RIHA - İmralı Cezaevi’ndeki müvekkilleri ile görüştürülmedikleri için Riha Barosu’na başvuran ÖHD Riha Şubesi Eşbaşkanı avukat İbrahim Halil Öyke, çözümsüzlükten beslenenlerin tecridi sürdürdüğünü kaydetti.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin birçok kenttin barosuna başvurdu. ÖHD başvurusunda, Türkiye ve Kürdistan’daki bütün baroların tecride karşı harekete geçmesini istedi. Riha Barosu’na yaptıkları başvuru hakkında konuşan ÖHD Riha Şubesi Eşbaşkanı Avukat İbrahim Halil Öyke, “Sayın Abdullah Öcalan Kürt halk önderidir. Burada siyasi olarak önemli bir role sahiptir. Vereceği mesajlar ve yapacağı çıkarımlar önemlidir. Bu sebeple de gerek hükümet nezdinde, gerekse de çözümsüzlük isteyen odaklar nezdinde Sayın Öcalan bir tehlike olarak görülmekte. Çözümsüzlükten beslenenler açısından Sayın Öcalan’ın konuşması veya düşüncelerini ifade etmesi tehlikeli görülmektedir ve bu sebeple tecrit altına alınmaktadır” dedi.
‘TEMEL HAKLAR ELLERİNDEN ALINIYOR’
Müvekkillerine izole bir hayat yaşatıldığını söyleyen Öyke, İmralı'daki müvekkillerinin dışarıyla hiçbir şekilde bağlantı kurmasına izin verilmediğine dikkat çekti. Bunun mutlak bir kötü muamele örneği olduğunu, sistematik bir şekilde dayatıldığını dile getiren Öyke, "Uluslararası sözleşme ve iç hukukta belirtilen işkence ve kötü muamele yasağının vücut bulmuş halidir. Bu uygulama bizim müvekkillerimize özel bir infaz rejimidir. Bu uygulamaların hem uluslararası sözleşmelerde, hem de iç hukukta yeri yoktur ve yasaklanmış uygulamalardır. Bu aynı zamanda eşitsizlik yaratıyor. En temel hakları ellerinden alınıyor. Avukat görüş haklarının ellerinden alınmasının yanında bir de ailesiyle de görüş hakkı ellerinden alınıyor. Bu aile hayatına saygı hakkı ihlalidir. Aynı zamanda haberleşme hürriyetinin ihlalidir” diye konuştu.
39 AVUKAT BAŞVURDU
Riha Barosu’na 39 avukatla başvuruda bulunduklarını belirten Öyke, şunları söyledi: “Müvekkillerimiz Sayın Abdullah Öcalan, Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım ile avukat görüşü yapılamamakta. Bizlerde baroların temel amacı olan avukatlara hukuki yardımda bulunması için başvuruda bulunduk. Biz, müvekkillerimizle görüştürülmüyoruz ve müvekkillerimiz hakkında sürekli avukat görüş yasağı uygulanmakta. Uygulan avukat görüş yasağı da hukuka aykırıdır. Bu uygulama Türkiye’nin iç hukuk mevzuatına bile aykırıdır. Avukat görüş yasağının getirilmesinin tek gerekçesi, avukatla müvekkil görüşme esnasında kanuna aykırı bir görüşme yaparsa ve bu durum belgelendirilirse avukat görüş yasağı getirilebilir. Ancak İmralı ada hapishanesinde bu usule ve kanuna uyulmuyor. Henüz hiçbir görüşme gerçekleştirilmemişken idare tarafından avukat görüş yasağı hukuka aykırı bir şekilde sistematik halde uygulanıyor. Hukuksuzluk bu kararla bitmiyor. Avukat görüş yasağı ile ilgili karar müvekkillerimize tebliğ ediliyor. Müvekkillerimizle biz ve ailesi görüşemediği için itiraz süresi bu şekilde geçirilmiş oluyor. Bu uygulama ile avukatların itiraz hakkı ellerinden alınmış oluyor. İdarenin bu yolu izlemesinin sebebi, yaptıklarının hukuksuz ve kanuna aykırı olduğunu bildiklerinden herhangi bir itiraz yoluna gidilmesini engellemeye çalışıyorlar.”
‘HUKUKSUZLUĞUN BİTMESİ İÇİN BAŞVURUDA BULUNDUK’
Barodan beklentilerinin mesleklerini ifa etmeleri önündeki engellerin kaldırılması olduğunu kaydeden Öyke, “Avukatlar olarak müvekkillerimizle görüştürülmüyoruz. Baroların da bizlere gerekli hukuki desteği sunmasını talep ettik. Baronun da bu sorunu çözüme kavuşturma yükümlülüğü var. Çünkü bizim meslek örgütümüzdür ve meslek sorunlarımızın bire bir muhatabıdır. Baronun hukuki olarak gerek cezaevi yönetimi, gerekse Bursa Başsavcılığı, TBB ve Adalet Bakanlığı nezdinde gerekli girişimler yapması gerekmekte. Bizlerde bu hukuksuzluğun kaldırılması için baronun girişimlerde bulunması için başvuruda bulunduk” şeklinde konuştu.
İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun geçerli olduğunu dile getiren Öyke, “Kanunlar herkes için aynıdır ve herkes için uygulanması gerekiyor. Kanunlarda uygulama birliği olması gerekiyor. Hukuki taleplerimizi dile getirmeye devam edeceğiz. Buradan barolara, hukuk kurumlarına ve demokratik kitle örgütlerine çağrımızdır. Hukuki taleplerimiz meşru ve yasaldır. Bu taleplerimizi desteklemelerini ve taleplerimizi büyütmemize katkı sunmalarını istiyoruz” dedi.
MA / Ömer Akın