Yönetmen Çetin: Sistemle barışık değilsen üstüne kırmızı çizgi çekiliyor

img

İSTANBUL - Kültür ve sanatın iktidar karşısında muhalefet anlamına geldiğini söyleyen Sinema Yönetmeni Yusuf Çetin, devletin sinemayı kendi politik aracı olarak gördüğünü belirterek, “Sinemayı sistemle barışık götürmek istemiyorsanız üstünüze bir kırmızı çizgi çekilir" dedi.

Türkiye’de bağımsız, alternatif filmler alış veriş merkezlerinde kendilerine yer bulamazken, bu filmlerin gösterildiği alternatif sinema salonları, ya ayakta kalabilmek için “Askıda bilet kampanyası” gibi çeşitli kampanyalar yürütmekte ya da kapanmayla yüz yüze kalıyor. Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte artan sansür ve baskıdan, sinema ve kültür sanat alanı da payını aldı. Documentarist’in organize ettiği “Hangi insan hakları” film festivalinin Diyarbakır’da yasaklanması ardından “Sadece Diktatör” oyunu da birçok kentte yasaklandı. 
 
1971’de Lale Tiyatrosunda sanat hayatına atılan ve daha sonra sinemada yardımcı oyuncu olarak 400'e yakın filmde de oynayan Sinema Yönetmeni Yusuf Çetin, devletin sinemayı kendi politik aracı olarak kullandığını belirterek, “Filmlerden hiçbir değer alamayacağı şeyler izlettiriliyor. Eleştiri kabul etmiyor. Yani bakış açınız eğer sistemle uyuşuyorsa kalıcısınız; fakat bir şeyleri kurcalıyorsanız üstünüze kırmızı bir çizgi çekilebiliyor” dedi.
 
‘REKLAM İZLETTİRİYOR’
 
Sinemanın büyük ölçüde reklama dayandığını belirten Çetin, “Yalnızca sinema reklamının iyi yapıldığı filmler karşılık buluyor. Mesela bir film yapılıyor yurtdışından ödülle dönüyor ve bu filmi ülkede yalnızca 70 bin kişi izliyor. Diğer taraftan hiçbir değeri olmayan başka bir film 6-7 milyon izleniyor. Buna vizyon film deniliyor ve bu da devlet destekli oluyor. Sadece reklama beş film yapılabilecek kadar harcama yapılıyor” diye anlatıyor.
 
‘SİNEMACILAR KORKUTULUYOR’
 
“Yapılan filmler siyasi ise en başından sinemacılar korkutulur, kulakları çekilir” diyen Çetin, “Muhalif sayılabilen filmler ancak belli noktalarda kabul görüyor. Onun dışında büyük sinemalarda asla gösterilmiyor. Bu filmler iktidar tarafından yasaklanıyor. Belki sonrasında derneklerde, vakıflar vasıtasıyla izletilebiliyor. Yani bir bakıma yapılan şeyin karşılığı alınmıyor. Genel olarak AVM’lerde ekonomik anlamda bir getirisi olan filmlere yer veriliyor. Filmden yalnızca ekonomik bir getiri olması bekleniyor” ifadelerini kullandı.
 
Çetin, “Sinemada yurtseveri, sosyalisti, demokratı, komünisti var, aynı zamanda çok cazibeli bir alandır. Sesini biraz yükselten, haklarına sahip çıkmak adına bunu dillendiren biri olduğunda sistem tarafından engellenir. Baskıya maruz bırakılır. Buna karşı sinemayı, sanatı özümseyen kişiler ise cüzi miktarda bir şeyler yapmaya, var olmaya çalışıyor” diye belirtti.
 
‘KÜLTÜR EROZYONU YAŞANIYOR’
 
Sinemanın AVM’lerde yalnızca zaman geçirmek istenilen bir yer olarak görüldüğünü söyleyen Çetin, “Alışveriş merkezlerine halktan birileri çok gidemiyor. AVM’ler elit kesimlere hitap ediyor, doğal olarak bu kesim, AVM sinemasına ‘Buradan herhangi bir mesaj alabileceğim, bana katabileceği bir şey var mı’ gibi bir bilinçle gitmiyor. Bu bilinç onlarda sinemayı tüketim olgusu dışına çıkartmıyor. Ülkede, sinema, tiyatro sanat gibi kaygı gütmeyen bir çoğunluk var. Bir ‘kültür erozyonu’ yaşanıyor. Birçok şey gibi sinema alanında da değişim oluyor, bunu görmemek körlük olur” şeklinde konuştu.
 
‘SANAT İKTİDAR KARŞISINDA MUHALEFETTİR’
 
Çetin, kültür ve sanatın iktidar karşısında muhalefet anlamına geldiğini vurgulayarak, “Sanat doğruları dillendirmek, görselleştirmek adına yapılır ve sosyal yaşamı bir anda toplumun önüne serer. Kara mizah bir yönü ve yaşananları eleştiren yanı vardır. Bu nedenle sanat hoşlarına gitmiyor. Bu Türkiye sineması için hep böyle oldu. İktidar ise, bunu fark ettiği anda sinemaya sansür uygular” dedi.
 
‘SİNEMANIN LÜKS BİR SEYİRCİSİ OLUŞTU’
 
Sinemanın bu dönemde, ekonomik olarak da zorladığını da ifade eden Çetin, sinemanın lüks bir seyircisinin olmaya başladığını ve bu yüzden insanların filmleri evden takip etmeyi daha uygun bulduğunu belirtti.  Ülke dışına taşan savaşı da hatırlatarak, sanatçılara ve sanatseverlere çağrıda bulunan Çetin, son olarak şunları söyledi: “Güzellikleri yarına taşıyamadığımız zaman bizim sorumluluklarımız yarın bize kabahat olarak dönecektir. Sinemaya, sanata ve yaşamın tüm alanlarına sahip çıkmalıyız.”