AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik sistematik tecride ilişkin olağanüstü toplanan DTK, TJA, DBP, HDP, MED TUHAD-FED, ÖHD ve Barış Anneleri, Amed ve Wan’da kitlesel yürüyüş kararı aldıklarını duyurdu.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Barış Anneleri, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki sistematik tecride ilişkin Amed’de olağanüstü toplandı. Toplantı sonuçlarına ilişkin DBP Genel Merkez Danışma Bürosu’nda açıklama yapıldı. Toplantıda konuşan DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Asrın Hukuk Bürosu’nun PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın durumuna ilişkin açıklamaları üzerine toplandıklarını ve tecrit politikasına karşı nasıl bir yol ve yöntem izleyeceklerine ilişkin değerlendirme yaptıklarını belirtti.
‘TECRİT KALDIRILSIN’
Toplantıda ilk olarak konuşan Barış Annesi Kudret Eryılmaz, “Bugün anneler olarak ciğerimiz iki kez yanıyor. Bütün annelere sesleniyoruz, bu kirli savaşın durdurulmasını istiyoruz. Yine cezaevlerindeki işkencelerin durmasını istiyoruz bugün tecrit bütün tutuklular ve dışardakiler üzerinde. Tecrit hepimizin evlerinde, oturuşumuzda kalkışımızda her yerde. Bu tecridi kabul etmiyoruz. Bu tecridin kaldırılmasını istiyoruz. Herkes bu savaşa ve tecride karşı duyarlı olmalı. Cezaevlerinden cenazelerin çıkmasını istemiyoruz. Artık ülkemize barışın gelmesini istiyoruz. Bu kirli savaşa artık yeter diyoruz” dedi.
‘KAYGILARIMIZ DERİNLEŞİYOR’
Sonrasında söz alan DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, “İki gün önce Asrın Hukuk Bürosu bir açıklama yaptı ve bu açıklamayla aslında CPT’nin İmralı Cezaevine gidip, Sayın Abdullah Öcalan’la görüşme yapmadıkları bilgisini paylaştı. CPT’nin 20 Eylül’de bu görüşmeyi yaptıktan sonra herhangi bir açıklama yapmamış olması, İmralı Cezaevi’nin CPT’nin denetimi altında olan bir cezaevi olması, yine CPT’nin uluslararası cezaevlerinde uygulanan bu tecride karşı oradan vurgu yapmamış olması, kamuoyunda paylaşmamış olması işin ciddiyetini gösteriyor. Kaygı ve endişeleri derinleştiren bir noktada duruyor, bunu çok net ifade etmek gerekiyor” diye konuştu.
TECRİT MUTLAKLAŞTIRILDIKÇA…
Öcalan’la 20 aydır iletişim kurulmadığını vurgulayan Aydeniz, “Biliyorsunuz, Sayın Abdullah Öcalan’la 20 aydır hiçbir iletişim ve görüşme gerçekleştirilmemiştir. Bu tecrit sistemi sadece 20 ayla sınırlı bir durum değil. Aslında 99’dan bu yanadır, İmralı sistemi bir işkence ve tecrit sistemidir ve 24 yıldır İmralı'da devam eden bir tecrit ve işkence sistemi var ve bu gittikçe derinleştirilen, mutlaklaştırılan ve süreklileştirilen bir politikaya dönüştürüldü. Bu tecrit sisteminin her geçen gün ağırlaştırılması, mutlaklaştırılması ve süreklileştirilmesi aslında bugün bu iktidarın, devletin Kürtlere, Kürt halkına, kadınlara İmralı’da uygulanan tecrit üzerinden nasıl yaklaştığının göstergesidir. İmralı'da tecrit derinleştirildikçe, mutlaklaştırıldıkça Kürt halkı üzerinde de bu savaş, katliam, ölüm, sınır ötesi ve sınır içi siyasi operasyonlar olarak devam ediyor” diye belirtti.
‘CPT DE DEVLET DE CİDDİYETSİZ’
İmralı’da başlayan ve bugün toplumun her alanında devam eden tecrit sisteminin biran önce lağvedilmesi gerektiğini ifade eden Aydeniz, şöyle devam etti: “Sayın Abdullah Öcalan biran önce özgürlüğüne kavuşmalı. Yine CPT’nin 20 Eylül’de yapmış olduğu görüşme biran önce kamuoyuna açıklanmalı. Eğer Sayın Öcalan CPT’nin görüşmesini kabul etmemiş, reddetmiş ise olayın nasıl bir vahamet içinde olduğunun göstergesidir. Sayın Öcalan’ın CPT gibi bir kurumu reddetmiş olması, yine kardeşiyle yaptığı telefon görüşmesinde de devleti ciddiyete davet etmişti. Hem CPT’nin hem de devletin yaklaşımı ciddiyetsizdir. Devletin Sayın Öcalan’a yönelik ağırlaştırdığı tecrit ciddiyetsizliktir.
KÜRT HALKININ TAHAMMÜLÜ KALMADI
Kürt halkı başta olmak üzere artık Ortadoğu halklarının bu ciddiyetsizliğe tahammülü kalmamıştır. Biran önce toplumun bu duruma yönelik kaygıların giderecek görüşmelerin sağlanması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü bu tecride paralel gittikçe derinleşen bir savaş gerçekliği var. Bu tecritle beraber cezaevlerinde, her yerde iktidarın kendi bekasını devam ettirmek için savaş ve ölüm politikalarını bir yönetim politikasına dönüştürüyor. Bugün İmralı'ya yaklaşım, hem hukuki hem siyasi hem de toplumsal sorumluluğu olan bir yaklaşımdır. Dolayısıyla biz İmralı'ya yaklaşım hukuku da siyaseti de aşan vicdanı da aşan bir durumdur. Dolayısıyla Sayın Öcalan’a yaklaşım siyasete de hukuka da toplumsal bütün kesimlere de yaklaşımdır.”
‘MUHATAP ÖCALAN’DIR’
“Sayın Öcalan sıradan bir şahsiyet değildir” notunu düşen Aydeniz, sözlerini şöyle tamamladı: “Sayın Öcalan, milyonlarca insanın kendine lider olarak tarif ettiği ve özgürlüğü için eylemler düzenlediği bir şahsiyet. Sayın Abdullah Öcalan eğer düşüncesi, felsefesi, tüm işkence sistemlerine rağmen barışı dile getiren bir şahsiyettir. Bugün Kürt sorununun çözümsüzlükte ısrar edilmesi meselesinin bir boyutu da tecrittir. Kürt sorununun mutlak çözümü de tek muhatabı da Sayın Abdullah Öcalan’dır. Bizler Sayın Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi, özgürlüğün inşası için olmaz olmaz olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz ve her fırsatta da fiziki özgürlüğünün gerçekleştirilmesi gerektiğini söylüyoruz.
DUYARLILIK ÇAĞRISI
Sayın Öcalan’ın bütün sorunlara çözüm önerileri nettir, ortadadır, 2012-15 sürecini hep beraber yaşadık. Bizler de inanlar olarak Sayın Öcalan’la görüşme talebinde bulunduk, daha önce HDP’nin Eş Genel Başkanları ve bir heyet olarak başvuru yapılmıştı, dün de benimle birlikte 3 vekilin bir görüşme talebi var. Biz Sayın Öcalan’la bir diyalog ve müzakere kurulursa bu sorunların da çözüleceğine inanıyoruz. Sayın Öcalan’ın hem Kürt sorunun hem de bu çoklu krizlerin çözümünde çözüm önerisi var. Buna inanıyoruz ve buna inandığımız için de böyle bir başvuru yaptık ve biran önce bu başvurularımıza cevap verilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Son dönemde üst üste disiplin cezaları da tecride hukuki olarak kılıf uydurmadır bunu asla kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. Halkın Sayın Öcalan'a yaklaşımı 8 Martlarda, Newrozlarda çok net ifade edilmişti. Sayın Öcalan özgür olmadan, halkların, kadınların özgür olmayacağını, Türkiye ve Ortadoğu’ya demokrasinin gelmeyeceğini çok net ifade etmek istiyoruz. Dolayısıyla biz buna inanlar olarak bir başvuru yaptık ve başvurularımız devam edecek. Biz buradan bütün herkese bu duruma duyarlı olmasını bir kez daha ifade ediyoruz.”
‘TECRİT KÜRT HALKINA UYGULANIYOR’
Ardından konuşan DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Kürdistan’da yürütülen savaşa tepki göstererek, “Mesele Kürtler olunca, darbeci dediklerinin elini sıkıyorlar. Sisi’ye darbeci dediler, elini sıktılar. Şimdi ‘katil’ dedikleri Esad ile el sıkışmaya çalışıyorlar. Sırf Kürtlere karşı oldukları için Kürtlerin statüsünü yok etme adına bunları yapıyorlar. Bu durumun hepsinin bağlantısı İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan uygulanan ağır tecritle bağlantısı var. Sayın Öcalan üzerinde başlayan tecrit tüm tutuklu arkadaşlarımızın üzerinden devam ettiriliyor. DTK olarak şunu iyi biliyoruz; Bu tecrit tek başına Kürt halk önderine uygulanmıyor, Kürt halkına ve iradesine uygulanıyor. Kürt halkı dört parça da bu duruma karşı mücadele ediyor” dedi.
AMED VE WAN’DA KİTLESEL YÜRÜYÜŞ
Öcalan’ın CPT’nin ziyaretinde görüşe çıkmamasını değerlendiren Öztürk, şunları söyledi: “CPT’nin bu durumunu kabul etmiyoruz. CPT, işkenceye karşı çıkması gerekiyor. İmralı cezaevine baktığımızda işkence var. CPT’nin amacı başka, başka işler için Türkiye gelirken ‘gidip İmralı’yı da ziyaret edelim’ diyorlar. Bu yaklaşım ucuz bir yaklaşımdır. Bu durum neyi gösteriyor? Bize gösteriyor ki sizde bu faşist AKP-MHP sistemine ortaksınız. ‘İnsan haklarını savunuyoruz’ diyorsunuz. En büyük vicdansızlıkta faşistlerle en büyük ortaklığı siz yapıyorsunuz. Bizler ve halkımız CPT’nin bu durumunu kabul etmiyoruz. ‘hukuku adaleti savunuyoruz’ diyen herkesin CPT’nin bu yanlışına karşı durmasını bekliyoruz.”
Tecride, savaşa ve Türkiye'de yaşanan hak ihlallerine karşı 11 Aralık Amed’de, 12 Aralık’ta ise Wan’da kitlesel yürüyüş yapacaklarını kaydeden Öztürk, Kürt halkının artık sabrının kalmadığını ve herkesi mücadele etrafından kenetlenmeye çağırdı.
Toplantı gazetecilerin sorularının ardından son buldu.