İmralı döngüsünde komplo gerçekliği

img
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, asırlık düşmanları bir araya getiren uluslararası komplonun en büyük bölümünün İmralı’da hayata geçirildiğini belirterek, komployla yüzyıl daha sürecek anlaşmazlığın derinleştirmesinin amaçlandığını söyledi. 
 
“İmralı Adası’nda beni karşılayan AB Konseyi yetkilisinin yaklaşımı, komplonun AB boyutunu daha da açıklayıcı nitelikteydi. ABD, AB ve Türk yönetimi arasındaki antlaşma böylece açığa çıkmış durumdaydı. Operasyonun baştan sona ABD ve AB’nin siyasi sorumluluğu altında NATO Gladio’su tarafından yürütüldüğünü bu üç göstergeden (ABD Başkanı Clinton’un özel danışmanı General Galtieri’nin açıklamaları, AB Siyasi Komiserliğinden bayan yetkilinin yaklaşımı ve Türk Özel Kuvvet Komutanlığı Şefi Engin Alan’ın rolü) daha açıklayıcı kanıt olamaz. Daha sonra ortaya çıkan bu gerçeklerden önce de beni etkisizleştiren gücün Türk hükümeti güvenlik güçleri olmadığından şüphe etmiyordum, ama operasyon mekanizmasını tam kavrayamamıştım. Süreç gerçekte olduğundan çok farklı yansıtılıyordu. Türk hükümeti bastırıyor ve sonuç alıyor gibi bir hava ısrarla yaratılıyordu. Başbakan Bülent Ecevit’in beni niçin yakaladıklarını ve Türkiye’ye iade ettiklerini anlamadığını söylemesi bile bu iddiamı doğrulayıcı önemli bir kanıttır. Gelişmeler çözümlenip netleştirildikçe iddiam daha da doğrulanacaktır.”
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, bu değerlendirmesiyle asırlık düşmanların bir araya gelerek düzenlediği Büyük Gladio Komplosu’nun en önemli bölümünün İmralı’da yaşama geçirildiğini ortaya koydu. PKK Lideri Abdullah Öcalan, 1973’te Çubuk Barajı’nda bir grup arkadaşıyla “Kürdistan sömürgedir” teziyle harekete geçti ve tarih boyunca imha ve inkar konseptiyle soykırıma tabi tutulan Kürtler, özgürlük mücadelesi ile tarih sahnesine çıktı. Ancak Kürtleri ve Kürdistan’ı Ortadoğu planlarında tehlike olarak gören ABD öncülüklü küresel güçler, Ortadoğu’ya müdahalesinin ilk adımı olan uluslararası komplo planını devreye koydu. 
 
Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan komplo, 130 gün boyunca “sürek avı” ile sürdü. “Çarmıha gerilme” olarak tanımladığı bu sürecin ardından PKK Lideri Öcalan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek, İmralı Adası’na özel olarak dizayn edilen tek kişilik hücreye konuldu. 
 
Abdullah Öcalan, savunmalarından oluşan Demokratik Uygarlık Manitestosu’nun 5’inci cildi olan “Kürt Sorunu ve Demokratik Uygarlık Çözümü” kitabında, İmralı sürecinin uluslararası komplo niteliğini de göz önünde bulundurdu ve bu süreci kapsamlı bir şekilde ele aldı. 
 
İMRALI’DA İLK OLARAK KİMLER KARŞILADI? 
 
PKK Lideri, getirildiği İmralı Adası’nda kendisini ilk olarak resmi üniformalı ve kendisini Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi olarak tanıtan albay rütbesinde bir askerin karşıladığını, bu askerin ikili ve gizli olmasında yarar gördüğünü belirttiği önemli konuşmalar yaptığını söyledi. Resmen başlayan sorguda da aynı askerin ayrı ve önemli konuşmaları olduğunu belirten Abdullah Öcalan, devamında dört güvenlik biriminden (Genelkurmay, Jandarma, Emniyet ve Milli İstihbarat) oluşan bir heyetin çapraz sorgulamasının başladığını ve bunun da 10 gün sürdüğünü kaydetti. 
 
YÜZYILLIK KOMPLO FELSEFESİNİN ÜRÜNLERİ 
 
 
Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Bu sistemi kurgulayan İngiltere’ydi, icrası da Türklerin payına düşmüştü.
 
“Yaşadıkları katı Türklük bilinci, Türklük adına hareket edenlerin gerçekle bağlarını kopartmıştı” diyen Abdullah Öcalan, komplonun ardındaki felsefeyi kavramalarının da doğalarına aykırı olduğunu ifade etti ve nedenlerini de şöyle açıkladı: “Çünkü onlar da en az yüzyıllık bu komplo felsefesinin inşa ettiği yapılanmaların ürünüydüler. Dolayısıyla inşa edilmiş bu yapılanmalarını inkâr etmeleri ve eleştirel yaklaşmaları beklenemezdi. İster yargılanma komedisi sırasında ister hükümlülük sürecinde olsun, kendilerinden herhangi olumlu bir değişim iradesi beklemek anlamsız olurdu. Genelkurmay Başkanlığı temsilcisinin fısıltı halinde söylediklerine uygun davranılacağına inanmak, mevcut koşullarda safdillik olurdu. Zaten sözlerini uygulayabilecek bir karar gücünden yoksundular. Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Bu sistemi kurgulayan İngiltere’ydi, icrası da Türklerin payına düşmüştü.”
 
KOMPLONUN ARDINDAKİ ZİHNİYET
 
Abdullah Öcalan, komplonun ardındaki felsefi ve politik zihniyeti anlamanın büyük önem taşıdığını vurgulayarak, “Sıkça komplonun asırlık bir temeli olduğundan bahsediyor, döne dolaşa bunu açıklıyorum. Her dönemin kilometre taşı olan komplolardan bahsettim. Bunlardan sadece Kürtlere yönelik olanlarından Hamidiye Alayları komplosu, 1914 Bitlis’teki Melle Selim, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı ve 1937 Dersim komploları, 1959’da 49’lar ve 1960’ta 400’ler Davaları, Faik Bucak’ın öldürülmesi ve Sait Kırmızıtoprak’ın KDP tarafından katledilmesi, yine PKK’nin ideolojik aşamasından günümüze kadar aynı zihniyet tarafından organize edilen yüzlerce komplo bir çırpıda sıralanabilir. Komploları düzenleyenler bunu ustaca düzenlenmiş iktidar sanatı saymaktadırlar. Yani komplo iktidar sanatının en önemli aracı ve ruhu durumundadır. Bu sanat Kürtler için kesinlikle komplo temelinde yürütülmek durumundaydı. Komplonun açıktan bir yöntemle uygulanması, öyküdeki çocuğun ‘Anne bak, kral çıplak’ demesine benzer bir duruma yol açacaktı. Hedefinde soykırıma dek giden uygulamalar bulunan bir iktidar gücünün elinde komplo dışında bir araç ve buna yön veren zihniyet yoktur. Burada önemli olan, komploya dahil olan güçlerin doğru tanınması ve tanımlanmasıdır” dedi.
 
KOMPLO İÇİNDEKİ ÇEKİŞKİLİ GÜÇLER! 
 
Komplonun içinde birbirleriyle oldukça çelişkili güçlerin varlığına dikkat çeken Abdullah Öcalan, şöyle devam etti: “ABD’den Rusya Federasyonu’na, AB’den Arap Birliği’ne, Türkiye’den Yunanistan’a, Kenya’dan Tacikistan’a kadar birçok devlet komploya dahil olmuştu. Asırlık düşmanlar olan Türkler ve Yunanlıları birleştiren neydi? Neden benim sırtımdan bu kadar ilkesiz ittifaklar veya çıkar birlikleri kuruluyordu? Ayrıca hedeflenmeme için için sevinen Türk ve Kürt sol ve ulusal işbirlikçilerin sayısı hesaplanmayacak kadar çoktu. Resmi dünya sanki benim şahsımda en tehlikeli rakibini kıstırmış gibiydi. PKK içinde bile kendileri için ikbal günlerinin geldiğine ve diledikleri gibi yaşamaları fırsatının doğduğuna inananların sayısı küçümsenemezdi. Şüphesiz en başta ve en genel bir gözlem tüm bu güçlerin kapitalist modernitenin liberal çıkarlar peşinde koşan önde gelen kesimlerinden oluştuğunu ortaya koyuyordu. Ben birçoğunun liberal faşist zihniyetini ve çıkarlarını tehdit etmekteydim.
 
YÜZYILLIK HEGEMONİK HESAPLAR 
 
Örneğin İngiltere bu güçler içinde en tecrübelisidir. Benim Avrupa’da politika yapmamam için ilk işaret fişeğini sıkan güçtür. Avrupa’ya adım atar atmaz beni hemen ‘persona non grata’, yani ‘istenmeyen kişi’ ilan etmişti. Bu basit bir adım değildi, sonucu önceden belirleyen adımlardandı. Peki, Humeyni için, Lenin için bile alınmayan böylesi bir tavır neden hemen benim için alınmıştı? Savunmamın birçok bölümünde buna yönelik birçok ipucunu açık- lamaya çalıştım. Bu nedenle fazla tekrarlamaya gerek yoktur. Özcesi, Ortadoğu’ya yönelik iki yüz yıllık hegemonik hesapları önünde, özellikle Kürdistan politikasından ötürü (özetle ‘Ver Kerkük-Musul’u, yok et kendi sınırlarındaki Kürtleri’ politikası nedeniyle) ciddi bir engel olarak ortaya çıkmıştım. Bütün planları ve uygulayıcıları karşısında tehlikeli olmaya başlamıştım.”
 
KÜRDİSTAN’DA KİLİT GELİŞMELER
 
 
Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. 
 
Abdullah Öcalan, rolü üzerinde önemle durduğu ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) devreye koymak istediğini belirterek, “Bunun için Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. Tarihinin çok önemli bir ekonomik krizini yaşayan Rusya’nın o dönemde çok acil krediye ihtiyacı vardı. Eğer derde derman olacaksa, bana karşı düzenlenen komploda yer alıp rolünü oynamaması için neden kalmayacaktı. Zaten diğerleri ‘Büyük Ağabey’in uslu küçük kardeşleriydi. Ağabey ne söylese başları üzerinde yeri vardı. Türk solculuğu (istisnalar hariç), Kürt işbirlikçileri ve PKK’deki rahatsızlar için ciddi bir rakipten kurtulma fırsatı söz konusuydu. Hepsinin bu tavırlarının derinindeki felsefe son tahlilde liberalizmin günlük çıkarcılığının, pragmatizminin, egoizminin felsefesidir” diye belirtti.
 
HEGEMONİK MÜCADELENİN MERKEZİ: ORTADOĞU
 
Kürdistan’daki gelişmeleri hatırlatan Abdullah Öcalan, “O günlerde Kürdistan’ın özgürlüğünden ve Kürtlerin kimliğini kazanmalarından yana olmak, her türlü günübirlik liberal çıkarları, pragmatizmi ve bencilliği aşmayı gerektiriyor; sağı ve soluyla kapitalist modernite yaşamından vazgeçmeyi veya bu yaşamın karşısına dikilmeyi emrediyor, buna zorluyordu. Tersine o günlerin dünyası küresel liberalizmin dünyayı fethetme savaşında şahlandığı günlerin dünyasıydı. Liberal faşizmin dünya çapında egemenliğini ilan ettiği yıllar yaşanmaktaydı. Politik açıdan ise, Ortadoğu hegemonik mücadelenin merkezi konumundaydı. Kürdistan üzerindeki mücadele hegemonik hesaplar açısından kilit roldeydi. PKK’nin ideolojik ve politik konumu hegemonik hesaplarla açık çelişki içindeydi. Dolayısıyla tasfiye edilmem bu hesapların önünün açılması anlamına geliyordu” değerlendirmesinde bulundu.
 
İMRALI DÖNGÜSÜNDE TARİHSEL HESAPLAR 
 
PKK Lideri Öcalan, İmralı döngüsünde tüm bu tarihsel hesapların şahsında yeniden canlandırıldığının altını çizerek, şunları söyledi: “İmralı sürecini çözümleyebilmem için uzun bir tarihsel temeli bulunan güncel çıkar çatışmalarının farkına varabilecek bir bilince sahip olmam gerekiyordu. Hegemonik sistemin komplo hesaplarında çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de ustaca planlanmış ve son iki yüzyılda uygulanan bölgeye ilişkin ‘böl-yönet’ politikalarına alet olmamak, özellikle derinleştirilmesi hedeflenen Türk-Kürt çatışmasında bu güçler yararına kullanılmamaktı. Bu politikalara alet olan Ermeniler, Grekler, Balkanlardaki etnik yapılar, Araplar, Süryaniler, Türkler ve Kürtler çok şey yitirmişlerdi. Bunlardan bazıları binlerce yıllık vatanlarından ve kültürel varlıklarından olmuşlar, hatta ulusal toplum olmaktan çıkarılmışlardı. Ayrıca Türklerle birlikte yaşadıklarından ötürü birçok güç Kürtlere karşı öfke içindeydi. Malazgirt Savaşı’ndan beri stratejik önemini her zaman koruyan bu birlik, özellikle 1925’ten bu yana uygulanan inkâr ve imha politikasıyla berhava edildi. Cumhuriyet’in bu asli unsurunun inkârı ve tasfiyesine yönelik süreç derinliğine araştırılıp tarih felsefesiyle yorumlandığında, özünde bu stratejik birliğin hedeflendiği açığa çıkıyordu. İngilizler ve iç uzantılarının Mustafa Kemal’i zorlamaları komplonun en önemli adımıydı. Geleneksel Türk yönetim olgusunda, felsefesinde Kürt düşmanlığı ve asimilasyonculuğu yoktu. Bu düşmanlık özel amaçlarla geliştirilmişti. İsyan süreçleri ve sonrasında yaşananlar bu gerçeği doğruluyordu. İmralı’da oldukça dikkatimi çeken ve üzerinde daha da yoğunlaştığım bu durum, politik felsefemde köklü bir dönüşüme yol açtı.”
 
‘KOMPLO TÜRKLERE DE YAPILDI’
 
 
Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, komplonun sadece Kürtlere değil, aynı zamanda Türklere de yapıldığını vurgulayarak, “Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti. Beni komploya düşürmeleri bu niyetleri için ideal bir fırsat sun- muştu. Bu fırsatı sonuna kadar kullanmak isteyeceklerdi. Aksini düşünmek mümkün değildi. Çünkü isteselerdi bu yöndeki çok olumlu gelişmelere katkı sunabilirlerdi. Oysa işleri sürekli çıkmaza sürüklüyorlar, sorunu çözmek yerine tam bir kördüğüme dönüştürüyorlardı. Tipik bir İsrail-Filistin ikilemi yaratılmak isteniyordu. Nasıl ki İsrail-Filistin ikilemi yüzyıldır Ortadoğu’da Batı hegemonyasına hizmet etmişse, ondan çok daha büyük boyutlu olan Türk-Kürt ikilemi de en azından bir yüzyıl daha hegemonik hesaplarına hizmet edebilirdi. Zaten 19. yüzyılda bölgedeki birçok etnik ve mezhepsel sorunun geliştirilmesinde ve çözümsüz bırakılmasında aynı amaç güdülmüştür. İmralı gerçeği bu yöndeki ham bilgilerimi iyice olgunlaştırdı. Fakat karşımda duran en önemli sorun, bunu Türk yönetici elitine kavratabilmekti” tespitlerinde bulundu.
 
TÜRK YETKİLİLERİN ZAFER ŞEHVETİ! 
 
Başarı şehvetine kaptıran Türk yetkililere komplo gerçekliğini ısrarla anlattığını, bu çabalarının 2005’te Kürt kimlik ve özgürlük hareketinin eskisinden daha diri olduğunu kavramalarına kadar sürdüğünü ifade eden Abdullah Öcalan, “Konu üzerinde daha derinliğine yoğunlaştığımda, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerindeki komplo unsurlarını daha yakından gördüm. Türk bağımsızlığı denilen olayın en fena bağımlılık türlerinden biri olduğunu fark ettim. Türklerin bağımlılığı ideolojik ve politikti. İnşa edilen milliyetçilik ve ulusçuluğun yabancı menşeli olduğunu, Türk toplumsal olgusu ve tarihiyle pek az ilgisinin bulunduğunu gittikçe daha iyi fark edebiliyordum. Hegemonik güçler Türk yönetici elitinin iktidar konusunda ne denli zaaflı olduğunu biliyorlar ve bu zaafı kullanıyorlardı. Kürtler üzerinde kurdukları sınır tanımaz hâkimiyet de aynı zaaftan ileri geliyordu. Bu hâkimiyet aynı zamanda mahkûmiyetleri demekti. Hâkimiyetleri hep güdümlüydü, öz ideolojileri yoktu; daha doğrusu, ‘hâkimiyet her şey, ideoloji hiçbir şey’ kuralı işletiliyordu” değerlendirmesi yaptı. 
 
GLADİO ÇATIŞMALARININ LABORATUVARI 
 
 
Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son altmış yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı.
 
Abdullah Öcalan, hegemonik güçlerin Türk-Kürt ikileminin derinleştirilmesinde kullandıkları yöntem “tavşan kaç, tazı tut” olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: “Öyle ki, hem tazı hem de tavşan bu kovalamacada yorgun düşecekler, sonuçta her ikisi de sahiplerinin hizmetine ve kullanımına gireceklerdi. Bana bizzat uygulananlar bu yöntemin doğrulanması anlamına geliyordu. Gerek AB Konseyi’nin yaklaşımları gerekse AİHM’nin kararları tam da bu politikanın uygulanmasına hizmet ediyordu. İki tarafı da kendine sonsuz bağlama mantığı geçerliydi. Amaç adalet ve çözüm değildi. Savunmalarımı daha çok bu mantığı teşhir amacıyla geliştirdim. Hiçbir NATO ülkesinde görülmeyen bir biçimde Gladio örgütlenmesini devletin tepesine oturtmak iyi niyet ve güvenlikle izah edilemez. İpleri kendi ellerinde olduğu ve ülkeyi diledikleri gibi yönetmelerine eşsiz bir fırsat sunduğu için, hegemonik güçler Gladio’nun Türkiye uzantısına göz yummuşlardı. Bir bütün olarak Gladio yakından incelendiğinde ve felsefesi açığa çıkarıldığında görülecektir ki, hedef en kısa yoldan ülkeyi işgal etmek, halkını bölüp parçalamak ve çatıştırmaktı. Özellikle Ortadoğu’daki uzantılarında bu gerçeklik sıkça yaşanan uygulamalarla kendini ortaya koyuyordu. Bir halkı yönetmenin en etkili aracıydı. Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son altmış yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı. Ülke âdeta Gladio çatışmalarının laboratuvarı haline getirilmişti. Sadece PKK tarihinin tüm önemli süreçlerinde yaşanan Gladio’dan kaynaklı çatışmalar devletin ve halkların yüzyıllarca süren geleneksel dostluklarının sonunu getirmeye yeterli olmuştu.”
 
ÇÖZÜMÜN FELSEFİ VE PRATİK ARGÜMANLARI 
 
İmralı sürecini bu oyunu bozmak için ideal bir platform olarak değerlendiren Abdullah Öcalan, bu yönlü çabaları ve amaçlarına dair şunları anlattı: “Bunun için gerekli olan teorik temelimi güçlendirdim. Barışın ve siyasi çözüm koşullarının bütün felsefi ve pratik argümanlarını geliştirdim. Demokratik siyasi çözümün özgünlüğü üzerinde yoğunlaştım. Zorlu ve sabır isteyen bu çalışmalar komplonun kısırdöngülerini kırabilir ve çözüm alternatiflerini geliştirebilirdi. Bu konuda kendime güvenmekten başka çarem yoktu. Aslında komplo sürecinde rol alanların niyeti farklıydı. Benim şahsımda PKK’nin ve Özgürlük Hareketi’nin bitirilişini sağlamak istiyorlardı. Cezaevi uygulamaları, AİHM ve AB’nin tüm yaklaşımları bu ana amaçla bağlantılıydı. Benden arındırılmış bir Kürt Hareketi hedefleniyordu. İğdiş edilmiş, efendilerinin hizmetinde olan geleneksel işbirlikçiliğin modern bir versiyonu oluşturulmak isteniyordu. 
 
BARIŞ VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM YOLU
 
Özellikle ABD ve AB’nin uzun vadeli çalışmaları bu doğrultudaydı. Türk yönetici elitiyle bu temelde ittifaklara açıklardı. Özcesi, özellikle İngiliz hegemonyacılığının önce işçi sınıfı hareketinde, daha sonraları ulusal kurtuluş hareketleriyle devrimci-demokratik hareketlerde başarıyla uyguladığı bu iğdiş etme modeli, liberal insan hakları ve özgürlükleri yöntemiyle başarıya ulaşmıştı. Devrimci önderleri ve örgütleri tasfiye etmişlerdi. Yüzlerce yıldır uyguladıkları tasfiye yöntemlerinin bir benzeri PKK’ye ve devrimci, kolektif özgürlük ve eşitlik hareketine uygulanıyordu. İmralı sürecinden beklenen esas sonuç buydu; üzerinde çokça çalışılan ve ustaca uygulanmak istenen plan buydu. Strateji ve taktikler bu plan çerçevesinde geliştiriliyordu. Benim bunlara mukabil geliştirdiğim savunma ne klasik ortodoks dogmatik tutuma ne de kendimi kurtarmaya ve koşullarımı iyileştirmeye dayanıyordu. Savunmama yön veren şey ilkeli, halkların tarihsel ve toplumsal gerçekliğine uygun onurlu barış ve demokratik çözüm yolu oldu.”
 
Yarın: Güneşimizi Karartamazsınız eylemleri

Diğer başlıklar

26/08/2025
14:16 İran’da kadın aktiviste 1 yıl ceza
14:15 Gazze’de 24 saatte 75 kişi öldürüldü
13:59 Kırşehir Cazaevi'nde hak ihlalleri artıyor
13:15 İmamoğlu çiftinin avukatı gözaltına alındı
13:14 Mücahit Birinci ifadeye çağrıldı
13:01 Erdoğan’dan Suriye açıklaması: Kürtlerin teminatı Türkiye’dir
12:38 HRW: ABD personeli Gazze'deki savaş suçlarından yargılanabilir
11:58 İHD Dêrsim'deki arama noktalarının kaldırılmasını istedi
10:21 DEM Parti Heyeti Perşembe günü İmralı'ya gidecek
09:12 Kabayel: Süreç Aleviler için tarihidir
09:11 Meral Danış Beştaş: Sürecin tarafı ve muhatabı Öcalan’dır, dinlenmeli
09:10 İstanbul'da 1 Eylül'ün adresi Rıhtım Meydanı
09:09 Ankara’da sürecin nabzı: Toplum kalıcı bir barış istiyor
09:08 Mandela’nın avukatı: Öcalan’ın açıklamaları herkes için barış ve adalet umudu sağlıyor
09:08 Şanar Yurdatapan: Türkiye'nin demokratikleşmesi tek tarafın attığı adımlarla gerçekleşemez
09:05 Nurgül Çelebi: Toplumsal barışın sağlanabilmesi için din iktidar aracı olmaktan çıkarılmalı
09:04 AKP'li belediye gerçeğini kurutup yerine yapayını yaptı
09:03 Terlikle hastaneye gitmeyi reddeden tutsağın sevki iptal edildi
09:00 26 AĞUSTOS 2025 GÜNDEMİ
08:08 ABD heyeti Ebdî ve Şara ile görüştü
08:02 Gazze'de 7 Ekim'den bu yana 246 gazeteci öldürüldü
25/08/2025
21:41 Cizîr’de kadınlardan 'barış' buluşması
21:24 TOKİ’de iş cinayeti
20:14 Yenişehir ilçesinde yangın: 3 yaralı
20:08 Binden fazla aktivistten Şerife Muhammedi için çağrı
19:29 DEM Parti Eş Genel Başkanları'ndan Bengi Başer hakkında suç duyurusu
16:58 Yousefi’nin ‘Ronahiya Jin’ sergisi Wan’da açıldı
16:27 Mêrdîn’de yüksek fatura protestosu
15:58 Riha ve İzmir'de ‘Demokratik toplum için barışa ses ver’ çağrısı
15:18 Tecrit sürüyor, toplum adım bekliyor: Erdoğan'dan 'sabır' açıklaması
14:56 33 yıllık tutsaklığın ardından kardeşinin mezarına ziyaret
14:23 Komisyonun 6 ve 7'nci toplantılarının programı belli oldu
14:07 Geri gönderme merkezinde tutulan Nanaxanim Babazade için eylem
12:53 Wan'da kaza: 2 ölü, 3 yaralı
12:52 DBP Kadın Meclisi: Şiddet artıyor, devlet kurumları sessiz
12:52 Kadın tutsaklardan Meclis Komisyonu’nda Kürtçe engeline tepki
12:25 DEM Parti İmralı Heyeti bu hafta İmralı'ya gidecek
12:00 Temelli: Öcalan ile görüşmeyen komisyon yol alamaz
11:39 Bursa'da 3.4 büyüklüğünde deprem
11:38 Bedlîs’teki yangın söndürüldü
11:32 İmalat sanayisi kapasite kullanımı son 5 yılın gerisine düştü
10:59 Gazze'de 2'si çocuk 11 kişi daha açlıktan hayatını kaybetti
10:54 İran'ın nükleer programı görüşmesi Cenevre'de yapılacak
09:57 Foza Yûsif: Türkiye yapıcı bir rol üstlenmeli
09:46 Alevilerin beklentisi eşit yurttaşlık
09:37 Avrupa'daki belediye başkanları İmamoğlu için İstanbul'a gelecek
09:16 Taraftar cezalara karşı Amedspor'un yanında
09:13 Xwebûn 'Dil kırmızı çizgidir' manşetiyle çıktı
09:07 Diyanet hutbesine tepki: Kadınlar etkin mücadele vermeli
09:05 'Tecridin 7 penceresi' 3 dile çevrildi
09:03 Kızıl Parti Sekreteri Yağan: Öcalan'ın özgür tartışma koşulları oluşturulmalı
09:01 Spor ve sohbete 'personel eksikliği', kitaba 'sakıncalı' engeli
09:00 25 AĞUSTOS GÜNDEMİ
24/08/2025
23:55 Tülay Hatimoğulları: Tarihi fırsat elde etmiş durumdayız
23:37 Amedspor'dan farklı galibiyet
22:19 Sındırgı’da 4,8 şiddetinde deprem
22:06 31 yıl sonra tahliye olan Gülten Akgül’e ziyaret
21:51 Amedspor-Sivasspor maçı başladı
21:06 İsrail’den Yemen’e hava saldırısı: 2 ölü, 5 yaralı
20:52 Halk Amedspor’u LED ekrandan izleyecek: İşte taraftar, işte şampiyon
20:23 Pirsûs’ta yürüyüş: Barış gelmeden hiçbir sorun çözülmez
19:55 Kadınlardan barış zinciri ve serbest kürsü
19:29 İstanbul’da 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliği
18:00 Kahire’de ‘umut hakkı’ ve tecrit tartışıldı
17:46 İspanya’da Ağustos'ta aşırı sıcaklar rekor kırdı
17:13 Gimgim’daki inanç festivali halaylarla sona erdi
17:00 Bangladeş ve Pakistan ilişkileri normalleştirme kararı aldı
16:50 Bakırhan: Kürt halkının hafızasını dengbêjler korudu
16:44 Bekçilerin darp ettiği genç 'mukavemetten' tutuklandı
16:00 'Kürtler ve Türkler tarihsel bir eşikte: Barış tereddütsüz desteklenmeli'
15:27 İstanbul’da şüpheli kadın ölümü
15:25 Afganistan’da kamuya açık kırbaç cezası
15:17 NADA’dan Hesfa Vadisi için uluslararası soruşturma çağrısı
15:04 ABD Irak’taki güçlerini çekiyor
14:35 Tülay Hatimoğulları: Komisyon zaman kaybetmeden Öcalan’la görüşmeli
13:06 İran’da idam cezası verilen üç tutsaktan haber alınamıyor
12:46 Licê’deki yangın kontrol altına alındı
12:13 Özerk Yönetim: Şam Hükümeti inkar siyasetini meşrulaştırmaya çalışıyor
11:22 Kadınlara yeni anayasa çağrısı: Gelin sözümüzü ortaklaştıralım
11:18 MSD: 25 Ağustos’taki anayasa çalıştayı ertelendi
11:11 Öğrencileri taşıyan minibüs TIR'a çarptı: 2 ölü, 10 yaralı
11:03 14 yaşındaki çocuk ateşli silahla yaşamını yitirdi
10:26 Alevi sanatçılar süreçten umutlu
09:53 Jin dergi kadın gazetecilerin mücadelesini kapağına taşıdı
09:07 Licik’te 30 yıldır bêrîvanlık yapıyor: Jeotermal doğamızı yok edecek
09:06 Fazla mesai dayatmasına tepki: Sağlıktaki sorunlar kökten çözülmeli
09:05 Gabar’daki petrol faaliyetleri nedeniyle 3 binden fazla insan aylardır susuz
09:03 Komisyonda konuşan İHD Başkanı Yılmaz: Öcalan’ın dinlenmesi gerekiyor
09:02 Kayyım mağduru işçiler 25 gündür direnişte
09:02 İncirde verim düştü
09:00 24 AĞUSTOS 2025 GÜNDEMİ
08:54 Meteoroloji’den sağanak yağış uyarısı
07:00 Mereş’te 4 büyüklüğünde deprem
23/08/2025
23:44 Hums’taki hastaneler hizmet dışı
22:34 Gimgim’da inanç festivali 2’nci gününde
22:26 İstanbul'da halk şöleni: Barış için Abdullah Öcalan’ın koşulları değişmeli
22:11 Kerboran'da müzik festivali sona erdi
21:53 Seyircisiz oynanacak Amedspor maçı için LED ekran kurulacak
21:47 Süveyda'da 'ulusal ordu' kuruldu
21:13 Mamak'ta halk buluşması
20:38 Bakırhan: Sayın Öcalan ile yapılan görüşmeler azaldı, bu yaklaşımdan vazgeçin
20:06 Gültan Kışanak: Komisyon Öcalan’ı dinlemeli, bu bir dayatma ve siyasi talep değildir
20:01 Jandarma, Önder ve Demirtaş’ın fotoğraflarını söktü
19:47 Bayındır: Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün zamanıdır
19:03 Wan mitinginde Öcalan posterleri
18:35 Meletî’de yangın devam ediyor
18:17 Onbinlerin katıldığı Wan mitingi: Komisyon Sayın Öcalan ile görüşmeli
17:56 Geçiş Hükümeti: Kuzey ve Doğu Suriye ile Süveyda’da öngörülen seçimler iptal edildi
17:51 Hakem kurulu zam oranını belirlemek için toplandı
17:45 Gülistan Tara’nın mezarı başında anma: Bizi güçlü tutan hakikat mücadeleleri
17:40 Wanlılar miting alanına gelmeye başladı
16:59 Yangından etkilenen mahallelerde inceleme ve anket
16:37 Bakırhan, mesire alanının açılışını yaptı
16:16 KESK’ten Gazze protestosu: Katil İsrail Filistin'den defol
16:00 Munzur Gözeleri'nde 'mescit' protestosu: Rızasız her iş zulümdür
15:20 Katledilen gazeteciler anıldı: Mücadeleleri yol gösteriyor
15:01 GGM'de tutulan Nanaxanim Babazade deport edilmek isteniyor
14:56 Bahçeli'den 'çatlak' iddialarına yanıt
14:53 İstanbul'da kadınlardan ‘barış zinciri’ eylemi
14:33 Sındırgı'da 4.1 büyüklüğünde deprem
14:24 700'üncü F Oturması eylemi: Tüm hasta tutsaklara özgürlük
13:36 İktisatçı Eğilmez: Facianın büyüklüğü 60 milyar doları aştı
13:24 Derince'deki yangın baraka ve konteynerlere sıçradı
13:22 Cumartesi Anneleri eylemi: Barış hakikati konuşarak gelir
13:12 Kayıp yakınlarından komisyona çağrı: Pratik zamanı
13:10 Şimşek: KKM'de yeni hesaplar açılmayacak
12:39 Euro'dan yeni rekor
10:54 Wan'da miting günü: Temel talep Öcalan'a özgürlük
10:22 Rezan'da halk 'Katılımcı Bütçe'nin projelerini belirledi
09:36 İki kardeşin şüpheli ölümünde özel savcı görevlendirildi
09:14 Milas'ta bir kadın katledildi
09:13 Uzman çavuşun vurduğu astsubay hayatını kaybetti
09:12 22 taşınmazı satan kayyıma dava
09:11 Gençlerle iklim anketi: Yerel yönetimler ve STÖ'lerin çalışmaları yetersiz
09:10 Komisyonda dinlenen Batı: Öcalan ile görüşülmesi süreci hızlandırır
09:09 'Kadınların güvenliği barışın temel taşıdır'
09:05 DEM Parti gençliği özel savaşa karşı mücadelede
09:04 50 derecede mesai
09:03 Geçmez: Herkes dinlenmeli, süreç hukuki zemine oturtulmalı
09:02 Egîdê Cimo'da kayıt dönemi
09:01 Dinamitlerle doğayı tahrip eden karayolları çalışanları: Yerle bir ettik!
09:01 250 hastaya tek onkolog, o da izinde
09:00 23 AĞUSTOS 2025 GÜNDEMİ
08:59 Kur Korumalı Mevduat uygulaması sona erdi
22/08/2025
23:56 Gulistan Tara ve Hêro Bahadîn katledildikleri yerde anıldı
22:36 Silêmanî’deki çatışmaların ardından 200’ü aşkın gözaltı
22:31 Husiler, İsrail'e saldırdı
22:24 Kerboran'da festival ikinci gününde
21:57 Azerbaycanlı öğrenciye gözaltı: Çıplak arama ve aç bırakma iddiası
21:35 Suriye Geçiş Hükümeti, yeni paralarını Rusya’da basacak