ANKARA - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Abdullah Öcalan'ın mesajlarına işaret ederek, "Hepimizi barış, demokratik çözüm, diyalog ve müzakere kanallarının açılması için eşit düzeyde sorumluluğa davet ediyor" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında gündeme gelen başlıklara dair basın toplantısı düzenledi. Ayşegül Doğan, yeni yıla "yeni ve tarihsel bir dönemde" girdiklerini söyledi. Ayşegül Doğan, "DEM Parti olarak, uzun zamandır bu tarihsel dönemde yapılması gerekenlerin altını çiziyoruz. Bunların en başına da yıllardır sürdürdüğümüz tecride karşı mücadeleyi koyduk. Sayın Öcalan’la kurulacak temasın onun koşullarının demokratik bir barış ve çözüm için değiştirilmesinin ne kadar önemli ve elzem olduğunu anlatan ve yine bu konuda en tutarlı politikaya sahip olan DEM Parti olarak 1 Ekim’den bu yana yaşanan gelişmeleir yakından takip ediyoruz. Yapılması gerekenleri hatırlatıyoruz" dedi.
Ayşegül Doğan, Abdullah Öcalan ile son yapılan görüşmeye işaret ederek, "Kürt meselesi Türkiye’nin en can yakıcı, en temel sorunlarının başında geliyor. Yalnızca Türkiye’nin değil, bölgenin de. Yine Suriye’deki gelişmeler bize Kürt meselesinin aynı zamanda uluslararası bir mesele olduğuna dair de tespitleri tekrar hatırlatmış oldu. Tüm bu gelişmelerle birlikte baktığımızda, Sayın Öcalan’ın kamuoyuna ilettiği düşünceleri ve yaklaşımının genel çerçevesi, yani 7 madde çok önemli mesajlar barındırıyor. Şimdi bu 7 maddede bunu daha açık bir şekilde görmek mümkün. Sayın Öcalan, Türkiye kamuoyuna bir çağrı yapıyor. Hepimizi barış, demokratik çözüm, diyalog ve müzakere kanallarının açılması için eşit düzeyde sorumluluğa davet ediyor. Çünkü bunun Türkiye’ye kazandıracağı formül olduğunu biliyor. Bu yol haritasını kesintisiz bir biçimde onlarca yıllardır çalışan bir liderlik gücünden bahsediyoruz" ifadelerini kullandı.
‘LİDERLİK GÜCÜNDEN BAHSEDİYORUZ’
Doğan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tecridi son yıllarla ele almamak gerekiyor. 1999 yılından bu yana İmralı adasında sayın Öcalan’a dönük sistematik bir biçimde sürdürülen ve bir rejime dönüştürülen bir tecrit politikasından bahsediyoruz. Son yıllarda mutlak bir iletişimsizlik haliyle iyice haber alınamaz hale gelmiş bir adadan ve bir liderlik gücünden bahsediyoruz. Nitekim bu gücü son günlerdeki gelişmelere bakarak yeniden görmek, tespit etmek ve söylediklerimizi de bu anlamda teyit eder nitelikte olduğunu da görmek ve buna tanıklık etmek mümkün.
7 MADDE ÇOK ÖNEMLİ MESAJLAR BARINDIRIYOR
Bir daha hatırlatalım; Kürt meselesi Türkiye’nin en can yakıcı, en temel sorunlarının başında geliyor. Yalnızca Türkiye’nin değil bölgenin de. Yine Suriye’deki gelişmeler bize Kürt meselesinin aynı zamanda uluslararası bir mesele olduğuna dair de tespitleri tekrar hatırlatmış oldu. Tüm bu gelişmelerle birlikte baktığımızda ; Sayın Öcalan’ın kamuoyuna ilettiği düşünceleri ve yaklaşımının genel çerçevesi yani 7 madde çok önemli mesajlar barındırıyor. Şimdi bu 7 maddede bunu daha açık bir şekilde görmek mümkün. Sayın Öcalan Türkiye kamuoyuna bir çağrı yapıyor. Hepimizi barış, demokratik çözüm, diyalog ve müzakere kanallarının açılması için eşit düzeyde sorumluluğa davet ediyor. Çünkü bunun Türkiye’ye kazandıracağı formül olduğunu biliyor. Bu yol haritasını kesintisiz bir biçimde onlarca yıllardır çalışan bir liderlik gücünden bahsediyoruz. İmralı adasını barış arayışı adasına dönüştüren bir güçten bahsediyoruz.
ABDULLAH ÖCALAN’IN MESAJI
En yakın zamanı hatırlatmak gerekirse; ilk yaptığı tek taraflı ateşkes çağrısıyla 1993’e kadar uzanan, o günden bu güne değin hiçbir şekilde bu konuda taviz vermeyen ve İmralı ada hapishanesini de adeta bu çözüm ve demokratik müzakere için bir barış arayışı adasına dönüştüren bir isimden, bir güçten bahsediyoruz. Nitekim bunu da mesajında yineliyor ve diyor ki ‘Sayın Bahçeli ve sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sağlayacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet bu konuya dair yaklaşımımı tüm siyasi çevrelerle, devletle paylaşacaktır. Ve bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım’ diyor.
TÜRKİYE KAMUOYUNUN ÖZLEDİĞİ BİR FOTOĞRAF ÇIKTI ORTAYA
Türkiye kamuoyunun özlediği bir fotoğraf çıktı ortaya. Konuşabilme, barışabilme, barışa dair umutları güçlendirme, yükseltme ihtimali. Barış ve demokrasi hakkı hepimizin hakkı. Hiçbir siyasi partinin tekelinde olmadığı gibi bu hakkı gerçekleştirebilmek, bunu inşa etmek hiçbir siyasi partinin, çevrenin, blokun insafına da terk edilemez. Çünkü barışın topluma, toplumun da barışa ihtiyacı var. Bu yüzden işte Öcalan hepimizi bu barış çağrısına davet ediyor.
EZBERLERİ BOZMAYA DAVET EDİYORUZ
DEM Parti adına herkesi buna katkı sunmaya, ‘Buradan bir şey çıkmaz, bundan bir şey olmaz, efendim öyle olmazsa böyle olur, böyle olmazsa öyle olur’ gibi kalıplar yerine herkesi ezberlerini bozmaya davet ediyoruz. Tüm tarafları. Bu ezberleri bozmadan demokratik çözüm ve müzakere kanallarını oluşturmak çok zor. Çok can yakıcı bir sorunla karşı karşıyayız. Bu can yakıcı sorun karşısında herkesin bulunduğu yerden siyasal bakışı açısı, görüşü,düşüncesi fark etmeksizin ; demokratik, adil, eşitlikçi bir Türkiye için kendini sorumlu hissetmesi gerekir. Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü ancak gerçekleşirse Türkiye demokratikleşebilir.
SAYIN ÖCALAN’IN BARIŞ İRADESİNİ SELAMLIYORUZ
Daha önce de bunu buradan söylemiştik. bugün yine tekrar ediyoruz ; İmralı’da yapılan görüşme sonrası siyasi partiler ziyareti öncesi tabi ki heyetimiz genel merkezi de bilgilendirdi. Eş Genel Başkanlarımıza Sayın Öcalan'ın ilgili kurumlarımıza iletilmek üzere bir mesajını ilettik. Bu bağlamda Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu barış iradesini ve kararlılığını DEM Parti olarak selamladığımızı ve buna hazır olduğumuzu duyurmak istiyoruz.
ÖCALAN’IN KALICI KOŞULLARA KAVUŞMASI GEREKİYOR
Son gelişmelerin ana muhatabı olan Sayın Öcalan’ın bu tarihsel fırsatı kalıcı hale getirebilecek koşullara kavuşması gerekir Sayın Öcalan’ın artık artık koşullarının değiştirilmesi gerekir. Nasıl değiştirilmesi gerekir? Bu döneme katkı sunacak, bu tarihsel fırsatı kalıcı hale getirebilecek koşullara kavuşması gerekir.
TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜMÜ TÜRKİYE’YE ÖZGÜ OLMALIDIR
Diyoruz ki; Türkiye’nin çözümü Türkiye’ye özgü olmalı. Ve burada 7 maddelik mesajda Sayın Öcalan’da buna önemle dikkat çekiyor. Diyor ki, ‘Dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır.’ Bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerilerini değerli bulduğunu ifade ediyor.
KÜRT MESELESİ YANLIZCA DEM PARTİ’NİN SORUNU DEĞİLDİR
Kürt meselesi ve Türkiye’nin demokratikleşme sorunu yalnızca DEM Parti’nin sorunu değildir. Bu sorun hepimizin sorunu ise tüm muhalefet partileri bu soruna dair eşit düzeyde bir duyarlılık göstermelidir. Görünen o ki şu ana kadar siyasi partilerin kamuoyuna yansıyan mesajları memnuniyet verici. Böylesi bir tablo var ortada.
MECLİS ROLÜNÜ BİR AN ÖNCE OYNAYABİLMELİ
Bugün Meclis’in rolünü oynayabileceği, işlevli hale gelebileceği bir zeminin ortaya çıkma ihtimali çok güçlü bir seçenek olarak karşımızda. O yüzden Meclis bu rolü biran önce oynayabilmeli. Meclis, Türkiye’nin demokratikleşebilmesi, Kürt meselesinin demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi, demokratik siyaset kanallarının açılabilmesi için inisiyatif kullanmalıdır. Geç kalınmış bir inisiyatife tekrar davet ediyoruz.
TEHDİT DİLİYLE YOL ALMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR
Bu tarihsel dönemi taşıyacak en önemli şeylerden biri de güveni oluşturabilecek, güvenceyi sağlayabilecek dil ile başlayabiliriz. O yüzden artık reddeden dilden vazgeçin. Yok sayan, inkar eden ve yalnızca ret inkar ve imha politikalarını hatırlatan dilden, tehdit eden, şantaj yapan dilden vazgeçmek gerekir. Tehdit ve şantaj diliyle yol almak mümkün değil. DEM Parti olarak yine bu çağrıyı yapıyoruz.
HERKES CİDDİ SORUMLULUKLARLA KARŞI KARŞIYA
Herkes ciddi bir sorumlulukla karşı karşıya. Ve bu sorumluluk karşısında sorumluluğunu göstermeli. İndirgemeci bakış açısıyla değil, derinlikli bakış açısıyla göstermeli. Biz olduğumuz kadar diğer siyasi partiler de aynı sorumlulukla bugün karşı karşıya.
SINIRDA EYLEMLER SÜRÜYOR
Bir yandan da sınırda eylemler sürüyor. Suruç’ta, Nusaybin’de ve eş genel başkanlarımız Hatay’da. Bu süren eylemler niçin sürüyor? Suriye’deki son gelişmelerle ilgili orada sınır nöbeti tutuluyor. Ve bu sınır nöbetinde de aslında tekrar verilmek istenen mesajları tüm Türkiye kamuoyuyla aracılığınızla paylaşmak isterim. Rojava bir hakikat. Bu hakikati görmek ve tanımak gerekir. Biz diyoruz ki içeride dışarıda her yerde barış, demokratik siyaset ve demokratik çözüme ihtiyacı var Türkiye'nin. Elbette gözümüz kulağımız bir yandan Rojava’da, Suriye’de, orada yaşanan gelişmelerde. Orada katledilen ve katledilme tehdidiyle karşı karşıya kalan halklarda ve inançlarda. DEM Parti olarak bunun yalnızca takipçisi değiliz, yapılması gerekenleri de hatırlatıyoruz. Ordan buraya bir diyalog çağrısı yapılıyor. Bu çağrıya olumlu bir şekilde yanıt vermek oluşan bu iklimi güçlendirecek bir etki yapar. »
YANLIZCA DEMİRTAŞ İLE DEĞİL...
Ayşegül Doğan ayrıca DEM Parti İmralı Heyeti’nin kimlerle görüşeceğine dair soruya ise şu yanıtı verdi :Evet cezaevlerine de ziyaretler olacak. Yalnızca Demirtaş ile değil. Edirne Cezaevi’nde tutulan Selçuk Mızraklı ile de görüşülecek, Kandıra’da bulunan Figen Yüksekdağ ile de görüşülecek, Sincan Cezaevi’nde Leyla Güven ile de görüşülecek.. Yetişebildiğimiz, erişebildiğimiz herkese bu dönemde ulaşmak istiyoruz."