AMED – Eğitim-Sen’in “Anadilde eğitimde çözüme doğru: Olanaklar, engeller, öneriler” çalıştayının ön raporunda, demokratik eğitim modelinden bahsedilerek, “Anadilinde eğitim hakkının bütün yurttaşlar arasında eşit bir nitelik kazanması için yeni bir anayasa yapım sürecine girilmeli” denildi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (EğitimSen) Amed şubelerinin düzenlediği ve 2 gün süren, “Anadilde eğitimde çözüme doğru: Olanaklar, engeller, öneriler” çalıştayının sonuç bildirgesinin ön raporu açıklandı.
‘DEMOKRATİK EĞİTİM HAKKI’
Raporu, Eğitim-Sen Amed şubesi üyesi Stran Jiyan okudu. Eğitimin, bireyin insan olmaktan kaynaklı sahip olduğu temel haklardan biri olduğuna dikkati çeken Stran Jiyan, hakların erişilebilir ve faydalanılabilir olduğu ölçüde anlamlı ve değerli olduğunu vurguladı. Tekçi devlet yapısının farklılıkları yok sayan ve ortadan kaldırmaya çalışan anlayışı, bireylerin eğitim hakkının tam ve yetkin kullanımı önünde ciddi engeller oluşturduğuna işaret eden Stran Jiyan, “Oysa ki bireyin hem yerel hem de evrensel yasal düzenlemelerin güvencesi altında eğitim alma, öğrenme-öğretme ve kendini gerçekleştirme taleplerini karşılama sorumluluğu devlete aittir. Devletin tüm bireyler için demokratik eğitim hakkı sunması ve bu hakkın kullanılmasını sağlaması demokratik hukuk devletinin başlıca görevlerindendir” diye kaydetti.
Türkiye siyasi gündeminin, uluslararası siyasi konjonktürün, Kürt halkının mücadelesi ve iç toplumsal ihtiyaçların zorlaması ile tekrardan Kürt sorunun barışçıl çözümünün imkânlarının konuşulduğu bir sürece girildiğini belirten Stran Jiyan, “Bir emek örgütü, bir sivil toplum örgütü olarak, Eğitim-Sen ’in de çözüm arayışlarına katkı sunmak için kendi mücadele alanından doğru, anadilinde eğitimin toplumsal barışa katkısı üzerine derinlikli bir tartışma yürütmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Dil, kültür, edebiyat, bilim, hukuk, siyaset alanlarının da ortaklaştığı geniş bir çalıştayda dil hakları üzerine yapılan değerlendirmeler ve öneriler sürece ışık tutacak nitelikte olmuştur. İki gün süren çalıştayımızda temel odak sorun noktaları belirlenmiştir. Hukuk(anayasal düzenlemeler), pedagoji, dünya deneyimleri ve ‘alternatif demokratik eğitim modelimiz ne olmalı?’ üzerine oluşturduğumuz odak çalışmalar sorunların etkili bir şekilde tartışılmasına zemin hazırlamıştır” ifadelerini kullandı.
1982 ANAYASASI
Stran Jiyan, “Bu bağlamda Osmanlı imparatorluğundaki kısmi ademi merkeziyetçi yapısının halkların kültürel yapılarının korunmasında kısmen etkili olduğu söylenebilir. Ancak 19. Yüzyıldan itibaren başlayan merkezi yapının güçlendirilme çabası ile beraber başta Kürtler olmak üzere diğer halklar hem idari hem kültürel açıdan baskı altına alınmış, 1924 anayasası ile birlikte merkezi yapı mutlak kılınmış, tüm halk ve inançların tüm hakları ret edilmiş veya kullanımı imkânsız hale getirilmiştir. 12 Eylül darbesi ürünü olan 1982 anayasası ile Türkçülük etrafında geliştirilen imha, inkar politikaları anayasaya ‘değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ maddeler olarak eklenmiştir. Böylelikle Kürtler ve diğer öteki sayılan kesimlerin haklarının tartışılması fiili olarak yasaklanmıştır” dedi.
TÜRKİYE’NİN SÖZLEŞMELERE KOYDUĞU ÇEKİNCELER
Anadilinde eğitim hakkı kapsamında 2000’li yıllarda AB üyelik süreci ile beraber tartışmalar yaşandığını, ancak anadilinde eğitim hakkının hayata geçmesi konusunda devletin çekincelerinin ortadan kaldırılmadığını hatırlatan Stran Jiyan, “Türkiye Anadilinde eğitim hakkının içini boşaltmak ve tartışmaları kısır bir döngüye sokmak amacıyla sadece ortaokullar ile sınırlı olmak kaydıyla seçmeli Kürtçe dersini müfredata almıştır. Ancak bu adımın gereklerini dahi yerine getirmemiştir. Türkiye anadilinde eğitim hakkı veya olanağını içeren tüm uluslararası sözleşmelere çekince koymakta veya uygulamamaktadır” şeklinde konuştu.
‘DİLİN CANLANDIRILMASI GEREKMEKTEDİR’
Dilin, devlet için kontrol aracı ve politik bir güç aracı olduğunun altını çizen Stran Jiyan, “Anadilinde eğitim yoksunluğu birey ve toplum içinse travmatik sonuçları olan bir baskılama şeklidir. Anadili ret eden asimilasyonist uygulamalar bireyin zihnine kayyum atamaktır. Anadilinde eğitim hakkı elinden alınanların eğitim-öğretim sistemi dışına çıkması çok daha olasıdır. Bu da dolaylı olarak kamusal alanın dışına itilmeyi ekonomik faaliyetlerden uzaklaşmayı getirir. Kamusal alandan uzaklaştırılan dil zayıflamaya mahkum edilmekte ve itibar kaybına uğramaktadır. Kamusal alanda canlandırılan dil prestijini ve saygınlığını yeniden kazanacaktır. Anadilinde eğitim hakkının yasal ve hukuki olarak bazı güvenceler altına alınmasının asimilasyon sürecini ortadan kaldırmada tek başına yeterli olmadığı tespitini yapmak gerekmektedir. Dil hakkının güvence altına alınabilmesi için o dilin canlandırılması gerekmektedir. Bu nedenle Kürt halkının anadilinde eğitim hakkına her aşamada güçlü sahip çıkması, konuşulur hale getirmesi, konuşulacak alanları oluşturması, sosyal değer ve dil kullanım araçlarını oluşturması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
“Başta Kürtler olmak üzere bütün toplumsal kesimlerin öncelikle kendi zihin yapılarını ve toplumsal varlıklarını inşa etme sürecini planlama, sürdürme ve tamamlaması gerekmektedir” diyen Stran Jiyan, “Asimilasyon sürecinde egemen dil dışında anadiline sahip olanlara kendi dil ve kültürlerinin daha alt statüde, değersiz olduğu hissettirilir. Lehçeler açısından Kurmanci lehçesinin yaşadığı sorunların daha tehlikeli bir biçimde Kırmançki lehçesi yaşamaktadır. Lehçenin isimlendirilmesi bile bir problem teşkil etmekte 4 farklı adlandırma şekli bulunmaktadır. Lehçenin kullanılması anlamında basın yayın ve materyal geliştirme konusunda çok büyük eksiklikler bulunmaktadır. Kürtçenin lehçelerinin demografik ve coğrafik dağılışlarının tespiti ile ilgili bir çalışmanın yürütülmesi gerekmektedir. Kürtçenin tüm lehçeleri ile bütünlüklü olarak düşünülmesi, her lehçenin özgün sorunlarının tespiti, dilin canlandırılması önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Her lehçenin Eğitim dili olarak kullanımının sağlanması için kapsayıcı ve bütünleyici uygulamalar hayata geçirilmelidir” diye belirtti.
KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ PERSPEKTİF
Anadilin kullanımı meselesine kadın özgürlüğü perspektifinden bakmanın hem tarihsel hem de sosyolojik açıdan en doğru sonuçları vereceğini dile getiren Sitran Jiyan , “Bu açıdan bakıldığında Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren özellikle kız çocuklarının yatılı bölge okullarında anadillerinden uzaklaştırılmasıyla anadilin asimile edilmesi amaçlanmakta öte yandan anadiline dayalı kadın kültürünün asimile edilmesini de hedeflemektedir. Tekçiliği dayatan ve anadilini tümden unutturmaya çalışan yatılı, pansiyonlu, taşımalı eğitim yerine çocuğun ulaşabileceği aile katılımına imkan verecek eğitim mekanları kurulmalıdır. Pozitivizmin yücelttiği cinsiyetçi ideoloji yaşamın her alanında olduğu gibi eğitim mekanlarında da mahkum edilmelidir. Bunun yerine kadınların ve erkeklerin birlikte eşit, özgür, özerk, uyumlu ve üretken ilişki yaşayacağı özgür eş yaşam ilişkileri esas alınmalıdır. Bu anlamda Anadil ve kadın bakış açısı en temelde öğrenmenin ekolojik demokratik ve kadın özgürlükçü boyutunu bütünlüklü olarak hedeflemektedir” ifadelerini kullandı.
DEMOKRATİK EĞİTİM MODELİ
Tüm bu değerlendirmeler ışığında demokratik eğitim modelinin, demokratik ulus anlayışı ile hazırlanması gerektiğini vurgulayan Stran Jiyan, şunları söyledi: “Bu nedenle merkezi ve demokratik uygarlık tanımlarının bu perspektif ile yapılması önemlidir. Eğitimin; özgürlük bilinci, hakikat arayışı, kendini bilme gibi kavramları esas alan, özgür, ekolojik ve cins özgürlükçü bir anlayış ile hazırlanması gerekir. Cinsiyet özgürlükçü, demokratik, anadilinde eğitim modelinde karar süreçlerinde öğrencilerin katılımı, toplumcu akademilerin, özerk eğitim meclislerin oluşturulması elzemdir. Demokratik eğitim modelinde öğretmenlerin demokratik uygarlık anlayışına sahip olması da gerekmektedir.
Sonuç olarak, anadilinde eğitim hakkının bütün yurttaşlar arasında eşit bir nitelik kazanması için yeni bir anayasa yapım sürecine girilerek bu yasaların güvence altına alınması sağlanması gerekmektedir. Anayasayı toplumsal tüm kesimlerin ortak ruhundan oluşan bir konsensüs niteliği taşıması gerçek bir güvence olacaktır. Bu nedenle oluşturulacak anayasanın temel aktörlerinden olan devlet mekanizmasının anadilinde eğitimin parçalanmaya veya bölünmeye yol açacağına dair travması aşılmalıdır.”