ANKARA - Ekonomik krizin en önemli faktörünün Kürt sorunundaki çözümsüzlük olduğunu vurgulayan DEM Partili Sezai Temelli, savaş politikalarında ısrarın sürmesi halinde "sofrada kalan çeyrek ekmeğin" de kalmayacağı uyarısında bulundu.
Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizlik yüksek boyutlara ulaştı. Kötü gidişata dair alınan tedbirler de durumu düzeltmek yerine daha da karmaşık hale getiriyor. İktisatçıların “örtülü IMF programı” uyguluyor dediği Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, devreye koyduğu programlarla krizin faturasını yoksul kesimlere ödetiyor. "Kamuda tasarruf” adı altında halka kemer sıktırılıyor, "vergiyi tabana yayma" hedefiyle de halkın üzerindeki vergi yükü daha da arttırılıyor.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili olan iktisatçı Sezai Temelli, yaşanan ekonomik kriz ve topluma yayılan iktisadi şiddeti anlattı. Temelli, yaşanan ekonomik krizin temelinde Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikalarının olduğuna işaret etti. Temelli, ekonomi krizin aşılması için yapılması gereken ilk işin ise siyasi ve toplumsal krizlerin ortadan kaldırılması olduğunu vurguladı.
'MEVCUT YAPI DAHA DA BOZULACAK'
Temelli, toplumun sorunlarına doğru yaklaşıp, sağlıklı ekonomik programlar devreye konulmadan krizden kurtulmanın mümkün olmayacağını dile getirdi. AKP’nin 22 yıldır tercihi sermayeden yana kullanıldığını söyleyen Temelli, "Zaten Türkiye’de gelir dağılımı ve servet dağılımı aşırı derece bozulmuş. Baktığımızda; aslında Mehmet Şimşek krizi aşmak adına bildiğimiz İMF politikaları uyguluyor” dedi.
Temelli, "Şu anki kriz, eski krizlerden daha büyüktür. Neden? Çünkü süreklileşmiştir. Yapısal olarak aslında ekonomiyi düzeltecek bütün mekanizmaları tahrip etmiştir. Şu anda ekonomi neyle düzelteceksiniz diye baktığımızda vergi sistemi ile düzeltirsiniz. Vergi yapısı o kadar tahrip edilmiş ki Mehmet Şimşek yeni vergiler sıralıyor. Bu vergiler ile mevcut yapı daha da bozulacak" tespitinde bulundu.
BİRİNCİ FAKTÖR: KÜRT SORUNU
Ekonomik krizin iktisadi şiddet olarak topluma yayıldığını ifade eden Temelli, "Günlük yaşamımızı etkileyen şeylere baktığımızda; ekonomide bir kriz varsa günlük yaşamımızda da toplumsal kriz var demektir. Bu toplumsal kriz dediğimiz şey de her hanenin içinde, her sokakta, her mahallede yaşanan krizlerdir. Dolasıyla ekonominin genelinde bir kriz olduğunda iş yerinde bu tabi ki ücretlere yansır. Tabi ki de işsizliğe yansır. Evin içinde çocuğun eğitim hakkına, ekmeğe yansır. Sofranıza koyduğunuz o ürünlere yansır. Dolayısıyla günlük hayata yansıması, toplum içinde gerilimleri de artırır" diye kaydetti.
Ekonomik kriz ile Kürt sorunu arasındaki ilişkiye değinen Temelli, ekonomik krizin en belirleyici faktörünün Kürt sorunundaki çözümsüzlük olduğunun altını çizdi. Temelli, “Bunu söylerken sadece bir yıla bakarak söylemiyorum. 50 yılla bakarak söylüyorum. AKP’nin iktidar olduğu 22 yıla bakarak söylüyorum. 25 yıllık tecride bakarak söylüyorum. Dolasıyla ekonomideki bu durum birikimli olarak ortaya çıktı. Bugün günü kurtarma çabasıdır Şimşek’in politikaları. Şimşek, önümüzdeki bir yılı kurtarıp, iktidarın geçici beka sorununu çözmeye çalışıyor. Birikimli olarak bakarsak ekonomideki sorunun biricik nedeninin Kürt meselesinin demokratik çözüm yerine militarist yöntemler ile çözümsüze mahkûm ettirilmesi olduğunu görürüz. Bu ekonomik krizin birinci, başat sorunudur" ifadelerini kullandı.
'BU ZİHİN BAŞARISIZLIĞA MAHKUM'
Türkiye'nin "Kürtsüz bir Ortadoğu" hayal ettiğine dikkati çeken Temelli, "Kendilerince çizmiş oldukları Misak-i Milli sınırları içinde hem ekonomik hem de siyasi krizleri çözmek istiyorlar. Bu mümkün değildir. Bu eşyanın tabiatına aykırı. Dönük baktığımızda tarih bize bunu öğretmiş. Tarihin tersine hareket eden bir zihin, tabii ki her zaman başarısızlığa mahkumdur. Oysa bugün mesela Kerkük’ten başlayın, Musul sorunu diye dile gelen Suriye’deki meselelere bakın. Tarih bize çözümün nerede olduğunu gösteriyor. Çözüm Kürt halkı ile beraber var edilecek sistemdir. Bunun başka da çözümü yoktur" şeklinde konuştu.
SAVAŞIN MALİYETİ: 4,5 TRİLYON DOLAR
Savaş politikalarının yarattığı maliyete de değinen Temelli, "5 yıl önce silahlanma harcamalarını takip eden Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü (SIPRI) raporu, Türkiye’nin son 40 yılda 3 trilyon dolar bu savaşa harcadığını gösteriyordu. Bu rakamın şu anda 4 buçuk trilyon dolara çıktığını söyleyen çalışmalar da var. Çok büyük bir rakam. Dolasıyla bu rakam buraya gitmeseydi bugün bambaşka bir Türkiye ve Ortadoğu olabilirdi. Siyasi ve ekonomik krizi Kürt barışı üzerinden çözmek ile savaşta ısrar etmenin farkı ekonomik olarak bile bize buna 4 buçuk trilyonluk bir kaynağa denk getiriyor" diye kaydetti.
Temelli, şunları söyledi. "Bunun çevresel etkileri de vardır. Türkiye’nin bunca yıldır yaşadığı krizin kaynağını burada görüyoruz. Erdoğan '30 milyar doları biz işe harcamak yerine bunu ekonomiye kazandırırız. Ekonomi daha sağlıklı bir hale getiririz' diyordu. Bunu söylediği dönem çözüm süreci dönemiydi. Bugün ise Erdoğan 30 milyar doları yaklaşık 40 milyar dolara çıkardı. Silah harcamaları devam ediyor. Hatta çıkıp dedi ki; “Bir mermi kaç para?" Yani ben silaha, mermiye, tanka, topa, helikoptere, SİHA’ya, İHA’ya para harcayacağım, bunun kaynağını buldum. O da nedir? Senin ekmeğindir. Dolasıyla senin ekmeğinin bir kısmını alacak, bunu silaha verecek. Bunun bir kısmını almak, başından aldığı ekmeğin çeyreğiydi. Sonra ekmeğin yarısı gitti, sonra ekmeğin çok büyük kısmı, şimdi ise insanların ekmeğin çeyrek kısmı kaldı. Böyle devam ederse sofrada hiç ekmek kalmayacak."
2013-2015 SÜRECİ
Temelli, 2013-2015 sürecini hatırlatarak, "Bu dönem aralığı tarihsel bir kesit veriyor. Herkese ders niteliğindeydi. İmralı’da görüşmeler sürerken, Sayın Öcalan ile görüşmeler sürerken, çözümün kapıları açılmaya başlanmışken ekonomiye bakın, beklentilere bakın ve bugünkü halinize bakın. O gün; ‘Kişi başına gelir yüzüncü yılla geldiğimizde 25 bin dolar olacak’ diyorlardı. Bugün yalan rakamları bile bunun yarısı kadardır” şeklinde konuştu.
‘İMRALI TÜRKİYE’Yİ BU KADERDEN KURTARABİLİR’
“İmralı Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu bu kaderden kurtarabilir” diyen Temelli, “Bunu bu kadar iddialı söylememizin nedeni; bunun dışında başka bir çözümün olmaması. Varsa konuşalım. Kimse bunun dışında bir çözüm üretmiyor. Ürettikleri tek şey silah. Ürettikleri tek şey savaş, yıkım... Filistin’e bakalım; çözüm üretildi mi? Filistin için böyle bir paradigma ortaya çıkmadı. Dünyanın tüm çatışmalı bölgelerinde bu anlamda bir ideolojik anlamda, fikri anlamda bir çözüm üretilmediğini görüyoruz. İşte bizim söylediğimiz şey; çözüm var. O çözüm bu paradigmanın reel siyasete, günlük siyasete hayata geçirebilmesinde saklı. Türkiye ne yapıyor? Tam tersine hareket ediyor. Bunun konuşulmasını bile engellemeye çalışıyor. Bunu savunanları cezalandırıyor. Neden bu kadar siyasi tutsak var? Gazeteciler neden cezaevine atılıyor? Barış diyen insanların yargılandığı ülke burası. Bütün mesele burada saklı” dedi.
‘HUKUK YOKSA DEMOKRASİ DE YOK'
DEM Parti olarak demokratik siyaset, hukuk devleti ve demokrasi için mücadele verdiklerinin altını çizen Temelli, şöyle devam etti: "Tecrit dediğimiz şey Türkiye’de istisnai hukuk sistemini var ediyor. Bu bir demokraside olamayacak şeyler. Tecridin kaldırılması, hatta Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması ve bir hak meselesi hukuk içinde olan bir meseledir. Hem tecrit hem hukuk devleti bir arada olmaz. Hem tecrit hem demokratik cumhuriyet bir arada olmaz. Bu mümkün değil. İstisnai bir durum varsa buna bağlı olarak birçok şeyin geliştiğini görüyoruz. Kobanê Kumpas Davası ancak tecridin olduğu bir ülkede olabilir. Örneğin Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyor. Normal bir hukuk devletinde böyle bir garip durum olabilir mi? Olmaz. Ama neden oluyor? Çünkü bir kere hukuku o denli deforme etmiş ve yıkmış. Yerine de bir istisna yaratmışsınız ki ne ortada ne kuvvetler ayrılığı kalmış ne de hukukun üstünlüğü kalmış. Ülkenin, hukuk meselesindeki sıfır noktası İmralı’dır. Hukuk devletin olmadığı bir yerde demokrasi zaten yapılamaz."
MA / Mehmet Aslan