AMED - ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, "umut hakkı"nın Abdullah Öcalan'ın yanı sıra 4 bin tutsağı ilgilendiren bir konu olduğuna işaret ederek, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 15-17 Eylül tarihli toplantısında ara karar kurması gerektiğini vurguladı.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen binlerce tutsağı yakından ilgilendiren "umut hakkı" konusu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin gündeminde. Komite, 15-17 Eylül tarihlerinde gerçekleştireceği toplantsında söz konusu konuyu gündemine alacak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu konuda verdiği ihlal kararlarının yerine getirilip getirilmeyeceğini tartışacak.
AİHM, 2014 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tahliye imkanı olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) işkence ve kötü muamele yasağına aykırı buldu. Aynı karar daha sonra tutsaklar Civan Boltan, Hayati Kaytan ve Emin Gurban için de alındı. Ancak Türkiye 2014 yılında bu yana bu konuda düzenleme yapmıyor.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) "umut hakkı"nın sağlanması noktasında bugüne kadar konseye birçok kez bildirimde bulunan kurumlardan birisi.
ÖHD'nin Eş Genel Başkanı Ekin Yeter ile "umut hakkı" ve Türkiye'nin tutumunu konuştuk.
4 BİN TUTSAĞI İLGİLENDİRİYOR
Ekin Yeter, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Ekim 2024'te "umut hakkı"na dair yaptığı açıklaması sonrası konunun kamuoyunda daha çok tartışıldığını söyledi. Ekin Yeter, bir kişinin "umut etme hakkı"nın yok sayılmasının "işkence" olduğunu söyleyerek, bu uygulamanın ilk olarak İmralı Adası'ndaki cezaevinde devreye koyulduğuna işaret etti. Ekin Yeter, Abdullah Öcalan'ın ayrımcı bir infaz rejimine tabi tutulduğuna vurgu yaptı.
"Umut hakkı"nın 4 bin tutsağı yakından ilgilendirdiğini kaydeden Ekin Yeter, "Bu nedenle sadece Sayın Öcalan’ı ilgilendiren bir konu değil. Binlerce insanın hapishaneden çıkma umudunun elinden alındığı, ölünceye kadar hapishanede kalma durumunun geliştiği bir mesele" dedi.
"Umut hakkı"nın hayati bir mesele olduğunu ve uygulanmamasının hukuki açıdan kabul edilemez olduğunu söyleyen Ekin Yeter, "Umut hakkı’nın uygulanması ağır insan hakları ihlaline sebep olan bir uygulamaya son verebilecek hak olmasından kaynaklı çok önemli” diye kaydetti.
Ekin Yeter, AİHM'in Öcalan'dan sonra 3 tutsağa dair "ihlal" kararı verdiğini anımsatarak, "Sayın Öcalan, uluslararası komployla birlikte tutsak edildikten sonra onun şahsında kişiye özel bir infaz rejimi geliştirildi. Sonrasında kişiye özel inşa edilen infaz rejimi bütün hükümlülere, bütün topluma sirayet etti. Haliyle onların hukuki bakımdan kaderi de Sayın Öcalan’a verilen bu kararın uygulanıp uygulanmamasına bağlı. Bu noktada bu talebin diğer siyasi mahpuslar tarafından da gerçekleşmesi gerekiyor" diye konuştu.
AİHM kararının 11 yıldır uygulanmadığını belirten Ekin Yeter, bu durumun yargı mekanizması ve iktidarın antidemokratik uygulamalarından kaynaklandığını dile getirdi. Ekin Yeter, "Tarafsız ve bağımsız bir yargı mekanizması işlemesi gerekirken, siyasal konjektöre göre yargı mekanizmaları işletiliyor" dedi.
‘ANTİDEMOKRATİK HAL DEVAM EDİYOR'
Ekin Yeter, iktidarın 10 yıldır "çöktürme planı" kapsamında hareket ettiği, ancak Barış ve Demokratik Toplum Süreci sonrası bu durumun az da olsa değiştiğini kaydetti. Ekin Yeter, sürece rağmen İmralı'da tecrit koşullarının devam ettiğini ve ‘umut hakkı" konusunda adım atılmamasını eleştirdi. Ekin Yeter, "Bu da antidemokratik halin Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne rağmen sürdüğünü gösteriyor. ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ yürütülüyorsa insani ve hukuki hiçbir vicdana sığmayan bu uygulamanın terk edilmemesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
'KOMİTENİN SOMUT KARAR KURMALI'
Bakanlar Komitesi’nin de "umut hakkı"nın uygulanmamasını işkence ve kötü muamele yasağına aykırı bulduğunu vurgulayan Ekin Yeter, "Türkiye’ye, ‘infaz yasanı, işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden bu ayrımcı infaz hukukunu düzenle’ diye tavsiyelerde bulunuyor. Bu konuda hiçbir olumlu adım atılmış değil. Türkiye sunmuş olduğu eylem planlarında sürekli bu gündemi geçiştiren bir noktada. İnfaz mevzuatında neden düzenleme yapmadığını izah etmeyen, ne zaman düzenleme yapacağını belirtmeyen genel geçer söylemlerde savunmalarda bulunuyor. Bu konuda 5 baronun da dahil olmasıyla bu konuda Temmuz ayında bildirimde bulunduk" dedi.
Ekin Yeter, yaptıkları bildirimde Türkiye’nin bu konuda herhangi bir adım atmadığını, komitenin süreci izlemesi ve denetim süreci başlatmasını, Türkiye’nin ayrımcı infaz yasasını terk etmesi noktasında uyarılmasını, tüm bunlar için komite sekretaryasının ara karar kurmasını istediklerini paylaştı.
'ARA KARAR' ÇAĞRISI
Komiteden somut bir ara karar kurma taleplerinin olduğunu aktaran Ekin Yeter, bu durumun insan hakları savunucuları için çok önemli olacağını ifade etti. Ekin Yeter, "Bu kurumlar ulus devletlerin dahiliyetiyle sağlanan mekanizmalar ve ulus devletlerin her yıl sunduğu fonlarla kendi işleyişlerini sürdürüyorlar. Haliyle bir ülke ile ilgili sert bir yaptırım kararı çıkarmak bu mekanizmalar için çok kolay olmuyor. Ülkelerin direk somut yaptırımlarla karşılaşmalarını beklemek belki ağır yaptırım süreci gerektirir. Bu mekanizmaların çok fazla yaptırımda bulunduğu ülke söz konusu değil. Ama bu noktada az önce belirttiğim çerçevede komitenin ara kararlar kurmasını sağlamak çok önemli” diye konuştu.
'SÜREÇ İÇİN UMUT HAKKI UYGULANMALI'
Ekin Yeter, şöyle devam etti: "Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin inşasında ‘umut hakkı’ en temel ve en önemli adımlardan biri. Bu konuda, uygulanmasını çok önemsiyoruz. Elbette bu konuya çok teknik ve hukuki bakmamak lazım. 'Umut hakkı’nı ezilen ve sömürülen halkların barış ve demokratik toplum umudu olarak tanımlarsak; uygulanmasının bizim için neden bu kadar önemli olduğunun altını daha iyi çizmiş oluruz."
MA / Müjdat Can - Rukiye Payiz Adıgüzel