İZMİR - Ordu'da 1921'de geçen gerçek bir hikayeye dayanan "Agapi" filmini yapan Yönetmen Julia Speropoulos, "104 yıl önce vahşice ve haksız yere katledilen Rumları onurlandırmalıyız. Bu film, o korkunç suçların bazılarını gün yüzüne çıkarıyor" dedi.
Yunan Yönetmen Julia Speropoulos, Pontos Soykırımı'nı anlatan ve yaşanmış bir hikayeye dayanan "Agapi" isimli animasyon kısa filmin fragmanını 12 Şubat'ta dijital platformlarda yayınladı. Tamamı el çizimi animasyonlardan oluşan 10 dakikalık kısa film 3 yıllık bir çalışmanın sonucunda izleyici ile buluştu. 1921'de Ordu'da geçen film 13 yaşındaki Agapi ve 8 yaşındaki kardeşi Giorgos üzerinden o dönem zorunlu göçe çıkarılan Pontos Rumlarının hikayesini anlatıyor. Filmin önümüzdeki ay, film festivallerinde dünya gösteriminin yapılması bekleniyor.
Aynı zamanda oyunculuk ve şarkıcılıkta yapan filmin yönetmeni Julia Speropoulos, 8 yaşından itibaren tiyatro ve sinema filmlerinde oyunculuk yapıyor. "Oz Büyücüsü", "Kick" ve "Mr. Robot" gibi filmlerde de oynayan Julia Speropoulos, kısa metraj "Jean", orta metraj "Yubi" belgeselleri ile çeşitli ödüller aldı. Los Angeles Yunan Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapan ilk uzun metraj belgeseli "Evden 2 Mil Uzakta"da ise Pontos'tan zorla göçertilen Rumlar, torunları ve tarihçiler ile görüşerek, yaşananları gözler önüne serdi.
GERÇEK BİR HİKÂYE
Yunan Yönetmen Julia Speropoulos ile "Agapi" filmi üzerine konuştuk. Filmin yaşanmış bir hikayeye dayandığını söyleyen Julia Speropoulos, "Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde 1908’de İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidara geldi. Amaçları, gayrimüslimleri yok ederek yalnızca Sünni Müslüman Türklerin yaşadığı "saf" bir Türkiye yaratmaktı. Onların ardından gelen Mustafa Kemal, Karadeniz Rumlarını bir tehdit olarak gördü ve onları ortadan kaldırmak için çeşitli yöntemler aradı. Bu yöntemlerden biri de özellikle 1916 sonrasında uygulanan 'Beyaz ölüm yürüyüşü'ydü. Rum siviller, ata topraklarından zorla çıkarılarak yiyecek ve su olmadan, karla kaplı ormanlarda ve dondurucu kış şartlarında iç bölgelere doğru yürümeye zorlandı. Bu ölüm yürüyüşleri, özellikle Rum nüfusun yoğun olduğu kasabalarda yaygındı, çünkü birçok Rum erkek dağlara çekilip direniş göstermeye çalışıyordu. Film, 1921'de Ordu şehrinde geçiyor. 13 yaşındaki Agapi, 8 yaşındaki kardeşi Giorgos ve anneleri, kasabalarındaki tüm Rum topluluğuyla birlikte evlerinden zorla çıkarılıyor ve karlarla kaplı vahşi doğada 40 gün sürecek zorlu bir yürüyüşe zorlanıyor. Peki, hayatta kalabilecekler mi" ifadelerini kullandı.
'SESSİZLİK SİNİR BOZUCU'
Bu filmle izleyiciyi karakterlerin deneyiminin içine çekmek ve yaşadıkları acıyı gözler önüne sermek istediğini vurgulayan Julia Speropoulos, 2020'de yayınladığı "Evden 2 Mil Uzakta" belgeseli ile de aynı şeyi yaptığını belirtti. O belgeselin de Pontos Rum Soykırımı'na odaklanan uzun metrajlı bir belgesel olduğunun kaydeden Julia Speropoulos, "Dünyada bu konuya özel olarak ayrılmış çok az filmden biridir. Hikâye, soykırımın son aşamasını temsil eden on bölüm üzerinden anlatılmaktadır. Bu vahşet etrafındaki sessizlik hem şoke edici hem de sinir bozucu. Neden hâlâ büyük çaplı filmlerle ele alınmadığını, neden 104 yıldır bu trajedinin büyük ölçüde konuşulmadığını anlayamıyorum. İşte bu yüzden bu filmleri yapıyorum, dünya bilmeli" diye konuştu.
'FARKINDALIK YARATMALIYIZ'
"Tarih göstermiştir ki cezalandırılmayan suçlar, genellikle daha büyük bir ölçekte tekrar edilir" diyen Julia Speropoulos, şöyle devam etti: "Soykırım araştırmacısı ve aktivisti Tamer Çilingir'in dediği gibi: Eğer bir suç cezasız kalırsa, daha büyük ölçekte tekrarlanır. Eğer Mustafa Kemal ve onun yoldaşları, Ermeni ve Rum soykırımları nedeniyle yargılanıp cezalandırılsaydı, belki de Naziler Yahudi Soykırımı'nı gerçekleştirmezdi. Gelecekteki soykırımları önlemek için farkındalık yaratmalı ve 104 yıl önce vahşice ve haksız yere katledilen Rumları onurlandırmalıyız. Bu film, o korkunç suçların bazılarını gün yüzüne çıkarıyor. Gerçek gömülebilir ama asla kaybolmaz. Sonunda ortaya çıkar. Farkındalık yaratmak hayati önem taşır. Hükûmetleri bu soykırımı tanımaya ve suçluları sorumlu tutmaya zorlamalıyız. Tanınma, tarihin tekerrürünü önlemenin ve gelecek nesilleri korumanın tek yoludur. En temel insan hakkı, yaşama hakkıdır."
'SANAT, DİYALOG BAŞLATIR'
Sanatın dili aşarak, görsel anlatım yoluyla iletişim kurduğunu dile getiren Julia Speropoulos, şunları kaydetti: "Sanat duygular uyandırır, bakış açılarını sorgulatır ve diyalog başlatır. Sanatçılar olarak, eserlerimiz aracılığıyla izleyiciyle bağlantı kurar ve değişim için bir araç olarak kullanırız. Sanat, çoğu zaman sessiz kalan siyasi eylemleri harekete geçirme gücüne sahiptir. Bu konuda gelecekte gerçekleştirmeyi planladığımız projeler için şimdiden fikirler geliştiriyoruz. Yapım aşamasına geçireceğimizi birçok fikrimiz var."
MA / Tolga Güney