HABER MERKEZİ – Kürt sorununun Meclis’te çözülmesi gerektiğini belirten KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, “Eğer ana muhalefet partisi ve diğer partiler meclise getirilsin diyorsa hükümetin bunu yapması gerekiyor ama bunu görmedik. Meclis’in içinde olmadığı bir sorunun çözümü olamaz” ifadelerini kullandı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihindeki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” gündemdeki yerini korurken, PKK tarafından yapılan yeni açıklamada da Abdullah Öcalan’ın çağrısına uyulacağının mesajı verildi. KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, Medya Haber TV’de yayınlanan özel programda sürece dair değerlendirmelerde bulundu. DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’in durumu, Roma Konferansı, “Umut hakkı” gibi birçok konuya dair konuşan Karasu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısına ilişkin hükümetin yetersiz yaklaştığını ifade etti.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
Sırrı Süreyya Önder’e acil şifalar dileyerek konuşmasına başlayan Karasu, “Sırrı Süreyya Önder’in hastalanması, ameliyat olmasını bütün Türkiye ve Kürdistan’da herkes sahiplendi. Bu sahiplenme Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’na verilen destekti. Bunu böyle anlamak lazımdır. Bu kadar desteği sağlayan onun yürüttüğü Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’dır. Yoksa Sırrı Süreyya Önder tanınan bilinen sanatçıdır. Birçok değerli sanatçı, siyasetçi böyle durumlar yaşıyor hiçbirinde böyle sahiplenme olmadı. Bu hem onun kişiliği hem onun üstlendiği çaba ile, Türkiye halklarının demokrasiye ulaşma çabasıdır. Çok önemli bir görev yürütüyor. Bu bakımdan sahipleniliyor. Bu yönüyle Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın çabasının büyük toplumsal destek alıyor. Tabi ki Sırrı Süreyya Önder yönetmen, sanatçı ve iyi bir yazardır. Dilini etkili kullanan bir yazardır. Konuşmaları da etkilidir. Her kesime yönelik nasıl konuşacağını bilen olgun kişiliğe sahip gerçekten devrim, demokrat siyasetçidir. İmralı görüşmelerine katıldı. Önderlikle önemli diyalogları vardır. Önderlik Sırrı Süreyya’yı eleştirmiştir. Temennimiz sağlığına kavuşması ve siyasal mücadelesine kaldığı yerden devam etmesidir” değerlendirmelerinde bulundu.
ROMA KONFERANSI
İtalya'nın başkenti Roma'da 11 Nisan tarihine yapılan "Önder Apo'ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm Uluslararası Konferansı"na değinen Karasu, bunun “Abdullah Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Demokratik Çözüm Kampanyası”nın sonucu olduğunu sözlerine ekledi. Kampanyanın bütün dünya halklarının, demokratların ve sosyalistlerin çabası haline geldiğine dikkati çeken Karasu, “Bu kampanya bugün çok geniş kesimleri sahiplendiği mücadeledir. Bu mücadelenin bu seviyeye gelmesi İngiltere’deki United sendikası büyük çaba göstermişti. Onların çabalarını selamlıyoruz. Roma’daki konferansta bugüne kadar süren kampanya değerlendirildi. Bu kampanyanın büyütülmesi kararı ortaya çıktı. Önder Apo’nun hem özgürlüğü mücadelesinin büyütülmesi hem de Önder Apo’nun Nobel Barış ödülüne aday gösterilmesi konuşuldu. Biz bunları selamlıyoruz. Onlar değerleri olan insanlardır. Önder Apo artık sadece Kürtlerin değil bütün insanlığın özgürlük ve demokrasi önderi durumuna gelmiştir Önderliğin bu etkisi daha ilerde anlaşılacaktır. Hala da Önderliğin bu düşünce gücüne sahiplenme eksikliği var. Bunu derken büyük sahiplenmeyi göz ardı etmiyoruz. Bu konuda belki tam öyle değil ama bir Kürt Önder, bir Kürt onun ortaya koyduğu paradgima, ideoloji var. Kürt Önderi olmasından kaynaklı da belli çevrelerin yeterince ilgi göstermediğini söyleyebiliriz. Bunu bir eleştiri olarak söylemek isterim. Dünyada Ortadoğu’da bu kadar ilgi görürken Türkiye’deki sol ve aydınların bu kadar eksik bakışını eksik görüyoruz. Önderliğin paradigmasını tanıyanlar her yerde sahipleniyorlar. En uzak yerlerdekiler öğrenmeye çalışıyor sahipleniyor. Halbuki Önderliğin bütün savunmaları Türkçedir. Türkçe bilenler daha hakim olabilirler. Biz bu konferansları sahiplenirken bu konferansları onun paradigmalarının yapılmasının aşamaları, önemli araçları olarak görüyoruz. Bir da konferansı sahiplenenleri saygıyla selamlıyorum” diye konuştu.
‘ÖNDER APO SÖYLEYECEĞİNİ SÖYLEDİ’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile devlet arasında başlatılan sürecin son derece önemli olduğunun altını çizen Karasu, “Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun geleceğini ilgilendiriyor. Bunun ne kadar önemli olduğunu bizzat kendileri ortaya koydular. ‘Meclise gelsin konuşsun ondan sonra umut hakkı devreye girsin’ dendi. Örgütü feshedeceğini söylerse umut hakkı devreye girecek dediler. Söz verdiler. Bunu sadece Devlet Bahçeli değil, aynı zamanda iktidarın sözüdür. Çünkü iktidarda Bahçelinin tutumunu destekledi. Devlet Bahçeliyle Erdoğan birlikte planladığı, hazırladığı çağrıydı. Önder Apo da kısa sürede karşılık verdi. ‘Fırsat verilirse süreci hukuki, siyasi zemine taşıyabilirim’ dedi. Silahların bırakılması çağrısını, hukuka siyasete taşınma, o sürece getirme olarak anlıyor. Önderlik buna vurgulayarak söyledi. Ondan sonra görüşmeler oldu. Önder Apo Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı yaptı. Şimdi Önder Apo söyleyeceğini söyledi. Önder Apo’dan beklenen her şeyi Önder Apo açıkça ortaya koydu. Çağrı bunu ortaya koyuyor. Hemen arkasından örgütümüzde PKK de Önder Apo’nun çağrısının gerekliliğini yerine getireceğini açık şekilde ortaya koydu. Hiçbir tereddütte mahal vermeden, çağrının gerekliliklerini yerine getireceğini söyledi. Ve arkasından da HPG de ateşkes çağrısını pratikleştireceğini ilan etti. Bu durum karşısında yapılması gereken neydi. Önder Apo’nun üzerindeki tecridin derhal kaldırılması. 40 gün sonra bir görüşme oldu Önderlikle. 20 Nisan’da oldu. Böyle önemli bir süreç, tartışma, kamuoyunda, Kürt halkı da bunu bekliyor. Bir görüşme 40 günden fazla süre sonra mı yapılır? Bu hükümetin yetersiz yaklaşımını, tereddütünü gösterir. Gerçekten ne düzeyde, önder Apo’nun belirttiği gibi siyasi ve hukuki sürece girecekler, siyasi süreç temelinde bu sorunun çözümünün zeminini hazırlayacaklar. Bu kuşku yaratıyor. Halkımız, demokrasi güçleri, herkes bu kuşkuyu dile getiriyor” ifadelerini kullandı.
‘KÜRT SORUNUNUN MECLİS’E GELMESİ GEREKİYOR’
Devletin henüz pratik bir adım atmadığını vurgulayan Karasu, “Bunu sadece bu görüşmelerin varlığına dayanarak söylüyoruz ama hala her hangi bir pratik ortaya çıkmış değil. Bakanla görüşüldü, ne sonuç çıkacak belli değil. Adalet Bakanı sadece ‘üzerinde duracağız’ dedi. Diğer taraftan da bir görüşme olduysa gerekliliklerini yerine getirmesini istiyorlar. Çünkü birçok talep öne sürmüşler. Kamuoyuna açıkladılar uygundur ama bu gözden heyetlerin değişmesi, yeni bir biçime kavuşturulması gibi bir öneri vardı. Biz doğru bulmuyoruz. Ne 12 Mart, ne 12 Eylül ne de başka zamanda Türkiye’de en faşist askeri diktatörlüğün olduğu dönemde böyle bir şey olmamıştır. Mahkeme ceza vermiştir, doldurup çıkarıyorlardı. Mahkeme olduğu zaman iyi hal gerektiğinde uyguluyorlardı, ya da uygulamıyorlardı. Bunu zaten mahkeme sürecinde kendilerine göre değerlendiriyorlardı. Şimdi bu görüşmeler oldu. Bu görüşmeler tabii, sonucunu bekliyoruz. Ne sonuç çıkacak onu bekliyoruz. Bu yönüyle bütün kamuoyu bekliyor, merak ediyor. Görüşme oluyor, oldu, bizim içinde halkımız içinde önemli olan adımların atılmasıdır, bunun sürece yayılmadan yapılması gerekiyor. Çünkü Önderlik söyleyeceğini söyledi, örgütte söyleyeceğini söyledi, kamuoyu da bu süreci sahipleniyor. Türkiye’nin en büyük muhalif partisi, son seçimimde en büyük partisi de açıktan destek vereceğini söylüyor. Meclise getirilmesi gerektiğini söylüyor. Evet meclise gelmesi gerekiyor. Bu yönüyle bir Kürt sorunu çözülecekse her hangi bir sorun çözülecekse bunu Meclise getirmesi gerekiyor. Eğer ana muhalefet partisi ve diğer partiler meclise getirilsin diyorsa hükümetin bunu yapması gerekiyor ama bunu görmedik” ifadelerini kullandı.
‘ÖNDER APO’NU KONGREYE KATILMASI GEREK’
PKK’nin kongresini toplaması için sağlıklı koşulların oluşturulması gerektiğini dile getiren Karasu, devamında şunları söyledi: “Daha önce de söyledik bu partinin kurucusu Önder Apo’dur, bu yönüyle kongre toplanmadan PKK öyle karar alamaz. Önderlik PKK kongresi toplansa Önderlik katılmazsa yine öyle karar alamaz. Bu açıdan Önderliğin aktif olarak katılması gerekiyor. Bu kongre de öyle bir gün iki gün sürecek kongre olmaz. Önder Apo’nun katılımını çeşitli biçimlerde gerçekleşmesi gerekiyor. Doğrudan katılmaya bilir ama şu anda katılma imkanı fazlasıyla var. Teknik olaylar gelişmiştir. Önderlik birkaç defa bu böyle bir yapılacak kongreye katılabilir. Bu yönüyle şöyle bir şey yok; PKK hareketi kongre yapma gibi bir yaklaşımı yok. Bunda bir gecikme oluyorsa bunun nedeni böyle bir kongrenin gerekliliğini hükümetin zamanında yerine getirmemesi. Bunun böyle anlaşılması gerekiyor. Bütün kamuoyunun böyle bilmesi gerekiyor. Evet, herkes ‘Önder Apo aktif biçimde katılmazsa öyle bir kongre gerçekleşmez, Önder Apo’nun çağrıda belirttiği karar alınamaz’ diyor. Onu önderliğin katılımıyla olabilir. Tabii ki biz hala sürecin gelişmesini, ilerlemesini istiyoruz. Önder Apo’dan gelen yaklaşımlarda böyle. Biz yaklaşımımızda, Önder Apo’nun, Kürt toplumunun yaklaşımında süreci akamete uğratacak her hangi bir şey yoktur. Aksine bu sürecin hukuki ve siyasi zemine taşırılması konusunda çok güçlü bir destek var. Kamuoyu, toplum desteği var. Muhalif partiler, demokratik güçlerin desteği var. Hatta uluslararası güçlerin, kesim böyle bir süreci destekledi. İç koşullarda dış koşullarda uygun. O zaman eğer Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşme sorunu siyasi ve hukuki zemine taşınmıyorsa, siyasi ve hukuki zemine taşınmak için meclis devreye koyulmuyorsa bunun sorumlusu tabii ki hükümet. Bu yönüyle böyle bir sürecin belirli aşamalara varması, gelişmesi açısından Meclisin devreye girmesi şarttır.”
‘MECLİS’İN İÇİNDE OLMADIĞI BİR ÇÖZÜM OLAMAZ’
“Meclis'in içinde olmadığı bir sorunun çözümü olamaz” diye Karasu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim ateşkes çağrımızdan sonra bu saldırıların durması gerekiyordu. 2013’te süreç başladığında durdurulmuştu. Şimdi yeni bir aşamaya taşınmak isteniyor. Bu aslında bir ucuz zafer peşinde olan çevrelerin yaklaşımıdır. Yaşar Güler ikide bir konuşuyor. Siz yıllardır zaten savaştınız. Esamesi okunmayacak diyordunuz. Sonuç; hedefinize ulaşamadınız, başaramadınız. Şimdi kendisini ucuz kahraman yapmak için, biz bitirdik demek için bu saldırıları sürdürüyor. Saldırıların amacı budur. Bir de süreç var. Şimdi bunu iktidara da söylüyoruz. Önderlikte çağrı yaptı. Hala helikopterlerle uçaklarla Gerilla güçlerine teslim ol çağrısı yapıyor. Bu utanmazlığa bak. Nerede samimiyet. Bu Gerilla size teslim olur mu? Bu Gerilla fedai. Sanıyorlar ki Önderlik süreç başlattı, çağrı yaptı, bu ortamda biz böyle yaparsak Gerillaları teslim alabiliriz. Bu anlayış nedeniyle 50 yıla yakındır bu savaş sürüyor. Bu anlayış nedeniyle Kürt sorunu bir türlü çözülemiyor. Çok ucuz kahramanlık ve aynı zamanda böyle bir süreci sabote etmek. Sabotajdır. Tabii ki Gerilla onlara şunu söylüyor; siz böyle yaparsanız fedailer sonuna kadar savaşır. Saldırılarak teslim alabileceğiniz bir mücadele yok. Bu yönüyle Gerilla onlara cevabını veriyor. Böyle devam ederse daha sert cevaplar verilir. Böyle olmaz ki. Biz ateşkes ilan ediyoruz. Planlı eylem yapmıyoruz, sen bu ortamda gel bütün Gerilla alanlarına her türlü saldırıyı yap. Böyle olabilir mi? Biz ateşkes yapmışız ama sen yok etmek istiyorsun. Böyle olursa gerilla daha sert karşılık verebilir. Çünkü ateşkes ortamında saldırmak aslında imha planıdır. Gerilla gereken cevabı verir.”
‘HTŞ SUNNİ ARAPLARI TEMSİL ETMİYOR’
Suriye’de yaşanan son gelişmelere değinen Karasu, “HTŞ’nin ortaya koyduğu yaklaşım, çözüm yaklaşımı değil. Bırakalım çözüm yaklaşımı olması, istikrarsızlığı geliştirecek yaklaşımdır. Özerk yönetimin yaklaşımı ortaya koyduğu program Suriye için tek çözümdür. Bu bakımdan Suriye’de bir çözüm olacaksa, Suriye gerçek anlamda demokratikleşecekse tabii ki Kuzey Doğu Suriye’nin, Rojava’nın etkisi olacaktır. Bu açıdan gerçekten herkes aslında bunu görüyor. Sadece Dürziler, Aleviler değil, Sunni Arapların bir bölümü de HTŞ’nin bir çözüm olmayacağını görüyor. HTŞ Sunni Arapların desteklediği bir örgüt olarak görülmemeli. En fazla yüzde 30’unun desteğini alır. Sunni Arapların yüzde 70’i HTŞ’yi, tekçi baskıcı yaklaşımını kabul etmez. Arap halkı kabul etmez. Zaten Suriye’nin doğusu şamdan biraz daha özerk yaşamak istemiştir. Bu yönüyle tabii ki Kuzey Doğu Suriye’nin, Rojava Devrimi Suriye’nin şekillenmesinde rol oynayacak. Halklara yaklaşımı, demokratik anlayışı bunların hepsi Suriye’nin şekillenmesinde önemli olacaktır” dedi.
‘KÜRT ULUSAL KONFERANSI OLUMLU’
Qamişlo’da 3 parça Kürdistan’dan 400 delegenin katılımı ile 26 Nisan’da yapılan Kürt Ulusal Kongresi’nin önemli olduğunu vurgulayan Karasu, “Önce de ENKS çetelerle birdi, Türk devletinin işgal saldırılarıyla birdi. Bir nevi Rojava Devrimi karşıtlığı yapıyorlardı. Ama Colani şama gidince, ittifakları dağıldı, başka çareleri kalmadı, geldiler Kuzey Doğu Suriye’deki özerk yönetimle uzlaşı içine girmeye çalıştılar. Bu yönüyle PYD’de Suriye halkları da olgun yaklaşım gösterdiler. Düne kadar işgalcileri destekliyorlardı, Türk devletinden, çetelerden yana oldular. Koalisyon içindeydiler çetelerle ama o süreç bitince baktılar ki olmuyor, kuzey doğu Suriye’de diğer partilerle PYD’deyle uzlaşı içine girmek zorunda kaldılar. Kuzey Doğu Suriye halkları da bunlara yok demedi. Madem ittifaktan çıktılar, maden eski tutumlarını sürdürmeyecekler, Türkiye saldırılarının, çetelerinin içinde yer almayacaklar dediler, kucak açtılar. Bu konferansı böyle görmek gerekiyor. Kürtlerin bir kesiminin buradaki mücadeleye, Rojava Devrimi kazanımlarına saldırılarının yanında yer almaması önemlidir. Bu açıdan önemli görüyoruz. Önder Apo 2014’te de Kürt konferansı çağrısı yapmıştı. Kürt konferansına, birliğine en çok düşman olan Türk devletidir. Bu açıdan Önderliğin böyle bir çağrısı konferansın yapılmasını kolaylaştırdı. Ortak bir heyet oluşturmuşlar, tabii olumludur. Bütün Suriye’nin demokratikleşmesini savunmaları gerekiyor. Kürtlerin Suriye’nin demokratikleşmesinde rolünü oynaması gerek. Suriye demokratikleşmezse yine anlamı olmaz. Bu açıdan bu konferans hem Kürtlerin birliğini yaratma bir yandan demokratikleşme açısından bu konferansla katılanlar rolünü oynamalıdır” ifadelerini kullandı.
1 MAYIS
1 Mayıs 1977'de Taksim’de onlarca kişinin katledildiği günün tanığı olduğunu belirten Karasu “1 Mayıs Dünya İşçi ve Emekçi Bayramı Günü bizim için önemli. Sadece işçi ve emekçi günü olarak görmüyoruz. Bir sosyalizm bayramıdır. Daha önce emek mücadelesinde yaşamını yitirenler sosyalistti. Bugün insanlık düşmanı kapitalist modernite gerçeği var. Kapitalizme karşı mücadele sadece işçilerin değil bütün insanların mücadelesi haline gelmiştir. 1 Mayıs’ı değerlendirirken bu noktadan ele almak gerekiyor. Evet emekçilerin dayanışma günü ama bu günün bir hedefi de olmalı. 1 Mayıs’ı sahiplenen ülkelerin başında Türkiye geldi. Kürtler her zaman 1 Mayıs’ta yerini aldılar. Bu yılki 1 Mayıs daha anlamlı. Kapitalist moderniteye karşı emekçilerin, kadınların ittifakı olarak görmek lazım. Mevcut iktidar demokrasiye karşıdır. 1 Mayıs anti demokratik uygulamalara karşı mücadele günüdür. Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Çağrsı’nın 1 Mayıs ile buluşturulması gerek. Demokratik toplum, mücadele eden toplumdur. 1 Mayıs’ta Kürt halkı her yerde kutlamalara çok güçlü bir şekilde katılmalı. Ortak bir tutum ortaya konulmalı. Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı bu şekilde güçlendirile bilinir. Bütün Kürt halkını 1 Mayıs meydanlarına çağırıyoruz” şeklinde konuştu.