AMED - Düzenledikleri çalıştayı değerlendiren Eğitim Sen Amed 2 No’lu Şube Eşbaşkanı Duygu Özbay, “Eşitsizliklerin ortandan kalkması için anadilde eğitim büyük önem taşımaktadır” dedi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed şubelerinin düzenlediği ve 2 gün süren, “Anadilde eğitimde çözüme doğru: Olanaklar, engeller, öneriler” çalıştayı sona erdi. Çand Amed Kongre Merkezi’nde düzenlenen çalıştaya gazeteci, akademisyen, yazar, dilbilimci ve çok sayıda kişi katıldı.
Çalıştayı değerlendiren Eğitim Sen Amed 2 No’lu Şube Eşbaşkanı Duygu Özbay, gelinen aşamada tekçiliği dizayn eden eğitim sisteminin bir an önce barışçıl, demokratik, eşitlikçi bir eğitim sistemine dönüştürülmesine ihtiyaç olduğunu söyledi. Duygu Özbay, bu çerçevede çalıştaylarını gerçekleştirdiklerini belirtti.
'EĞİTİM ÖTEKİLEŞTİREN BİR KONUMDA'
Duygu Özbay, çalıştayın düzenlendiği sürecin toplumsal barışın koşullarının konuşulduğu bir sürece denk geldiğini anımsatarak, “Böyle bir süreçte bu tarz çalışmalar gerekliliktir. Barış sadece savaşın olmama hali değildir. Sosyal eşitsizliklerin olduğu bir düzen, barışın sağlanmasına engeldir. Bu anlamda bugün eşitsizlik üreten, şiddet üreten bütün yapıların bir reform geçirmesi gerektiğine inanıyoruz. Ciddi anlamda reform geçirmesi gereken en önemli şey ise eğitimdir. Çünkü mevcut eğitim sistemi tekçiliği, cinsiyetçiliği dizayn eden aynı zamanda farklılıkları gözetmeyen, yok sayan ve ötekileştiren bir konumdadır. Çalıştay boyunca barışçıl, demokratik, eşitlikçi bir eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğine dair tartışmalar yürüttük. Aynı zamanda anadilde eğitimin toplumsal barıştan bağımsız olmayacağı ve anadilde eğitim veren ülkelerde bölünmemin olmadığı aksine toplumsal barış sürecini tamamlandığını görüyoruz” dedi.
‘DİLİN YOK OLMASI AİDİYETİN YOK OLMASI DEMEKTİR’
Eğitim Sen olarak anadilde eğitim için hangi modellerin ortaya konulması gerektiği üzerine tartışmalar yürüttüklerini ve bu tartışmaları yürütürken farklı ülkelerdeki deneyimleri de dinlediklerini aktaran Duygu Özbay, “Dil öğrenmek kişinin kendi aidiyetini koruması anlamına gelir. Dil yok olduğunda aynı zamanda aidiyettin kendisi de yok oluyor. Bunu muhafaza etmenin önemli olduğuna dair modeller üzerinde tartışmalar yürüttük. Seçmeli dersler eğitimi dediğimiz modellin benzerinin İspanya’nın Bask bölgesinde uygulandığını ve öğrencilerin kendi ana dillerinde 3-4 saat ders aldığını biliyoruz. Fakat buradaki öğrencilerin dil yeterliliği yüzde 30 civarında kaldı. Ama bir diğer bir model olan; eğitimi kendi anadilinde alan çocuğun dil edinme, dili kullanma, algılama yeteneğinin yüzde 70’e kadar çıkabileceğini gördük. Bunun yanında da 3-4 saat İspanyolca ders aldığında da bu dili de rahatlıkla öğrendiğini de gördük” diye konuştu.
‘TEKÇİ EĞİTİM SİSTEMİ SORUNU'
Türkiye’de anadilde eğitimin çok farklı bir yerde tutulduğunu ifade eden Duygu Özbay, “Var olan eğitim sisteminde de her zaman öğrencinin kendisiyle bütünleşmesi, kendisini tanıması gerektiğini belirtiyoruz. Eğitimin çıkış noktası da budur zaten. Tekçi bir eğitim sistemi egemen ırktan olmayan herkesi yabancılaştırıyor. Dolayısıyla bu yabancılaşmayı kırmak için önce çocuğun anadilinde eğitim alıp kendi kültürü ve aidiyetleriyle bütünleşmesi, barışması ve kendisini tanıması gerekir. Çünkü çocuk kendi anadilini öğrendiği zaman diğer dillere dair yetenekleri de çok iyi gelişebiliyor. Aynı zamanda kendini var olduğu toplum içerisinde bütünleşmiş hissediyor. O toplumdan bağımsız, ayrı bir öteki hissetmiyor. Demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü eğitim sisteminin dinamikleriyle, bütün farklılıkların, ırkların, inançların bir arada yaşayacağı o toplumsal uyumu yakalayabiliriz. Diğer türlü şiddet ve kriz üreten bir mekanizma var. Barışa geçiş sürecinde ya da ‘Kalıcı barışın koşulları nasıl oluşabilir?’ sorusuna yerelden bakmayı önemsedik” ifadelerini kullandı.
‘BİRLİKTE YAŞAM İÇİN ÖNEMLİ’
Çalıştayda birçok sivil toplum örgütü, meslek örgütü temsilcisiyle bir araya geldiklerini belirten Duygu Özbay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çalıştayda Kürtçeye ilişkin tehlikeleri ortadan kaldırmak için ve aslında en önemli etkenin anadilde eğitim olduğun vurgusu ortaya çıktı. Çalıştay barış sürecini de destekleyen, güçlendiren bir yerde duruyor. Anadilde eğitim meselesinin Türkiye halklarına, farklı inançların, aidiyetlerinin bir arada sosyal uyum içerisinde yaşayacağı bir alanın kapsını açma umudunu güçlendirmeliyiz. Bu doğrultuda çalışmalarımız vardı ve bu çalışmaları daha da güçlendirmeye devam edeceğiz.”
MA / Şirvan Şilan Çil