RIHA - Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği'nden Av. Fazilet Taştan, iktidarın "Aile Yılı" hedefini "Kadını eve hapseden, kadının sadece dört duvar içerisinde olması planlanan bir süreç" şeklinde değerlendirdi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan etti. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kararın duyurulmasının ardından “aile kurmanın önemine dikkat çekmek” amacıyla bir logo tasarlandı.
Kadın örgütleri, iktidarın "Aile Yılı" politikalarına tepkili. Kadın örgütleri, aile odaklı politikalarla kadınların haklarının yok sayıldığına işaret ederek, artan şiddet ve katliamlara karşı önlem alınması gerektiğine vurgu yapıyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Riha'da faaliyet yürüten Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği yöneticilerinden avukat Fazilet Taştan, kadın kazanımlarına dönük saldırıların devam ettiğini söyledi. İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi sürecini hatırlatan Av. Fazilet Taştan, "Sözleşmenin feshedilmesiyle birlikte kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet artmaya başladı. Sözleşmenin tartışmaya açıldığı süreçte bile failler cesaretlendi ve kadın katliamları daha da canileşti. Kadınlar kolluğa gittiklerinde 'Zaten sözleşme de feshedildi, yapılacak hiçbir şey yok, evine geri dön ya da barış' gibi telkinlerde bulunulmaya başlandı" diye kaydetti.
Fazilet Taştan, İstanbul Sözleşmesi sonrası 6284 sayılı kanunun da tartışılmaya başlandığını hatırlattı. Kadınların koruma başvurularının kabul edilmemeye başlandığına dikkati çeken Fazilet Taştan, "Özellikle uzaklaştırma kararlarını daha önce 6 aya kadar alıyoruduk ancak şimdi 15 gün, 1 ay gibi çok az süreler veriliyor. Maalesef bu durum şiddete maruz kalan kadını korumuyor. Çünkü kadın birinci kararı alıyor, 15 gün sonra uzatması lazım. Daha sonra kendisi de uzatma kararı almaktan bıkıyor. Diyor ki ben bu uzatma kararı ile uğraşacağıma hiçbir karar almam. Sonra bir bakıyoruz kadın katledilmiş" dedi.
'KADIN İKİNCİ PLANA ATILIYOR'
Kadına yönelik şiddeti ve katliamları önleyen yasaların uygulanmadığı, faillerin cezasız bırakıldığına dikkati çeken Fazilet Taştan, "Sürekli kadın kazanımlarının önüne geçmek isteyen paketlerle karşı karşıyayız" diye kaydetti. İktidarın "Aile Yılı" hamlesinin de yaşananlardan bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Fazilet Taştan, "Biz aileye karşı olan bireyler değiliz, ya da aileye karşı olan bir toplum değiliz. Ama aile dediğimiz zaman aklımıza gelen; toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelinde aileyi öne sürerek aslında kadını eve hapsetmek. Kadını işte sadece bakım yükümlüsü, çocuk doğuran olarak ele alınması. Halbuki kadın eğer çocuk doğurmak istiyorsa bu çocuğu doğurabilir. Eğer doğurmak istemiyorsa doğurmaz. Yani bir baskıyla ya da yönlendirmeyle bunun yapılmaya çalışılması kadını tamamen ikinci plana atmakla alakalı bir durum. Yine burada kadına atfedilen 'annelik' ya da 'aile üzerinden varoluş'tur. Kadının aile üzerinden varlığının tartışılmasını doğru bulmuyoruz. Kadın bir bireydir ve aile içerisinde de kadının yine aynı şekilde eşit haklara sahip olması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
'KADIN EVE HAPSEDİLİYOR'
Eve hapsedilen kadının toplumsal ve kamusal alandan uzaklaştırıldığını ifade eden Fazilet Taştan, şunları söyledi: "Bunları birlikte değerlendirdiğimiz zaman kadının derinleşen yoksulluğun bir parçası olduğunu görüyoruz. Kadın bu şekilde eve hapsediliyor. Yine 'aile akademileri'nin kurulması, evlilik, boşanmaya ilişkin verilen fetvalar var. Bunların hepsi kadın kazanımlarının önüne geçiyor. Bu anlamda 'Aile Yılı', kadını eve hapseden, kadının sadece evde dört duvar içerisinde olması planlanan bir süreç. Kadının eşit haklara sahip olup özgürce hareket edebileceği bir yaşamda hayatına devam etmesi gerekmektedir. Bu yüzden kadına yapılan her türlü müdahale hükümetlerin birer politikasıdır. Bu politikalar, kadını daha geri plana atan ve kadın örgütlenmesinin, kadının var oluşunun önüne geçen süreçlerin oluşturulması politikalarıdır. Bu anlamda kadın kazanımlarından, haklarımızdan, hayatlarımızdan hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğimizi dile getiriyoruz."
MA / Ceylan Şahinli