İSTANBUL - İnsan hakları savunucusu Ahmet Faruk Ünsal, Abdullah Öcalan’ın çağrısının “yeni bir başlangıç” olduğunu belirterek, "Öcalan, demokratikleşme talebini merkeze alan bir perspektif sundu. Türkiye’nin bu çağrının gereğini yapması gerekiyor" dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 26 yıldır tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta kamuoyuna açıklanan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ülkenin en çok konuştuğu gündem olmaya devam ediyor. Çağrı sonrası “Demokratik Toplum Buluşmaları” ile toplumun her kesimiyle buluşmalar gerçekleştirilirken, muhataplardan devlete adım atma çağrıları yükseliyor.
2013-15 yıllarındaki süreçte Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan siyasetçi ve insan hakları savunucusu Ahmet Faruk Ünsal, Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve sonrasında yaşanan gelişmelere dair konuştu.
‘EKİM SÜRECİ’
Meclis’in yasama yılında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çıkışıyla başlayan sürece atıfta bulunan Ünsal, “2024 yılının Ekim ayından itibaren Türkiye’de siyasettin ya da iktidarın Kürt hareketine dönük ezberlerini bir kenara bırakarak el uzattığı ve barışma talebini doğrudan dile getirdiği bir süreç yaşadık. Bu sürece her ne kadar iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ süreci dese de, henüz taraflarca ya da Türkiye’nin geri kalan tarafından bir ad konulmuş değil. Dolayısıyla buna Ekim süreci diyebiliriz. Ekim süreci, Sayın Öcalan’ın kendi örgütünü tasfiye etmesi, DEM Parti’nin başına geçmesi ve Meclis’te konuşması gibi çok üst perdeden dile getirilen bir süreçtir. Şimdi iş o noktaya varır mı varmaz mı bunu zaman gösterecek” dedi.
Sürecin ise, Suriye’deki rejim değişikliğinden bağımsız olmadığını vurgulayan Ünsal, “Türkiye, Suriye'deki rejim değişikliğiyle birlikte Kuzey ve Doğu Suriye’deki Özerk Yönetim’in daha da bağımsız bir yapıya kavuşması ya da daha resmi bir statüye kavuşturulması ihtimalinden korktu. Bu yüzden Türkiye var gücüyle Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi’ni bastırmaya çalıştı. Ancak Türkiye’nin bunu bastırmaya gücü yetmedi” diye belirtti.
‘TÜRKİYE RAZI OLMAK ZORUNDA KALDI’
Ünsal, Türkiye’nin Suriye’de yaşanan rejim değişikliğinden sonra Kürtlerin elde ettiği kazanımları ortadan kaldırmaya gücü yetmediği için mevcut statüyü kabul etmek zorunda kaldığına dikkat çekti. Ünsal, “Suriye'de Kürtlerle ilgili değişen duruma razı gelmek zorunda kaldı. Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmet El Şara ile Mazlum Abdi’nin yaptığı görüşmelerde, Kürtlerin taleplerinin artık dünya tarafından görmezden gelinemeyeceğini ve bu taleplerinde ne kadar haklı olduklarının göstergesidir. Bir taraftan Suriye'de Kürtlerin statüye kavuşması diğer yanda da Türkiye’deki Kürt sorunun görüşülmesinin birbirine paralel gittiğini düşünüyorum. Bu süreç biraz Suriye endeksli başladı ama Türkiye'deki Kürtler için sorunun çözümüne dair bir takım iyileştirmeler olabilir. Bu anlamda Sayın Öcalan’ın devreye sokulması gerekiyordu nitekim devlette bunu yaptı ve görüşmeler başladı” ifadelerini kullandı.
‘DEVLET ADIM ATMALI’
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısını “yeni bir başlangıç” olarak nitelendiren Ünsal, “Sayın Öcalan, bir yandan örgütüne silah bırakma çağrısı yaparken diğer yandan sadece Türkiye'deki Kürtlerin değil, bütün Türkiye halklarının demokratikleşme talebini de merkeze alan bir perspektif sundu. Türkiye’nin artık bu çağrının gereğini yapması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın çağrısından sonra Devlet Bahçeli, PKK’nin 4 Mayıs’ta Malazgirt’te toplanmasını talep etti. Eğer bir kongre toplanacaksa Sayın Öcalan’ın bu kongreye erişim sağlaması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın kongreye fiziki olarak gitmesi mevcut koşullarda çok mümkün olmasa da bunun koşullarının yaratılması gerekiyor. Devlet bu konuda adım atmalı” diye belirtti.
‘ÖCALAN’IN UMUT HAKKI UYGULANSIN’
Abdullah Öcalan'ın tecrit altında tutulmasının Türkiye’nin infaz kanuna aykırı olduğunu vurgulayan Ünsal, şöyle devam etti: “Normalde Sayın Öcalan’ın avukatı ve ailesiyle görüşmesi bir yasal zorunluluktur. Ancak bir zorunluluk olmasına rağmen Sayın Öcalan nezdinde İmralı’da çok özel bir infaz rejimi uygulanıyor. Umut hakkı, Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği bir karardır ve Türkiye’nin buna uyması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın umut hakkından yararlanması gerektiğinden ısrar ediyoruz. Türkiye, AİHM’in sadece Sayın Öcalan’a dair kararları değil, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarını da uygulamıyor. Türkiye’nin yasal mevzuatında AİHM kararlarını uygulama zorunluluğu vardır. Nasıl ki Türkiye'yi yönetenler, herhangi bir mahkemenin kararını uygulamak zorundalarsa aynı şekilde AİHM kararlarına uymak zorundalar. Fakat Türkiye özellikle Kürt sorunu söz konusu olduğunda AİHM kararlarını uygulamamakta ısrar ediyor. Umut hakkı temel bir insan hakkıdır. Umut hakkının engellenmesi sadece hukukun ihlali değil, aynı zamanda bir insan hakları ihlalidir. Dolayısıyla Sayın Öcalan’ın umut hakkından yararlanması, bir hak olduğu gibi yaşadığımız sürecin selameti açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
‘TECRİT SONLANDIRILMALIDIR’
Sorumluluk artık devlette, top devletin sahasında. Bu yüzden devletin biran önce Sayın Öcalan’ın umut hakkından yararlanmasını sağlayacak adımlar atmalı. Öte yandan Sayın Öcalan’ın kendi örgütüyle kongre sürecine dahil olma konusunda gerekli teknik ve hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bunlar olursa Türkiye’nin beklemiş olduğu PKK’nin kendini tasfiye süreci tamamlanmış olacak ve artık Kürtlerin kendi taleplerinin bekledikleri bir safha doğru ilerletebilecek. Bu durum hem Suriye sahasında hem Türkiye sahasında birlikte yol yürümesi gereken paralel bir meseledir. Suriye’de meseleyi çözüp, Türkiye'deki Kürtlerin sorunlarını görmezden gelmek sorunu çözmez. Bu yüzden Türkiye hükümetinden, Kürt sorunun temel beklentilerini çözmesini talep ediyoruz. Bunun merkezinde Sayın Öcalan'ın tecrit koşullarının ortadan kaldırılması ve umut hakkından yararlanması, Kürtlerin anadil meselesinin giderilmesi var. Yine hasta tutsakların biran önce serbest bırakılması, belediyelere kayyum atanmasının önüne geçilmesi ve seçilen belediye başkanlarının görevine iadesinin önemli hususlar olduğunu söyleyebilirim. Devletin biran önce bu konuda adım atmasını bekliyoruz.”
MA / Esra Solin Dal