İSTANBUL - KNK Dış İlişkiler Sözcüsü Nilüfer Koç, Kürt sorununun çözümü noktasında Abdullah Öcalan için özgür koşullar ve eşit şartların sağlanması gerektiğini vurguladı.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 28 Aralıkta Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonrası Abdullah Öcalan’ın 7 başlıkta kamuoyuna açıklanan mesajları tartışılmaya devam ediliyor. DEM Parti İmralı heyetinin, görüşmeye ilişkin siyasi partileri ziyaret trafiği de hızlandı. MHP ile bir araya gelen DEM Parti İmralı heyetinin 6 ve 7 Ocak tarihlerinde sırasıyla DEVA, Gelecek Partisi, AKP, Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi ile görüşeceği açıklandı.
Son gelişmelere ilişkin Kürt Ulusal Kongresi (KNK) Dış İlişkiler Sözcüsü ve Yürütme Konseyi Üyesi Nilüfer Koç, değerlendirmelerde bulundu.
‘İMRALI’YA YAKLAŞIM TURNUSOL KAĞIDIDIR’
Nilüfer Koç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Partililerle tokalaşması ve akabinde DEM Parti Riha Milletvekili Ömer Öcalan’ın aile görüşmesi kapsamında İmralı’ya gittiğini anımsattı. Bu gelişmelerle beraber bir “havanın” oluştuğunun ancak sürece dair belirsizliğin olduğunu vurgulayan Nilüfer Koç, “İmralı’ya yaklaşım bir turnusol kağıdı rolünü oynuyor. Türk devletinin bu konuda ne kadar ciddi olduğunun turnusol kağıdı İmralı'ya yaklaşımıdır. Bu eşitsizlik durumu ortadan kalkmadan bunun adı konulamaz. Önder Apo, yeğeni Ömer Öcalan ile yaptığı görüşmede tecridin devam ettiğini belirtmişti. İmralı ile görüşmeler yapılacağı söyleniyor fakat İmralı’da fırsat eşitliği yok. Halbuki İmralı rejimiyle Kürt sorunun çözümüne ipotek konulmuş durumda. İmralı’da hukuksuzluk ve işkence devam ediyor. Devlet ne zaman isterse o zaman görüşme sağlanabiliyor. Burada devletin ciddiyetsiz bir yaklaşımı vardır” dedi.
‘GÖRÜŞMEYE İTEN NEDENLER’
Nilüfer Koç, Türkiye’yi İmralı’nın kapısını çalmaya götüren sebeplere de değinerek “Ortadoğu’nun yeniden dizaynına dayalı yaşanan gelişmeler var. Bunun yanında kırılamayan Kürt direnişini de var. Türklerin bir sözü var ‘oyun kurucu değilsek kurulan oyunu bozarız.’ Bu söz üzerinden politika geliştirdiği için herkesle arası açıldı. Türkiye'nin neo-Osmanlıcılık hayalperestliği ve yayılma politikası var. Kürtler ve diğer halkların Rojava'da kendi kaderlerini ellerine almaya başladığı süreçten bu yana Türkiye sürekli müdahale etti. Dertleri ne olursa olsun bu değişimlerden Kürtler pay almamalı anlayışı oldu. Esad rejimi gitti ve bölgede söz sahibi olan İran da ciddi anlamda kaybetti. Rusya da Ukrayna pazarının karşısından geri çekildi. Türkiye şimdi diyor ki; ‘meydan boşken istediğimi’ alayım. Bütün derdi Kürtler hak sahibi olmasın anlayışında” diye konuştu.
‘TÜRKİYE SIRANIN KENDİSİNE GELDİĞİNİ BİLİYOR’
Ortadoğu’daki gelişmeler ışığında Türkiye’nin sıranın kendisine geldiğini gördüğünü ve bu nedenle bir takım girişimlerde bulunduğunu kaydeden Nilüfer Koç, “Türkiye, Kürtlerin dışında kendisini zorlayan Finans kapitalizm piyasanın baskısı altındadır. Finans kapitalizmi katı merkeziyetçi ulus devletlerini artık kaldıramıyor. Bu tamamen finans kapitalizmin Asya'yla, Afrika'yla Latin Amerika'da yürüttüğü yayılma politikasının ortaklığı, Türkiye, İran, Irak ve Suriye üzerinden çıkardığını görüyor. Serbest piyasanın dolaşımı için bu rejimlerin değişmesi gerekiyor. Amerika'nın başını çektiği düzen sürecinde Türkiye'deki mevcut devlet yapılanması sorun arz ediyor. Halklar özgürlük isterken, finans kapitalizmin derdi ise maddiyatın serbest dolaşımıdır. Bunu için de bölgede kendi siyasi iktidarını inşa etmek istiyor. Şüphesiz sıra Türkiye'ye gelecek. Türkiye, Kürtlerin bu durumdan faydalanmaması için elinden geleni yapıyor. Abdullah Öcalan’la görüşmeler kesinlikle Ortadoğu’daki bu gelişmelerle alakalıdır” diye belirtti.
‘KÜRT HALKININ DİRENİŞİ BELİRLEYİCİ OLDU’
Devletin hayata geçirdiği tüm baskı ve saldırılara rağmen Kürt halkının direnişini kıramadığını ifade eden Nilüfer Koç, “Kürtlerin mücadelesini ve direnişini kıramayan devlet, Kürtlerle barışmak için masaya oturmak zorunda kaldı. Kürt halkının direnişi İmralı'da bu değişikliği beraberinde getirmek zorunda kaldı. Türkiye toplumu mevcut AKP-MHP rejiminden bıkmış durumda. Çünkü yoksulluk hat safhada. Kürtlere soykırım uygularken, Türkiye halklarını açlık ve yoksulluğa mahkum ederek cezalandırıyor. Kürt sorununu ortadan kaldırmak için halka vereceği paraların hepsinin savaşa yatırıyor. Geleceğini kaybeden bir Türkiye söz konusudur. Eğer öncü güçler Kürtler ve Türkler arasında bir köprü kurarsa, bu rejime hayır diyebilecek bir noktadayız” diye konuştu.
‘BARIŞ OLACAKSA İMRALI’DAN BAŞLAMALI’
İmralı’da ki tecritte ısrar etmenin aynı zamanda Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrar etmek olduğunu belirten Nilüfer Koç, “Önder Apo, çözümü üretti. Fakat çözüm İmralı tecrit sistemiyle cezalandırıldı. İmralı gerçekliğini ifade ederken bunu kastediyoruz. Eğer çözüm isteniyorsa o zaman çözümün sahibini ve çözümün adresine fırsat eşitliği tanınmalı. Yani Önder Apo, özgür konuşmalı ve eşit şartlar tanınmalıdır. Kürtler tartışmalar nereden başlatılırsa başlatılsın ‘muhatabımız Abdullah Öcalan’dır diyor. O zaman İmralı’dan başlamak lazım. Buradan başlanırsa gerçekten bir barıştan bahsedebiliriz” ifadelerini kullandı.
TÜRK-KÜRT İTTİFAKI
Abdullah Öcalan’ın, “Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır” değerlendirmesine dikkat çeken Nilüfer Koç, “Kürt-Türk kardeşliği güçlendirilecekse bu İmralı'da başlatılır. Kürtler zaten 50 yıldır bunun mücadelesini veriyor ve belli bir noktaya geldi. Bugüne kadar yaşanan tüm süreçlerde sorun hep Ankara'dan çıktı. Kürtlerin varlığını sorunlu olarak görme hali var. Devletin elindeki imkanlarla kendi algısı çerçevesinde sorunu çözme anlayışı var. Dikkat ederseniz 2014 yılında İmralı'da diyalog süreci devam ederken devlet, ‘Çöktürme Planı’nı devreye koydu ve soykırım politikası uyguladı. Şimdi bundan vazgeçerse ve tarihe dönüp bakarsa ki Önder Apo da savunmalarında çokça belirtiyor. Tarihten günümüze kadar ne zaman Kürt-Türk ittifakı oluştuysa, Türkiye gerçekten kazanmıştır ve toplumsal refahı artmıştır” dedi.
‘SİLAH BIRAKMA’ TARTIŞMALARI
Heyet ile yapılan görüşmenin ardından meselenin “silah bırakma” mevzusu üzerinden tartışılmasına tepki gösteren Nilüfer Koç, “Devlet Bahçeli'nin Meclis’te yaptığı çağrıda, ‘Öcalan'a zemin vereceğim ama kendi örgütünü tasfiye etsin’ diyor. Sanki büyük bir adım atmış ve İmralı rejimi ortadan kalkmış gibi konuşuyor. Güney Kürdistan'da medya savunma alanlarına saldırılar devam ediyor. Aynı şekilde Kuzey ve Doğu Suriye'de saldırılar devam ediyor. Kürt halkına yönelik soykırım politikaları tam hız devam ederken, ‘silah bırak’ çağrısı çok aşağılayıcı bir yaklaşım ve insanın aklıyla dalga geçmektir. Hiçbir adım atmadan kimden neyi istiyorlar? Bu ‘gelin teslim olun’ demektir. Dünyanın hiçbir yerinde bir süreç başlatılırken, en son istenen şey en başta söylenmez. Bu Kürtleri küçük gören bir yaklaşımdır” diye belirtti.
'HERKESE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR'
Barış için herkese adım atma çağrısında bulunan Nilüfer Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önder Apo’nun ‘Gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım. Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir’ sözlerine herkesin kulak vermesi lazım. Bu anlamda herkese büyük görev düşüyor. Önder Apo’nun 50 yıldır barış ve demokratik çözüm konusunda samimi sabit bir çizgisi var. Devletin bütün soykırımlarına rağmen, sürekli barış diyen Kürt siyasal hareketi var. Bu samimiyeti gören bir yerden bakarak, siyasette kanalları olan başta muhalefet partileri, sendikalar, sivil toplum örgütleri, işçiler, kadınlar, gençler yani bütün kesimler bu örgütlenmenin içinde yer almalı.”
MA / Esra Solin Dal