AMED - JİTEM tarafından katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen failleri bulunmayan HEP Amed İl Başkanı Vedat Aydın'ın kardeşi Veysi Aydın, “Devlet aklı değişime uğramadığı müddetçe Vedat Aydın dosyaları aydınlatılmayacak” dedi.
JİTEM tarafından katledilen Halkın Emek Partisi (HEP) Amed İl Başkanı Vedat Aydın’ın ölümünün üzerinden 32 yıl geçti. Faili belli cinayetlerden birinde katledilen Aydın’ın da ölümüne dair açılan dava, diğer JİTEM davaları gibi zamanaşımına uğratılarak cezasızlıkla kapatıldı. Amed Ziya Gökalp Lisesi’nde “Bismil grubu” olarak mimlendiği 12 arkadaşıyla birlikte okuldan atılan Aydın, lise öğrenimini Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesinde bitirdi.
90 GÜN İŞKENCE GÖRDÜ
12 Eylül 1980 Kenan Evren darbesinde Devrimci Demokrat Kürt Dernekleri’nde (DDKD) örgütlü olan Aydın, 90 gün süren işkencelerin ardından tutuklanarak 4 yıl cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra mücadelesini sürdüren Aydın, bir grup Kürt aydın ile birlikte İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kuruluşunda rol aldı. 1990 yılında İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu’na seçilen Aydın, 28 Ekim 1990 tarihinde ise Ankara’da yapılan İHD Genel Kurulu’nda Kürtçe yaptığı konuşma nedeniyle tutuklandı. Hakkında açılan davaların duruşmasında Kürtçe savunmayla tanınan Aydın, 4 aylık tutukluluğun ardından 1990 yılının Eylül ayında İHD Diyarbakır Şubesi Başkanlığı’na, 1991 yılı Haziran ayında ise Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Kongresi’nde başkanlığa seçildi.
GECE YARISI EVİNDEN ALINDI
Kürtçe konuşması gerekçe gösterilerek tutuklanan Aydın, tahliyesi sonrasında eşi Şükran Aydın’a “Kürtçe konuştuğum için tutuklandım, Kürtçe savunma yaptım ama tahliye edildim. Bunun anlamı nedir? Beni ortadan kaldıracaklar” dedi. Aydın’ın bu sözlerinden kısa bir süre sonra 5 Temmuz 1991’de kendilerini polis olarak tanıtan daha sonra JİTEM elemanı olduğu öğrenilen 3 kişi, “İfaden var” diyerek Aydın’ı gece yarısı evinden aldı. Gözaltına alınmasının hemen ardından Aydın'ın avukatı Emniyet Müdürlüğü'ne başvurdu; ancak kendisine Vedat Aydın'ın emniyette olmadığı söylendi. Ertesi sabah Aydın'ın eşi ve avukatı, kentteki ilgili tüm idari, adli ve askeri makamlara başvurdu. Ancak yetkililer "Bilgimiz yok" dedi.
CENAZESİNE SALDIRI: 8 ÖLÜ
38 yaşında işkenceyle katledilen Aydın’ın cenazesi, bir gazetecinin verdiği bilgi üzerine 7 Temmuz 1991’de Erxenî -Maden yolu üzerinde bulunan Maden Mezarlığı'nda bulundu. Ağır işkence izleri taşıyan bedenin "kimliği meçhul kişi" olarak defnedilen Vedat Aydın'a ait olduğu açığa çıktı. 10 Temmuz 1991'de ailesi tarafından alınan Aydın'ın cenazesi, on binlerin katılımıyla Amed’in Mardin Kapı Mezarlığı’nda defnedilmek istendi. Ancak kitlesel yürüyüşe yönelik polis saldırısında 8 kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi ise yaralandı. Aydın’ın cenazesi polis saldırılarına rağmen kitlesel bir törenle defnedildi.
30 YIL SONRA DOSYA DÜŞÜRÜLDÜ
Bölgede ilk faili meçhul cinayet olarak bilinen Aydın’ın katledilmesiyle ilgili açılan soruşturma dosyası, failler açığa çıkarılmadan 30 yıl aradan sonra 5 Temmuz 2021’de düşürüldü. Aydın’ın kardeşi Veysi Aydın, katledişinin 32’nci yılında ağabeyinin siyasi mücadelesini anlatarak, failinin bulunmamasına dair, “Bu devlet aklı değişime uğramadığı müddetçe, Vedat Aydın ve benzerlerinin dosyaları aydınlatılmayacak; Kürt sorununun demokratik çözümü kabullenilmediği müddetçe, bu akıl değişmeyecektir" dedi.
Kürt siyasetçi Vedat Aydın’ın halkın evladı olduğunu dile getiren Aydın, “Önce 'Ben insanım', sonra ‘Kürt'üm’ diyordu. ‘Kürt'ün hiçbir hakkının olmadığını’ söylüyordu ve onun için elinden geleni yapma görevini üstleniyordu" diye anlattı.
MÜCADELESİNİN BAŞLADIĞI YILLAR
“Militan kişiliğe” olarak tarif ettiği ağabeyinin üniversite yılları sonrası Kürt siyasi mücadelesinin örgütlendiği bir dönemde Devrimci Doğu Kültür Derneği (DDKD) içerisinde çalışmalarda bulunduğunu aktaran Aydın, bu durumun devletin O’na bakış açışını da şekillendirdiğini kaydetti. Aydın, ağabeyinin mücadelesinin başladığı dönemi şöyle anlattı: “Devlet hiçbir zaman muhalif ve Kürt birinin başına buyruk, korkusuzca topluma pozitif enerji verme özelliğini kabullenmezdi. O sürece gelinceye kadar Vedat'ın yaşadığı, üniversite yıllarında tam politikleşmiş bir kişilik oldu. Tüm toplumun gasp edilmiş haklarının kazanımı için ciddi mücadeleler gerektiğini savunan örgütler, Kürt hareketleri içinde demokratik siyaset ve bağımsızlıkçı siyasetin çatıştığı bir dönemde, çoğunlukla 'Kürtler bir halktır ve bir devletleri olmalı' düşüncesine yakındı. O’nun militanca çabasını hep gördük, tanıyanlar, arkadaşları, örgütü bunu görüyordu. Ta ki 12 Eylül 1980 cuntasına kadar. 12 Eylül cuntası Kürt siyasal hareketleri üzerinde dozer gibi geçti. Herkesi bir şekilde tasfiye etti. Cezaevleri, işkencehaneler Kürt gençleriyle dolduruldu. Vedat'ta nasibini aldı. Diyarbakır Cezaevi'nde kaldı."
KİMLİKSİZLEŞTİRMEYE KARŞI DİRENİŞ
Cezaevinde o dönemlerde Kürt kişiliğini ortadan kaldırma, Kürtleri tümden kimliksizleştirme çabasıyla özel siyaset yürütüldüğünü belirten Aydın, ağabeyinin de kimliksizleştirmeye karşı direnişin yanında yer aldığını anlattı. Aydın’ın mahkeme salonlarında cezaevinde yaşanan işkenceleri anlattığını hatırlatan Aydın, “Vedat, O’na uygulanan onursuzluğu kabullenmiyor, tam tersi ona karşı bir duruş sergiliyordu" şeklinde konuştu.
HALKIN HAKLARINI SAVUNAN KİŞİLİK
1984'te yılından cezaevinden çıkan ağabeyinin “Biz zor dönemler yaşadık, onları yendik ve ben o ortamı özleyeceğim" sözlerini aktaran Aydın, "Vedat bir hareketin militan kişiliğinden, bir halkın haklarını savunan Kürt kişiliğine dönüştü. Vedat, 'Devlet zor koşullarda bizi birbirimizden ayırt etmedi, hepimize aynı şeyi uygulamaya çalıştı. O yüzden devlet hepimizi Kürt olarak biliyor, biz de Kürt isek, haklarımızın gasp edildiğini savunuyorsak; onun gereğini de yapmalıyız. Bunu kim yapıyorsa yapsın ona karşı durmaktan ziyade ayrılıklarımızı bir tarafa bırakarak; ortak noktalarda durmalıyız' düşüncesine sahipti" diye konuştu.
‘DİLİYLE KONUŞTUĞU İÇİN HEDEF OLDU’
Ağabeyinin hedef alınarak tutuklandığı İHD kongresinde yaptığı Kürtçe konuşmaya sadece devletin değil, o dönemde birlikte yol yürümeye çalıştığı bir kesiminde karşı çıktığını söyleyen Aydın, “Vedat'ın Kürtçe konuşmasını istemedi, müdahale etmeye çalışarak karşı durmaya çalıştılar. Vedat ısrarla devam ettirince, bir dönem tutuklu kaldı. Vedat, yıllardır kabul edilmeyen bir halkın diliyle konuştuğu için hedef haline getirildi” ifadelerini kullandı.
TEHDİTLER VE HEDEF ALINMASI
Aydın, Kürt siyasetinin parti kurma çalışmalarında da ağabeyinin “Ben hazır değilim demekle birlikte bu işte varım” diyerek, HEP’in İl Başkanlığı görevini üstlendiğini belirtti. Ağabeyinin varlığıyla Kürt halkına, topluma güven verdiğini söyleyen Aydın, o dönem cenazelere dönük uygulamaları anımsattı. Aydın, "Ölen PKK gerillaları bulunup, ailelerine teslim edilmeye başlandı. O yaygınlaştı. Herkes kendi cenazesine sahip çıkmaya başladı. Cenazelerin sahiplenmesi devleti rahatsız ediyordu, çözümü her şeyi yok etmede, yıkmada görüyordu. Vedat’ı alıp cezaevine koymaktan ziyade fiziki olarak ortadan kaldırmaya başladılar. Vedat aldığı tehditleri bize de söylüyordu. Vedat biraz daha aktif, bilinen, tanınan bir kişilik olduğundan hedefti" diye belirtti.
‘HALKI ONA SAHİP ÇIKTI’
Ağabeyinin mücadelesinin bir onur kaynağı olduğunu vurgulayan Aydın, şunları söyledi: “Vedat teslimiyet dayatıldı ancak o bunu kabul etmedi. Bunu ortaya çıkan ses kayıtlarından biliyoruz. Vedat onlara küfür, hakaret ediyordu. İşkence sesleri de geliyordu. Bazı insanlar vardır sıradan ölümü hak etmiyor. Ölümleri kişilikleri gibi sıra dışı olmalıdır. Vedat Aydın'da öyle bir özelliğe sahipti ve ölümü de öyle oldu. Ailesi olarak zorumuza gidiyordu onun katlediliş şekli ama Vedat'ın da yatağında ölmesini kabullenmezdik. O halkına sahip çıktı, halkı da ona sahip çıktı. Ve hala da sahip çıkıyor. Ailesi olduğumuz için çok zorluklar gördük ama bize bıraktığı miras her zaman onurdur. Parayla, malla, mülkle ölçülmeyecek değerdir. Bizim onunla her zaman başımız diktir.”
‘DEVLET AKLI DEĞİŞMEDİ’
Vedat Aydın’ın katledilmesine dair soruşturmanın adli bir vaka olarak değerlendirildiğini ve 5 Temmuz 2021'de zaman aşımı verilerek düşürülmesine değinen Aydın, “Bu bir devlet operasyonuydu. Bir şahsın kendi başına organize ettiği bir şey değildi. Düşünce devletin tümüne aitti. Soruşturma da o şekilde yürütüldü. 32 yıllık süreçten sonra zaman aşımına uğrayana kadar bu süreç hep böyle gelişti. Deliller değerlendirilmedi, bu işi devlet yaptı. Gerektiğinde yine yapar hesabıyla Vedat Aydın, Musa Anter ve benzer davaların birçoğu o şekilde zaman aşımına uğradı. Bu davalarda şahıslar, tetikçiler önemli değil. Vedat katledilirken iktidarda merkez sağ yönetim vardı. Daha sonraları sağ ve sosyal demokratlar iktidara geldi. Daha sonra merkez sağ siyaset geldi, bu akıl değişmedi. Eski devlet aklına dönmeye ve Kürtleri yok saymaya çalıştılar. Bu devlet aklı değişime uğramadığı müddetçe, Vedat Aydın ve benzerlerinin dosyaları aydınlatılmayacak, Kürt sorununun demokratik çözümü kabullenilmediği müddetçe de bu akıl değişmeyecektir" dedi.
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Vedat Aydın’ın Kürt sorununun çözümü için mücadele ettiğini dile getiren Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Halkların kabul edebileceği demokratik bir yöntem, Vedat Aydın'ın da yöntemiydi. Kürt halkının da benimsediği bir yöntem olur. Vedat'ın düşüncesi hala güncel ve hala destek bulan bir düşüncedir. Kürt halkına mal olmuş kişilikler kolay kolay unutulmaz. Onlar halka karşı görevlerini yaptılar, halkta onlara karşı görevlerini yaptı."
MA / Müjdat Can - Bazid Evren