Filozof Holloway: Rojava sistemdeki süper çatlaktır

img
HABER MERKEZİ - Kürt Özgürlük Hareketi’ni Katalan, Bask veya İrlanda hareketlerinden ayıran özelliğinin toplumu farklı bir temelde nasıl dönüştüreceği düşüncesi olduğunu belirten Marksist Filozof John Holloway, “Rojava süper bir çatlaktır” dedi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), 6-7 Aralık tarihlerinde İstanbul’da “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı” düzenlendi. Konferansta birçok ülkeden katılım olurken, en dikkat çeken isimlerden biri 11 bin kilometreyi aşma nedenini “kapitalizmin karanlığında parlayan bir ışık beni cezbetti” diyerek anlatan Marksist Filozof John Holloway oldu. Kürt hareketi ile Almanya’nın Hamburg kentinde düzenlenen bir konferansa aldığı davetle tanışan Holloway, sonrasında bir dizi konferansa katıldı. Holloway, Hollanda'nın Eindhoven kentinde kurulmakta olan Kürt Sosyal Bilimler Akademisi'nin kurucu komitesine de davet edildi. 
 
Holloway ile kapitalizme dair eleştirileri ve Abdullah Öcalan’ın paradigmasını konuştuk 
 
Uzun yıllardır Marksist teori, “devletsiz devrim” ve “kapitalizm” eleştirisi üzerine çalışıyorsunuz. “Devleti iktidarın bir aracı değil, bizzat kapitalist toplumsal ilişkilerin kurumsallaşmış biçimi” olarak değerlendiriyorsunuz. Neden?
 
Bence bu kısmen bir deneyim meselesi. Son 20-30 yıldır giderek daha korkutucu ve baskıcı hale gelen bir kapitalist sistem içinde yaşıyoruz. Ama aynı zamanda 20. yüzyıl devrimlerinin, Rus Devrimi’nin, Çin Devrimi’nin ve diğerlerinin deneyimlerine bakıyoruz ve görüyoruz ki, onlar işe yaramadı. Daha iyi bir toplum yaratmadılar. İnsanların hayal ettiği toplumu yaratamadılar. O zaman düşünmek gerekiyor. 
 
Peki, ne yanlış gitti?
 
Bence giderek daha fazla hareket. Kürt Hareketi ve Zapatista Hareketi gibi birçok daha küçük hareket, yanlış gidenin, değişimi devlet aracılığıyla gerçekleşecek şekilde düşünmek olduğunu söylüyor. Bu işe yaramaz çünkü devlet kapitalist sistemin bir parçası olan özel bir örgütlenme biçimidir. Bunu en az üç farklı şekilde düşünebilirsiniz. Birincisi; ‘Devlet nedir?’ sorusunu sormaktır. Devlet, bizi dışlayan bir örgütlenme biçimidir çünkü sorunları çözmeye çalışan tam zamanlı memurlardan oluşur. Ve sorunları, bize eve gidip beş yıl sonra ya da dört yıl sonra oy vermemizi söyleyerek, çözmeye çalışırlar. Sonra tekrar eve gönderirler. Yani devlet, insanları toplumun örgütlenmesinden dışlayan bir örgütlenme biçimidir.
 
Devlet aracılığıyla değil, başka örgütlenme biçimlerini düşünmek zorundayız. Kürt Hareketi, Zapatista Hareketi ve diğer birçok hareket bu yüzden bu kadar heyecan vericidir.
 
İkincisi; devletin kapitale bağımlı olduğu ortaya çıkar. Devlet, kendi kendini finanse edebilmek için ihtiyaç duyduğu parayı almak için sermaye birikimine bağımlıdır. Ve bu görevliler aslında hiçbir şey üretmediğinden, gelirlerini baskın üretim biçimi olan kapitalizmden almak zorundadırlar. Yani devlet sermaye birikimini teşvik etmek zorundadır ve bu nedenle toplumu değiştirme yolu olamaz. Üçüncü sebep, bence devleti reddetmenin nedeni basitçe her devletin ırkçı olmasıdır. Devlet ırkçıdır çünkü vatandaşları ile dünyanın geri kalanını ayırarak başlar; vatandaşlar bazı haklar alabilir, dünyanın geri kalanı ise ayrımcılığa uğrayan ve şiddet görebilecek insanlar olarak kabul edilir. Göçmenlere olan şiddeti düşündüğümüzde bunu daha çok görüyoruz. Göçmenlere yönelik şiddet, devletin varlığının bir yansımasıdır. Yani devlet aracılığıyla değil, başka örgütlenme biçimlerini düşünmek zorundayız. Diğer bariz örgütlenme biçimi bir tür topluluk örgütlenmesidir. Bu yüzden Kürt Hareketi ve Zapatista Hareketi, diğer birçok hareketle birlikte bu kadar heyecan vericidir.
 
Devleti ele geçirmeyi özgürlük olarak değil, yabancılaşmanın derinleşmesi olarak tanımlıyorsunuz. Neden?
 
Evet, bence devrim dediğimizde ‘devleti ele geçireceğiz, iktidarı ele geçireceğiz ve ondan sonra toplumu değiştireceğiz’ düşünme eğilimindeyiz. Ancak devleti ele geçirdiğinizde, kendinizi zaten egemen olan bir örgütlenme biçiminin içine yerleştirmiş olursunuz. Bu, kapitalist örgütlenme biçimidir. Oradan, gerçekten yapmak istediğiniz toplumsal değişiklikleri yapmak imkansız hale gelir. Deneyim açısından düşünürsek, Rusya'da veya Sovyetler Birliği'nde olanları düşünürsek ya da Çin'i düşünürsek, bunun bir felaket olduğu çok açık hale gelir. Bu, siyasetin ne anlama geldiğine bağlıdır. Benim için siyasetle uğraşmak, dünyayı değiştirmek ve paranın egemenliğini kırmak için sosyal olarak nasıl örgütleneceğimizi düşünmek, zorlamak anlamına geliyor. Şu anda para ve sermayenin egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu örgütlenme sisteminin bizi, büyük olasılıkla, insan ırkının yok oluşuna doğru ittiğini biliyoruz. Bu yüzden bu sistemi kırmak kesinlikle çok önemli hale geliyor. Siyaset, devlet siyaseti demek değildir. Hayır, açıkça devlet siyasetini reddetmektir. Zapatistalar bunu çok açık bir şekilde söylüyorlar. Başlangıçta müzakereler yapıldı ama temelde ‘Hayır, kendi toplumumuzu yaratıyoruz. Kendi eğitim sistemimizi, kendi sağlık sistemimizi, kendi adalet sistemimizi, kendi yönetim sistemimizi yaratıyoruz’ diyorlar. Bunu 30 yıldan fazla bir süredir, devletten bağımsız olarak yapıyorlar.
 
Kitabınız Crack Capitalism’de (Kapitalizmde Çatlaklar Yaratmak), “kapitalizmi yalnızca ekonomik bir sistem olarak değil, toplumsal ilişkilerin bütünsel bir örgütlenmesi” olarak ele alıyorsunuz. 
 
Ben sermayeyi ekonomik bir şey olarak değil, toplumsal bir örgütlenme biçimi, toplumsal bağlılık biçimi olarak anlıyorum. İnsanların toplumda bir araya gelme şekli. Her toplum biçimi, bazı toplumsal bağlara, farklı insanların faaliyetleri arasında bir bağlantıya ihtiyaç duyar. Kapitalizmde bu bağlantı, esas olarak para ve mal değişimi aracılığıyla kuruluyor, pratikte bu para aracılığıyla oluyor. Bağlantılarımızın para aracılığıyla kurulması her şeyi şekillendiriyor. Yaptığımız her şeyi ve düşünme biçimimizi şekillendiriyor. Ayrıca, paranın egemenliği için tüm toplumun sömürüye dayalı bir sistem üzerine inşa edilmesini gerektiriyor. Bunun bizi giderek felakete sürüklediğini biliyoruz. Paranın kontrolünü kırmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor.
 
Peki, kapitalizm sosyal ilişkileri nasıl düzenler ve hangi argümanları kullanır?
 
Sanırım argümanlardan biri, paranın üretimi ve yaratıcılığı teşvik ettiğidir. Bir bakıma bunun doğru olduğunu söyleyebiliriz. Para, üretimi ve yaratıcılığı teşvik eder. Ancak bunu belirli bir şekilde yapar. Tüm yaratıcılık ve üretimin kâr elde etme ihtiyacıyla şekillendirildiği bir şekilde yapar. Bu, aslında paranın kuralıdır. Kârın kuralıdır. Bu, tüm faaliyetlerimizin belirli bir çarpıtmaya, belirli bir biçime sokulduğu anlamına gelir. Aynı zamanda kapitalizmin bir yıkım dinamiği yarattığı anlamına da gelir. Kapitalizmin bir yaratma ve yıkım sistemi olduğunu söylersek, o zaman bu sistem içinde yıkımın giderek daha da büyüdüğü ortaya çıkıyor. Marx'ın zamanında yıkım, insanların geçim kaynaklarının ve kültürlerin yıkımıydı. Şimdi ise yıkım, insan yaşamının ön koşullarının yıkımı olduğu bir aşamaya geldi. Yıkım giderek daha tehlikeli, daha korkunç hale geliyor.
 
Giderek daha tehlikeli hale geldiğini söylediğiniz kapitalizme, hangi çatlaklar müdahale edebilir? Abdullah Öcalan'ın son manifestosunda bahsettiği, komünler alternatif bir yaşam modeli midir? 
 
İlk olarak çatlaklar hakkında Crack Capitalism kitabının küçük bir tanıtımını yapabilirim. Bu, üç kitaplık serinin ikincisi. İlki Change the World Without Taking Power (İktidarı Olmadan Dünyayı Değiştirmek) idi. İkincisi Crack Capitalism. Birkaç ay önce Türkçe olarak yayınlanan üçüncüsü ise Hope in Hopeless Times (Umutsuz Zamanlarda Umut) idi. İlk kitap Change the World Without Taking Power, aslında daha önce özetlediğim argümanı içeriyordu, yani devlet aracılığıyla dünyayı değiştirmeyi düşünmenin işe yaramadığını. İkinci kitap Crack Capitalism, bunun yerine ne yapmamız gerektiğine odaklanıyor.
 
Pek çok insanın bir şekilde sermayenin mantığından kopmaya çalıştığını görüyoruz. Pek çok insan, ‘Okulu bitirdiğimde ya da üniversiteyi bitirdiğimde, hayatımı sermayeye satmak istemiyorum. Anlamlı bir şey yapmak istiyorum’ diyor. Farklı bir mantığı olan ve arkasında farklı bir motivasyonu olan bir şey. Bazen bu hareketler çok küçüktür. Örneğin, birkaç arkadaş bir araya gelip ‘Eleştirel gazetecilik yapmak istiyoruz’ diyebilirler. Ya da Zapatista Hareketi veya Kürt Özgürlük Hareketi gibi çok büyük olabilirler ve ‘hayır, farklı bir mantıkla farklı bir yöne gideceğiz’ diyebilirler. Bunlar, sermaye mantığındaki çatlaklar olarak gördüğüm şeylerdir. Hepimiz beş dakika durup düşünürsek, muhtemelen 10 farklı çatlak bulabiliriz. Bu çatlaklar her zaman çelişkilidir ama bence toplumu gerçekten dönüştürmeyi düşünebilmemizin tek yolu budur. Şöyle demeliyiz: ‘Zaten var olan çatlakları tanıyacağız çünkü her yerdeler. Daha fazla çatlak yaratacağız. Onları daha da büyüteceğiz. Onları nasıl bir araya getirebileceğimizi düşüneceğiz.’ Devrimi, devleti ele geçirmek olarak düşünmezsek, bunun tek yolu budur.
 
Peki ya komünler?
 
Devlet, bir örgütlenme biçimi olarak doğası gereği şiddet içeren bir yapıdır. Komün, farklı görüşlerimizi ifade ettiğimiz ve bir karara varmak için bu farklılıkları nasıl aşabileceğimizi düşündüğümüz bir tür bir araya gelme biçimidir. Bu, sorma ve tartışma sürecidir.
 
Aslında çatlaklar farklı bir mantığa göre hareket etmeye çalışmaktan kaynaklanıyor. Bu birçok farklı anlama gelebilir. Ancak tüm anti-kapitalist hareketin içinde çok eskilere dayanan bir gelenek vardır. En bariz örnek 1871 Paris Komünü'dür. Herhangi bir isyan hareketinde bir tür komünal örgütlenme bulabilirsiniz. Komünal örgütlenme, arkadaşlar arasında bile günlük yaşamda uyguladığımız bir şeydir. Örneğin, öğrenciler sık sık ‘Hadi dışarı çıkıp birlikte yemek yiyelim. Nereye gidelim?’ derler. İnsanların farklı görüşleri vardır, ama sonunda bir tür anlaşmaya varırlar. Benim anladığım komün, farklı görüşlerimizi ifade ettiğimiz ve bir karara varmak için bu farklılıkları nasıl aşabileceğimizi düşündüğümüz bir tür bir araya gelme biçimidir. Bu, sorma ve tartışma sürecidir. 
 
Buna karşılık devlet tamamen farklıdır. Devlet, emretme sürecidir. Emir verme sürecidir. ‘Bunu yapacaksın, yoksa sana şiddet uygulayacağız’ deme sürecidir. Devlet, bir örgütlenme biçimi olarak doğası gereği şiddet içeren bir yapıdır. Öte yandan komün, aynı fikirde olduğumuz için bir araya gelmek değildir. Aynı fikirde olmayabiliriz ama ‘bu fikir ayrılıklarını konuşacağız’ deriz. Benim için bu, Kürt hareketinin yaptığı şeyin çok önemli bir parçası ve bildiğim kadarıyla en açık örneği Rojava'dır. Bu, Zapatistaların yaptıklarında da gördüğümüz bir süreçtir.
 
Parti, merkezi örgütlenme ile temsil politikalarına da dair eleştirileriniz var. Yerine ne öneriyorsunuz?
 
Benim için parti, devlete yönelik ve devlet iktidarını ele geçirmeyi veya devlet içinde nüfuz kazanmayı amaçlayan bir sosyal örgütlenme biçimi olarak anlaşılmaktadır. Hiyerarşik bir örgütlenme biçimini içerir. Buna karşılık, komün esasen bunun tam tersidir. Az veya çok yatay bir örgütlenme biçimidir.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “devlet+demokrasi” önermesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Her zaman çelişkili durumların içindeyiz ve bu, paranın ve sermayenin hakim olduğu, antagonistik (çelişkili, birbirinin etkisini gideren) bir toplumda yaşamak kaçınılmazdır. Sanırım yazdığım her şey devlete karşıdır. Ama maaşımı devletten alıyorum. Bir üniversitede çalışıyorum. Üniversite içinde kendi alanımı yaratabiliyorum. Benim üniversitemde, istediğimizi söyleyebileceğimiz alanlar yaratmak için uzun bir kolektif mücadele geleneği var. Ama bu çelişkili bir durum. Anti-kapitalist hareketlerde çok aktif olan birçok insan da sermaye için çalışıyor, belki haftada iki gün, belki de tüm hafta. Biz bu durumdayız. Devlet demokrasisini düşünürsek, devlet demokratik olamaz çünkü sermayeye bağlıdır ve kapitalist bir bağlamda işler. Sermayenin birikimini desteklemesi gerekir. Tabii ki, sosyal hoşnutsuzluğu da entegre etmek zorundadır ve bunu yapmanın en etkili yolu resmi demokrasidir. Demokrasi, devlete veya sermayeye karşı kullanmaya çalışabileceğimiz alanlar yaratır. Ama bu gerçek demokrasi değildir.
 
Gerçek demokrasi nedir?
 
Benim için gerçekten işe yarayacak tek demokrasi, halkın görüşlerini dile getirmeyi amaçlayan bir tür komünal demokrasidir. İnsanlar bir araya gelir, düşündüklerini ifade eder ve bir tür karara varırlar. Bence bu, kapitalist bir sistemimiz olduğu sürece pek işe yaramaz. En bariz örnek, insanlar maaş için çalışmak zorunda oldukları sürece, toplantılara katılmak için çok yorgun olacaklardır. Bence bu şu anda olan bir şey. İdeal olarak, devleti kaldırıp sadece komünler kurmalıyız. Ama gerçekte bu bir süreç ve çelişkili bir süreçtir. Belki bu şekilde, devlet artı komünal demokrasi düşünebilirim, ama sadece ‘artı’yı aynı zamanda bir antagonizm olarak düşünürsem.
 
Kürt ve Zapatista hareketinin sizin için heyecan verici olduğunu söylediniz. Aralarındaki benzerlikler ve farklar hakkında ne söyleyebilirsiniz? Bildiğimiz kadarıyla Zapatistalar üzerinde çok çalıştınız. 
 
Evet, bence bu çok önemli bir soru. Çok net bir cevabım yok. Ama bildiğiniz gibi Zapatista Hareketi, 1994’te Meksika’da kamusal olarak ortaya çıktı. Yani 30 yılı aşkın bir süredir var. Başından itibaren devletle iş yapmayacağını söyledi. 20. yüzyılın deneyimlerinden sonra devrimin ne anlama geldiğini yeniden düşünmek gerekiyordu. Artık işler farklı yapılmalıydı. Hala devrimden bahsediyorlar ama büyük harfle değil, küçük harfle yazılan devrimden. ‘Hayır, bunu devlet aracılığıyla yapmayacağız’ diyorlar. Aslında mesele, mevcut olanı temel alarak başka türden sosyal örgütlenme biçimleri oluşturmak ve aynı zamanda onu dönüştürmek. Başından beri önemli bir konu, hareketin merkezi olan Meksika'nın Chiapas eyaletinde hareketin ve toplumun içinde kadınların konumuydu. Kadınlar, başından beri sosyal örgütlenmede büyük değişiklikler yaptılar. Böylece ortaya çıkan şey, temelde tüm alanlarda topluluk tartışmalarına dayanan komünal bir örgütlenme biçimidir. Şehirlerde yaşayanlar için, ben de bir şehirde yaşıyorum ve bu çok heyecan verici bir hareket. Ancak sorunlardan biri, bu tür bir siyaseti şehre nasıl aktaracağımızı veya yeniden üreteceğimizi düşünmektir. Yine yaklaşık aynı dönemde, belki biraz daha geç bir dönemde Kürt Hareketi’ne baktığımızda özellikle Öcalan'ın ‘hayır, devrimin ne anlama geldiğini yeniden düşünmeliyiz’ dediğini görüyoruz. Kapitalizm hala bir felaket. Zapatistalar da aynı şeyi söylüyor. Her zamankinden daha kötü ve her zamankinden daha şiddetli hale geliyor. Her ikisi de şu anda bir dünya savaşı durumunda yaşadığımızı söylüyor. Devletten uzaklaşarak ve komünal örgütlenme biçimleri kurarak ya da halihazırda var olan komünal biçimleri güçlendirerek siyaseti yeniden düşünmeliyiz. Bu anlamda, iki hareket arasında çok güçlü bağlantılar ya da çok güçlü benzerlikler olduğunu düşünüyorum. Kürt Hareketi’nin, Zapatista Hareketi’nden daha kentsel olduğunu düşünüyorum. İletişim tarzları da çok farklı. Ancak her iki hareketin sorunlarının nerede olduğunu görebilmek için daha iyi anlamamız gereken güçlü bağlantılar var.
 
Rojava'daki Özerk Yönetim modeli, devletten ziyade komünal yerel konseyler temelinde bir yapı sunuyor. Çatlaklar teorinizin perspektifinden bakıldığında Rojava bir çatlak mı yoksa kurumsallaşmış bir alternatif mi?
 
 
Rojava harika bir çatlak. Rojava'yı harika buluyorum ama ekonomik organizasyon ve ekolojik yıkıma karşı hareket hala çelişkili. Bu çelişkileri aşmaya çalışmalıyız. Kürt hareketi ve Rojava hareketine büyük hayranlık duyuyorum çünkü bunu yapmaya çalışıyorlar.
 
Oh, bence Rojava harika bir çatlak. Ama hiçbir çatlak asla saf bir çatlak değildir. Her zaman çelişkiler ve pratik sorunlar vardır. Kürt Hareketi’nin harika yanlarından biri ve benim çok saygı duyduğum bir şey, hareketin kendi içinde eleştiri geliştirmeye istekli olmasıdır. Rojava'yı harika buluyorum, ama bazen meclisler istenildiği kadar iyi çalışmıyor. Belki de istenildiği kadar çok insan dahil olmuyor. Ekonominin organizasyonu hala çok çelişkili. Ekolojik yıkıma karşı hareket de çelişkili, çünkü tüm ekonomi petrol üretimine bağlı. Bu yüzden bu çelişkileri aşmaya çalışmalıyız. Bu anlamda, Kürt hareketi ve Rojava hareketine büyük hayranlık duyuyorum, çünkü bunu yapmaya çalışıyorlar. Evet, Rojava süper bir çatlaktır.
 
“Şiddet ve zor”un iktidarı yeniden üretme riskine işaret ediyorsunuz.  Peki, hareketler kendini savunmak zorunda değil midir? 
 
Kapitalizme karşı her hareketin bir tür savunması olmalı. Zapatistalar örneğinde, merkezinde Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu olan bir hareket var. Artık ulusal kurtuluş düşünmüyorlar ama orduları hala var. Ordu hiyerarşik, bunu istemiyorlar ama savunma için silah tutmak ve ordulaşmak zorundalar. Ama pratikte silahlar savunmanın en önemli parçası değil. En güçlü savunma hem kendi bölgelerinde hem de dünyada halk desteğidir. Kendini savunma çelişkili ama genellikle gerekli. Silah açısından değil, halk savunması açısından düşünmeliyiz.
 
Türkiye'yi gözlemlediğinizde dönüşüm için sürecin hangi dinamiklerini önemli buluyorsunuz?
 
Buna tam olarak tatmin edici bir cevabım olduğunu sanmıyorum. Öcalan'ın avukatlarının açıklamalarını dinledim ve anladığım kadarıyla süreç aslında iki aşamalı bir süreç. Birincisi, Kürt halkının yasal olarak tanınması ya da farklı bir siyasetin gelişebileceği alanların yaratılmasıdır. İkincisi, bu farklı siyasetin geliştirilmesidir. Bu çok önemli görünüyor, ancak pratikte asıl önemli olan soru bu iki süreç arasındaki ilişki.
 
Kürtler sık sık kimliklerinin tanınması, demokratik hakların genişletilmesi ve toplumsal eşitlik vurgusu yapıyor. Bu talepler hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu taleplere karşılık atılacak adımlar halkın toplumsal dönüşümünü nasıl etkiler?
 
Kürt kimliği ya da genel olarak kimlik meselesi çok önemli ve çok çelişkili bir konu. Kürt halkının durumunda, öğrendiğim kadarıyla uzun bir baskı dönemi, Kürtlerin özgüllüğünün tanınmaması, Kürt dili ve kültürünün baskı altında tutulması söz konusu. Buna karşı mücadele kesinlikle çok önemli. Kimlik terimini sevmiyorum, çünkü benim için bu terim kapanış anlamına geliyor. ‘Evet, Kürt kimliğinin tanınması için mücadele edeceğiz ve sonra mutlu olacağız’ diyebilirsiniz. Bunun işe yarayacağını sanmıyorum. Sadece ‘biz Kürdüz’ değil, ‘Biz Kürdüz ve daha fazlasıyız. Biz Kürtleriz ve dünyayı değiştirmek istiyoruz’ diye düşünmeliyiz. Burada bir gerilim var çünkü sadece Kürt kimliğinin haklarının tesis edilmesi açısından düşünürseniz, mücadelenin orada durma tehlikesi vardır. Bu çok üzücü olurdu. Benim için ve birçokları için heyecan verici olan şey; Kürt hareketinin dünyayı dönüştürmek isteyen bir hareket olmasıdır. Aynı şey Zapatistalar için de geçerli. Bu, Meksika'da neredeyse tamamen yerli halkların oluşturduğu bir yerli hareketti. Elbette, hareketin bir kısmı yerli hakları ve yerli dillerin haklarıyla ilgiliydi. Ama Zapatistalar hakkında heyecan verici olan şey, Öcalan'ın da söylediği, başından beri sadece yerli hakları için bir hareket olmadıklarını söylemiş olmalarıdır. Onlar dünyayı dönüştürmek istiyorlar. Kimlikten taşan bu yaklaşım kesinlikle çok önemli. Sadece kimlik açısından düşünürsek, hareketin en heyecan verici kısmını kaçırırız. Kapitalizmde sosyal eşitlik sağlanamaz, çünkü sistem eşitsizliğin yaratılmasına dayanır. Gerçekten sosyal eşitlik istiyorsanız, kapitalizmden kurtulmanız gerekir.
 
Süreç hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Süreci başlatabilirsiniz, ama bunun yeterli olmadığını kabul etmelisiniz. İnsanların yaşamını veya eşitlik koşullarını iyileştirmeye çalışabilirsiniz, ama asıl mesele içinde yaşadığımız korkunç, yıkıcı, öldürücü sistem.
 
Türkiye’de bu sürecin bir parçası olan ilk uluslararası konferans için buradasınız. Konferansı ve katkılarını nasıl görüyorsunuz? 
 
 
Kürt Özgürlük Hareketi, toplumun örgütlenme biçimini değiştirmeyi, toplumu komünal bir temele oturtmayı amaçlamaktadır. Komünal, anti-kapitalist, anti-ataerkil, anti-ekosidal ve anti-devlet bir temelle. Heyecanımın kaynağı da budur.
 
Buraya büyük bir heyecanla geldim ve Öcalan'a ‘evet’, Kürt Özgürlük Hareketi'ne ‘evet’ demek istiyorum. Burada olmaktan mutluluk duyuyorum ve desteğimi ifade etmek için bu kadar yolu geldim. Aynı zamanda kimlikle ilgili önceki sorunuzda da belirttiğim gibi hareketin kendi içine kapanmasına izin vermeyelim. Meksika'dan buraya kadar gelmemin nedeni Kürt Özgürlük Hareketi’ni, Kürt kimliğinin ötesine geçen heyecan verici bir hareket olarak görmemdir. Bu hareket, toplumun örgütlenme biçimini değiştirmeyi, toplumu komünal bir temele oturtmayı amaçlamaktadır. Komünal, anti-kapitalist, anti-ataerkil, anti-ekosidal ve anti-devlet bir temelle. Bu hareketin bu kadar önemli olmasının nedeni budur ve benim heyecanımın kaynağı da budur.
 
Destek vermek için buralara geldiniz, konferansın sürece katkısı ne olur? 
 
Sanırım benim ve organizatörlerin umduğu şey, konferansın Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Öcalan'ın özgürlüğüne yönelik uluslararası desteğin gücünü göstermesidir. Şubat’ta Viyana’da Kürtlerin organize ettiği bir konferansta, Avrupa’nın dört bir yanından gelen gençlerin, Kürt deneyimini dünyayı değiştirmek için bir ilham olarak düşündüğünü görmek beni çok etkiledi. Zapatistaların dediği gibi, ‘Biz bir model değiliz. Bizi model almayın. En iyi ihtimalle ilham kaynağıyız.’ Umarım bu konferans da bu fikri ifade edebilir.
 
Konferansta “Karanlıkta Parlayan Işık” başlığını seçmenizin nedeni neydi?
 
Bu noktaya gelmişsek, bunun nedeni Kürt Hareketi’nin gerçekten karanlıkta parlayan bir ışık olmasıdır. Karanlık, şu anda yaşadığımız dünyanın karanlığıdır; küresel ısınma, nükleer savaş da dahil olmak üzere artan savaş tehdidi ve göçmenlere karşı artan şiddet. Öcalan'ın Üçüncü Dünya Savaşı, Zapatistaların Dördüncü Dünya Savaşı olarak adlandırdıkları şey, esasen aynı fikirdir. Ortadoğu'da ve dünyanın çeşitli yerlerinde korkunç bir savaşın içinde yaşıyoruz. 
 
Bunu nasıl kırabiliriz? 
 
Bence karanlıkta parlayan iki büyük ışık var. Biri Zapatista Hareketi. Diğeri ise Kürt Özgürlük Hareketi’dir. Burada, pratik müzakerelerin ortasındayız, İrlanda deneyimini, Katalan deneyimini, Bask deneyimini vesaire tartışıyoruz. Ama Kürt Hareketi’nin çok özel bir şey olduğunu unutmayalım. Katalan, Bask veya İrlanda hareketi ile aynı şey değil. Gerçekten toplumu nasıl yeniden düzenleyebileceğimizi, toplumu farklı bir temelde nasıl dönüştürebileceğimizi düşünüyor. Mevcut durumun pratik yönlerini tartışırken bunu gözden kaçırmayalım.
 
”Demokratik toplum” kavramı konferansın merkezinde yer alıyor. Sizce demokratik bir toplum nasıl mümkündür? Demokratik bir toplumun inşasında toplum ve örgütler nasıl bir rol oynamalıdır? 
 
Devlet, bu sorunu çözmek için harekete geçmez. Devletler genellikle baskı uygulamak için harekete geçerler. Önemli bir yol, benim komünleştirme dediğim şeydir. İnsanlar bunu zaten çoğu zaman yapıyorlar. ‘Birlikte ne yapacağız? Sorunları birlikte nasıl çözeceğiz?’ diye soruyorlar. Anti-kapitalist devrimi komünleştirme açısından düşünmek çok önemlidir. Bu, kısmen zaten var olan çatlakları kabul etmek anlamına gelir. Aynı zamanda mevcut örgütlenme biçimlerinin çöküşüyle de ilgilidir. İklim felaketleri, depremler veya seller gibi belirli durumlarda devlet işlevini yerine getiremez ve hiçbir işe yaramaz. İnsanlar bir araya gelip sorunları toplumsal olarak çözmeye çalışmak zorundadır. Bence giderek daha fazla insanın hem gerçekte doğal olmayan sözde doğal afetlerle hem de mevcut sistemin işlevsizliğinden kaynaklanan sosyal afetlerle karşı karşıya kalacağı bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Bu durumda, komünleşme güç kazanacaktır. İnsanların bu durumlarda nasıl tepki vereceği, komünleşmeyi bir uygulama ve düşünce biçimi olarak deneyimlemelerine de bağlı olacaktır. Bir felaket meydana geldiğinde, sadece ‘Devlet nerede? Orduyu bir an önce getirin’ diye düşünmemeliyiz. Bunun yerine bunu gerçek komünal ve kolektif özelliklerimizi gösterme fırsatı olarak görmeliyiz.
 
JOHN HOLLOWAY KİMDİR? 
 
İrlandalı Marksist avukat John Holloway, Meksika’da yaşayan bir sosyolog, filozof ve politik teorisyen. Kapitalizm karşıtı mücadele, toplumsal hareketler, devlet teorisi, yatay örgütlenme ve özyönetim üzerine yaptığı çalışmalarla uluslararası alanda tanınır. Holloway, hem siyaset sosyolojisi hem de çağdaş radikal düşünce alanının en etkili isimlerinden biridir. Holloway, devleti ele geçirmeden dünyayı değiştirme fikriyle bilinir ve dünya çapında toplumsal hareketler üzerinde ciddi etkisi vardır.
 
MA / Hivda Çelebi-Berivan Altan

Diğer başlıklar

18:38 Gazeteci Cihan Berk tutuklandı
18:08 AYM’den 3 kitabın yasaklanmasına hak ihlali kararı
18:03 BM: Gazze’de soğuktan 3 çocuk yaşamını yitirdi
17:17 İstanbul'da ESP'li 6 kişi tutuklandı
16:55 Gazeteci Aykol’a yeni bir antibiyotik tedavisi başlandı
16:52 Çandar’dan Erdoğan’a: Dışişleri Bakanınıza ayar verin
16:37 Mûş'ta kadınlar bir araya geldi
16:19 AKP raporunda eski yöntem ve eski söylemler: Özerk Yönetim “tehdit” olarak tanımlandı
16:18 İŞKUR'da kura hilesi iddiası: AKP'li aileden 5 kişiye kura çıktı
15:21 Çetin Arkaş: Önder Apo’nun istediği kişilerle görüşmesinin imkanları yaratılmalı
15:09 Bozan: Cezaevi İvrendi’ye düşman hukukuyla yaklaşılıyor
15:00 Kamu emekçileri iş bıraktı
14:55 'Hayata Dönüş Operasyonu'nun yıl dönümünde cezaevi tellerine karanfil bırakıldı
14:44 Yazar Tunç’un Mereş katliamını konu alan kitapları yeniden basıldı
14:27 Katledilen Taybet İnan ve 29 kişi anıldı: İnsanlığa karşı suçtur
14:23 Kayyım kararının yürütmesinin durdurulması karara bağlanacak
14:22 İHD: 'Hayata Dönüş' operasyonlarında cezasızlık politikası sürdürülmüştür GÜNCELLENİYOR
14:13 Kaya’nın taziyesine kitlesel ziyaret
14:09 Katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Daştan için mevlit verildi
12:46 'Katledilen arkadaşlarımızın hesabını sormaktan vazgeçmeyeceğiz'
12:33 AKP raporunu Meclis'e sundu
11:51 DEM Parti İmralı Heyeti ile TİP görüşmesinin tarihi belli oldu
11:13 Farqînli yurttaşlar: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü halkın özgürlüğüdür
10:53 Cizîr’de taciz faili öğretmen gözaltına alındı
09:53 2025: Küresel güç dengeleri değişti, yeniden mevzilenme başladı
09:29 Cizîr’de çok sayıda öğrencinin taciz edildiği ortaya çıktı
09:25 'Hasta tutsakları hala cezaevinde, barışa nasıl inanalım?'
09:24 10 yıldır kayyımın yönettiği kent komün ve meclislerle yeniden inşa edilecek
09:20 Eril şiddet çemberinde bir yaşam mücadelesi
09:19 Veysi Aktaş'tan 'Umut ve Özgürlük' mitingine katılım çağrısı
09:16 19 Aralık'tan bugüne tecrit daha da derinleşti
09:16 Şanogel kuruldu: Sokağa ve halka ulaşmak istiyoruz
09:15 Rûbarêşîn ve Sergen dereleri HES kıskacında
09:08 Mereş'te 47 yıllık yara: Yüzleşin
09:07 Filozof Holloway: Rojava sistemdeki süper çatlaktır
09:01 İsviçre: Doğrudan demokrasi ilkesi esastır
09:00 19 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:44 PİRHA muhabiri Cihan Berk gözaltına alındı
08:18 26 şirkete eş zamanlı operasyon: Gözaltılar var
18/12/2025
23:22 DEM Parti’den TFF’ye çağrı: Cezai yaptırım ağırlaştırılmalı
22:33 İlk 8 maddesi görüşüldü: Bu bütçe emeğin değil
21:44 Ayşe Şan, konser ile anıldı
21:12 Cenk Yiğiter’e saldıranlara hapis cezası verildi
21:06 Kuyu Tipi Cezaevleri paneli: Mekanın yarattığı şiddet rejimi
19:53 KESK: Yoksulluk ve adaletsizlik normalleştirildi
19:47 Devrimci Parti: Devrimci tutsaklara özgürlük için harekete geçelim
19:42 Arkaş: Askerlerin mezarına çiçek koymaya varım, peki ya siz var mısınız?
18:22 Denizli’de çocuk işçi yandı
18:20 Hakan Fidan, QSD'yi hedef aldı
17:47 Ebex’te Sima Semend Kadın Eserleri Kütüphanesi açıldı
17:44 Leyla Zana’ya yönelik ırkçı saldırı protesto edildi
17:39 Serhat Bölgesinde toplantılar son buldu: Tarafların imkanları eşit olmalı
17:30 Bahçeli: Abdullah Öcalan’a özgürlük mitingi ifade özgürlüğüdür
17:27 Temel: İktidarın komisyona sunacağı rapor sürecin ciddiyetiyle uyumlu olmalıdır
17:22 CHP'den 53 sayfalık rapor: Sürecin esasına ve ana aktörüne temas yok!
17:18 Bütçe görüşmeleri: Bu ülkenin geleceği muhalefetin cesaretine bağlı
17:10 Akın Birdal: İşçi sınıfının ekmeği barıştadır
16:56 Ev baskınında polis, 5 yavrusu olan köpeği kurşunlayarak öldürdü
16:40 Gazeteci Aykol, 2 ay 4 gündür yoğun bakımda
16:30 Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci toplantısı gerçekleştirdi
16:22 Bakanlık Kazanhan'ın katili için 1,5 yıl sonra kırmızı bülteni uyguladı
15:37 30 bin TL’lik zam teklifi geri çekildi
15:06 Qers Barosu’ndan ırkçı doktor hakkında suç duyurusu
15:04 Kadınlardan 'Kadın Mitingi'ne katılım çağrısı
14:56 Ayşe Şan mezarı başında anıldı
14:37 DEM Parti İmralı Heyeti ile Özel görüşmesinin tarihi beli oldu
14:37 Dersim Gazeteciler Platformu kuruldu
14:36 CHP raporunu Meclis’e sundu
14:33 Çetin Arkaş: Barış olacaksa yapılanlarla yüzleşilecek
14:30 KESK: Emekçiler bu bütçeyi kabul etmiyor
14:03 DEM Parti Gençlik Meclisi üyesi kaçırılıp işkence yapıldı
13:43 Irkçı akademisyenden Kürtlere hakaret: Hakları kısıtlansın, çalıştırılmasınlar
13:00 Ahmet Türk’ten Bursaspor’a tepki: Bu tüm Kürtlere yapılan hakaret ve tehdittir
12:54 Türkiye’nin Suriye’de hedeflediği ‘üç’ şey
12:42 Barolardan Leyla Zana'ya küfre yaptırım çağrısı
12:02 Sincar davası bir kez daha mütalaa için ertelendi
12:00 Nazım ile Cihan’ın çektiği fotoğraflar sergilenecek
11:18 Asgari ücreti işveren belirleyecek: En yüksek oran yüzde 30
10:48 Efrin'de bir kadın işkenceyle katledildi
10:29 Kenanoğlu: 'Umut ve özgürlük' mitingi sahiplenilmeli
09:52 Fatma Bostan Ünsal: Yaşananlar konuşulmadan barışın toplumsallaşması mümkün olmaz
09:30 AHKEM işçileri: Tazminat ödememek için istifaya zorluyorlar
09:24 İzBB Başkanının gönderisine yorum yaptı, ücretsiz izne çıkarıldı
09:23 İHD Şirnex Eşbaşkanı: Barışın toplumsallaşması için cesur adımlar atılmalı
09:21 '10 yıl değil 100 yıl geçse de unutmayacağız'
09:20 Bir mezar mücadelesi: Oğlunun kemiklerini dördüncü kez gömdü
09:17 Zorlu kış şartlarında hayvancılık
09:15 İzBB işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı
09:13 Yönetmen Eskiköy: Sinema ve televizyon yoluyla toplumun kutuplaşmasına rıza üretiliyor
09:08 Ölüye Saygı İnisiyatifi: Barışın kalıcılaşması için mekansal hafıza konuşulmalı
09:04 Tutsağa işkencenin görüntüleri çıktı, bilirkişi işkenceyi raporladı
09:03 Yasaklı köyler petrol ve madene açılıyor
09:01 Belçika: Merkezi yönetim yerele karışmıyor, komüniteryen anlayış hakim
09:00 Kadınlar 2025’ten 2026’ya mücadeleyi devrediyor
09:00 18 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:47 ‘Uyuşturucu’ operasyonu: 4 gözaltı
17/12/2025
23:58 Muhittin Böcek hastaneye kaldırıldı
23:54 Leyla Zana'ya yönelik küfürlü tezahüratlara tepki yağdı
23:06 Amed Büyükşehir Belediyesi'nden iddialara yanıt
22:25 Mersin ve İzmir'de eylem: S ve Y Tipi Cezaevleri kapatılsın
21:26 Hindistan’da hava kirliliği ‘aşırı şiddetli' seviyeye ulaştı
21:24 Hasta tutuklu yaşamını yitirdi
21:18 CHP raporunu yarın Meclis'e AKP de Erdoğan'a sunacak
21:08 İnsan hakları haftasının son eylemine polis ablukası
21:01 Mereş Katliamı 47'nci yılında: Kayıplarımızın mezar yerleri bulunsun
20:53 Afgan mülteciler zorla ülkelerine gönderiliyor
20:37 Gazze’de 17 kişi soğuktan yaşamını yitirdi
20:33 Başkurdistan’daki Marksist grup üyelerine ağır ceza
20:27 Amed'de Ayşe Şan için anma
20:20 Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi: Savaş bütçesiyle militarizm kuşatılıyor
20:11 Ahmet Özer: Süreç için herkese düşen sorumluluklar var
19:52 Ankara'da kadın cinayeti
19:38 KHK eylemi: Hukuksuzluklar son bulana kadar mücadelemiz sürecek
19:31 'Leyla Zana'ya yönelik ırkçı sloganlar kabul edilemez'
19:27 Okulda çocuklara silahlı araçlar tanıtıldı
18:48 Komisyondan rapor için ‘yazım ekibi’ kararı
18:40 Cenevre’den çağrı: 'Umut hakkı' derhal uygulanmalı
18:14 Arkaş: Artık Kürtlerin varlığı inkar edilemez
18:07 Görüşme sona erdi: Kanun teklifinin çerçeve metni Meclis'e sunulacak
17:52 Kızını ve torununu katleden Keskin’e ağırlaştırılmış müebbet
17:49 Veysi Aktaş: Mücadelemiz norm dışı devlete karşıdır
17:43 Avukat Suna Bilgin’e 6 yıl 3 ay hapis cezası
17:12 Arhavi’deki çevreciler: Mücadelemiz devam edecek
16:34 Kurtulmuş ve siyasi parti koordinatörlerin görüşmesi başladı
16:31 Dilan Karaman İnceleme Komisyonu: Bilgiler titizlikle derleniyor
16:28 Diba Keskin: Dilimize sahip çıkmazsak yok olacağız
16:21 DEM Parti Meclis Kadın Grubu’ndan ‘istismar’ açıklaması
16:10 'Hakime rüşvet' haberinin erişim engeli haberine de erişim engeli
16:06 25 yıl hapis cezası verilen taciz faili tutuklanmadı
16:04 Gazeteci Aykol’un tedavisi antibiyotiklerle sürüyor
15:56 Oluç: Cumhurbaşkanlığının kimi merkezi yetkileri yerellere devredilmeli
15:32 Arkaş: Önder Apo dışında kimse Türk-Kürt barışını sağlayamaz
15:22 Diyanet’in bütçesi beş bakanlığa ayrılan paydan fazla
15:20 ‘Dayanışmayı büyüterek barışı inşa etmek mümkün’
15:17 DEM Parti, Meclis'te çocuk istismarı için araştırma komisyonu istedi
14:31 İHD: KHK'liler görevlerine iade edilsin
14:10 AYM, Tayfun Kahraman'ın tedbiren tahliyesini reddetti
13:57 Meclis kreşinde Yerli Malı Haftası konusu: SİHA ve savaş
13:56 Kayyım önce koli dağıttı sonra ihale imzaladı
13:32 Gazeteci Diren Yurtsever'e ceza istemine ret
13:21 İmralı Heyeti üyesi Sancar: Şimdi, barış hukukunu kurmanın zamanıdır
12:14 Kurtulmuş ve komisyondaki partilerin koordinatörleri bir araya gelecek
12:07 Miting deklarasyonu: Hukukun anahtarı ‘umut hakkı’nın uygulanmasındadır
11:58 10 Ekim Katliamı davasında 3 polis için soruşturma izni
11:23 31 yıllık tutsaklığın ardından memleketine döndü
11:17 'Siyaset konuştun' denilerek işten çıkarıldı
10:57 Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin İstanbul'da anılacak
09:25 Çiftyürek: Devletin bir beyanda bulunması lazım ki süreç hukuki olarak ilerlesin
09:19 Alman Sosyolog: Abdullah Öcalan'ın çağrısı nadir umut anlarından biridir
09:16 Buluşmaya katılanlar: Meclis Komisyonu tutanakları açıklamalı