ANKARA – Şirnex'teki baskı ve provokasyon girişimlerini bütçe görüşmelerine taşıyan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, "Biz Şırnak genelinde ve Cizre özelinde anlamlandıramadığımız bir sertlikle, bir şiddet eğilimiyle karşı karşıya kalıyoruz" dedi.
Devam eden 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi toplantısında, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kurumların bütçe teklifleri görüşüldü. Plan ve Bütçe Komisyonu'nda devam eden görüşmelerde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, bütçe kalemlerinin eşit yurttaşlık ihtiyacına tekabül etmediğini söyledi. Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ne işaret eden Ayşegül Doğan, sürecin temel ihtiyacının adalet, hukuk, demokrasi ve yeni bir dil olduğunu ifade etti. Ayşegül Doğan, "Bu dilin uygulamalarda görünür hâle gelmesine ihtiyacı var. Bu dilin bütçeye yansımasına ihtiyacı var. Yine, iktidarından muhalefetine toplumun temel ihtiyacı bugün, hak, hukuk, adalet ve demokrasi. Tüm bu konularda konsensüse varmış aslında bir Türkiye, hâlâ daha neden aynı yerde patinaj yapıyor? Bu patinajdan kastım şu: Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, klasik, geleneksel, alışagelmiş, yerleşmiş bir devlet refleksi var. Esasen değişmesi gereken şey bu; çünkü bu geleneksel devlet refleksi, eşit yurttaşlığı kabul etmeyen, reddeden, bu ülkede yaşayan farklı kimlikleri, farklı inançları yok sayan bir devlet refleksi ve cumhuriyetin temel yarası olarak tanımladığımız bu demokratikleşememe hâlinin de kaynağı buradan geliyor" ifadelerini kullandı.
'YOK SAYILMAYA ÇALIŞILDIK'
Kürtlerin, kadınların, çocukların, işçilerin, işsizlerin, emeklilerin, asgari ücretlilerin, açlık sınırının altında yaşayanların bu bütçede özne olmadığın ve kendilerini eşit yurttaş olarak hissetmediğini belirten Ayşegül Doğan, Mesut Barzani'nin Cizîr programına dikkat çekti. Ayşegül Doğan, devlet yetkilerini ve AKP'liler de programa katıldığına işaret ederek, kendilerinin ise dışlandıklarını söyledi. Ayşegül Doğan, "Bu organizasyonda yok sayılmaya çalışıldık. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Biz Cizre'de yüzde 90 oy alıyoruz neredeyse, yüzde 90'a varan oy; tüm engellemelere, baskılara, yok saymalara rağmen yıllardır bu böyle, hiç değişmedi. Şırnak genelinde iktidar partisiyiz, birinci partiyiz, 3 milletvekilimiz var, belediye eşbvaşkanlarımız var" diye konuştu.
'SÜREÇ ARAÇSALLAŞTIRILMAMALI'
Barzani'nin ziyaretinin tarihsel açıdan büyük önem taşıdığını belirten Ayşegül Doğan, "Bize dil uyarısı yapanlar 'Üstenci olmayın, ayrılıkçı dil kullanmayın, yapıcı bir diliniz olsun, yıkıcı olmayın, zafer dili kullanmayın.' diyenler aynı özeni göstermeliler, aynı hassasiyetle yaklaşmalılar, aynı ciddiyetle, aynı sorumlulukla yaklaşmalılar. Bu kritik eşik yalnızca bize sorumluluk yüklemiyor, muhalefete de yüklüyor, iktidar partisine de yüklüyor. Buna hiçbir siyasi partinin kendi gücünü tahkim edeceği bir alana dönüştürmeyeceğimiz bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekiyor ve hiç kimse bu süreçten farklı bir güç devşirmeye çalışarak süreci araçsallaştırmamalı" diye belirtti.
İDDİALARI YALANLADI
Ziyaret sırasında yaşananlara da dikkat çeken Ayşegül Doğan, "Medyada, 'DEM Sözcüsü Emniyet Müdürünü tehdit etti' diye başlık gördüm. Böyle bir şey söz konusu değil. Biz Şırnak genelinde ve Cizre özelinde anlamlandıramadığımız bir sertlikle, bir şiddet eğilimiyle karşı karşıya kalıyoruz; Orada seçilmiş, seçilmemiş DEM Partililere dönük böyle bir tutum söz konusu. Mesela taziye evleri kapatılıyor, mesela camiler kapatılıyor, bazı cenazelerin namazı kılınmasın diye. Nice Türk-Kürt genci toprağa düştü, bu ülkede ve bizim meselemiz hiç kimsenin artık hayatından olmaması meselesi, can meselesi, hayat kurtarmak istiyoruz hep birlikte. Biz bunu bir siyasi çıkar olarak görmüyoruz, buradan bir güç devşirmeye çalışmıyoruz; ama insan onuruna yaraşmayan, yakışmayan muameleyi de kabul etmiyoruz" ifadelerini kullandı.
Ayşegül Doğan, "Kimseyi tehdit etmedik; ama kimsenin bizi yok saymasına, bizi tehdit etmesine, bize şiddetle yanıt vermesine izin vermeyiz" dedi.
'DEVLETİN İLETİŞİM KANALLARINI ELE GEÇİRDİ'
Söz alan DEM Parti Milletvekili Sevilay Çelenk ise Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yer alan İletişim Başkanlığı'nın bütçesine dair konuştu. Sevilay Çelenk, başkanlık ile birlikte rejimin otoriter bir evreye geçmesi konusunda merkez konumda yer aldığını ifade etti. Sevilay Çelenk, "Türkiye'nin İletişim Başkanlığı kontrolündeki yeni medya düzeni hakları ve özgürlükleri sistematik olarak boğarken rejimi de günden güne otoriterleştirdi. Medya düzeni ve rejim otoriterleştikçe hakikat, gündelik ilişkilerden siyasal hayata hemen her alanda yitirildi. İletişim Başkanlığı yüzenden 'Gerçek ayakkabısını giyene kadar yalan dünyayı dolaşır.' lafı bu toplumun ağır mağduriyetler üreten bir hakikati oldu. İletişim Başkanlığı, iktidarın propaganda makinesi olarak kurulmuş, devletin tüm iletişim kanallarını ele geçirmiş devasa bir ağdır" şeklinde konuştu.
'CANAVARA DÖNÜŞTÜ'
Başkanlığa 6 milyar lira bütçe öngörüldüğüne işaret eden Sevilay Çelenk, "Başkanlık, kuruluşundan yalnızca 8 yıl sonra başlangıç bütçesinin yaklaşık 22 katına ulaşan bir kaynağa sahip oldu. İletişim Başkanlığının personel sayısı da bütçesi gibi hızla büyüdü. 2018'de 584 olan personel sayısı 2024'ün Eylül ayında bin 600'ün üzerine çıktı. Artan personel, kurumu 25 katlı mevcut binasına sağmaz hâle getirdi ve 2024'te hizmet binalarının fiziki kapasitesini arttırmak için ek 145 milyon TL ödenek ayrıldı. İletişim Başkanlığı bürokratik bir canavara dönüştü. Fahrettin Altun'lu yıllarda canavarlaşan bu yapı, iktidar iştahı hiç doymayan ve doyurulamayan bir rejimi koruyor. Yeni Başkan döneminde bu canavarın yurttaşı, kamu yararını ve demokratik işleyişi önceleyen itibarlı bir kurumsal kapasiteye yani görevinin sınırlarına çekileceğini umut etmek istiyoruz" diye belirtti.
HALKIN HABER ALMA HAKKI ELİNDEN ALINDI
Sevilay Çelenk, sözlerini şöyle sürdürdü: "2018 yılında kurulduğu günden bugüne Cumhurbaşkanı, başkanlık sistemi ve siyasi iktidar lehine yurttaşın söz hakkını, ifade ve haber alma özgürlüğünü, iletişim araç ve ortamlarına erişim özgürlüğünü sistematik müdahalelerle daraltan ve gasbeden bir iletişim örgütlenmesinin bütçesidir. Bu toplum kendi hayatını elinden alan ve ayda 450 milyon TL öğüten bir yalan makinasını besliyor. Bu yalan düzeni altında seçimlerden seçimlere koşuyoruz ve evet, hep iktidar oluyorsunuz, bu medya düzeniyle iktidar oluyorsunuz. Haber, hakikat, yorum, konuşma ve tartışma imkânını yurttaşın elinden çoktan almış olan AKP iktidarlarına payanda olan bir İletişim Başkanlığı, son dönem iktidarlarınızın güvencesini sunuyor.
GAZETECİLİK SUÇ SAYILIYOR
Facebook'tan Instagram'a, X'ten YouTube'a ve sokak röportajlarına kadar her şey kontrol altında. Sosyal medya hesapları makamların, bakanların talebiyle engelleniyor. Siyasetçiler rehin alınır, cezaevlerine tıkılır, bir hüküm tamamlanmadan diğeri gelirken onlardan söz etmek bile bir suç hâlini alıyor. Bütün veriler 2025'te de gazetecilere yönelik yargı tacizlerinin sansür ve mobbingin arttığını gösteriyor. Bunun sonucunu dünya da görüyor. Muhalif medyanın dijitalde bile yaşama şansı yok, birbiri ardınca küçülüyor ve kapanıyorlar.
Google algoritmaları manipüle edilerek bu küçük alternatif medyanın oradan elde ettiği küçücük paylara bile göz dikiliyor. 28 Kasımda açıklanan Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nin 2024-2025 Adli Yılı Gazetecilik İfade Özgürlüğü Davaları İzleme Raporu 2024-2025 adli yılında mahkemelerde 306 gazetecinin yargılandığı tespitini yaptı. Bu davalarda haber içerikleri, sosyal medya paylaşımları, röportajlar ve eleştirel yorumlar suç delili olarak sunuluyor. Dilsel ve kültürel dışlanma olanca gücüyle devam ediyor. Türkçe ve diğer diller iletişimden yapısal olarak dışlanıyor. 2024'te Kürtçe 109 kez hak ihlali konusu oldu. Medya erişimi engelleniyor. Yayınlar lisanssız bırakılıyor."
