitekim Aryen Turan’ın hedef gösterilmesinin sebeplerinden biri de Kobani Kumpas davasında da avukatlık yapmış olması. Fakat heyet başkanı tarafından açıklama metnini okumak isteyen meslektaşımızın önce mikrofonu kapatıldı, ardından kolluğa avukatların salondan çıkarılması yönünde talimat verildi. Bu esnada ise mahkeme heyeti ara vererek duruşma salonunu terk etti. Kanunen duruşma düzenini sağlamakla ile sorumlu mahkeme başkanı ve heyet duruşma salonunu kolluğa bıraktı. Biz avukatlar polis tarafından duruşma salonundan çıkarılmaya çalışılırken, yargılanan siyasetçiler ise jandarma tarafından zorla götürülmeye çalışıldı. Yargı makamlarınca yapılmadığı ortada” dedi.
'DOSYANIN TAKİBİ İMKANSIZLAŞTIRILIYOR'
Cizreli, şöyle devam etti: “Her ayın iki haftası devam eden yargılamada dosyaya çokça belgenin girmesi, bunların bizlere ve siyasetçilere önceden verilmemesi, böylesi bir yargılama periyodunda dosya içerini takip etmeyi imkansız hale getiriyor. Bu haliyle de savunma hakkının ihlal edildiği ve her aşamasında hukuksuzluk ile karşılaştığımız yargılamada katılım önemli olduğunun altını çiziyoruz. Bir kez daha tüm meslektaşlarımızı ve demokratik kamuoyunu kumpas davasını takip etmek amacıyla duruşmaya katılmaya çağırıyoruz.”