İSTANBUL - DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Çınar Altan, süreci demokratik bir zemine çekme görevinin siyasetçilere düştüğünü belirterek, devletin adım atmasının yanı sıra kendilerinin de demraktik dönüşüm için mücadele etmeleri gerektiğini vurguladı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nın" ardından sürecin toplumsallaşması için aynı isimle halk buluşması düzenleyen kurumlar arasında bulunan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu konudaki etkinliklerini sürdürüyor. Türkiye genelinde 2 bin İstanbul'da 80 buluşmanın hedeflendiği, toplantıları değerlendiren DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Çınar Altan, "Bu çağrının temel nitelikleri ne? Bunu iyi kavramakla birlikte topluma yönelik bir çağrı olduğu için bizlere ne tür görevler düşüyor? 27 Şubat'tan itibaren bunların her birini iyi anlama ve somutlama gibi bir görev vardı önümüzde. Çünkü tek sayfalık bir metinden bahsediyoruz, ama Öcalan'ın hem referans verdiği kavramlar hem de bu sorunun tarihselliği bakımından da köklü bir değişim, dönüşüm söz konusu. Dolayısıyla bu başlıkların her birinin derinlemesine tartışmak ve anlamak çok temel bir yerde duruyordu. Bu kapsamda halk toplantılarının yanı sıra 39 ilçemizde geniş ev ziyaretleri yapmaya başladık. 3 aydır yeni süreci ve çağrıyı bütün ilçelerimizde halk buluşmaları ve aile ziyaretleriyle süreci tartışma platformlarına dönüştürdük. Bu meseleyi kavramak açısında önemliydi" ifadelerini kullandı.
'ABDULLAH ÖCALAN'A OLAN GÜVEN TEMEL YERDE'
Buluşmalarda halkın kaygısının ne olduğunu iyi anladıklarını dile getiren Altan, "Nihayetinde sürecin özü Öcalan'ın çağrısıdır ve bu çağrının özneleri toplumdur. Toplum bu çağrıyı ne kadar içselleştirirse o kadar hayat bulacak bir çağrıdır. Devletin adım atması ve DEM Parti'nin buna dair adımlar atmasının özü aslında burada bitiyor. İçselleştirme adına bu buluşmalar çok yararlı oldu. Halkımızın bu sürece dair soru işaretlerini ve kaygılarını öğrenmek açısında muazzam bir deneyimdi. Kaygıların başında 'Devlet adım atar mı atmaz mı' gibi sorular geliyordu. Gittiğimiz her yerde bu ifade edildi. 'Sürecin arkasındayız' diyorlar. Çünkü bu sürecin başlıca öznesi olan ve 26 yıldır İmralı'da tecrit altında olmasına rağmen bu meseleye dair geniş bir siyasi ufku olan Abdullah Öcalan'a duyulan güven çok temel bir yerde duruyor" diye konuştu.
BULUŞMALARDA ORTADOĞU DA KONUŞULUYOR
Buluşmalarda, devletin Ortadoğu'daki gelişmeler ekseninde sürece yaklaştığının dile getirildiğini kaydeden Altan, İsrail'in; Hamas, Hizbullah ve İran'a yönelik saldırıları, ABD'nin devreye girmesiyle süren hegemonya savaşında Kürtlerin kilit bir konumda bulunduğunu belirtti. Altan, Türkiye'nin başından beri en temel kaygılarından bir tanesinin bu olduğunu düşündüğünü ifade ederek, "Değişen dengeler içerisinde savaşıp inkâr ettiği bir özneyle çatışma düzlemini devam ettirebilir mi? Ettiremez. Kendi bekası açısından çok büyük bir tehdit. Bu anlamda bunu iç cepheyi güçlendirme olarak formüle ediyor. İsrail, İran savaşı içerisinde önümüzdeki dönemde belli başlı köklü dönüşümler olacaksa bunun Türkiye'ye yansıması kaçınılmaz olacaktır. Türkiye'nin atacağı adımlar bununla bağlantılı olacaktır. Ama kendi bekasına tehdit olabilecek bazı denklemlerin devre dışı kalması bu sürece yansıyacağını da öngörmemiz lazım. Örneğin Suriye'de Colani Abraham Anlaşmaları kapsamında İsrail ile anlaştı. Suriye devleti ve aynı zamanda yeniden yapılanmanın hamisi olmak için can atan bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin sürece yaklaşımı konusunda belli başlı değişimleri olabilir. Bunları da süreci olumsuz etkileyen bazı faktörlerden biri olarak ele almamız gerekiyor" şeklinde konuştu.
Ortadoğu'daki gelişmeler nedeniyle devletin süreci yürütmek zorunda olduğunu vurgulayan Altan, "Devlet, barışı bekası için önemli görüyorsa halkımız tarafından da bunun kavranması ve dar hesaplara takılmayıp kendi umutlarında değişiklik yapmaması gerektirir. Dolayısıyla devletin bu anlamıyla yapısal dönüşümler yapma ihtiyacını iyi kavramalıyız. Süreci demokratik bir zemine çekme görevi ise bize düşüyor. Bu çatışmasızlık bir anda otomatikman demokratikleşecek anlamına gelmiyor. Demokratik adımların atılması ve bu bağlamda biz de halkın demokratik kurumlarını hayata geçirecek şekilde pozisyon alırsak bu, demokratik dönüşümün vesilesi olabiliriz" diye belirtti.
MA / Melik Çelik